VUSLAT
Yaşam vuslat ile kaim. Çocuk annesini özlüyor. Sokaklar, oyunlar, arkadaşlar, çekici gelse de evi özlüyor. Ev nesnel içindeki anneyi, babayı, daha sonra belki de kardeşlerini özlüyor, huzur buluyor. Büyüyünceye kadar ana kucağı dindiriyor tüm sızılarını. İleride bu huzuru, sıcaklığı, sevgiyi arıyor hep. Sakin ve sevgi dolu geçmiş, seninle geleceğe geliyor. Küçük ayrılıklar gönülde yangılar bırakıyor. Kavuştukça dinen sızılar. Hep vuslatı arzuluyor gönül. Her vuslat, doyumsuzluk artırıcı bir etmene dönüşüyor. Dinmez bir sızıya döndükçe “- piştik elhamdülillah” demesini bilmek gerekiyor. Gerçek vuslat; şebr-i aruzla kaim. Söylemesi kolay, kabullenmesi güç.
Vuslatın bir diğer yönü olsa gerek; sevgili, mahbub, yăr... Yăr için mecnun gerek. Mecnuna leyla gerek. Her leylaya şebr-i aruz gerek. Vuslatta yalnızlık. Milyonlar içinde biri arzu etmek, yoksa bir milyonlara mı denk? Senden ve ondan bir şeyler yansıtmayan milyonlar belki de sıfıra denk! Zalimce olmasa gerek, sıfır hiçliğe denk! Bende ene var, sende yăr gizli. Ne var ise sende var. Senden yansıyan zahirden de güzel. Küçük yansılar büyük vuslata gebe. Küçük kıpırtılar, büyük dalgalara gecikmeyle döndükçe, ertelendikçe... engellendikçe... büyüyen dalgalar seni de alıp götürür bilinmez sahillere. Dalgaların büyüklüğü; engellerin sayısı ve gücüne denk. O nedenle engeller benim için ne gam! Belki de sevilen senden öte... Zaman biriktirdikçe özlenen yăr olmaktan çıkıp, vuslat yărin önünde! Gönülde biriktikçe yangılar, yangına döndükçe, yăr yetmez sızıları dindirmeye. Asıl zahirden uzaklaşır. Asılın eksikliklerini zaman kapatıp, zahiri içinde büyütüp güzelleştirme aracına dönüşüverir. Geçen zaman büyüdükçe, o an karşılar mı hiç. O an bu kadar güzel olmasa özel bir isim alır mıydı! Bu kadar kısa bir zaman parçasına, bu iltifat, seránăt yakılır mıydı!... Vuslat... geldiği yer, yangın yeri. Kıvılcımlarla beraber karalıklar. Suyla mı söndürülür, her söylenişinde dudakların yangısı. Yoksa yărin elleriyle... Söndüğü an mı vuslat?
Vuslat öncesi şebr-i aruz. Şebr-i aruz güzel olur muydu sonunda vuslat olmasa. Düğünün ihtişamı, katılımın çokluğu, süresinin uzunluğu vuslatı güzelleştirir mi? Düğünler başkaları için, vuslat leyla için. Mecnun başka bir vuslatın yangısında. Aslı keremin gönlünde vuslatın gölgesinde. Kerem bulamazdı aslıda (asılda) aradığını...
Murad edilen neyse yaşam onunla güzel. Ömür, vuslat ve murat... Murad edilen vuslat ise ömür değer bulsa gerek. Küçük muratlar sevinçlerle taçlanır, ondan ötesi yok. Bunu öğreneceği yerde kalmadı insanlığın, tekkeler kapalı. Her gönül oldu bir çilehane. Felsefenin yolu karışık, gösterdiği küçük murad ve vuslatlar. Oysa tekkenin duvarları bile sınırlandırmazdı muradı. Muradı tekilleştirir, vuslatı bir eder. Çile sabrı öğretir. Semăda aranan ya da edilen murad; vuslat olsa gerek. Semă dağıtır, paylaşır, eneyi birle bütünleştirir. Birle bütünleşen ikiliği kaldırır. İkilikte ayrım, birde bütünlük var. Felsefenin temel taşı “ben” kainattaki her şey onunla ifade bulsun istiyor. Hangi nefis istemez ki?.. Ama murad edilen birleri artırıp, milyon etmek olmasa gerek!... Yoksa alan daralıp, kesişmelerin olması kaçınılmaz. Kesişim paylaşım adaletini getirmez, ben önde oldukça. Güçlü ezdikçe çoğalttıkça payını, arzularını vuslata bırakır, sessizce kabul eden suskunlar. Yoksa söyleneceklerini tükettiğinden değil. Ne kadar açık değil mi, “ben” de “al” var. Oysa tekkede ilk öğretilen “ver.” Verdikçe büyür sevgiler, aldıkça azalır. Almak bizi sevindirir, verebilmek bizden gayrisini... Sevinmek mi, sevinci görebilmek mi esas!!!
Gün ermeden anlamlandırmak gerek. Yoksa gecikmeler, beklenmeyen yaralara gebe. Candan vazgeçen, vuslatın sırrına erendir. Sırra erenin ise zamanla bağı kopar. Bağlanılan, murad edilense, özlemin ölçüsü zaman olmaktan çıkar. Her şey, ifade bulan ne varsa; o an içindir. O an ise ömrün içinde. Varlık ise kudsiyet kazanır, vuslat ile. Gazi vuslatı gören, şehadet şerbetini içen ise vuslata erendir.
15-17 EKİM 2007
YORUMLAR
.........
" Verdikçe büyür sevgiler, aldıkça azalır. Almak bizi sevindirir, verebilmek bizden gayrisini..."
Bazen vermek istersiniz , ancak elinizde yoktur verilecek bir şeyiniz. Boşuna umutlandırmak olmaz mı efendim , boş el ile vaat ettiklerimiz.
Saygılarımla.
Bilser
"Aşk sendedir her daim, yüreğinin bir köşesinde. Ya sen bulup çıkaracaksın onu (marifetliysen) ve sahibine teslim edeceksin..."
.......
ama en güzelini Şems söylemiş,
"sana dilsiz dudaksız sözler söyleyeceğim
bütün kulaklarda gizli sırlardan bahsedeceğim
bu sözleri sana herkesin içinde söyleyeceğim
ama senden başka kimse duymayacak
anlamayacak...."
Selam ve saygılarımla