- 1466 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Hoşçakalın Çocuklar
Çocuklar sonsuzu bilemez. Çünkü bitişi bilemez. O saflığın saydamlığında gizlenemez geçiciliğin karamsarlığı. Griliği.
Mahalleden geçen atlı arabaya hayranlıkla bakar çocuk. Rast gelir de iki kelime edebilirse "sürücüsüyle", mutlu olur. Arabanın, yani atın sahibiyle konuşmak atla konuşmak gibidir. Gizemli bir sevinç paylaşılır, o fırsatta dinlenme imkanı bulan at ile. Ne güzel bir hayvandır: gözleri kocaman, yeleleri parlak ve gür, ayakları güçlü ve narin...
"Ne güzel atmış amca, adı ne?"
"Kınalı... Yavrusu var evde, senin olsun mu."
Sevinir çocuk. Güler. Cevap vermez. Çünkü sonsuzu bilmez. Sonluyu da. Göremez. Görememesi iyidir. Çocukluktur. Her şey onundur! Her şey oyundur!
...
Mahalleyi keşfetmeye devam eder çocuk. İlgisiz amcalar, abiler, ablalar vardır. Yüzü gülenler vardır. Kimi bir şey demeden gelip geçer yanından, kimi selam söyler anneye babaya.
Davetkâr ’anneler’ vardır, sizi de kendi çocuğu gibi gören. Ekmek arası peynirle oyun arası açlığınızı gideren.
...
Çocuk büyür. Mahalle büyür. Racon öğrenilir. Köşeler tutulur. Osman Amca ve Emine Teyze biraz daha yaşlanır. Kendisi de nostaljinin bir basamağı, yaprağı, dalı olur çocuk.
Okula başlamakla beraber, kendisine uzun gelecek o "zamanlar", daha az görüleceği ve daha çabuk büyüyeceği, takım elbiseler giyeceği zamanlardır.
Bilinemeyenlerin üzerinden epey vakit geçmiş, yeni heyecanlar daha bir tutunur olmuştur zihninde. Filiz vermeye çoktan müsait kalbinde...
...
O kadar da mutlu sona kolay yaklaşılmaz elbet.
Mahalleye gelenler ve gidenler vardır. Tutunamayanlar. "Daha önce neredeydiniz" denilip bağra basılanlar. Gelip de kalanlar.
...
Bir gün mahallenizden taşınırsınız.
Sanki bir ömür bitmiş, başka bir yaşamın kıyısına zoraki sürüklenilmiştir.
O an, yokluğunu hiç düşünmediğiniz duygular fısıltılar halinde içinizde kıpırdanmaya başlar.
Değişik bir hüzün hali..
Yoksa sevinmeli misiniz..
Şaşırmalısınız belki..
Nakliye kamyonu yaklaşır kapıya. Önce büyük ve hassas eşyalar konur korunaklı kasaya. Sandalyeler, şimdinin koltukları.. Bir kilim katlanır sobanın yanına.. Mahrem konuşmalara şahit o kilim... Bir yandan beyaz eşyalar, "hiç oynamaz" dediğiniz yerlerinden oynar, eli kolu kısaltılır, vidaları gevşetilir. Sonra daha küçük eşyalar. Ivır zıvırlar. Varsa, evin şaşkın kedisi, kendisinden daha fazla hırlayan bu koca makineye bindirilir en son...
...
Çocuklar sonsuzu bilemez.
O gün, henüz bakkala tek başına gitmeye başlamış birkaç çocuk şahit olur bu taşınmaya.
Üzülemezler.
Çünkü bilemezler.
Her şey onundur çocuk için.
Hoşçakal bile diyemezler.
Koltuğunda gazeteye sarılı iki ekmek.
Gözleri parlak parlak.
Çünkü her şey oyundur.
Elveda bakışlarından yoksundur...
akdenizce.-
Fotoğraf: Morning Bells by Thomas Ljungberg. Hälsingland, Sweden, 2008. "Bluebell in morning sun"
Hoşçakalın Çocuklar Yazısına Yorum Yap
"Hoşçakalın Çocuklar" başlıklı yazı ile ilgili düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi diğer okuyucular ile paylaşın.