Özel Öğretim
İnsanlık tarihi boyunca eğitim öğretm milletlerin hep birinci sorunu olarak gündemdeki güncelliğini korumuştur.Toplumların çoğu, bilgisini ve görgüsünü bir adım daha öne çıkarmak için mücadele etmişlerdir.Daha düne kadar pek önemsenmeyen Eğitim Öğretim artık ülkemizin de birinci sorunu olarak kabul edilmekte ve bütçeden aslan payını almaktadır. Bu sevindirici bir durum tabi. Devletin bir ara kısmi ihmalle talim terbiyeyi kulak ardı etmesi bir boşluk oluşturmuş, vatandaş evladına daha iyi eğitim vermek için özel hoca tutmuş, daha sonra özel eğitim etüt şeklinde gayri resmi olarak verilmiş. Arz talep dengesini fark eden bakanlık 625 sayılı yasasıyla bu ihtiyacı legalize etmiştir
Doğrusu özel öğretim uzun süre öğretim alanında başarılı olmuş. Ta ki 28 şubat musibeti karşısına çıkıncaya kadar. Çünkü tek aşamaya indirilerek sınavın içeriği boşaltıldı ve önüne gelen dershane açtı en beteri de Fen Eğitim Fakültesi mezunlarına “uzman öğretici” unvanının verilmesiydi. Maalesef evvelden dershane öğretmeni bir değerken, 8-10 yıldır öğretmen olamayan öğretmen adaylarının bir kısmı dershane öğretmenliğini yapıyor tabiki özel öğretimin kalitesi düşecek. Örneğin; ben 1997 de Özel Öğretimle mukavele yapıp Milli Eğitimden ayrılırken 50 milyonluk maaşı bırakıp 150 milyona imza atmıştım. Ayrıca 10 yıllık öğretmendim,bu gün öyle midir acaba? Bir ara ulusal düzeyde İstanbul’da özel öğretimle ilgili bir koordinasyon toplantısına katıldım. Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürü de gelmişti. Ben kendisine şöyle bir teklifte bulundum “genel müdürlük olarak bir yeterlilik sınavını açın. Bu yeni mezunların o sınava girme zorunluluğu olsun hiç olmazsa bilgi düzeyini gösterir bir belge elinde olur. Özel öğretimde çalışıp çalıştırmama zaten kurumların yetkililerine kalmıştır”. Fakat ikna edemedim.Katılımcılara da anlamsız gelmişti; çünkü ileriyi görmek bir ayrıcalıktır ve o ayrıcalık maalesef Genel Müdürde de yoktu. Bilindiğini okumaya devam etti, içim rahat etmedi. Ankara’da makamına gittim orada da aynı konuyu açıp sınav teklifinde bulundum. Yine aynı terane, aynı inatla “gerek yok Hocam, zaten başarılı olmayan elemanla kimse sözleşme imzalamaz” dedi. Burası tamam hoş da 3-5 yeni mezun bir araya gelip maalesef bir dershane kuruyor işin acı tarafı bu!...eğer öyle bir yeterlilik olsaydı dershaneler o kadar değerden düşer miydi?, ortalama başarı yerlerde sürünür müydü?. Vatandaş “o ki dershane” deyip ücreti baz alarak gelişi güzel bir dershaneye çocuğunu gönderiyor. Niteliksiz dershaneler, niteliksiz ücretle öğrenci alıyor neredeyse %50 si özel öğretim özelliğini taşımayan paravan kurumlardır.Bir çoğu bir, iki yılda bir isim yada sahip değiştirirler.Milli Eğitimin de sorun çözücü bir yaklaşımla dershaneye müdahalede bulunmuyor,klasik kuru teftişin ise eğitim öğretime kalite kazandırmıyor.Daha ötesi keşke eğitim öğretimle ilgili bir “danışma kurulu” olsa da bir vatandaş eğitim öğretim konusunda bir faaliyet düşündüğü zaman bu danışmadan istifade etseydi. Özel öğretimin milli eğitim bürosunda çalışan memurlar danışma yapmadıkları gibi yasal bir yolla kolaylık sağlayıp rehberlik de yapmıyorlar.Artık evrak üzerinde devlet yürümüyor.
Sektörü bir az özelleştirmek istiyorum. Diyarbakır’da 1997 yılına kadar gerek Milli eğitimin okulları gerekse özel dershanelerin kayda değer bir eğitim öğretim yaptığını söyleyebiliriz, sayısal verilerle başarı düzeyi bunun en büyük kanıtıdır.1995 yılında 35. 1996 yılında 11. 1997 yılında 3. sırayı sayısalda ÖSS bazında yakalamış bir Diyarbakır’ı görüyoruz.ÖSS içeriği basitleştirildikten sonra İlimizin başarısı hızlı bir inişe maruz kaldı. Bir türlü 50 -60’lar dan kurtulamıyoruz..
Eski sistemde çok çalışan bir adım öne çıkıyordu, yeni sistemde ise okuması ,dili ve dikkati iyi olanlar kazanmaya başladı.İyi hatırlıyorum,bir yıl Kimyanın 14 sorusundan 7 sı kesinlik ve olabilirlik tarzında hazırlanmıştı. Bu hile gibi bir şey,neyse ki birkaç yıldır sınav Test-1,Test-2 den oluşuyor da çalışanın kazanma ihtimali yine arttı. Bu sisteme adapte olmak lazım
İnanılmaz bazı tespitler…..
