- 541 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
ÖZÜR ve YOBAZLIK ve ARITMAN
Kendilerine aydın süsü veren bir takım zevatın, Ermenilerden özür dilemeleri ve onlara gösterilen tepkilerle dolu bir haftayı yaşadık..
Savaşlar ve çeşitli nedenlerle haksızlığa, kırıma uğrayan yüzlerce topluluk olmuştur herhalde dünya dönmeye başladığından beri.Bunların içinde Türkler de tarihleri boyunca çeşitli haksızlık, zulüm ve kırımlara uğradılar.
Bugün , geçmişte yapılan savaşları, zulümleri haksızlıkları tarihe ışınlanıp düzeltmek, ortadan kaldırma şansımız yok.Bugüne ve önümüzdeki sürece bakabilir ve gerekli tedbirleri alabiliriz ancak.
Savaşlar, işgaller süresince yaşanan tarihsel süreçte sadece askerler zarar görmüyorlar.Bugün dahi çok acımasız örneğini gördüğümüz gibi, bombalanan şehirlerde asker olmayan binlerce sivil, kadın yaşlı çocuk bebek katlediliyor.Irak ve Filistin en açık örneği bunun.Şarapnel sivil resmi ayrımını yapamıyor çünkü henüz bugünkü teknolojide.Kaldı ki bu ayrımı yapmasını bekleyen de yok zaten göründüğü kadarıyla.
Yeryüzünde yaşanmış onca haksızlıklar karşısında, haksızlığa uğradığı düşünülen toplumların mirascıları, ilerleyen zamanlarda haklarını arayabilirler.Bu hak arama sürekli değişen milletler coğrafyasında somut sonuçlar doğurması beklenmeyen hak aramalarıdır ancak...Haksızlığa uğrayanın tatmin olmasıyla neticelenebilir en fazla. Bunun dışındaki en önemli örnek yakın geçmişte Hitler Almanyasının Yahudilerden soykırım nedeniyle özür dilemesiydi.Somut neticeler de aldılar Yahudiler bu hak aramaları neticesinde.
Şimdi Ermenilerin de benzer bir hevese kapıldıkları anlaşılıyor.Oysa ne Hitlerin Yahudi soykırımına benzeyen bir soykırım var ortada, ne de kasıtlı olarak bir azınlığa zulüm edildiği.
Bütün savaşlar gibi, 1915 de de savaşlardan dolayı zarar gören sivil halk var.Türklerden de, başka azınlıklardan da.Ermeniler için özellikle tehcir döneminde uğradıkları kayıplar için hesap soran bir devlet var üstelik.Osmanlı kayıtlarında, çeşitli valilklerin sürdürdüğü soruşturmalar, çeşitli suçluların aldığı cezalarile ilgili bir sürü kayıttan bahsediliyor. BU durum zaten devlet eliyle kasıtlı olarak bir azınlığının soykırıma uğratılması olmadığını ortaya koyuyor.
Düşünün mezrada yaşayan iki sülale çatışıyor, devlet oraya ulaşana kadar ölen yaralananlar oluyor, devlet ulaşınca sorumlular hakkında yasal takibatlar yapıyor ve siz "hayır efendim devlet beni soykırıma uğrattı" diyorsunuz. Savaş yılları da bu türden yıllar işte.. Ülkenin heryerinde karışıklıklar var, Ermeniler dahil çeşitli azınlıklar küçük isyanlar, baskınlar gerçekleştiriyor.Bu dönemde devlet cephe gerisinde kalan bazı azınlıkları, çeteci isyancılara karışıp cephe gerisinde orduyu zaafa uğratmasın diye göçettiriyor uzak bölgelere.Savaş ortamında koruyabildiği kadar da koruyor işte ne kadar olabilirse.O dönemde ülkeyi ve bağımsızlığını düşünen devlet zaten Ermeni azınlığın göç konforunu yükseltecek bir imkana da sahip değil.Buna rağmen, yaşanan sıkıntılar için devletliğini yapıp takibata başlıyor ve bazı suçluları mahkemelere sevkediyor cezalandırıyor.Nazi Amanyası gibi "devlet eliyle" Yahudi katliamına benzer tarafı var mı? Yok elbette...
Tarihsel süreçte benzer birçok olay yaşanmasına rağmen yakın tarihimizde hep Ermeni soykırımı iddiaları gündemde tutuldu batı ülkelerince.Onların haklı sebepleri vardı. Ermeniler ile ortak din ve kültür birlikleri vardı...
