- 2779 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Sadakat, gönüllü köleliğe yol açmamalı!
İnsanların
temel niteliklerini irdelerken,
kişilik yapılarını ve içinde bulundukları
sosyal dokuyu mutlaka göz önüne almamız gerekir...
Çünkü
şahsiyetin oluşumunda aile, çevre
ve dolayısıyla yaşadığı koşullar son derece önemlidir...
Ama
bazı şahsiyetler vardır ki,
hangi koşullarda yaşarsa yaşasın
dirayet ve şecaat konularında daha samimi,
ön yargıdan uzak durmayı başararak daha duyarlı oluyorlar,
feragat konusunda örnek alınacak değerlere haiz bulunuyorlar.
Bu karakterdeki insanları
incelediğimizde, gönlü açık ama gözü tok, yapmacık
tavırlardan uzak, gözünü budaktan asla esirgemediği görürüz...
Böylesi
âlicenap insanlar
olduğu gibi görünürler, beğenilme
ve makam korkusu gibi kompleksleri taşımazlar...
Net ve pürüzsüz
bir şahsiyet sahibi olmalarının yanı sıra, çabuk
gönlü alınan, aza kanaat eden bir kişilik sahibi olmayı başarırlar...
Fakat
ne hazindir ki böyle insanlar
genelde kaybeden, ufki derinliği bulunmayan,
kanaat eden, tahkik açılımı kısır olan bireylerdir...
İnandırıldığı her fırsatta,
varlığını feda ederek yüreklerini ortaya koyarlar, asla
güçlerinin hesabını yapmazlar, Allah ne verdiyse diyerek başlarlar...
Böyle davranmak
zorunda olduklarına inanırlar,
asla geleceğin hesabını yapmazlar
ve bunları da bir fazilet olarak telakki ederler...
Hizmetlerinde
kusur etmedikleri malum efendilerin
bir kısmının sadist, egoist ve şahsiyetsiz
kişiler olduklarını her nedense bir türlü anlak istemezler...
Çünkü
yapılarında asla kötülük bulunmaz,
ön yargı açmazı taşımazlar, sadakati
mutlak sayalar, aksi bir davranışı ihanet olarak telakki ederler...
Samimi olmanın
bunu gerektireceğine inanırlar...
Efendi makamını
müstekbirce elde eden malum kişiler
yiğit, mert, maksatsız, samimi, fedakâr
olan bu insanlar sayesinde kuvvet bulurlar...
Civanmert insanlarm
hak ve hukukunu ve gelecekteki
durumunu ihmal ve inkâr etmeyi her zaman başarırlar...
Meselenin aslı özünü al,
posasını kaldır at, kimseye görünmesin ve sakın
ses çıkarmasın, eline biraz ulufe tutuşturun yeter derler...
Vefakâr insanımız
güç ve kuvvetten düştüğü için,
işveren olan efendi duruma el koyarak
hemen talimatını vermiştir zira varlıkta vefanın anlamı yoktur...
Gücün ve başarının
kendiyle orantılı olduğunu
vurgulamaktan tutsaklıklarından dolayı zevk alırlar...
Faziletin ve ülfetin
kendilerinden kaynaklandığını,
her fırsatta öne çıkararak yandaşlarına imada bulunurlar...
Asliyet’in
kimlere ait olduğunu bildikleri
halde korkularından itirafta bulunamazlar...
Maddesini,
manasını ve namusunu
hiç çekinmeden emanet ettikleri
bu insanlardan bir sadakatsizlik olmayacağını çok iyi bilirler...
Bunun için
her zaman istismar ederler
ve mazi denkliğinde gönül eğlendirirler.
Bunca haksızlığın neticesini karmaşık kişiliklerinden hesaplayamazlar...
Maddenin
fevkalade bir manası vardır.
Mana ikliminde maddeleşmeyi başaranların asla
manası yoktur zira insanı insan yapan mana derinliğidir.
Mutlak bir
hesap gününün olduğuna
iman ederek, hareket ve tavırlarımızı,
çalışanlarımızı asla ihmal etmemeliyiz, netleştiremezler. ..
Mustafa CİİLASUN