3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2856
Okunma
Beyoğlu’nun arka sokaklarında tarihçesi oldukça eskiye dayanan ve adına Yeşilçam kahvesi dedikleri ahşap bir bina vardır. Eski Türk filmlerinde hemen her sahneyi başarıyla oynayabilen ve çok cüzi rakamlarla geçimlerini sürdüren figüranlar burada toplanırdı.
Bir aile ortamını andıran bu ortama kulak kabarttığınızda bitmeyecek öykülere ve komik hikâyelere yelken açmak mümkündü. Onların başından defalarca sakatlık, parasızlık, yurtsuzluk gibi aslında hüzün veren anılar geçmiştir. Şöhret olup açlıktan ölmek çok garip ve alışıla bir durum olmasa gerek. (Süheyl Eğriboz, Danyal Topatan, Sami Hazinses, Seyfettin Karadayı, Sönmez Yıkılmaz, Hakkı Kıvanç, Çetin Başaran, Ali Kemal İskender, İbrahim Kurt, Cevdet Özalaş, Zeki Sezer, Yavuz Karakaş ve daha niceleri... Gerçek adlarını bilen çok azdır ama simaları herkes için o kadar tanıdıktır...
Kaderleri gereği (rolleri gereği)hep kötü adam olmak zorundaydılar. Dini filmlerde gâvuru oynayıp her kılıç darbesinde ıslıklanmak onlara revaydı. Aşk filmlerinde ya muhbir oldular ya da aşçı, hizmetçi, aksiyon filmlerinde gangsteri oynamak biçilmiş kaftandı onlar için.
Ekmek parasıydı amaç ve bu doğrultuda belki de isimsiz kimliksiz, varissiz hayatlarını kaybettiler. Onları hatırlayan da var, isimlerini bilmeyende
Geçmiş zaman hikâyeleri diyelim…
Günümüze gelirsek, değişen dünya şartları, evlere giren iletişim araçlarının çokluğu, ekonomik Pazar ve dağılan nüfus yoğunluğu beraberinde yeni pazarlar, yeni girişimler ortaya çıkardı. Dizilere farklı karakterler yüklemek, farklı senaryolarla geniş kitlelere ulaşmak, bir hedef haline geldi. Bunu yaparken her türlü istismar ve insanların ahlaki, kültürel, yaşam biçimlerini rencide etmek asla üzerinde durulacak bir olgu olarak görülmedi.
Kemal sunal filmlerinde gangster rolündeki Mardinli adamla başladı önyargı hikâyesi ve onu izleyen ağalık sistemini, töreleri, berdelleri anlatan film ve dizilerle devam etti. Bunların içinde gerçeğe yakın olan da vardı gerçekle hiç alakası olmayan sayısız film karesi DEmevcuttu.
Bakış açılarını ciddi şekilde değiştiren bir süreci izledi bütün film karakterleri. Ve
aynı şekilde yaşamın karelerine de bilinçsiz bir şekilde yerleşti. Öyle ki Batıda kiralık ev bulmak, bir işyerinde doğu kimliğiyle çalışabilmek için ahbap çavuş ilişkilerine ihtiyaç duyuluyordu.
Şimdi de bu dizi furyası tüm hızıyla bütün televizyonlarda tam hız ilerliyor. Dizilerin kaynağı, doğu kültürü ve yaşam çizgisini yozlaştırmak halkı buna inandırarak, asimile etmek, onları aslında olmadığı halde başka rollere sokarak insanların önüne cahil, bilgisiz ve her suça meyilli fertler olarak yansıtmak. Genel amaç bu olmasa da uygulamaya geçtiğinde ortaya çıkan tablo bunu gösteriyor
Figüranların kafasına puşî giydirilerek altına da lüks bir araba çekip aşiret havasına büründürmek işin başlangıcı oluyor. Sonra da bozuk Türkçeyle komik bir şive yaptırmak işin diğer püf noktası. Hemen her oyuncu şalvarla geziyor film boyunca. Kadınları desen, zaten esir hüviyetinde, yaşam kriterlerinden tamamen habersiz ve bilgisiz gösteriliyor. Sanki doğuda ki bütün kadınlar görücü usulü veya berdelle evlendiriliyormuş gibi çağdışı bir zihniyetle günümüze uyarlanıyor.
Hala aşiret kurallarıyla yönetiliyor gibi gösterilen şehirler, insan toplulukları ve bunların işledikleri varsayılan suçlar akıl alır gibi değil.
Aynı coğrafyada yaşayan biri olarak bunları nerden ve nasıl uydurduklarını anlamakta zorluk çekiyorum. Çoğu filmin sahnelerini batıda çekip buraya uyarlamaya çalışıyorlar. Belki de ne oyuncular, ne senaristler, asla bir doğu iline gidip yaşamadılar. Burada ki yaşam kalitesini, kültürünü ve insanların hassasiyetlerini dinlemeden, anlamadan, oynamadıkları bir yaşamın belirleyici rolüne soyunuyorlar.
Bu yüzden hepsi izlenirken çıplak kaldıklarının farkında değiller.
Son rezalet muro filmindeki devrimci kimliğine yapılan hakaretti. Yine aynı düzenin dişlileri, aynı bozuk şive ve linç edilmek istenen bir kültürün parçaları. Sadece kahkaha atarken düşünmek lazım. Sadece bir ararat filmine verilen tepkinin yarısı verilebilir ya da bazı kesimlerce yadırganabilirdi. Söz konusu olan bir halkın yozlaştırılan kültürüyse bu hassasiyet gösterilmeliydi. Bunu sadece bu film için söylemiyorum.
Deniz gezmiş ve arkadaşları gerçekten çıplak kadınların yatağına girip deneme/öğrenme taktiklerine mi giriştiler yoksa tam bağımsız bir Türkiye hayali için mi öldüler.
Geçmiş zaman olur ki hikayeleri….
Hala beyoğlu’nun arka sokaklarında tinerci çocuklar bir gangster rolü kapmak için tetikte bekliyor!
Sırada ne var?
ASPENDOS