Ermeni iddialarına boyun eğdirilmiş bir Türkiye daha çok işlerine gelecekti.
İşte bizim aydın geçinenlerin imza kampanyaları bu açıdan anlamsız ve sahte....
Şimdiye kadar, mensubu oldukları ülkenin çıkarları için, Türklerin tarihte uğradıkları işgaller, zulümler ve kırımlar için kampanyalar düzenleme öncülüğünü de yapsalardı, bugüne kadar çatır çatır dünya ülkelerine Türk tezlerini anlatsalardı, sonrasında belki bu yaklaşımları insani olarak algılanabilirdi.
Oysa başka ülkelerin çıkarlarını öncelikli olarak seçtiler.
Batıda "Ermeni soykırımı olmadı" demenin suç olarak kabul edildiğinde neredeydi bu imzacı aydınlar?
Niye yeri göğü inletmediler?
Niye bu kadar cesur olamadılar?
Nerede kaldı özgürlükçülükleri, fikir ve düşünce özgürlüğü savunuculukları?
PKK 30 binden fazla Türk Kürt insanımızı katlederken, batıdan destek bulup Avrupanın çeşitli ülkelerinde bürolar açarken, ülke çıkarını hadi bir kenara koyduk, insan hakları adına bile niçin imza kampanyaları düzenlemediler "Batı PKK yı desteklemesin" avazesi ile?
Önceliği Türk ve Türkün çıkarı olmayan her hareket şüpheyle karşılanır...
Türk coğrafyasında tabii ki..
Batı coğrafyalarındaki yandaşların, bu imza girişimini sahiplenmesi ve desteklemesi dahi bu girişimin kimlerin amacına hizmet ettiğini göstermekte zaten.
Öte yandan, ülkede yaşayan bireylerin devlet politikalarını savunmaları gibi bir gerekliliği de yok.Üstelik eleştirme hakları da olmalı. Bu anlamda imza kampanyacılarının linç kültürü ile karşı karşıya kalmaları da kabul edilemez bir yaklaşım olur.
Karşı tez ve görüşleri dillendirmek, ya da karşı tarafın görüşlerini çürütmek ayrı bir husus, beğenmediğimiz görüşü fikir dışındaki yollarla susturmaya çalışmak ayrı bir hususdur. Çağdaş batı ülkelerinin çoğunda, devlet politikalarına karşı görüşler dillendirilmekte, hatta bu yönde demokratik eylemler yapılabilmekte. ABD de, avrupa ülkelerinde hatta İsrail de dahi benzeri hareketlere şahit oluyoruz çağdaş dünyada.
Fikri zayıflık göstergesidir karşı düşüncenin dillendirilmesini linç etmeye çalışmak.
Kendi görüşlerine inanmamak, kendi düşüncelerinden şüphe duymak demektir.
Bu türden puslu karışık ortamlarda çıkar çevelerinin de ortaya çıkması beklenen bir gelişmedir.
Nitekim CHP milletvekilliği yapan , silah kolleksiyonu ve atıcılığı ile nam salan bir hanım milletvekilimiz fırsatı kaçırmadı.
Cumhurbaşkanının, "Türkiye devlet görüşlerinn aksine görüşlerin dahi tartışıldığı konuşulduğu bir ülke haline geldi" şeklinde açıklanabilecek özür kampanyası yorumuna karşılık, " kökeninin çıkarları için konuşursa, biz de onun kökenini tartışırız" mealli açıklamalar yaptı.
Cumhurbaşkanının meğerse, bu etnik köken yobazlığı yapan vekil tarafından etnik kökeni araştırılmış uzun zaman öncesinde..Ayıp olmasın diye bugüne kadar dile getirmemiş. "Dindar Cumhurbaşkanı seçeceğiz" tartışmaları yapıldığında dahi gündeme getirmemiş.
Yani o zaman da gündeme getirseydi herhalde, "Ne dindarı, zaten sen müslüman da değilsin Ermenisin" diyecekti herhalde?
Sosyal demokrat bir partideki bu çağdışı ilkel anlayışı görebiliyor musunuz?
Ne sosyalliği ne demokratlığı gerçek olan bir anlayış meğerse meclise kadar uzanabilmiş.
Annesinin etnik kökeninde Ermenilik varmış.
