- 1428 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
TEREKEME OSMAN AĞA... Ardahan öyküleri(5)
1925 yılının aralık ayı; Ardahan’ın yüzü gülüyor. İşgal bitmiş. Rus çekilmiş. "Yüz Yıllık Yalnızlık" son bulmuş...
Louis Armstong’un şarkısı: "What A Wonderful World"... ki gibi.
"Dünya ne harika."
I see trees of green... Red roses too
I see’ m bloom... for me and for you
Hayat ne kadar harika... Ardahan ne kadar harika...
Babam anlattı:
"Osman Emi Ardahan’a yerleşti. Bizleri de Yaylacık köyüne getirdi." Okumuş yazmışlığı olduğundan Osman Emi’nin Ardahan’da yükselmesi zor olmamıştı. Liseyi Tiflis’te okumuştu. Rusçası akıcı ve güzeldi.
Borçalı; Dağ Arıklı’sından Çıldır’a geliş; savaş yılları, yokluk, işgal ve Ardahan ile beraber özgürlüğe kavuşma: 1925 yılı...
I see skies of blue... Clouds of white
Bright blesssed days... dark sacred nights
İçimden bir ses...Hayat ne kadar güzel...
Terekeme Osman Ağa Ardahan’ın ileri gelenlerinin içinde yer aldı. Arkadaşları: Gadana Zikri, Akoş Emi, Müteahhitler ve Bürokratlar oldu.
Osman Emi usul erkanı Tiflis’te yaşayarak öğrenmişti.
Tiflis Ağalarını, Beylerini hatta Vladikafkas, Bakü, Gence ileri gelen insanlarını, yaşantılarını tanımıştı. Şimdi Ardahan onun için kolay gelirdi. Birinci eşi ile çok güzel bir yaşamı olmuştu. Güzel ismi olan "Güzel" Hanım’ın yedi tane de çocuğu olmuştu. Güzel’in köyü "Sukalesi" köyüdür. O da Borçalı’da kaldı.
İnsan nerede doğuyor. Nerede ölüyor...
The colours of rainbow... So pretty... in the sky
Are also on the faces... of people... going by
Hayat ne kadar harika!.. Yaşamak ne kadar güzel!..
1925 yılı 26 aralığı akşamı Terekeme Osman Ağa’nın Kahve’sinde Aşık Şenliğin oğlu Kasım çalıp söyleyecek. Ardahan o anı dört gözle bekliyor. Herkes ama herkes.
Herkesten birisi; bir delikanlı:
-Ola Firgani!.. Aşkama Osman Emi’nin kahve’sine gelecen mi?
-Gelmem mi? Ne diyorsun!.
Osman Emi akşam yemeğini yedikten sonra Kulu Akçay’ın sonradan sahip olduğu evden kahvehaneye dere boyundan yürüdü...
Ay beyaz... Gece mavi... Yer kar ve Ardahan sanki St. Petersburg’a nisbet yapıyorca:
"Beyaz geceler" orada mı güzelmiş; burada mı güzel?"
Aşık Kasım:
"Ey Felek senin elinden abad olan görmedim
Düşüfte cengine bir daha geri gelen görmedim
Nice yüz bin garaf oluf bina salan görmedim."
Kahve; ağzına kadar doluydu. Aşık Kasım babası Şenlik’ten çalıp söylüyordu. Halk coşmuştu. Erkeklerin çay içip oturduğu burada müzik şölenleri olurdu. Osman Emi de efkarlandı. Tiflis’teki günler aklına geldi. Ağlamamak için kendini zor tuttu.
Halil Azeri’de oradaydı Tiflis’i bilen ve en iyi yaşayanlardan biri de oydu. Ortacala’nın mukimiydi...Celil Azeri; ağabeyi Ortacala’da ki otelinden onu; güçlükle alıp gelmişti...
Kime sorsanız aynı cevabı alırsınız.
Tiflis... Dolçe Vita Hayat ve Ardahan... Hala bu tarz devam eder Ardahan’da!
Ne demişti Louis Armstong şarkısı:
"Bebeklerin ağladığını işitiyorum... büyüyüşlerini görüyorum.
Bebeler neler öğrenecekler neler... Ben görmeyeceğim...
İçimden bir ses; hayat ne kadar güzel!.."
Osman Emi. "Sukalesi" kendli Güzel Hanımı kaybettikten sonra; ruh güzeli; Pantuş Bibi ile evlendi, ondan da beş çocuğu oldu.
Albay oldu; en büyük oğlu. On iki tane çocuktan; öğretmen iki tane. Biri avukat oldu. Kızların hepsi ünlü çocuklar yetiştirdiler. Bütün sülalesine ışık oldu.
Profesör torunu oldu. Görmedi. Cumhuriyetin anlamını çok iyi okuduğundan "Işık" olmağı becerdi çevresine ve cemiyete yararlı oldu. Tiflis’te okumasının yararını da Atatürk Türkiyesi’ne iyi zerk etti. Tiflis’te Rönesans geçirmiş bir Kafkasya’yı içselleştirmişti. Onu Ardahan’a ve cemiyete ve dahi çevresine çok iyi yansıttı..
Zülali’ye Çıldır’da dediler ya:
"Eşyayı alemde halki mevcudat
Cihanın temeli neyin üstüne
Ezeli imanı kim kabul etti
Huda’nın cemali neyin üstüne."
Işık olmak... Yararlı olmak...
Osman Ağa bunu anlamış aydın insandı... Aymak... Ayılmak... Aydınlanmak... Ayıkmak!
Güneş gibi: Güneş ne güzel ışıtır değil mi?
Görünür ve gördürür!..
Görünüp! Gördürmek.
Hayat ne kadar harika!..
Yalçıner Yılmaz
Resim Öğretmeni
21/12/2008
Gebze
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.