- 1774 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Kibir ve Ukalalık
Kibir ve ukalalık insanların içinde taşıdıkları en kötü ve gereksiz bir hastlaıktır. Kendini büyük görme, eşdeǧerlerinden üstün tutma, büyüklenme, ötekilerine tepeden bakarak aşaǧılama ve gereksiz yargılarala baskalarını sürekli küçümsemenin bir uzantısıdır. Ukala ise bundan çok az bir farkla ayırlsa da, bu mini nüanslar öyle büyük farklılıklar teşkil etmezler. Yani, ukala da kendini bilgili sanarak, bilgiçlik taslayan kimseler için kulanılan bir kavramdır. Günümüzün ünya toplumlarında görsel medyanın aracılıǧıyla bunların sayısı her gün artmaktadır. Hele bu iki kavram politikacılarda, diǧer toplum kesimlerine nazaran oldukça kabarık bir sayıya sahiptir. Bu hastalık toplumun her kesimine bir salgın veba gibi öyle yayılmıştır ki, tedavisi mümkün olmayan toplumsal hastalıklar tedavi edilemez bir konuma gelmiştir günümüz de. Eǧer insanlarda bu iki ezeli ve ebedi hastalık zuhur etmemiş olsaydı, insanlık belkide en büyük saadete varmış olacaktı. Deǧerli insan, yüce Atatürkte her konuda yetenekli olduǧu gibi büyüklenmeyi de şu sözlerle ifade ederek hastalıǧa bir nebze de olsa çözüm imkanı sunmuştur: Büyük olmak için hiç kimseye iltifat etmeyeceksin; hiç kimseyi aldatmayacaksın. Ülke için gerçek amaç ne ise, onu görecek ve o hedefe yürüyeceksin. Herkes senin aleyhinde bulunacaktır, seni yolundan çevirmeye çalışacaktır, fakat sen bunlara karşı direneceksin. Önüne sonsuz engeller de yıǧılacaktır. Kendini büyük deǧil, küçük zayıf, araçsız ve hiç sayarak, kimseden yardım gelmeyeceǧine inanarak, bu engelleri aşacaksin. Bundan sonra da sana büyük derlerse... Bunu söyleyenlere gülüp geçeceksin” diyerek hedefe ulaşıldıktan sonra bizi insan olarak bir deǧerlendirmenin gereksizliǧini beyan etmektedir.
Bu aynı zamanda bir gereksiz şan ve şöhret kültürününde şatafatını yaşamaktır gereksizce... İnsan kendi kendine abartılı ve egoistçe sarılıp daha farklı görerek hataları “hasır altı” etmektır. İçimizde iyilikler ve güzellikler taşımamız elbette bizi hem kendimize olan güvenimizle, hemde ötekilerinin bize verdiǧi deǧerle ölçmek zorundayız insan olarak, ama bu ölçülü olduǧu oranda edebin adaplarınada uyarak kalırsa kaymak tadında olacaktır. Bu da ruh saǧlıǧımızın dengeleri için en güzel antibiyotiktir yaşamın devamı için. Bu da bir yönüyle yargılamayı içerdiǧi için, ben bir insanın yinede hataya düşmemek endişesiyle kendini ihmal etmesini ve kendini olduǧundan daha düşük ve hakir görmemesini istemem. Yani Sezar’ın hakkını sezara vermek gerekir diyebiliriz burada. Toplum dengeleri anlaşmalara dayalı olduǧu için bu anlaşmaların korunması saksıya diktigimiz körpecik bir fidan gibidir, gübresi, topraǧı ve suyu zamanında verilen bir bitki gerekli fotosentezide saǧladıǧında kendi doǧallı içinde boy atmaması için hiç bir engele takılmayacaktır. Anlaşmalarda böyledir. Anlaşmalar ve itifaklar doǧal dengeleri koruyarak, kötü ve yasal olmayan şeyleri yasaklıyor, ama herkes bununla ukalaca alay ederek anlaşmaları ihlal ediyorsa ukalalıǧın alası yapılıyor demektir bir toplumda... Bu bir bilmecenin kareleri gibidir bir bakıda, neden mi? Diye soracak olursanız, bazen alçakgönüllü ve nazik olmanın ün yapmak için de kullanıldıǧı örneǧi tarihte çoktur: Sezarın başparmaǧıyla başını kaşıdıǧı, can sıkıcı düşüncelerle mücadele eden bir havayla yapıldıǧını zamanın tanıkları tarihe not düşmüşlerdir. Yine Çiçero’nun burnunu büzerek buruşturmasının altında yatan sebebin onun alaycı bir kişiliǧe sahip olarak ukala yönünün aǧır bastıǧı belirtilmiştir zamanın vakanivüsleri tarafından.
