BİR YIL DAHA...
İnsanlar da, canlı-cansız bütün varlıklar gibi, Allah’ın takdir ettiği bir ömrü yaşarlar. Kutsal varlık nedeninin mana ve ehemmiyetini müdrik olanlar dil, dimağ ve kalp bileşkesinde Yaradan’a daima şükrederek kulluk vazifelerini kusursuzca yerine getirmeye çalışırlar. Bütün varlıklar içinde en mükemmel ve o denli de kompleks bir yapı olan insan, kendi rızası dışında doğar, maddî âlemdeki misyonunu ve ömrünü tamamlar, yine kendi rızası dışında uhrevî âleme göç eder.
İnsan, ömrü boyunca türlü imtihanlardan geçerken kâh sevinir, kâh üzülür; zira sevinç ve keder bu kutsal varlığın geçtiği süreçlerde sergilediği iki belirgin davranış tarzıdır. Lâkin insan ne sevinçleriyle, ne de elemleriyle ifrata kaçmalıdır, bunun için özen gösterilmediği takdirde bu durum Allah’ın gücüne gidebilir.
Yaşadığımız sürece ruh ve beden sağlığımızı korumalı; ailemize, ulusumuza ve insanlık âlemine mutlak yararlı olmaya çalışmalı; bencillik, kıskançlık ve çıkarcılık gibi kısır döngülere tutsak olmamalı; kaprislerimizden ve hırslarımızdan olabildiğince arınmalı; bize bahşedilen bir ömrü dolu dolu, yani temiz, güzel ve anlamlı biçimde yaşamalı; her hâlükârda özümüze saygıyı katiyen yitirmemeliyiz. İnsan sevgisinin membaı Allah’tır; özünü sevenler ancak başkalarını da sevebilir.
Zaman, mekân ve hayat Allah’ın bütün mahlûkata bahşettiği lütuflardan olup, insanoğlu, zamanı durdurmaya, öncesine veya sonrasına geçmeye asla muktedir değildir. Umutlarıyla yaşayan ve hatıralarıyla yaşlanan insan daima iyiye, güzele ve doğruya sahip olabilmek için çaba harcamalıdır. Zira mutlu, başarılı, esenlikli, huzur ve barış dolu bir dünya için herkesin elinden geleni yapması iktiza eder.
Türlü acımasızlıklarına, haksızlık ve zorluklarına rağmen hayat yine de yaşamaya değer; bu hususta iyimser olmamız için kuşkusuz pek çok nedenlerimiz vardır. Daima büyük düşünmeli, yaptığımız ve yapacağımız her işi ciddiye almalı ve sonuçlarına da katlanmasını bilmeliyiz. Beşerî münasebetlerimizde hep hassas ve rasyonel davranmalı; hiç kimseye haksızlık, zulüm ve sıkıntı yaratmamalıyız.
Her hususta kendimizi çok iyi eğitmeliyiz; bunun için en güçlü tutkumuz “okumak ve ilim yapmak” olmalıdır. Bilgi, görgü ve tecrübelerimizi arttırarak geliştirmeliyiz. Yenilik ve değişimlere açık olmalı; pozitif duygu ve düşüncelerle insanlara yaklaşmalıyız. Vefasızlık, nankörlük ve ihanetlere asla itibar etmemeli; samimi, açık sözlü ve gerçekçi olmalı; nikbinlik, diğerkâmlık ve dostluklardan katiyen korkmamalıyız. Bu anlayışla bir yılı daha geride bırakırken, aşağıdaki şiirimi terennüm ederek yazıma nihayet vermek istiyorum.
YOKSA…
Bir yıl daha yaşlanmanın
Büyük hüznüyle mi, yoksa
Bir yıl daha yaşamanın
Coşkusuyla mı bakmalı...
Zamanın hızla akışı
Bizi yormalı mı, yoksa
Zaman ile bu yarışı
Kazanmak mı asıl amaç...
Eskiyen zaman mı sanki
Hiç yıpranmayasın, yoksa
Sen mi yaşlanıyorsun ki
Zamana kahrediyorsun...
Yaşamadıkların için
Üzülüyor musun, yoksa
Sevinmen gerekse, niçin
Zamanla kaynaşmıyorsun...
30.12.1999
(Nasıl İstersen! adlı eserimden.)