51
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
3413
Okunma
Görülen odur ki, dünya arenasında emperyalist ülkeler ile sömürülen, geri bıraktırılmış ülkeler arasında sürekli satranç tahtaları ve devam ede gelen oyunlar vardır.
Bize yakınlığı nedeniyle en yakın masadaki satranç tahtasına gözatabiliyoruz. Zaman zaman oyuna dahil bir piyon, zaman zaman da haddimiz olmayarak (!) seyirci müdahele hakkını kullanıyoruz.
Bu oyunda tarihi misyonunu ’ Beyaz Adam ’ olarak belirlemiş olan A.B.D. beyazları,
karşısındaki siyahları da Araplar oynama rollerini üslenmiş durumdadırlar. Son güncel Gazze katliamına baktığımızda, İsrail’in her zaman şahın önündeki beyaz piyon (Açılış piyonu ) rolünü üstlendiği bir kez daha gözler önüne serilmiştir.
Bir çok arkadaşımız benden önce güncel konunun katliam boyutunu (GAZZE) yeterince irdelediler. O nedenle ben bunların dışında daha genel değerlendirmeler yapmak istiyorum, oyunun bir izleyicisi olarak. Açılış piyonu güçlü bir piyondur; çünkü şahın sağ ve sol yanındaki esas güçlü vezir, fil ,at gibi kuvvetli taşlarca desteklendiği gibi, sağındaki ve solundaki piyadeler tarafından da desteklenir. O nedenle hiç tereddütsüz beyazlar her zaman kural olarak oyuna önce başlar. Usta oyuncu bilir ki göbekteki piyon, oyunun en stratejik taşıdır ve onu kolay kolay vermek istemez.
Aslında satrançta siyah ya da beyaz, oyuna kim başlarsa başlasın, hamle üstünlüğünün ötesine oyunu taşıyabilmek, bilgi, beceri, donanım ve derin düşünme işidir.
Akıllı oynayan siyahların oyunu kazandığı da çok görülmüştür, satrançta piyon yürütmek, halkın cebinden para yürütmeye, gemisini yüzdürmeye benzemez.Bu tip oyunlarda, gerekli zemin ve zamanı, koşulları dikkatle irdelemek gerekir, hazırlıksız, aç gözlü hareket edenlerin sonu hezimettir.
İsrail gücünü nereden alıyor?
Tarih boyunca ezilen ve takip altında olan bu ulusun acımasız var oluş ya da yok oluş deneyleri olmuştur.
İşte asıl meselenin ’Olmak ya da olmamak ’ (To be or not tobe ) noktasında ele alındığını düşündüğümüzde ve savaşların genel doğasına baktığımızda, bu olayların mantık çerçevesinde barışçıl çözümlere ulaştırılabileceğini düşünmek, saf dillikten öteye gitmez, gidemez, kendimizi kandırmanın hiç gereği yok. Zaten savaş akıl dışı bir eylemdir.
Oyunda önceden yapılan yanlış hamleler var ise, onların yerini dolduracak mucizevi hamleler geliştirmek hayli zordur.
Ortadoğu’da şimdiye kadar hep beyazların çok zeki, siyahların ise hep aptalca hamlelerine tanık oldu dünya.
’Kafayı kullanıp beş numara kep giymek’ işi, her insanın kolay başaracağı, ya da doğru önderlik yapılmadığı takdirde, ulusların başarabileceği kolay bir iş değildir.
Kep giyeyim derken çuval giyildiğine de tanık olunmuştur. Dolar milyarderi Arap ülkelerinde kum gibi para kaynasa da teknoloji yoktur, bilgi yoktur. Bilgi toplumu olmak çok farklı bir değer, erdem ve göstergedir her zaman dünyada.
Arap ülkelerinde şeyhlerin, emirlerin yatı var, katı var, dünyanın en lüks otellerine sahipler, ancak A.B.D.nin arka bahçesi konumundalar hepsi de... Halkı bilgisiz ve modern köleden farkı yok.
Oysa Ortadoğu’da A.B.D.nin hep aynı piyon açılışı ile bilinen bu siyonist yayılmaya destek o yapısı karşısında, örgütlü bir yapılanma ve dayanışma bu yayılmanın önüne geçebilecektir. CENTO adlı bir paktın yok edilmiş olması, İsrail’in ve ABD’nin ekmeğine yağ sürmüştür.
Bu güne kadar olan biten karşısında sessiz ve becerisiz kalınması cesareti arttırmıştır. Dolayısıyla Bush ile başlayan Irak’ın açık işgali döneminin savunma bakanı Ramsfeld’in projelendirdiği ’ŞOK ve DEHŞET ’ operasyonunda, ağızdaki bakla çıkarılmış ve ’ ...bu savaşın hiç bitmeyeceği ...’ ifade edilmiştir. Bitmeyecektir; çünkü sorun BÜYÜK İSRAİL devletinin oluşturulması ve ABD emperyalizminin içinde bulunduğumuz yüzyılda ASYA EGEMENLİĞİNİ oluşturma sürecidir.
