- 683 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
Ben Bu Yazıyı Sana Yazdım
İnsan sevilmemeye ne de kolay alışamıyor. Uykularını bir başkasıyla bölüşmek anlık bir nefs mücadelesinden ibaretken; aynı uykuları yalın halde çekimlemek ve o yalnızlığa alıştırmak bünyeyi, kaç dünya günü alıyor. Ne çok soru soruyor ve ne çok cevap alamıyorum.
Aslında hiç çoğul olmamış fakat iki kişilikmiş gibi gözüken uykularım oldu. Bir çift insan gözünün hayaline sarılıp kaç gece uyundu. ’Bilmezsin sen, birinin gülüşüyle kaç gece ısınarak uyudu biri.’. Ertesi sabaha iki kişilik uyanacağını bilerek dalınan uykular bir heyecan kasırgası yaratır. Sevilen insanları tanırsınız; mutlu uyumaktan enine genişlemiş göz kapaklarıyla beklerler metro istasyonlarında. Ah o dudak kıvrımlarına saklanan tebessüm... Hani sevilmelerin yaşattığı gurura dair... İtiraf etmeliyiz ki, eğer cinsiyet kavramını ayırabilecek yaştaysak ve bizi seven birileri varsa; yolda kasıntıdan kaykılarak yürümeye bayılırız. Ve öyle bilmiş, öylesine yüksekten bakışlar atarız ki etrafa, isteriz ki herkes bu kadar çok sevilen yaratılmışa saygı duysun. Sonra bir de mukayeseye girişiriz hiç tanımadığımız insanların hikayeleriyle kendimizinkileri. Yapmayalım canım, hangi ademoğlu bizden daha çok sevilebilir ki...
Ah sevilmelerin verdiği kör mutluluklar...
Bakınız, size ve sevilmelerinize saygı duyuyorum elbette; fakat bunu gözüme sokmayınız rica ederim. Görmüyor musunuz, toplu taşıma araçlarına nasıl da masum ve şefkate muhtaç bakışlarla biniyorum. Sevilmediğim yetmiyormuş gibi, tarafından sevilmediğim adamın başkalarına ne de koca hacimler ayırdığını biliyorum yüreğinden. Bok gibi bir cümle oldu! Özetle şu ki, sevdiğim adam bir başkasına aşık. Bakın, fikri ne kadar arabesk değil mi... Şairler bu konuda şiirler yazıyor. Ben de Lonely Day dinleyip kendimi hayal kurmaktan men ediyorum; ve aiti olduğum anılardan suretimi söküyorum. Ada vapurunda yalnız başına titreyen bir adam kalıyor o fotoğrafta sonra, onu donmaya terkediyorum. Zira terketmeye dair ne varsa, zaten ondan öğrenmiş oluyorum. Rüyalarımda, sevdiğim adamla, onun sevdiği kadına kahvaltılar hazırlıyorum. Abuk bir Kül Kedisi sendromu yaşıyorum ve fakat bu kendimi hırpalayış halinden de vazgeçemiyorum. Bazen bu fotoğrafların sadece benim zihnimde tezahür ettiğini düşünüyorum. Düşündüğüm şeye bak...
Sonra saçlarıma kırlar düşürüp, mimiklerime çizgiler; yazımı noktalamaya karar veriyorum. Saçlarım hala siyah ve burnum şipşirinken gençlikten, kendimi yine de bin yaşında hissetmeye devam ediyorum. Annem, ’Bir çay daha ister misin?’ diyor,
-Doldur bakalım, toprak çekiyor, diyorum.
Ne alaka anlamıyorum, o da anlamıyor; sadece boş boş gülüyoruz. Sonra o evladının varlığından mesud, ben sevilmemenin verdiği kırıklıkla yaşamlarımıza geri dönüyoruz.
Bu gece de sabaha varıyor
Ve ben hala sevilmiyorum.
Dahası, tarafından sevilmediğim yürek, iki kişilik çarpmak ne demek, çok iyi biliyor.