KİMSE KIZMASIN HALİMİZİ YAZDIM 1
Geçenlerde avare avare gezinirken internette, aşağıdaki yazıya gözüm ilişti ve hemen kaydedip masaüstüne okumaya başladım düşünerek. Serde biraz ironi var, biraz tariz var neylersiniz. Kalem biraz Nefi, biraz Eşref, biraz Neyzen. Hoş görün lütfen.
Konumuz California’daki Pacific Palisades adlı okul… Burada okuyan çocukların velileri, bütün okulu ve öğretmenleri dava ediyor, çünkü bütün dönem boyunca 15 ile 30 gün arasında devamsızlık yaptıkları halde çocuklarının derslerden kalmalarını kabul etmiyorlar. Velilerin neredeyse tehdide varan itirazlarıyla baş edemeyen okul yönetimi, en sonunda telesekreter mesajını aşağıdaki şekilde değiştiriyor ve "YILIN TELESEKRETER MESAJI" ödülünü kazanıyor.
"Merhaba! Pacific Palisades’ e hoş geldiniz. Bu bir otomatik mesajdır. Lütfen seçenekleri tek tek dinleyerek istediğiniz departmanla ilgili tuşa basınız.
• Çocuğunuzun neden devamsızlık yaptığı konusunda yalan söylemek için 1’e
• Çocuğunuzun neden ödevlerini yapmadığı konusunda yalan söylemek için 2’ye
• Bizim hangi konularda işe yaramadığımızı belirtmek için 3’e
• Evinize gönderilen ve alıcı imzanız üzerinde olduğu halde almadığınızı iddia ettiğiniz uyarı mektupları için 4’e
• Müdür ve diğer yetkililere küfür etmek için 5’e
• Çocuğunuzu her sabah en az 10 dakika bekleyen okul otobüsü hakkındaki şikâyetleriniz için 6’ya
• Süper, kabiliyetli, mükemmel çocuğunuzun beceriksiz öğretmeninden yakınmak için 7’ye
• Bıraksanız bütün okulu yiyecek çocuğunuzun yetersiz bulduğu okul mönüsünden şikâyet etmek için 8’e basınız
Çocuğunuzun gerçek bir dünyada yaşadığının farkındaysanız ve sorumluluk almayı öğrenmesini istiyorsanız, bunun için de ona verilen ödevleri zamanında ve tam olarak yapmasının çok önemli olduğuna inanıyorsanız, ayrıca eğitimin ilk önce ailede başladığının bilincindeyseniz, artık telefonu kapatabilirsiniz…
İyi günler dileğiyle.”
Karakoçan’da da durum çok farklı değil. Özellikle bütün velilerin bunları okuyup iyi bellemesi gerekir diye düşünüyorum. Kendi ilçesinde kendi okulunda öğretmenlik ve idarecilik yapan birisinin ne kadar zorluklarla boğuştuğunu ifade etmek istiyor ve bu konuda bir kamuoyu oluşturmak istiyorum.
Çalışmanız görünmez de kusurunuz aranır. Basit bir işle uğraşmıyoruz; bahçede fidan yetiştirmiyoruz, insan yetiştiriyoruz insan. Bir polis ne ise, bir asker ne ise, bir öğretmen de daha fazlası olmalı memleket için. Öyle düşünüyorum. “Silah ve Kalem” hangisi güçlüdür?
Çok ama çok iyi velilerimiz var. Bu yazı kesinlikle bütün velilerimize yönelik değil sadece şu bir kaç yıl içinde yaşadığımız olaylarla ve şahit olduğumuz, muhatap olduğumuz velilerle ilgili. Hayata hep bir pencereden bakan ve bu pencerede gökyüzünün insanı alıp hülyalara götüren cezbedar maviliğine değil de yerde bir yara gibi duran çukurlara bakıyorlar sanki. Bizler yüzü ergenlik sivilcelerinin izi ile hep karşılanıyor gibiyiz. Oysa o sivilce izli yüzde Karakoçan’a ne kadar hayran ve hasret bir nazar saklıdır. Ah bir bilebilseniz!
Yaşadığımız o kadar basit ve o kadar gereksiz ve o kadar yararsız şeyler var ki bunu bizi anlayan ve destekleyen insanların bilmesini ve sahip çıkılması noktasında yanımızda olarak bizlere sahip çıkmaları gerektiğini bilmeleri için ve hatırlamaları için yazıyorum.
Yıl içinde hiçbir şekilde arzı endam etmeyen sayın veli, yılsonu çocuğunun geçmesi için gerekli olan TORPİL mekanizmasını devreye sokar. Bir iki zayıfı hoş görürsünüz de, 3–4 zayıfı idare edersinizde, 5–6 zayıfı olabilir dersiniz de, 7–8 zayıfı olmuş dersiniz de, 9–10 zayıfın da geçmesini geçirilmek istenmesini idrak edemezsiniz. Zaten toplamda 11 ders var kardeşim.
“Olmaz olmaz deme” Gürhan Hoca, “olmaz olmaz.”
Çocuğunun geçirilmesini isteyen kişi: “Ya olur, bal gibi de olur.”
“Vallahi olmaz, hem de biz arı değiliz!”
Çocuğunun geçirilmesini isteyen kişi: “Ya olur, siz yaparsınız.”
“Tövbe estağfurullah, nasıl olur?” Muhabbet sürer gider. Bu arada bir sürü deve hendek atlamıştır.
Okulumuzdaki rutin aramalar esnasında cep telefonu açık olan 11.sınıf öğrencimizin telefonuna el koyup velisinin gelip almasını bekledik. Dakika tuttuk. Biz velisinin birkaç gün sonra gelmesinden yanayız ki ceza olarak çocuğun birkaç gün telefondan uzak kalmasını sağlamış olalım diye, lakin 20 dakika sonra veli tık nefes geliverir okulumuza. Şerefyâb olduk. Sayın velimize evvela hoş geldiniz dedik, sonra hal hatır sorduk, sonra ikramda bulunduk. Bu değişmez bir kural. Sonra “Buyurun” dedik
O da: “Eeeee, benim oğlumun telefonunu almışsınız.” dedi demesine ama?
“Sizin oğlunuz kim?” dedim.
“11. sınıfta okuyan falanca kişi.” dedi demesine ama ben tufan diyeyim siz boran deyin. Bir güzel estim.
“Çok güzel” dedim “Sizin çocuğunuz üç senedir bizde okuyor ve onun velisinin siz olduğunu yeni öğreniyorum. Sizi bu okulda ilk kez görüyorum, bilseydim geleceğinizi kurban keserdim. Pes doğrusu. Bir telefon için hemen geliyorsunuz da çocuğunuz için niye gelmiyorsunuz?” dedim. Yorum sizin.
YORUMLAR
bencede zemin göz alıyor...okurken çok zorlandım...
Yazı konusu itibariyle gerçekten günümüzün büyük bir sorununu dile getiriyor...
kalem ve silah...
tabiiki kalem...
polis terfi eder
savcı terfi eder
asker paşa olur
ama onları yetştiren değerli öğretmenlerimiz hep öğretmen kalırlar...zor bir iş
kimseyi memnun edemezsiniz ama siz öğretmensiniz
sabrınızda yazılmıştır çözümü öğretmenim...
sevgi ve saygı lle kolaylıklar dilerim...