Bunun karşısında İRAN’ın ulusal bilinçle ayak diremesi ve savunma teknoloji geliştirmesi (Uzun menzilli füzeler ) ABD önündeki önemli engel gözükmektedir.
Türkiye İran ve Pakistan’dan oluşan CENTO paktının yeniden canlandırılmasına yönelik bir yapılanma ABD’yi Ortadoğu’ ve Asya coğrafyasında frenleyici olacaktır. Bu da Ortadoğu’daki yangının sönmesi demektir. Asyalılar topraklarına ittifakla sahip çıkmayı beceremedikleri takdirde, emperyalizm var gücüyle saldırılarını sürdürecektir. Çünkü tarihsel sürece geri dönüp baktığımızda bir çok uygarlığın sona erdirilip, kökünün kazındığına tanıkız. (Mayalar, Aborjinler, Kızılderililer,..) Vietnam, Şili Pakistan , Afganistan deneyleri... Acaba bütün bu olan biten karşısında Amerikancı medyamız ve TV kanallarımız, burçlar falına bakarak 2009 yılınının nasıl geçeceğini ;...masal masal maniki, kuyruğu var oniki, onikinin yarısı, tilki çakal derisi... tekerlemeleriyle anlatmaya devam ededursun; açın o fallar okuyan ağzınızı (Ayyy çok sıkıştım...).
İsrail gücünü pozitif bilimlerden almakta ve buna dayalı olarak da pozitif, aktif siyaseti kurallarına göre oynamayı iyi becermektedir. Unutulmamalıdır ki ancak ve ancak kurallarına göre oynandığı ölçüde başarı şansına sahiptir oyun.
Çölde sebze yetiştiren, genetik araştırmalarla verimliliği artıran, tohum teknolojisini geliştiren, deniz suyunu arıtan, teknolojik sistemle çöl topraklarını sulayabilen, nüfusuna ve sahip olduğu toprakların genişliğine oranla ulusal geliri çok çok yüksek bir devlettir İsrail.
Ulus olarak inatçı, zeki ve çalışkandırlar.
Mesleğim rehberlik olduğu için yüzlerce İsrailli ile gezi yapma olanağına kavuştum. Para konusuna gelince dürüst olduklarını tam söyleyemem ve inatçı bir biçimde pazarlıkçıdırlar. Bir kuruş için saatlerce tartışma yaratabilirler. Hele paranızı önce peşin almadıysanız, sonra sizden belli bir bölümünü, ’ ...şu eksikti, bu olmadı...’ türlü bahane ile sizden kesecektirler, en azından deneyecektirler; bu onlar için beceri ve ulusal mizaçtır.
Tarih boyunca Yahudi cemaati ile içli dışlı yaşamış bir ulusun bireyleri olarak, zaman zaman çok sempatik Yahudilerle de karşılaştığım olmuştur. Onlara sanki biraz türklük bulaşmıştır. Davranışları bize çok benzer, Türkçe konuşurlar, şarkılarımızı ve türkülerimizi söylerler. Ama aralarında çok çingenelik (cimrilik) yapanlara da rastlamışımdır. Örneğin beş yıldızlı otellerde kahvaltı sofrası zengin olduğu için yediğinin yanı sıra, çantasına doldurup götüreni de vardır. Çok gürültücüdürler. Otobüslerin içini kirletirler. Meyveleri soyar, kabuklarını orta yere atarlar. Bu anlamda Araplardan pek farkı yoktur.
Ancak aralarında çok soylu Yahudilere de çok rastladım, bunlar akademisyen sınıfı , yüksek okul mezunu olanlardır genellikle.Yahudi toplumu içinde iki zümreden söz etmek mümkündür. Birincisi normal sıradan olanlar, ikincisi de elitler. Elitler genelde çok yönlü becerikli bilgi sahibi insanlardır. Muhafazakâr bir toplumdur Yahudiler, hiç bir Yahudi bayanın bir başka ulustan birisiyle GAYRİ MEŞRU YA DA MEŞRU macerasına tanık olmadım.
ANCAK BU MUHAFAZAKÂRLIK
TÜRBANLA BAŞINI, ÇARŞAFLA BEDENİNİ KAPAMAK ,
BİLİME KAPILARINI KAPAMAK ANLAMINDA KESİNLİKLE DEĞİLDİR.
Ortaokul sıralarında iken yaz aylarında bir tuhafiye mağazasında tezgahtar olarak çalışırdım, İstanbul’dan bir Yahudi tüccar gömlek getirirdi(d.......t marka ). Herkesin gömleği ucuzdu, ama onunki iki kat pahalı olmasına rağmen daha çok satardı. Çünkü kaliteli idi ürün. Biz işte bu noktada daha kalitelisini üretebilmeyi hedef edinebilmeliyiz.
