YALNIZ AĞAÇ
YALNIZ AĞAÇ
(Çocuk öyküsü)
Araba, yokuştan yukarı doğru, ağaçların arasından kıvrıla kıvrıla uzanmış yolda, aheste aheste gidiyordu. Yolun iki tarafında bulunan ağaçların yemyeşil görüntülerini seyrederek yolculuk yapmak insana büyük bir haz veriyordu. Peşpeşe giden otomobillerde yolculuk yapanlar her zaman büyük bir mutluluk içinde bu manzarayı seyrediyorlardı. Ama yokuşun başında öyle bir yer vardı ki, arabalar orada ’zınk’ diye durur, arabanın içindekiler,’Bu da nerden çıktı’ diye söylenirlerdi. Bu söylenmelerinin sebebi, yokuşun hemen başında aniden önlerine çıkan bir ağaçtı. Ağaç çok sevimli, sağlıklı, gürbüz ama yapayalnız bir ağaçtı. Dallarını gökyüzüne uzatmış, dua eder gibiydi. Belki de gerçekten dua ederdi, kim bilir?
Yalnız ağaç,yokuşun başında görünen her arabada birden irkilir, titrer, dallarını daha da yükseklere kaldırarak:’Allahım, ne olur beni görsünler, görsünler de bana çarpmasınlar. Kazaya ben sebep olursam çok üzülürüm. Hem de o zaman beni keserler...Ah, ne olurdu ben de diğer ağaçların yanlarında olabilseydim. Böyle devamlı korkarak, yüreğim hoplayarak yaşamaktan bıktım. Ben insanları çok seviyorum. İstiyorum ki, onların da beni gördükleri zaman yüzlerindeki tebessümleri silinmesin. Kaşları çatılmasın. Ben de onları gülerek selamlıyayım. Peşlerinden el sallayıp iyi yolculuklar dileyeyim. Benim yüreğimin hoplamalarına arkadaşlarım da çok üzülüyorlar. Ama ellerinden bir şey gelmiyor. Tutup beni kenara çekemiyorlar ki...’diye üzülüyordu.
Birgün o beldeye, çok çalışkan, doğayı seven, her şeyi düzenli yapmaya çalışan bir belediye başkanı geldi. Yeni çevresi, onun gelmesiyle pırıl pırıl, gözle görülür bir düzene kavuşuyordu. Çok çalışarak ve sevecenliğiyle, kısa zamanda herkesin sevgisini kazanıverdi.
Belediye başkanı, çok konuşulan bu yolu görmek istedi. Birkaç araba peşpeşe gelip yokuşun başında durdular. Ağaçcığın yüreği ağzına gelmişti. ’Eh artık sonum geldi. Beni keserler artık,’diye gözyaşı dökmeye başladı. Ama belediye başkanı öyle tatlı, öyle sevecen bakıyordu ki, ağaç şaşırdı. Duydukları karşısında da kulaklarına inanamadı. Şöyle diyordu belediye başkanı:’Şu güzelliğe bakın, şu ihtişama bakın. Keşke bu ağaç benim bahçemde olsaydı. Hadi arkadaşlar! Şu yolu biraz aşağıya doğru yapalım. Bu güzel ağacın etrafına da yeni fidanlar dikelim. Yol biraz daha aşağıdan gitsin. Hem kaza olma ihtimali ortadan kalkar, hem de bu yokuşun güzelliği bir kat daha artar. Görüyor musunuz, keselim dedikleri bu ağaç, buranın daha da çok ağaçlandırılmasına, yeşermesine sebep oldu. Bu, benim ağacım artık...’
O yokuş, o günden sonra bu çalışkan belediye başkanının adıyla anılmaya başladı. Sevimli ağaçsa, artık korkmadan, başı dik, yanındaki küçük fidanlarla sohbet ederek yaşadı...
Hâlenur Kor
YORUMLAR
YAZINIZI BEĞENEREK OKUDUM BİR DOĞA İNSANI OLARAK YAZINIZDAN DOLAYI SİZİ KUTLUYORUM. DOĞA OLUCA HEPİMİZ EL ELE VERMELİYİZ,BAZEN KÜÇÜK BİR ŞİİR, BAZENDE O BELEDİYE BAŞKANI GİBİ, AĞAÇLANDIRARAK. ÖNEMLİ OLAN MESAJ VERMEKTİR. MESAJINIZI ALDIM SEVGİLİ DOST. KALEMİNİZ DAİM OLSUN, SAYGILAR BIRAKTIM SAYFANIZA.