KİMSE KIZMASIN HALİMİZİ YAZDIM 2
Yine rutin aramaların birisinde sigara yakalamıştık öğrencinin üstünde. Tabi velimiz hemen telefonla arandı okula çağrıldı. Gerekli olan uyarıdan sonra veli çocuğunun sigara içtiğini bildiğini ama elinden hiçbir şey gelmediğini dile getirdi. Kalkarken biraz utanarak.”Şey sigarayı verir misiniz?” dedi. Buyurun buradan yakın. Başım duman, yüreğim yangın, ciğerim is. Karakoçan’da bir yaralı ceylan, aman aman.
Yüreğimizin lebalep öğrenci sevgisi ile dolduğunu, yüreğimizde ayakta dahi yer kalmadığını, bu sevgiyi bölme babında gerekli olan öğretmen ve idareci sayısının da mevcuda göre çok gerilerde olduğunu bir okulluk sevgimizin üç eşit parçaya bölündüğünü, bir okulluk enerjimizin üç okulluk olduğunu, her gelen ağamdır her giden paşamdır dediğimizi ve bu yüzden mağdur olduğumuzu belirtmek istiyorum. Hoşgörün lütfen, kabul buyurun lütfen.
Bir anne geldi feryat figan. “Hoş geldiniz” dedik ama demez olsaydık. Makineli tüfek gibi başladı saymaya. Yok, öğrencisine kızamayız da, ceza veremeyiz de, vesaire vesaire…
“Eeeee, dahası”dedik, “Başkası, eteğinizdeki tüm taşları dökün de rahatlayın hele.” Gök gürlemesine benzeyen haykırışları bizim iki dakikada bir Bismillah dememize sebep oluyordu. Ben eeeee dedikçe o mazeret buluyordu. Canı sağ olsun, serde Karakoçanlılık var neylersiniz? En son şunu söyledi: ”Çocuğum derse girmediği zaman beni arayın.” Cevaben şunu hitap eyledim sayın velimize:“Emriniz olur, 1000 öğrenci var okulda. Gelemeyen her öğrencinin velisini her gün arasam vay halimize.” Ağza o kadar kolay geliyor ki! Ya okulların genel durumunu bilmiyoruz ya da iş olsun diye konuşuyoruz.
“Peki, sayın anne, siz arasanız biz cevap versek?”
Az da olsa eğitime bir katkınız olsa!
İşimiz kolay. Siz bir çocuğunuzla uğraşamazken biz 1000 çocukla uğraşıyoruz.
Sizin işiniz daha zor. Yok okulmuş, yok öğretmenmiş, yok karneymiş. Yok, miş miş.
Öğrenci ders çalışmaz veli hemen bize lafı yapıştırır.
“Bütün dersler boş, kızım öyle diyor.”
“Valla ben okul müdürüyüm, boş dersimiz yok.”
“Yok yok, kızım öyle diyooo.”
“Ablacığım boş dersimiz yok. Ders çalışmıyooo, ondan böyle söylüyooo kızınız.”
“Ama öyle diyooo…”
“Yanlış deyooo…” yukarıdaki yuvarlağımsı diyalog beynimizde yankılanır durur 24 saat. Gel de çık işin içinden. Dam üstünde saksağan, gel bize bazı bazı..Kel alaka!
Kavga olur. “Bu okulun öğretmeni idaresi yok mu?” diye hücuma kalkar okula bir gün dahi gelmeyen veli. Sanki Viyana kapısına dayanan akıncı beyidir beyimiz.”Urun kâfirlere! Bre nabekârlar!” Selamı sabahı keser. Kavganın sebebi bir fındık kabuğunu dahi doldurmuyor ama velinin öfkesi bu dünyaya sığmıyor. Güzel veli, şahane veli, süper veli! Siz her hırsızın başına polis dikemeyeceğiniz gibi, siz her çocuğunuzu 24 saat kontrol altında tutamayacağınız gibi biz de her öğrencinin başına öğretmen dikemeyiz. Zaten öğretmenlerimin çoğu 31 saat derse giriyor. Zaten kişi başına düşen öğretmen sayımız il ortalamasının çok altında. Zaten okuldaki kavga sayımız sıfırın altında. Zaten zatı âlilerinizi bizzat ziyaret edip, z seslerinin tekrarının aliterasyon sanatı ile ilintili olduğunu beyan etmek istiyorum.
Mevzu şu: Bizim de hatamız olur, sizin de hatanız olur, öğrencinin de hatası olur. Hataların sayısını azaltmaktır işimiz. Sıfırlamak namümkün. Kusurlarımızı hoş görmektir bazen insanlık, bazen duymazlıktan gelmektir bazı şeyleri. Bazen alkışlamaktır ki hiç görmediğimiz, bazen sırtını sıvazlamaktır çaktırmadan bir dostun.
Ah şu hikâye bir bitse dersiniz ama başka bir hikâye başlar.
Perde arkasından bir ses: ”Bitmez bu hikâye, hepimizin hikâyesi bu. Başka memleketlerde bir yıldız kaydığında gökyüzünde, dilek tutulurmuş en görkemlisinden, en ulaşılmazından. Bizim buralarda ise yıldız kaydığında yine bir insanın umudu kırılmıştır yok yere.” diye seslenir tüm halden anlar vaziyetten çakar Karakoçanlılara.