FERDANE
Tek göz evinin ahşap penceresinden dışarı baktı.Beş yaşlarında, kıvırcık saçlı, iri siyah gözlü çocuğun, kumlarla oynamasını hüzünle seyretti.Çocuk elindeki plastik kovayı kumun içine doldurup sonra da havaya doğru savuruyordu.Onun için çok eğlenceli bir oyun olduğu her halindan belliydi.Gözleri doldu Ferdane’nin.Koşarak çocuğun yanına gitti.Ellerini tutup gözlerine baktı.Yanaklarını öptü.Saçlarını okşayıp sarılamadan çocuk korkup hızla uzaklaştı.Arkasında bakarken olduğu yere çöküp hıçkırıklarla ağlamaya başladı.
Tam bir yıl önceydi.Kumluca’da domates serasında kocası ve kendisi çalışırken küçük kızı Yaren de toprakla oynuyordu.Küçük kız kafasını kaldırıp,
“Anne senin ismin Ferdane mi merdane mi?” dedi.Adam koca bir kahkaha attı.
“Merdane kızım merdane” diyerek gülmeye devam etti.
“Hadi ordan sende!Kızın yanında merdane diye diye adımı merdane koydun”dedikten sonra kızına dönüp,
“Bakma sen babana kızım Ferdane benim adım.”
“Ferdane ne demek anne” dedi küçük kız, şaşkın bakışlarla.
“Yalnızlık demekmiş kızım babaannem koymuş ismimi” dedi.
Ferdane, akşam yemeğinden sonra demlediği çayı bardaklara koydu.Yaren döşeğin üzerinde uyuyakalmıştı.Kızının yüzüne bakıp,
“Bütün gün koşturdu yorgunluktan sızıp kaldı” dedi.O sırada küçük kız öksürerek uyandı.Kafasını olduğu yerde kaldırırken kusmaya başladı.Ferdane telaşla kızı kaldırıp çeşmeye koşturdu.Kız hala kusmaya devam ediyordu.
“Bütün gün soğukta ordan oraya koşturup üşüttün, beni hiç dinlemiyorsun be kızım” diyerek kızının yüzünü yıkadı.Üstünü değiştirip yeniden yatırdı.Sabaha kadar çeşitli aralıklarla kızın kusması devam etti.Sabah, kızını sağlık ocağına götürdü.
“Üşütmüş” dedi doktor.
“Şimdi bir iğne vuracağım.Dört gün daha gelip reçeteye yazdığım iğneleri vurdurmaya devam edeceksin.”
Seraya geldiklerinde vurulan iğnenin de etkisiyle kendine gelen Yaren yine oynama devam etti.
Tam dört gün böyle devam etti.Gündüz iğnelerini vuruluyor oyunlar oynuyor, gece ise sabaha kadar kusmaya devam adiyordu.Dördüncü günün sonunda, akşam üzeri biraz soluklanmak için oturmuşlardı ki Yaren,
“Anne ben ölüyorum” dedi.
“Ağzından yel alsın kızım o nasıl laf?Sen ölmeyi nerden bileceksin? Tövbe tövbe “dedi Ferdane.Kalkıp kızını kucaklayacaktı ki küçük kız olduğu yere yığıldı.
Hastaneye nasıl geldiklerini bilmiyordu.Tek isteği kızını alıp serada kaldıkları odaya dönmekti.Kızını muayane eden doktor kaşlarını çatarak yanlarına geldi.Kızgınlıkla
“Kaç gündür nerdesiniz bu kız menenjit”dedi
“Sağlık ocağına götürdük doktor bey dört gündür iğne vuruluyordu”dedi Ferdane.
“Menenjit ne olaki doktor bey bütün gün oynuyordu” diyebildi şaşkınlıkla.
“Menenjit beyin zarlarının iltihabıdır. Sağlıklı bir durumdan ağır hasta duruma geçilmesi an meselesidir. Çocuk öğlen 2’de dışarıda koştururken, akşam saat 6’da ağır hasta durumda olabilir. Bu nedenle tıbbi tedaviye hızlı başlanması çok önem taşımaktadır. Ama ne yazık ki hızlı tedaviye rağmen ölümle sonuçlanan vakalar görülmektedir.”dedi doktor.
Ölümmü?Ne ölmesi?Daha beş yaşında o.Sadece beş yaşında.Tam beş yıldır gözünün içine baktım ben onun.Beş yıl hem bu kadar küçük hem bu kadar uzun olabilirmiydi.Bu doktor ne dediğini biliyormuydu?Ölümde neydi?Hem bunun aşısını vurdurmamışlarmıydı?
Aklından bir sürü soru geçti.Cevaplarını veremediği bir sürü soru.Umutla gözlerini doktorun gözlerinden ayırmazken,donup kaldı yüreği kızının şu an ki hali gibi.
Tam 32 gün sürdü.Hergün bu bitkisel hayat denen şeyden çıkıp kızının yeniden koşması için.Tam 32 gün kaybetmedi umudunu.Tam 32 gün ömründen uzun geçti.Tam 32 gün öleceğini hiç düşünmedi kızının.
Onun düşünmediğini yazgısı düşünmüştü.Biricik kızını, avuç kadarken eline aldığı kızını, şimdi ekmeklerini kazandıkları toprağa veriyorlardı.Bu ne demekti?Gözlerinin içine bakarken kendi içini titreten varlığı evladını, yere göğe sığdıramadığı, dünyadaki tüm güzelliklerin kendinden önce onun olmasını istediği çocuğunu, dualarını adadığı biricik kızını sonsuzluğa yolcu etti.
Ağladığı yerden ayağa kalkıp evine geçti.Odanın bir köşesinde duran poşet içindeki çürümüş meyvelere baktı.Kızını kaybettiğinden beri pazardan aldığı meyvelerin hepsi çürüyordu.Poşeti almak için ayağa kalktı.Duvardaki aynada kendi ile yüzyüze geldi.Dikkatle baktı.Ne kadar yaşlı ve çökmüş görünüyordu.Oysa daha 29 yaşındaydı.Ellerini yüzüne götürüp suratını kapatıp kendine fısıldadı.
“Hayat herkese adaletli davranmıyor”