- 1590 Okunma
- 5 Yorum
- 2 Beğeni
seviyorum ulennn!
Uzun soluklu yazılar beni cezbetmez.Uzun uzun okumayı severim ama yazmak bana sıkıcı gelir.Aşk için kitaplar yazmak isterim.Bu derin mevzu hakkında bütün sözlerin söylendiğine inanırım. Fakat yine de duyduğum, yaşadığım,şahit olduğum olaylar beni aşk için yazmaya sevk eder.Pek beceremeyince de Ahmet ALTAN’ı kıskanmaktan boğasım gelir.aşk için ne diyorsa odur.
’aşk bir dengesizlik işi
dengeye dönüşen sevgi’
………………………..
……………………….(şarkı)
Bülent ORTAÇGİL
Mardin Midyat’lı liseli sevgililer aile ve çevre baskısından bunalarak güzel ülkemin batısına doğru kaçmaya karar verir.Adana’da polisiler yakalar.Yaşları küçük olduğu için işlemleri yapılmak üzere merkeze götürülürler.Aşıklar üç katlı merkez binasının çatısına çıkarlar.İkisi de el ele atlar.Haber tüm ülkeye yayılır.Beni de etkiler tabi.
Konuyla ilgili internet ve yazılı basından haber başlıklarına baktım.Bir tanesi çok ilginç:İşte modern Romeo Jülyet...
(Küfürü basmanın tam sırası tabi.)
Leyla ile Mecnun ne halt etti?
Aslı ile Kerem’i de duymamış olmalı bu manşetin sahibi değerli basın mensubu.
Ya Ferhat ile Şirin?
Boşuna konuşmayalım.Ne yazarsak yazalım değerli basında bu aşıkları yukarıda hikayeleri, efsaneleri bize ait olan olan aşıklara kimse benzetmedi.Aileleri makul insanlar olmalı ki gençleri evlendirmeye karar vermişler.Haberin en çok bu cümlesi mutlu etti beni.Saçma sapan törelere kurban gitmelerine gerçekten çok üzülürdüm.
Lo bizim aşığlar romeylo-cülyet olmuş.lo bunlar gavur olmişlar.lo vurun lo..
mantığıyla hareket eden cehaletin bu iki aşığı hazin bir ölüme sürüklemesi de memleketimin en olağan manzarasıdır gerçi…
Aşkı bir şeye benzeterek anlatmak saçmalıktır.Benzemeyenine bakarak onu daha rahat tanımlayabiliriz.Aslında bu da saçmadır.Çünkü aşk anlatılmak,tanımlanmak için değil ’yaşanmak’ için çıkmıştır Pandora!nın kutusundan.
ve evet
‘ aşk bir dengesizlik işi
dengeye dönüşen sevgi’
Bunu en iyi yaşayanlardan biri de Kadir abidir.Bir filminde kadını karşısına diker.Bütün karizmasıyla gözlerini aşık olduğu kadının gözlerine diker :
---Seviyorum de ulen!
Kadın ağlamakta susmaktadır.Sahne devam eder:
----seviyorum de ulen!
Kadın bütün samimiyetiyle ağlamaklı; rimellerine kadar salya sümük vaziyetiyle:
-----seviyorum der.
Kadir abi buna inanır.Ama dayanamaz.Kaldıramaz tek kelimelik ’seviyorum ‘ kelimesini.Elini kaldırarak bu dev gibi aşkın şanına yakışır vaziyette tokadı yapıştırarak haykırır:
-------yalannn!!
Evet yalan.Yalan olan onu algılama şeklimiz.Yaşama biçimimiz.Aşk mı mantık mı gibi saçma sapan polemikler üreterek ergen bedenleri ruhlarıyla çelişir hale getirmemiz.
