- 892 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Hem Sosyâl Hem Manevi
Bu saat itibariyle iyi sabahlar demeliyim herhalde. Dün bir şiirimi astım sayfama, bir değerli kardeşimiz yorum da bulunmuş olumsuz bir yorum . Çok ta önemli değil ancak bu yorumunu beni incitmemek adına ve beni bazı şeylerden uyandırıp ,arındırmak için yapmış. Bunlar kendi beyanı. Neyse söylenecek çok şey var, var ama açık sayfadan beyan pek seviyesizleşiyor. Bu tereddütlerle ve uygun lisanla mukabelede bulundum ve arkadaş ısrarlı. İsim vermeden bu konuyla ilgili görüşlerimi sevgili kardeşlerimle paylaşmak istedim.
Derim ki kendikendime; Cengiz, kardeşim, sen sen ol ait olduğun inanç değerlerinle ilgili olarak kimseyi zorlama ya da en ufacık yaptırım uygulayacakmış gibi bir hissi muhatabına hissettirme. Çünkü herkes senin gibi düşünmek mecburiyetinde değil. Ve doğrusu da bu, yani herkes aynı çerçeveden bakarsa tüm olaylara ve hayata, kim kimden neyi öğrenecek ve kendisini geliştirecek?
Gönlüm der ki; Sosyal hayata zarar verecek ölçüde sosyal (!) olma, Manevi hayata manevi küskünler doğuracak ölçüde manevi (!) olma. Yani sen beni manevi düşüncelerin gereği eleştirirken , kadın erkek imgelerini bu tarz kullanma derken aynı manevi değerlere iman eden ve yüz yıllar önce yaşamış bir Karacoğlan’ın yârine karşı kullandığı ELMA GİBİ ALYANAK, KİRAZ GİBİ BAL DUDAK, İNCE VE NARİN BEL, AL TOPUK, BEYAZ VE YAYLA GERDAN vasıflarını kulanırken ve ardından da bu yâre kavuşmak için YÜCE YARATANINDAN yardım isterken vücuda getirdiği tüm eserleri silip atıyormusun ki; günümüzde dahi kadınlarımız daki cinsel ya da vasfi güzelliklerdir Karacoğlanın ya da Köroğlu nun saydığı bu özellikler. Demem o ki; sen bu asırda geçmiş yüz yıllar kadar ufkunu geniş tutamayıp bir pencereden kapkara bakıyorsun.
Ben manevi doygunluğun hazzındayım Rabb’ime şükür. Ve Türk milletinin bir ferdi olmaktan da gururluyum. Lakin benim duygularım da var onlara gem vurmam . Sadece ciddi zarar boyutunda ön süzgeçle her insanda olan melekelerle önüne geçerim , herkes gibi bazı fiillerin. Yoksa değerlerim duygularımı, duygularım da değerlerimi ciddi manada bağlamaz, bağlayamaz da. Şiir ya da bir fikri beyanda kendi kendine sıkı pehriz uygulamanın bir alemi de yok. O zaman hiç bir sanatı geliştiremezsiniz. Sosyal hayatı bozmadan sosyal, maneviyata zarar vermeden maneviyatçı ol, diyerek temennilerimi sunuyorum. Sevgim ve saygımla.
Not : Bahse konu şiirim: Olmaz ki her gece
Cengiz KILINÇARSLAN
YORUMLAR
Şiir öyle bir sanattır ki;
Bir ressamın çizemediklerini
Bir romanda anlatılamayanı
Bir dost sohbetinde söyleyemediklerimizi
ve bazen de hayra yorulan rüyalar gibi
nasıl ve nereden geldiğini bilmediğimiz serzenişlerdir.
Şiir; kökü çok eski devirlere dayanan ve dalları geleceğe uzanan
bir köprüdür.
Şairler bir toplumu sırtında taşır. Ve çok önemlidir.
Bir şairin konularını, sözünü, söyleyeceklerini kısıtladığımızda
geriye bir söz kalmaz.
Eğer bir şiir okuyanı incitmiyorsa etiktir.
Aslında etik çok geniş bir kavramdır. Üzerine günlerce
yazılar şiirler yazılabilir.
Ama bir yazar ne kadar mantık kurallarına riayet ederse
bir o kadar etik yazmakta başarılı olur diyorum. Mantıkla ahlakın ne gibi paralelliği vardır diyen olacaktır elbet. Ama bu konuyu iyi irdeleyenler mantıklı bir fikir yürütmenin etiği, etiğin güzelliği, güzelliğin adaleti, adaletin tüm yaşamı güzelleştirdiğini keşfedecektir.
biri şiirde şair şöyle bir ifade kullansa
özür dileyerek söylüyorum;
"kadının memeleri çamaşır yeğenine değiyordu bu akşam"
elbette etik bir dize değildir bu. Ki; tasvip görmez
ama şöyle söylenirse kıyamet mi kopar?
