- 907 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
İNSAN,DİN VE TOPLUM -7
İslamda Bölünmeler ve Mezhepsel Akımlar:
a)Şia:(Şiilik)
İslam peygamberi hayatta iken toplumu tek liderlik tarzında yönetir.O dönemin sorunları,devrimin yeni oluşu ve hüküm süren cehalet nedeniyle,İslamiyetin özüne ve yönetim tarzına ilişkin pek tartışmalar olmaz.Bunu takip eden dört halife döneminde de İslamiyet Hz.Muhammed’in yönetim tarzı esas alınarak yönetilir.Genelde fazla bir değişiklik göze çarpmaz.Ancak dört halife dönemi boyunca farklı eğilimler giderek içten içe bir şekil bulmaya başlar.Sorun kimin başa geçeceği ve taht kavgasıdır.
Peygamberin ölümünden sonra,halifeliğe Ali’nin seçileceği beklentisi vardır.Peygamberin Ali’ye verdiği değer,Ali’nin islamiyetin kuruluş aşamasındaki etkin rolü,bilgisi,daha çok halkçı oluşu,islamın demokratik özüne daha yakın olması özellikle de peygamberin soyundan gelmesi ve damadı oluşu gibi faktörler bu beklentiyi yaratır.Fakat beklenilenin aksine peygamberin kayınpederi Hz.Ebubekir halifeliğe seçilir.Seçim cemaatın eğilimi sorulmaksızın yapıldığında Ali yandaşları arasında hoşnutsuzluklara neden olur.Dört halife dönemi boyunca bu hoşnutsuzluklar bir ayrılmayı doğurmasa da Ali’nin öldürülmesiyle islamiyet içinde bölünmeler baş gösterir.
Dört halife dönemi boyunca Ali yanlıları ile Muaviyeler arasındaki tartışmalar,peş peşe üç halifenin öldürülmesi,iktidar ve taht kavgaları,sonrasında ortaya çıkan ayrışmalar günümüze kadar farklı biçimlerde etkisini sürdürür.Değişik yorumcular bu bölünmeyi ve yaşanan iktidar savaşını islamiyetin "sağı" ve "solu" biçiminde yorumlarken,özünde ise Emevilerle başlayıp,Abbasilerle devam eden tutucu ve muhafazakar anlayış ile şiilerle başlayıp hariceler ve batınili eğilimlere kadar uzanan islamın demokratik özünün bir çatışmasıdır.
Halifeliği ellerine alan ve iktidar olan emeviler,şiilere ve haricilere karşı acımasız davranırlar.Kerbela olayı ve Ali’nin çocuklarını katletmelerine rağmen sorunlar bitmez.Şiilik islam dünyasında ciddi bir bölünmeyi yaratır.Daha sonraki tarihlerde çeşitli biçimlere bürünerek ılımlılaşan şiilik,kimi ülkelerde güçlü bir islami akıma dönüşür.Bugünkü iran örneği...
b)Hariciler
Ali’nin halifeliği döneminde sıffın savaşından sonra ortaya çıkan bu akım,halifeliğin ne Ali’nin nede diğerlerinin hakkı olduğunu savunuyorlardı.Onlara göre halifelik ne Hz.Muhammed’in akrabası,nede kureyş kabilesinde olanların salt hakkıdır.Böyle bir zorunluluğunun olamayacağı savı hakimdi haricilerde.
Daha sonra bir akım olarak şekillenen haricilik düşüncesine göre;din ve ahlak bakımından olgun olan ve bu yeterliliğe ulaşan herkes islam cemaatini uygun görmesi halinde halife seçilebilirdi.Seçim konusunda Arap olanla olmayanlar arasında bir ayrım yapılmamalıydı.Bu eşitlik diğer tüm konularda da isteniyordu.Haricilerin bu yaklaşımı arap olmayan diğer müslümalar arasında erkenden destek buldu.
Harici düşüncesinin ikinci odak noktası; "imanın" ve "amelin" yani inanç ve eylemin bir bütünsellik ve birbirleriyle uyum halinde olması yönündeydi.Büyük bir günah işleyen kişinin dini-bütün (mümin) olamayacağı,inancın geçerli olabilmesi için beden temizliği kadar,yürek temizliğinin de gerekli olduğuydu.Ceza ve yargı konularında da,zina yapanların taşlanarak öldürülmesine,diğer günahlardan el ve ayakların çapraz kesilmesine karşı çıkıyorlardı.Bu cezayı durumların Kuran’a halife Osman tarafından sonradan eklendiğini savunuyorlardı.Haricilerin bir bölümüde,Hıristiyanların ve Yahudilerin müslümanlarla eşit tutulma görüşünü savunuyorlardı.
