- 567 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
aşk ne ola ki!
--------------------------------------------------------------------------------
Otlar yaz başında sararmıştı, şimdilerde yaşanan son yaz, kuru yük…
Bir tohum çatlatıp başlatıyorum her şeyi, sonra bir daha ve çok daha... Yeşil yeleler uçuşturuyorum, uçsuz bucaksız çayırlarda zevk salınıyor… Çiçek uçları Afrodit’e sadık yaşarken, otlar Güneş’e yangın, ki kurumalarına sebep! Bilmeden hayat verenin kendilerinden bir parça olmadığını ve hiç öğrenmeden gövermelerini izliyorum; çünkü öyle bilip, öyle bitenlerden!
Yürüyoruz… Zorba her zamanki gibi kendi havasında. Bazen duvar dibinden, bazen deniz kıyısından eşlik ediyor adımlarıma.
Sağa sola kaçışan yapraklar, kuru otlar ve bir de ben yürüyoruz. Ağırdan aldığım bir sabah bu ve sattığım çalıma aldırmıyor hiçbir şey. Aklımda aşk, gözlerim sevginin büsbütün hasır altı edilişinde. Bunca mal mülk yığanlara, yığınlara bakıyorum da;ne kadar fakirmişiz!
Ağaçlarda daldan dala bir telâş var, anlıyorum yavru uçurduklarını… Bakır çalığı yapraklar yol boyunda ve kıpır kıpır. Ele avuca sığmaları mümkün değil, ufalanıyor elledikçe; aşk gibi!
İnancı olmasa neylerdi acaba toprak, ana olduğunu anlamaz, kütle olarak kalır mıydı sittinsene!
‘Verdiklerinden ve aldıklarından bütünlenir O’ diyorum, kendini bütün hissettiği için, hazzına yuvalanıyor karıncalar! Karıncalandıkça insan denen yaratığın zihni; aşkı aklamanın nicesine düşüyorum da; neticesinde aşkın yalın halini anlayabiliyorum…
Son kozunu oynuyor doğa ve hiç de sessiz değil sabahlar…
Ölümsüzlük yürüyor… Yılmadan ardından konuşup, peşinden koşmaya devam.
Bir kanat çırpışı, bin çırpınış ve bir aşk!
Gece de üşür, hele rüzgâr üşüşmeye görsün pencerelere… Zangır zangır titremesi, doğramalarının eskimesinden değil, perdeleri çekiştirmek boşa çaba. Onlar ki yaz’ın sıcak huzurunu kaybettiklerini bilir, bulma telaşından havalanır. İki yarının buluşma isteğidir bu, aynı makas kesiği iki yarı ve vuslat!
Sen’le başlayıp, ben’le biten cümleleri değil,‘biz’le başlayacakların kurumundayım; böbürlenerek beklemem bundan diye anlatıyorum, inanıyorum da! İnandıkça yenileniyor yaşam; deniz dalgalanıyor, bir iki balık sıçrıyor, dağlar bulutlarla buluşuyor ve bunca sessiz başlangıçı gördükçe, seyrek otlara gülüyorum…
Sevgi ne varlık içinde, ne de yokluk aramasını bilene…
O kibirli, kendine kibar akıl vakit geldiğinde uçamıyorsa ve kanatları olduğunu fark ettiyse aşk ve hâlâ Afrodit’e mi, Eros’a mı sadık kaldığını anlama zorluğundaysa insan ve kuruntulara kaldıysa yarınlar uçurun gitsin umutlarınızı diyorum, hem de ayaklarım toprağa bu denli aşıkken!
MüzeyyenkızılyaR
02.11.008
Aşkın simgesi olarak Afrodit’i, bedensel arzuların simgesi olarak da Eros’u ayrı kefelere koymak düşüncesi Pluton’a aittir.