2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
903
Okunma
İçinde bulunduğumuz şu 21. asrı ne çok heyecanla beklemiştik. Adını bile MİLENYUM yılı/asrı koymuştuk. Beklentimiz o kadar çoktu ki… Eh ne de olsa; modernleşme artmış, teknoloji gelişmiş, iletişim ağı yaygınlaşmıştı. Bunun sonucunda da, küreselleşme denilen manzara doğmuş, dünya sanki küçülüp, okullardaki yer küreler gibi evimize, cebimize girmişti. İnsan az çok umutlanıyor; insanlık artık eski devirlerdeki gibi zulüm, işkence, kıtlık, sefalet, sıkıntı yaşamaz diyordu. Ne de olsa TV’ler, telefonlar ve diğer iletişim araçları evlere, hatta ceplere kadar girmiş, dünyanın öbür ucundaki olumlu yada olumsuz bir olayı, dünyanın beri ucuna taşıyordu. Her şey , her olay ayân-beyan ortadaydı. Ben bile iletişim çağı bu kadar geliştikten sonra, dünyanın bir tarafında yaşanan bir olay diğer tarafını ayağa kaldırır diye düşünüyordum.
Neticede insan insandır. Ağlamak, gülmek, yemek, içmek ve nefes almak; inancı, dili, dini, meşrebi ne olursa olsun her insanda aynıdır. Hani insan hakları da, demokrasi adına, modernlik adına ortaya kondu ya…
Ama nerde; daha şu m i l e n y u m yılı hatta asrı dediğimiz 21. y.yılın başında insanlık, hala o, 19. ve 20. yüzyıllarda yaşanan bedbaht olaylar, (Balkan, Çanakkale, I. ve II. Dünya Savaşları, Japonya’ya atom bombası atılması) şu sözüm ona modern m i l e n y u m asrında da devam ediyor. Afganistan, Gürcistan ve Irak’ın başına gelen acı ve talihsiz olaylar, 2008’in şu son günlerinde Filistin’in başına gelen katliamlar (Bosna katliamı 2000’den önce olduğu için yazıya alınmadı); teknoloji ve uygarlık ne derecede ilerlerse ilerlesin, güçlünün zayıfı ezme yok etme refleksini insanlar (yöneticiler) beyninden atamamıştır. Çıkış sebebi ister siyasi, ister dini, isterse ekonomik olsun, çatışma çatışmadır, savaş da savaştır. O çatışma ve savaşların olduğu yerde, yörede; birçok masum sivil insan, kadın, çoluk-çocuk, hayvan-bitki ne varsa ölüyor, yok oluyor. Bir çok canlı varlık, cansız varlık oluyor!
Hani nerde kaldı, modernleşme, uygarlaşma, demokrasi ve insan hakları. Nerde kaldı m i l e n y u m yılı/asrı… Araç-gereçler belki teknolojik anlamda modernleşiyor ama kafalar, düşünceler orta çağ kafası ve düşüncesi. Maalesef insan beyni hep güçlüden yana, paradan yana oluyor. Hep üstün tarafı düşünüp, bencilliğini ortaya döküp; güçsüzü, fakiri, masumu ezip, ayak altına alıyor. İnsan hakları, demokrasi falanda hep sözde kalıp, ansiklopedi sayfalarını süslüyor. Zengin çocuğunun yaşam hakkı varda, o, Filistinli masum çocuğun yaşam hakkı yok mu? Hangi dine, inanca mensup olursa olsun, yüreğinde ve beyninde Allah inancı ve korkusu olan bir insan; bir canlının ölümüne, hele hele küçük, masum bir çocuğun ölümüne sebep olamaz. Yüreği kanar, vicdanı sızlar, beyni zonklar! Sızlamadığına ve zonklamadığına göre; eşitlik, hak-hukuk, demokrasi ve insan hakları şöyle dursun, Allah korkusu bile çağımız insanının (yöneticilerinin) semtine uğramıyor!
Şimdi, şu gelen yeni yılda; kime inanıp, güvenip de, birbirimize sağlıklı-mutlu yıllar dileyeceğiz? Hangi demokrasi veya insan hakları modeli, şu hazin çatışmaları durdurup da; gelecek yeni yıl bize mutluluk ve huzur getirecek. Ha; ‘bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın’ diyorsanız o başka! Yarın benzeri olayların bizim başımıza gelmeyeceği ne malum! Zaten fırsat kollayıp duruyorlar ve başımıza bir çok dert sarıyorlar. Bunu da artık okul çocukları bile biliyor.
Bunları bile bile doğrusu ben kendi adıma, kimseye mutlu yıllar, sağlıklı ve huzurlu seneler dilemeyi bir kenara bırak, temenni bile edemiyorum. Hele bir de kutlaması… Aman aman, ben hiç almayayım! Kutlayan kutlasın. Hoşça ve dostça kalınız sevgili okuyucularım. Yeni bir yazıda buluşabilmek dileğiyle…
İsmail GÖKTAŞ
30.12.2008/İZMİR.