Bir de İsrail dışında yaşayan Yahudi toplumu vardır ki, bunlar genellikle başka ulusların tebasına kayıtlı, fakat Yahudi kökenli , genelde ticaret burjuvazisi, serbest meslek sahibi insanlardır.Yeryüzünde hemen her ülkeye yayılmış demek mümkündür Yahudileri.
Örneğin A.B.D içinde genel nüfusa oranla sayıları % 3-4 dolaylarında diye aklımda kaldı, fakat A.B.D.’ deki akademisyenlerin % 25 inin Yahudi kökenli olduğunu düşündüğümüzde ne kadar bilgi düzeyi yüksek bir toplum olduklarını ve A.B.D. politikalarını çekip çeviren yönlendiren sınıfın Yahudi Ticaret Burjuvazisi’nin desteğindeki akademisyenler olduğunu kavrayıp görebiliriz.
Bu devlet şu anda yeryüzünün en büyük nükleer gücüne sahiptir demek mümkün, en güçlü bilim adamlarına sahiptir demek mümkün, en güçlü haber alma ve casusluk şebeke ağına sahiptir demek mümkün. Askeri alanda en güçlü devletin (ABD)öz evladıdır demek mümkün...
Biz her ne kadar ruhumuza işlemiş duygularla zaman zaman kanımız kabarıp, ateşli söylemlerde bulunuyor isek de bu gerçekleri asla gözardı edemeyiz, hele bir de bu denli yakın bir coğrafyada aynı ateşin çemberinde yer alıyor isek.
Ancak gözardı edilmemesi gereken, çok çok önemli konu ise ,Ortadoğu’da suçsuz yere akıtılan müslüman kanıdır. Bu bağlamda uygarız diye geçinen Avrupalılar, ağızlarını açtıkları zaman demokrasi havarisi kesilen, attıkları zaman mangalda kül bırakmayan birlik sözcüleri, ağızlarını bir zahmet çocuklar için (!) açıp etkin bir şeyler söylesinler bekleriz.
Demez iseniz bizim de size sırası geldikçe söyleyeceklerimizin üstüne yenilerini ilave etmemize fırsat verdiğiniz için teşekkür ederiz.
İş bilenin, kılıç kuşananın! ’ atasözümüz dünyada her zaman geçerli bir sözdür.
Bu anlamda her türlü hamasetten uzak ,akıllı politikalar üretmenin gerekliliği vardır.Bu gün İsrail teknoloji üretiyor, kalite üretiyor, bilim üretiyor, savaş üretiyor, teknoloji hırsızlığı yapabilecek casuslar üretiyor, imha gücüne sahip askeri plân, proje üretiyor, taktik ve strateji üretiyor, kısacası bilim ve teknolojinin kendisine sağladığı olanakları en üst düzeyde yaşama geçiren bir ulus İsrail.
Ancak uygarlık tarihi açısından dökülen bunca masum kan, İsrail’in bütün artılarını dünya arenasında sıfırlamaya yetiyor. Bunun faturasını tüm dünya ödüyor, farkında mı acaba dünyalılar?
Ne zaman aç gözlülerin elinden kurtulacak dünyamız?
Daha adil barışçıl bir dünya düzeni kurmak mümkün değil midir? Kudüs’ü hristiyanlığın başkentine dönüştürmek için Avrupa Birliği daha ne kadar olaylara seyirci kalacak ve gözlerini kapayacak acaba?
Sizin de gözünüze gözlük, başınıza tarak sayın A.B. başkanları, yöneticileri ve sekreterleri...Unutmayınız ki ’ doğruyu yapabileceği halde yapmayan ’ uluslar da kişiler gibi dünyamıza karşı haksızlık ve saygısızlık etmenin ötesinde, insanlığa karşı işlenen suçlara da ortak olmuş oluyorlar böylelikle.
Yeni bir yıla daha girerken, geçen yıllarda müslüman dünyasının en kutsal dini bayramlarını, kan ve ateş çemberi içinde acıya ve işkenceye boğan Bush yönetimini ve ekibini (Şahinler Kanadı) insanlık önünde bir kez daha lânetleyerek, tarihi hezimetlerinin bu gidişle çok ırak olmadığını ve emperyalizmin kendi elleriyle tüm dünyada kendi mezarını kazmaya devam etiğini belirtmek isterim.
Zıtların birliği, etki - tepki ve diğer diyalektik gelişim yasalarına dayanarak barışın ivmesinin yükselmesini ve tüm dünyanın, uzaydan göründüğü biçimiyle 2009 yılında masmavi mutluluklar dünyası olmasını temenni ederek, insanlığı bu güne taşıyan büyük insani yüce değerler önünde saygıyla eğilirim.
YENİ YILIN KUTLU OLSUN DÜNYA !
Şaban AKTAŞ
30.12.2008
FOTO: e-Tarih.org
Cern’deki çekirdek hızlandırıcı