Aslında Haricilik öğretisi oldukça demokratik ve hümaniter ilkeler içeriyordu.Yoksul halk kesimleri ve Arap olmayan halklar arasında taraflar bulmalarıda buradan geliyordu.Daha sonra birçok islam edipleri ve mimarları arasında bu düşünce taraftar buldu.
Hariciler önce halife Ali’nin saldırısına uğradılar. Sonra,Emeviler döneminde Haricilere karşı yoğun bir şiddete başvurdular.Hariciler ilk dönemler büyük darbeler yediler,büyük kayıplar verdiler.Bazı iddalara göre Hariciler büyük kayıplar verince bir tür gerilla mücadelesi yöntemini seçtiler.Atlı birlikler oluşturup ansızın toplanıp savunmasız emevi kentlerini vurup,sonra özellikle zagros dağlarındaki savunması kolay vadi ve geçitlere çekiliyorlardı.Ardından da daha kuvvetli ve geniş çaplı ayaklanmalar başlattılar.Emevi yönetiminin katı,sömürücü ,baskıcı ve şiddete dayalı yaklaşımına rağmen bir türlü huzur suzlukların ve ayaklanmaların önü alınamadı.Tümüyle gericileşen ve toplumu yönetemez hale gelen Emevi saltanatı kürt orjinli Ebu-müslüm hareketi tarafından son verildi.
Büyük islam ansiklopedisinde belirtildiğine göre,Ebu-müslüm "Eski dinlerin ana kurallarını ve zerdüştlükten gelen ’tenasuh’ inancını benimsemiştir.Kendisi de ’uluhiyyetin’ varlığına inanır." Ebu-müslüm’ün "uluhiyyeti" daha sonra kürt felsefe düşünürü Halaç-ı Mansur’un "Enel- Hak"ında vücut bulur.
Ebu-müslüm tüm uğraşlarına karşın,son verdiği emevi saltanatını sapa-sağlam alıp Abbasilere devr eder.Buna karşılık,Abbasiler kendilerine iktidarı veren bu kürt islam valisinin mezar kazıcısı olurlar.Bu durumu Cemil Paşa "Muhtasar Kürdistan Tarihi" adlı eserinde şöyle dile getirir."...Ebu-müslüm’i Horasaninin hazım ve cihadıyla halife postuna,saltanat tahtına oturan Ebu Cafer Muhammed Mansur,Ebu-müslüm-i Horasani’ye borçlu olduğu minnet-u şükrünü bu kahramanı kahpece sarayda parçalayarak kalt etmekle ifade etti.Bu büyük mücahidin parça parça doğranımı,mukaddem cesedini sarayın penceresinden Dicle nehrine attı.İşte Arap vefakarlığı"
Ebu-müslümden sonra ortaya çıkan,Babekiler,Hürremiler,İsmaililer ve Ahiler kendi inançlarının kurucusu olarak Ebu-müslümü gösterirler.
YORUMLAR
Ben yazındaki şu Haricilere takıldım ve aklıma bir söz geldi, hala ona gülüyorum kendi kendime :)) Bir laf var '' hariçten gazel okumak '' diye , diyorum acaba bu laf onları anımsayarak söylenen bir laf mı ? Çünkü kelime anlamına baktığımda ''dışa çıkanlar, dışta kalanlar '' anlamına geldiğine göre diyorum sanırım tahminimde haklıyım gibi :)) İşin esprisi bir tarafa değindiğiniz konular geçmişimizi daha iyi anlamak adına yazılan güzel bir yazı serisi ve aslında yazınızda ilgimi çeken önemli bir konu dinin o zaman sadece bir ideoloji olmadan öte aynı zamanda yönetimde oluyor olması ve bundan dolayı da farklı düşünceler arasındaki muhalefetler ve siyasi bir sürü entrikaların dönüyor olması durumu söz konusu yani bugün dine laf söyletmeyenlerin geçmişinde neler yaşandığını iyi bilmesi açısından da önemli bir yazı sizin yazılar diye düşünüyorum...
Sevgilerimle Ali...