O yüzden, dedesinin, babasının kökenindeki Türk etnik kimliği ile değil de (!!), annesinin tarafındaki bir etnisitenin(!!) çıkarları için çalışıyormuş .. Zihinlerde oluşturulmak istenen düşünce bu, açık açık söylenmese de..Yahu varsa bir farklı etnik kökenden gelin ailede, o sülalenin etnitisini mi değiştirmiş oluyor bre cahil?
Hani utanmasa, Osmanlı padişahları da gayrimüslümlerden eş seçtiler diye onları dahi suçlayacak.Hani neredeyse Atatürk, zamanında mektuplaştığı madam Corinnee ile evlenseydi demek ki onun hakkında da sonraları benzer hezeyanlarda bulunabilecekti??
Bu ilkel, çağdışı ırkçı anlayış, siyasi çıkarlar ile birleştiğinde çok daha çirkin bir anlam kazanmıyor mu acaba? Bütün bu söylemler, sığ siyasi yıpratma kaygıları ile dile getirildiğinde daha da katmerli bir ayıptan bahsedilmez mi?
Canan Arıtman hanım, ailesinde gayrimüslüm gelinler olan vatandaşlarımızın yüzüne nasıl bakabilecek acaba?
İzmirli seçmenlerinin yüzüne nasıl bakabilecek?
Bir de , yüzyüze gelseydim ayakkabı fırlatırdım diyerek iddialarını sürdüren bu zat, kendi seçmenleri bu ırkçı yaklaşımları nedeniyle kendisini çürük domates yağmuruna tutarsa ne yapacak acaba?
Silah koleksiyonuna mı müracaat edecek yoksa?
Tabii ki Cumhurbaşkanının ailesinde farklı etnisiteden insanlar olabilir.
Herkesin olabilir.
Belki de Canan hanımın da 6-7 göbek seceresi araştırılırsa hangi etnisitelerle ilişkileri ortaya çıkabilir.
Ne kadar ayıp ve ilkel bir düşünce ve bölücü bir yaklaşımdır bu?
İnsanları bir de ailelerindeki farklı etnisite mevcudiyetlerine göre mi bölmeye zemin hazırlıyorlar acaba bazı odaklar?
Kaldı ki, benzeri iddialar evvelden de başkaları tarafından dile getirilmişti ve hem anne tarafından hem baba tarafından soy kütükleri ile ilgili açıklamalar yapmıştı hatırladığım kadarıyla Cumhurbaşkanı. Yani bütün bu sığlığın üstelik de bir de yalan ve maksatlı bir söylem üzerine çıkarıldığını düşündüğünüzde, ayıplayacak kelimeler seçmekte zorlanır "insan" sıfatı taşıyan herkes herhalde...
Arıtmanın bu iddialarının kaynağı acaba, milletvekili seçilince İzmir Vadisinde Üstad-ı Muhteremlik görevini bırakan ama mason locasında üst düzey karar alıcılığa devam eden eşi Yetkin Arıtman’ın mason çevresi mi?
Hani Türk ve Yunan biraderlerin Rodosta tapınak şovalyelerinin mabedinde yaptıkları ayinin tertipçisi olduğu bahsedilen Arıtmanın?(www.stargazete.com/politika/rodostaki-mason-ayininin-mimari-aritmanin-esi-83182.htm)...
Soner Yalçın, eski Aydınlık gazetesi yazarı, Hürriyet gazetesinde Gül’ün soyağacı ile ilgili bir yazı yazmıştı 26.08.2007 de, 600 yıllık geçmişe uzanan şecere açıklamalarında herhangi bir Ermeni duhulü görülmüyordu. Hani aynı dünya görüşünün bireyleri olarak bakıldığında dahi Canan Arıtmanın iddialarının yalan olduğu görülüyor bu yazıya göre.
Arıtman en hafif tabiriyle çiğlik yapmış oluyor yani bu durumda ,şayet, fikirdaşı Soner Yalçın yanlış yazmadıysa..(hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=7155642&yazarid=218)
"Biz de o zaman onun anne tarafından Ermeni kimliğini sorgularız"
" Cumhurbaşkanının Anne tarafından etnik kimliğini araştırın görürsünüz"şeklindeki beyanlarından, insanların geçmişindeki farklı etnisiteyi aşağılama amaçlı kullandığı aşikar.
