BEYMELEK-1
Güneş dağların ardında kaybolurken, virajların başımızı döndürdüğü anda, Beymelek göründü. Bir koyun kenarında alabildiğine yorgun ve dingin!... Güneşin battığın yer dedim; dediler "-Avrupa" mana itibariyle!... Kim, neden, hangi maksatla böyle tanımlamış. Belki de felsefi bir yaklaşımla. Akşamın yorgunluğu olsa gerek, öylesine bıraktım lagünün sularına… Bedenimi, zihnimi, düşüncelerimi!
Başlangıçlar, hep tedirginlikle yoğrulur, ümit taşır, sürprizlere gebe beklentilerle gelişir. Zamanın koynunda sonlanır. Sonrası, bulabildiklerinle bir yön çizersin, başlarken bile sonu tâhayyŭl edersin. Yeni başlangıçların ürküntülüğünün kıpırtıları düşer yüreğine. Bu sızıları, yeni dostlukların koylarında dinlendirmek umudu ile başlarsın tanışmalara. Bazen yenidünyaların keşfiyle huzur bulur gönüller. Sabredebilir, rahatlığını sağlarsan, çekintilerini kaldırıp, alabildiğine zamanı bağışladığını (taahhüt etmen kaydıyla) göstersen, coşkun bir sele dönüşmeden alabildiğine aksın asũde. Sakın karşılaştırıp kendinle yön vermeye kalkmayasın! Birden diniverir, nisan yağmurları misali. Sonrası, dua etmekle zor gelir, bir ikindi üstü! İltifat ister, pişmanlığı, belirtiden öte, bütün varlığıyla ruhunda ister. Tüm bunları yapamam dersen eğer, yalnızlığınla baş başa Akdenizin hırçınlığını dinle ıslak kumlarda. Ya da hayallerini yükle sahile vuran dalgalara. Zamanı ẫzâd edip, her sahile vuruşa bıraktığında kendini; bazân yaşanmış hüzünlerin tortularını ıslatırsın... gözyaşlarını da bırak alsın götürsün Mısır sahillerine. Medeniyetlerin Nil’in vadilerinde yeşillendiği gibi, zamanın ötesinde, deva bulurlar nice tahliller sonrası. Benim de bir ümídim olmalı dersen, acziyetinin zirvesi, ardındaki Beymelek dağları misali. Olsun niyaz değil midir tüm isteklerin başlangıcı? Yakarış, zamanında olsa idi, kalır mıydı gönlümdeki bu tortu! Bazen karasızım, hüzün mü geçmişin tanımı. Yoksa yanan ateş, zamanı heder edişim mi? Diyorum ya, yanma gönlümde! Nedeni bilinse çare mi olur, ya da aranan çare midir? Asırların felsefecileri kafa yormadı mı gözyaşlarıma!... Hüzün olamasa mutluluğun anlamı olur muydu, onu da bilemem.
Ağır ağır geri dönerken, ardımda Akdenizin sahillerinin çakıllarının birbirine sürtmesine neden ağırlığım. Ondan olsa gerek, hep ayrı bir melodi kulaklara gelen. Her ne kadar sahile bıraksam da hüznü, gölge gibi takip etmekte.... benimkisi yanılgı!.. Beni alıp götürürken geçmiş zamanında ötesine, bu sesleri ayrıştırmam gerek. Şimdi, temkinli geliyor ayak seslerim. Yorgunluk, artan birikimlerim, bedeni artışım olmasa gerek makamın hüzzam oluşunda! Oysa ince bir sızı biraz daha kulak kabartınca gelen melodiye... duyduğum da; gönlüme düşen bir ateşin tüm bedenimi sarışı... Yine yanmaların en zalimcesi, mancınıkla attı (sanki) bu sesler ateşin ortasına! Olsun yakınmam yok. Hatta, itiraf edeyim yüzüne deme(di)klerimi; kırk yıldır aramamda bulamadım! Ayak seslerime eşlik eden türkü! ..Dedim ya türkü, ne yakanı belli, ne de ilk söyleyeni! Hatta zamana karışmış binlerce öyküsü. Her bir ayrı bir tad, öykülerin farklılığı rahatsız ettiğini sanma. Bilakis dinleneni dinlemek ayrı bir tad. Ya da bana öylesine bir duygu, notasızca çalınmış, alabildiğine gönülleri yakan bir yönü ve cezbedişi var. Bazen öyle gelir ki gönlüme, yıllar öncesinden, gönlümden zamana bırakılmış bir sızı!... O günden bu güne eş değer.Bütün bu duygulardan kaçar, yanına gelirim her defasında. Sonra bırakır, duyduğum türkülerin en güzeline... Zamanın yok olduğu, duyguların alabildiğine coşkun aktığı, renklerin tüm cümbüşü etrafımda bir hale!.. Türkü, ayak(seslerinde)larından, çakıl ve kum; enstrüman, ezgi; istekliydi... arzuluydu... azimliydi... sevgi doluydu... hatta aşk yüklüydü. Ve en önemlisi yar idi, yanında yürüyendi. O (ysa şimdi) sahile bile dönüp bakamadım, orada bekler bulurum diye! Başka bir yangı, hep yanımda taşıdığım... Geri dönüp de bulamamak. Olsun bu da bir teselli. Beni ve zamanı aşıp da sevginin bütün biriktirdiğiyle bekliyorsan.... Başım ağır geldi gövdeme... Kaldıramadım. Ölümümden de beter olsa gerek.
Yanarım, bir öykü bile bırakamadım ardından! Oysa türkülerin en güzeline layıktı bu sahiller. Ne olur bağışla, affet...
KAŞ-6 MAYIS 2005
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.