Peki ya ben nasılım diye kendi kendime sorduǧumda çoǧu hareketlerim doǧal bir yapıyı içermekle beraber bende de ukala olmayan abartılı bir kaç yönümün olduǧunu tesbit ettim. Bazen olayları olduǧundan fazla büyüttüǧümü, sulu gözlü olduǧumu, çok iyimser bir ruh haline sahip olduǧum için çabuk hayal kırıklıǧına uǧrayışım, hemen alınmam, küsmem, hissettiklerimi, yazılı beyanın dışında kolay izah edemem, bazen bildiǧim, çok emin olduǧum konularda bile hüküm yürütemem. Yine kendimle aşırı derece de meşgul olmam, bir şeyin peşine çok sürüklenip gitmem, aşırı derecede duygusallıǧım, çabuk acıma duymam ve kin duyduǧum birisine ömür boyu kinimi silmeden husumet gütmem, beni üzenleri asla affetmemem, doǧruluǧundan emin olduǧum bir olayda kanımın son damlasına kadar mücadeleci olarak aşırı derece de enerji kaybetmem ve sınırsız ve çabuk güven duymam da benim eksikliklerim ve fazlalıklarımdır. Kendimde çoǧunlukla emin olmayışımda eklersek liste kabarık bir görünüme sahip olacaktır. Bunlardan en önemlisi artık en güzel olanın deǧil de, en iyi olanın benim olması ise bu yıl ortalarında beynime saplanan bir kurşun gibi yavaş yavaş ilerleyerek bütün benliǧimi sarması gibi... Bazı insanların mutlu bir aile birlikteliǧi olduǧu için onlara saygım gittikçe artmaktadır. Ailesi olmayan herkesi deǧilde, bu kesimin yüzde doksanını kendimide bunlara dahil ederek yerden yere vuruyorum ve onları dozunu kaçırarak eleştiriyorum. Bu konu da kendimi de yine yetersiz bir kişiliǧe sahip olduǧum kanısına kapılarak eleştiriyorum. Alevi olarak çok ezildiǧim için yine bu yılın ortalarından itibaren bu konu hakkında bilgilerimi artırarak hasssasiyetimi abartmaya başlıyorum ve Türkiye için, laiklik için bunun gerekli olduǧunun bilincine varmanın mutluluǧunuda yücelterek her toplantıda abartarak anlatıyorum. Sonra eli açık olmamı eleştirerek bir çok kere gereksiz insanlar için ne kadar özveride bulunmanın acısını içimi kemire kemire ve eşek gibi aǧlayarak kendime kızıyorum. Saǧın liberalinden tutunda, radikaline karşı insanlıktan uzak bir yapıya sahip oldukları için, solcu, ilerici, demokrat, Kemalist, hümanist olmamın benim için en büyük deǧer olduǧunu her gün yeniden kendime anlatmaǧa uǧraşıyorum. "Bilmeden yapılan hata yanlışlıktır, bilerek yapılan hata ise ihanettir". B. Brecht.
Yeni yılınızı kutlar mutluluk ve esenlikler dilerim, Hasan Hüseyin Arslan, 27.12.2008, sabah saat 07:32’de evde.
YORUMLAR
"Eǧer insanlarda bu iki ezeli ve ebedi hastalık zuhur etmemiş olsaydı, insanlık belkide en büyük saadete varmış olacaktı. "
yukarıdaki alıntınıza fazla katılamıyorum, insanların küçüklükleri gerçeğinin farkında olmaları tabi ki harika olurdu. yani herkesin. ama yedi büyük ginahın en büyüğü olsa da biraz aabrtılmış gibi geldi, çünkü ortalıkta kol gezen de bir şetan var.
___________________
"ben bir insanın yinede hataya düşmemek endişesiyle kendini ihmal etmesini ve kendini olduǧundan daha düşük ve hakir görmemesini istemem. "
bu düşüncenizi söylemenizi bekliyordum, yazının ortasında geldi.insan bence kabiliyetlerinin farkında olsun ama, er ya d geç toprağın içine gireceği bilinciyle yaşasın. ve unutmasınki o da boşaltım yapıyor, böylesine küçük bir varlık...
_________________________
"Saǧın liberalinden tutunda, radikaline karşı insanlıktan uzak bir yapıya sahip oldukları için, solcu, ilerici, demokrat, Kemalist, hümanist olmamın benim için en büyük deǧer olduǧunu her gün yeniden kendime anlatmaǧa uǧraşıyorum."
yazının son parağrafını daha fazla beğeniyordum, ta ki bu cümleye gelene kadar.burada tüm sağ görüşlüleri İNSANLIK dışına atarak, yazının başından beri diyegeldiklerinizi çiğnediniz attınız, ne diyeyim...