Doğal karşıladığı bir şeyi bu şekilde beyan etmez insanlar.Bu açıdan açık bir ırkçılık kokan
bu tavır ne CHP gibi sosyal demokratlık iddiasındaki bir partiye, ne Yüce Meclisin çatısı altında olmaya yakışan bir tavırdır. Ülke siyasetinde bu türden siyasetçilerin olmaması gerekir artık. Bölücü düşünce sahipleri diye düşündüğümüz DTPli vekiller dahi başka etnitiseler hakkında bu denli ilkel bir düşünce beyan etmemişlerdi bu zaman kadar..
YORUMLAR
Bahsettiğiniz ikinci yarısında zaten biraz chp ve onun bazı miletvekillerini eleştirmişim tekrar okudum da kendi yazımı.Sanırım bu nedenle o kısmı beğenemediniz:)
Yazının ikinci yarısı ile ilgili düşüncelerinizi temellendirecek tek özellik olarak bu chp milletvekilini ve zihniyetini eleştirmeyi görebiliyorum ne yazık ki.
Sizinde yorumunuzun başında belirtiğiniz gibi, karşı çıkılacak ideoloji ve fikirlere rastladığınızı düşündüğünüzde, konu üzerinde bir ideolojik yaklaşım içinde olunduğu da kendini gösteriyor ister istemez.
"AKP yi savunma, Gül hayranı, başbakan hayranı" şeklindeki saptamaları, bu açıdan baktığımda, "chp nin eleştirilmesi ve bunu kabullenemeyiş" ile ilişkilendirirsek yanlış yapmış olmayız herhalde.
Doğaldır bu.
Herkes ideolojileri doğrultusunda düşlüncelerini şekillendirir.
Ancak, bu yazının hiç bir bölümü AKP başbakan, Gül desteği için kaleme alınmış bir yazı değildi.
Sadece insani nedenlerle ve bir çirkinliğin ortaya konulması, eleştirilmesi anlamında yazılmıştı.Çirkinliği yapan ideoloji ile, çirkinliğe uğrayan herhangibir insanı savunmaktan, muhalif düşünce üretebilmeyi, çok aşina olduğum sayısız örneği gibi anlayabiliyorum.
Buradan AKP başbakan Gül karşıtı olduğumu da beyan ettiğim sanılmasın.
İdeolojik yaklaşımım kendi doğrularımın önünde asla değildir,ideolojileri yaratanları da geliştirenleri de kendi doğrularımın önüne, beni kısıtlayıcı olarak yerleştirmeyi düşünemem..BU yüzden AKP yi savunur görünmek, Başbakanı, Gülü savunur görünmek de, kaçınacağım bir davranış olmaz.
Gerektiğinde savunurum.
Halkın tercihlerinin, halkın değer verdiklerinin benim gözümde, ideolojilerden siyasi çekişmelerden daha fazla önemi vardır.
Sadece bu tercihleri yüzünden bu insanların haksızlığa uğramalarını da kabullenemem.Uğradıklarını düşündüğüm haksızlıkları dile getiriken, haksız ve maksatlı olanların düşünce yapılarını irdelerken ve incelerken de bir çekiniklik içinde olmam mümkün değil.
BU vesileyle, değerli yorumunuza hem eklediğiniz için, hem de bana hatırlattıkları için teşekkür ederim.
erolbasci tarafından 2/15/2009 2:09:19 PM zamanında düzenlenmiştir.
Değerli dost
bugüne kadar yorum yazsam da yazmasam da katılsam da
katılmasam da şiirlerinizi okurum güzel bir uslup ve tekniğiniz var. Yani ben şiirlere sadece içerik olarak bakmıyorum.
Bu yazı dikkatemi çekti. Sadece düşüncelerimi belirtmek istedim. Sakın bu yazacaklarımdan şahsınıza ait bir çıkarım
yapmayın. Ben herkesin şahsına hürmetkar bir insanım.
Bazen karşı çıktığım sadece ideoloji ve fikirlerdir.
Yazının ilk yarısında harika bir tarih bilinci ve mantığıyla
yazı okudum. Şaşırdım Hayret Dedim Erol Bey muhteşem şeyler yazmış. Takdir ettim
ama yazının ikinci yarısında daha çok şaşırdım. Çünkü yazının ikinci yarısında AKP yi savunurken, tarihi savunan
Erol beyin imzası yoktu yazıda. Sanki gelmiş başka birisi tamamlamıştı ikinci yarıyı.