- iki kuğu indi göle bu akşam!
Ve bugünlerde güncel olan bir konuya örnek vermek istiyorum
Türk Ermeni ve Kürt sorunlarının yer aldığı şiirlerde;
Şairler ırkları ve insan soyunu karalayıcı sözlerden kaçınmalıdır. Karşı çıktığımız sadece zihniyet ve fikirlerdir.
Ama maalesef bu konularda da etik yazmıyor arkadaşlar
Bütün siyah kuşlar kargadır mantığıyla yazılıyor şiir ve yazılar.
Halbuki bazı siyah kuşlar karga, bazısı karabatak ve bazısı
kartal, bazısı şahin vs. vs. sürüp gider.
Bu konularda şairin muhatabı kişi değil fikirdir. Eğer kişileri
muhatabımız gibi kabul ettiğimizde o zaman etik hatalarda boğuluruz.
Sevgili kardeşim ben senin şiirlerinde bugüne kadar
etik kuralları ve sınırları zorlayan bir söyleme denk gelmedim.
dünkü şiirin de oldukça etikti
yürekten kutluyorum şiirlerini de bu güzel yazını da
ki ne güzel konu açmışsın
sevgi ve saygımla
Sevgili Cengiz ben sizin şiirlerinizi beğeniyle okuyorum ve ben kendi adıma düşüncelerimi söylemem gerekirse sizin şiirlerinizde kadına karşı bir özlem, sevgi, saygı ve aşk görüyorum ve bunu yazarken de düşüncelerinizi açık bir şekilde ifade ediyor olmanızın şiire ayrı bir güzellik kattığını düşünüyorum..
Daha önce okuduğum bir yazıdan etkilenerek şunları söylemek istiyorum şiirde kadınla ilgili;
Şiirde kadın geçmişten günümüze edebiyatın konusu olmuştur.Geçmişte edebiyatımızda kadınlar için şiirler yazılmış, türküler yakılmış, destanlar söylenmiş ve bazen bir ana, bazen uğruna dağlar bile delinen bir sevgili ve bazen de sadık bir eş olmuştur, divan edebiyatında kadın batılılaşmanın da etkisiyle eskiye göre çok da fazla naz etmiyen bir kadın olmuştu yani kadın artık erişilemiyen bir kişi olmaktan çıkmıştı ve divan şiirlerinde kadın artık ince belli, kirpikli, ahu gözlü, nokta ağızlı şuh bir sevgili olarak yerini aldı ve günüzde de kadın hayatın bütün alanında yer aldığından dolayı kadın bazen bir yosma, bazen bir işçi kızı, bazen bir arkadaş, yoldaş ve bazen de bir metres ya da eş oldu... Yani kısaca şairin gönlünde, arzusunda, yatağında ve rüyalarında oldu...Eskiye göre kadının artık vefasızlık ve zalimlik yerine sunacağı zevk, dostluk ve şevk dile getirildi şiirlerde ...
Bana göre kadın giderek kadın kimliğine bürünmeye başladı...
Bakınız şiirde kadını ve erotizmi nasıl ele almış şairlerimiz ;
''Dâim arayan bulsa civânım seni bende
Bir gonce gül olsan da senin gülşenin olsam''( Nedim )
''Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu
İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde
Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra
Sonrası iyilik güzellik'' (Cemal Süreya)
Günümüz şairlerinden Türkan Yeşilyurt'ta şöyle diyor
“saplantı buzdan bıçak onulmaz yara
sen bende mızıka çal iki göğsümün arasında”
Sevgilerim çokça Cengiz...
Guldane Dal tarafından 12/26/2008 11:16:29 PM zamanında düzenlenmiştir.
Kendilerini içinde yaşadığı daracık yumurtanın kabuğuna sığdıramayanlar, başkalarını da o kabuüğa sığmasını nasıl isterler ki; çatlar be o kabuk böylece...
Nzımın dediği gibi;
''Bıraksın peşimizi kendi yüreğini kabuğunda yaşıyanlar
ve yüreğini göğsünde ağırlık gibi taşıyanlar...''
Saygıyla kutlarım güzel yazınızı ibret vericidiyidi...
Şaban Aktaş tarafından 12/26/2008 11:35:36 AM zamanında düzenlenmiştir.