Böyle polemikler üretmek yerine şöyle hikayelerden bahsetsek her halde onu daha ulaşılabilir kılabiliriz:
Hayatına çeki düzen vermek isteyen bir fani alimlerden birinin dergahına bağlanır.Ona yaşamda mutlu olmanın sırrını sorar.Alim onu ders verdiği medreseye götürür.Medresede o günkü dersinin konusu sevgidir.Alim öğrencilerini içi çorba dolu bir kazanın etrafında toplar.Her birine sapı bir insanın kolunun iki katı uzunluğunda kaşık dağıtır.Öğrencilerinden çorbayı içmelerini ister.Öğrencilerin her biri uzun saplı kaşıkları çevirip bir türlü ağızlarına ulaştıramaz.Uzun saplı kaşıklarla çorba içmeye çalışan talebeler sağa sola döke döke kazanda çorba bırakmaz.
Alim öğrencilerini yerlerine oturtur.Ortaya yine bir kazan çorba getirir.Diğer alimleri çağırır.Onlara öğrencilere verdiği uzun saplı kaşıklardan daha da uzun kaşıklar dağıtır.Çorbayı içmelerini ister.Alimler kazanın çevresinde bağdaş kurar kaşıkları kazan daldırırlar.Öğrencilerin şaşkın bakışları arasında kaşıkları birbirlerinin ağızlarına götürerek birbirlerine çorbayı içirirler.Çorba ziyan olmadan biter.
Alim öğrencilerine ve yanındaki faniye döner:
-----İşte der sevginin yolu budur.Kendinden önce sevdiğini düşünmek.Onu anlamaya çalışmak.Burada paylaşarak sevmeyi öğrendiniz.Paylaşmak sevginin, sevgi mutluluğun sırrıdır.
Ama zamanımızda gençlerimize aşkı kavga,fitne,dedikodu,evlilik öncesi mal paylaşımı akitnamesi mühim malzemelerle sunuyoruz.
Evlilğin aşkı öldürdüğünü söylüyoruz.Evliliğin aşkı öldürdüğüne dair elinde somut delilleri olan hikayeler okuyoruz. Olaylar yaşıyoruz.Çünkü onu saklamayı bilmiyoruz.
Kadir Abi gibi boğırıyoruz:
-------seviyorum ulen!!!
Bütün büyüsü kaçıyor.Gizlenerek incileştiği, saflaştığı yüreğimizden çıkıyor:
Bilgenin yüreğinde her dilek
Anka kuşu gibi gizli gerek
Damla nasıl inci olur denizde:
Sedefler içinde gizlenerek
Ömer Hayam
İşin ucu birazda bedenimize hapsedilmiş arzuları ehilleştirmekte yatıyor.İçimizde neyi besleyeceğimizi birisinin bize öğretmesi lazım.Bir alim öğretecek ki, onu birbirimize yaşatalım.
Yaşlı Kızılderili çadırının önünde birbiriyle kavga eden biri siyah biri beyaz tüylü köpekleri için çocuğuna şöyle nasihat eder:
---- Bak evlat siyah köpek kötülüğü beyaz köpek ise iyiliği temsil eder.İnsanın yüreğinde de iyilik ve kötülük mücadele eder.Sen hangisinin kazanmasını istiyorsan onu daha iyi beslemelisin.
Midyatlı sevgililer içlerinde neyi beslemeleri gerektiğine karar vermiş olmalılar ki yolun bir noktasında büyük bir aşk için basit bir sınav olan ölüme el ele atladılar.Ölmemeleri bizi daha çok sevindirdi.Çünkü biz tek kanallı TRT zamanında sonu mutlulukla biten çok az aşk filmi seyrettik.Bu yüzden aşka karşı her zaman kötümseriz.Arızalı bir nesil vaziyeti taşımaktayız anlıyacağınız.
Aslı için dağları deldi kerem
Aslı öpmedi bi Kerem
Aslı öpseydi bi kerem
Dağları deler miydi Kerem?
Yukarıdaki trajik dörtlüğe üniversitede okurken bir ders sırası üzerinde rastlamıştım.O gün bu gündür ne zaman aklıma gelse kendi kendime gülümserim.Zamanımızın aşk mantığını ne güzel anlatıyor değil mi?
…………………………z.ersoy