Ben de ırkçı bir görüşe sahip değilim. Türkiye Cumhuriyetinin menfaatlerini gözeten isterse bir ermeni
yurttaşımız (öz ve öz) idare etsin memleketi. Ama eylemleri
gayri miilli ve milletin menfaatine aykırı olmaya başladımı
söylenecek tek söz in aşağıyadır.
Siz bir gül hayranı olabilirsiniz veya bir Başbakan hayranı
saygıyla karşılarım. Ama yazının ilk yarısında kullandığınız
tarihsel mantık yazının finalindeki açıklamalarınızı kendikendine çürütüyor bu yüzden ben herhangi bir katkıda bulunmak istemiyorum.
Çünkü devşirme fikirler zaten çürümeye mahkumdur.
Sevgilerimle dost
yarısı güzel harika bir yazıydı
Celal Çalık
Ermeni iddialarının ve yalanlarının aksine, 1915 yılında Doğu Anadolu bölgesindeki Ermenilerin daha güvenli topraklara göç ettirilmesi uygulaması,
Ermenilerin ve cephelerin güvenliğini sağlamaya yönelik bir harekettir ve soykırımla hiç bir ilgisi yoktur.
Ermenilerin Doğu Anadolu`da savaş ve göç sırasında kayıplar verdikleri doğrudur.
Ancak bu kayıplar, Doğu Anadolu`da yaşanan savaş ve isyanlar nedeniyle asayişin sağlıklı olarak sağlanamaması,
araç, yakıt, gıda, ilaç yetersizliği, ağır iklim koşulları ile tifüs gibi salgın hastalıklar nedeniyle meydana gelmiştir.
Hiçbir şekilde kasıtlı ve planlı bir katliam söz konusu değildir.
Aslında Ermeniler, geçmişte hakimiyeti altında yaşadıkları devletlere ihanetlerinden dolayı bir çok kez buna benzer göç hareketlerine tabi tutulmuşlardır. Sasaniler 379`larda 70.000 Ermeni65533;yi İran`a, Bizanslılar 1025`lerde Doğu Anadolu`daki 40.000 Ermeni`yi Sivas ve Kayseri`ye, Memluklar 1250`lerde 10.000 kadar Ermeni`yi Mısır`a, 1743`de İranlılar 24.000 Ermeni`yi İran içlerine ve 1777`de Kırım`ı işgal eden Ruslar bölgedeki binlerce Ermeni`yi steplere sürmüştür.
Tarih boyunca sayısız göç ve sürgün olayına maruz kalan Ermeniler, bunların hiç birini gündeme getirmeden, sadece 1915`te Osmanlı devleti tarafından son derece haklı gerekçelerle yer değiştirmeye tabi tutulmalarını sözde soykırım adı ile sorun haline getirmeye çalışmaktadırlar. Bu tavır, maksatlı ve Türkiye`nin bütünlüğünü bozmaya yönelik politikaların bir ürünüdür. Bazı ülkelerin, Afrika ve Balkanlarda yaşanmakta olan gerçek anlamdaki soykırım hareketlerine seyirci kalarak, sözde Ermeni soykırımı iddialarına ve yalanlarına destek vermeleri de bunun en açık göstergesidir.
bu gün ise
ERMENİLERDEN ÖZÜR DİLEYENLER KİMLER? TANIYALIM
Ermenilerden özür dileme kampanyasını başlatan ekibin başını çeken Galatasaray Üniversitesi öğretim görevlisi Prof.Dr. Ahmet İnsel ile aynı üniversiteden AB ile ilişkiler uzmanı Dr.Cengiz Aktar ve bağlı oldukları örgütleri tanımakta yarar vardır.
Dr.Cengiz AKTAR, AB ilişkilerimizde uzman olarak görev yapan, AB uğruna ülkenin sırtını mindere yapıştırma görevlerini başarı ile yerine getirmeye çalışan, batılılaşmamız için eserler yazan bir akademisyen..Geçmiş yıllarda Emperyalizm’in siyasi kanadı olan Birleşmiş Milletler çatısı altında ve Avrupa Birliği’nin göç ve iltica politikaları etrafında biçimlenen hükümetler arası danışma kurulunun ikinci başkanı olarak çalıştı. 1994-1999 yılları arasında ise Birleşmiş Milletler Örgütü’nün Slovenya Temsilciliği’ni yönetti.