1-Bir tarihte başarılı bir öğretmene kendini yamalayarak bir dershaneye ortak olan bir öğretmen, senin ortaklık payına düşen parayı da ben vereceğim diye taahutta bulunmuştu, işler rayına oturunca, “bana ne başkasının hissesinden” deyip adamı yarı yolda bıraktı.
2-Bir öğretmen iki farklı dershaneyle sözleşme imzalamıştı, eski otogar simsarları gibi her biri adamı kendi tarafına çekiyordu.
3-Bir NAL öğrencisi lise-2 de okurken dershanemize devam ediyordu, açıklamadığı bazı nedenlerle son sınıfta başka dershaneye gitmişti. 2 puan farkla Tıp Fakültesini kazanamadığını öğrendik. Öğrenci işlerinde bu haberi duyunca doğal refleks olarak beş ortağım OH dedi, sadece ben AH dedim ve arkadaşları eleştirdim.İşin ilginç tarafı öğrenci tekrar bizim dershanemize gelerek ertesi yıl Tıp Fakültesini kazanıp hedefine ulaşmıştı.
4-LGS kurslarında 12 fizik sorusu 13 kimya ve biyoloji sorusu çıkmasına rağmen 3 saat fen dersinin 1 saati kimyaya ve biyolojiye, 2 saati ise yıl boyunca fiziğe verilmişti , ders ücreti kaygısıyla bu yapıldı maalesef.
5-Yetersiz ve kendine güvenmeyen öğretmenler çoğunluk oluşturarak daima kurumun yönetimini elinde tutuyorlardı. Onların yanlış kararları yüzünden dershane iyi işletilemiyordu,
olan, başarılı öğretmenlere oluyordu,başarılı öğretmenlerin dershaneden ayrılmalarını zorlaştırıyorlardı. Ben bu kurumdan ayrılabilmek için atamam yapıldığı halde bir yıl tayınımı durdurdum. İnanılır gibi değil.
6-Bir öğretmen anlaştığı dershanenin tabelasını sipariş verdiği halde başka bir oluşumun toplantısına gidip onlarla birlikte olduğu izlenimini vermişti. Buna uyanıklık deniliyordu ,kıs kıs gülerek bunu anlatıyordu
7-Aynı dershane ROJ TV’nin boykot kararına uymadığı için o zamanın HADEP’ i tarafından para cezasına çarptırılmıştı. Dershaneye bomba atılacak diye o malum çoğunluğun ödü kopuyordu, bahsettiğim yeteneksiz yönetimden dolayı.
Daha ne anlatayım?..... Özel öğretim böyle beceriksiz insanların elinde olunca da Diyarbakır’ın başarısı düştükçe düştü ve bu günlere gelindi.Hem ahlaki açıdan hem de dershaneler arasında ki dayanışma bakımından bu gün özel öğretim daha iyi durumdadır; ancak başarılı öğretmen açısından kalite bir az düşük. Ek çalışma ve ilgiyle etütlerle bu fark kapatılmaktadır.Keşke mümkün olsa da bu dershane öğretmenlerini bir sınavdan geçirebilsek. Ne iyi olurdu değil mi? Ben sınava alınan bir kimya öğretmeninin 20 sorudan 8 tanesini yalnış cevapladığını gördüm!...Ne acıdır ki bu öğretmen bir yıl dershanede öğretmenlik yapmıştı….İl Milli Eğitimin Dershanelere el atması lazım gelmez mi acaba?
Özel okulların durumu nispeten daha iyi gidiyor; ama onların da sayıları az. Kanaatim o ki mevcut okullar kadar da özel okullara ihtiyaç vardır,çünkü özel okulların oranı dünya ölçülerinde %20 civarındadır.Keşke Milli Eğitimin birkaç binası özel öğretime verilse; elektrik, su ve yakıtı da karşılansa ancak öğretmenlerin maaşına dokunmazsa ve dese ki “ böyle yarı özel bir okul var, isteyen öğretmen bu okulla sözleşme yapabilir” hele bakayım kaç kişi müracaat ediyordu.657 sayılı yasanın arkasına sığınarak okula git gel yapanlar bir bilinse ,fark edilse ki Diyarbakır’ın geleceğini nasıl karartıyorlar o zaman herkes onlarla ilgilenecek ama nasıl? İnşallah böyle tercihli günler de gelecek,tam gün okuluna gidip bu günün şartlarında 3000 YTL alanlar ve 1500 YTL ile talim edenleri göreceğiz.O zaman okul müdürü, idari ve öğretim kadrosunu seçecek ve okul başarısından tek sorumlu olacak o zaman gör başarıyı. Bu gün de öğretmen sendikaları sözleşmeli öğretmenliğe karşı mücadele veriyor keşke bütün öğretmenler sözleşmeli olsaydı az bir yasal düzenlemeyle tabi ...yetersiz öğretmenlerin sözleşmesi o zaman yenilenmez ve eğitim öğretim daha iyi duruma gelir.
Diyarbakır’a başarı ve mutluluklar diler, okuyucularıma selam ve hürmetlerimi sunarım
E.KAYA
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.