Prof Dr. Ahmet İNSEL ise HELSİNKİ YURTTAŞLAR DERNEĞİ’nin kurucu üyelerindendir. Bütün çalışmalarını da bu dernek ve arkasındaki güçlerin talimatları doğrultusunda sürdürür. Türkiye’de başta Ermeniler olmak üzere tüm etnik unsurları derneğin amaçları doğrultusunda yönlendirmek, eğitmek (kışkırtmak diye okuyabilirsiniz) en önemli görevlerindendir. Hatta internet sitelerinde işi, Türkiye’deki Roman vatandaşları kışkırtmaya kadar götürmüşlerdir.
Bu siteye http://www.hyd.org.tr/ adresinden ulaşırsanız.İlişkide bulunulan örgütleri ve ülkenin hangi duyarlılıklarının kaşındığını görebilirsiniz.
YAZINIZI BAŞINDAN SONUNA KADAR DİKKATLE OKUDUM!
söylediklerinizin her cümlesine katılmakla beraber eklemek istediğim bir iki şeyi de dile getirmek istiyorum:
- Yeryüzünde hangi ülke vardır ki, asıl halkı içerisinde bulunan etnik azınlıklar tarafından katliama uğrasın.
Evet; söylenenlerin aksine, Osmanlı bünyesinde yaşayan, ve bu devletin Emanet-ı Sıdıka diyerek koruyup kolladığı Ermeniler,
Osmanlının son yıllarında bu devlete karşı yapılan bütün taarruzlarda işgal güçleri ile birleşmiş, onlara ajanlık etmişler,
onlarla birlikte katliamlar yapmışlardır. (Oluşturulan Ermeni çetelerinin katliamları da cabası).
Mevcut olan barış düzenini her fırsatta sabote etmişlerdir.
-İlk Ermeni ihaneti 1828-29 yıllarında gerçekleşmiştir.
-1877-1878 Osmanlı Rus Savaşında yine Ruslar ile birlik olup, Osmanlıya ihanet etmişler Erzurum Aziziye Tabyalarında müslüman ahali ile çarpışmışlardır.
Evet bir ülke düşünün, halkı işgale uğruyor ve yıllarca komşuluk ettikleri insnalar işgal güçleriyle birlik olup, onları sırtından vuruyor! Bu ne hazin bir tezattır.
İşgal güçlerine, kılavuzluk eden, onları adım adım gezdiren ve istihbarat alanında azami deteklerini sağlayan Ermeniler en yakın komşularını dahi katletmekten kaçınmıyorlar.
Babaannemin anlattıklarına göre, Erzurum da ev ev gezip buldukları insanları hunharca katlediyorlar ve bir evde insan bulamadıkları için evin bahçesinde
dolaşan tavuklarına ateş ediyorlar büyük bir nefretle.. Evet, Rusları bile dehşete düşüren bu tarz ifadeler Rus arşivlerinde de çokça bulunmaktadır.
Sarıkamış Hezimetinde bile Ermenilerin verdikleri istihbarat neticesinde kayıplarımızı iki katına çıkmıştır.
1915 Öncesi Van işgalinde de Rus-Ermeni işbirliği sonucu, Van İçkale'de Eski caminin bulunduğu bölgede 15.000 türk acımadan katledilmiştir.
Van Valisi Cevdet bey, İç kaleye sığınan müslüman halkı Ruslar var diye azan Ermeni Çetelerinden korumak için, batı bölgelerine techir kararı almıştır.
Evet bir Ülke düşünün ki, yerleşik halkını azınlıkların katliamlarından korumak için ülkesinde zorunlu göçe tabi tutuyor
Nihayet 1. Dünya savaşı başladığında, yani 1915 artık sabırların tükendiği tarihtir. Ve Osmanlı toplumuna karşı sicili karanlıklaşan Ermeniler için hükümet techir kararı alıyor. Techiri d eo devrin şartlarına göre en sağlıklı şekilde gerçekleştiriyor. Eğer olumsuzluklar var ise bu hükümetin hatası değil devrin hatasıdır ve o devrin şartları azınlıklardan ziyade yerli halka daha zalimdir!
bravo! genelde su siralar ayni konulari isleyen virtüle(sanal-hayali)alemde gazetelerden edebiyat-kültür sayfalarindan siz yazar-sairleri takip etmeye bir nebze de olsa "eger benimkisi yorumsa"yorumlamaya ve destek olmaya calisiyorum...
köse kapmaca oynayan tirajlari yillardir artmayan o büyük gazete köse yazarlarina tas cikartiyorsunuz!
kutluyorum
sevgimle daima