BİZ VE ŞARKILAR!
SEVDA KUŞUN KANADINDA, ÜRKÜTÜRSEN TUTAMAZSIN.
ÖFKE İLE SAPAN İLE VURURSUNDA TUTAMAZSIN.
HAYAT SIRRININ SUYUNU ÇEŞMELERDEN BULAMAZSIN,
ANSIZIN BİR DELİ ÇAYDAN İÇERSİN DE KANAMAZSIN.
Diyor Cem Karaca, sevdaya tutulmuş zamanlarından birinde belki. Ve alıp götürüyor sizi bildiğiniz, ama bir o kadarda yabancı olduğunuz her şeye. Bir müzik sitesinden kendime yolladığım hediyelerden biri bu şarkı. Dinledikçe içine gömülürüm en kara kuytuların. Karamsar mıyım ne bu aralar?
En mutlu anlarımızdan birinde bile bir otobüste, girdiğimiz bir mağaza da, bir müzik kanalında, sokakta belki, açık bir pencereden mutluluğumuza bir mermi gibi fırlayıp girerler. Hatırlamayı reddettiğimiz her şeyi toparlar ve bir yumak gibi koyarlar önümüze. Sonra acı bir tebessüm takılır dudaklarımıza, gözümüze anılar kaçmıştır biz toz diye inat etsek de. Yarım kalmışlıklar birikip taşınmaz hale geldiğinde şarkılara söveriz insafsızca. Şahin çandır, Avni anıl ve Zeki Müren gelmez aklımıza; birlikte yaptıkları bu şarkı gelir. Sanki bizi tanıyormuş gibi yazılmıştır çünkü. Halimizi biliyormuş gibidir.
Çoktan unuturdum ben seni, çoktan
Ah bu şarkıların gözü kör olsun
Aklımda kalmazdı yüzün, ellerin
Ah bu şarkıların gözü kör olsun
Hiç bağlanır mıydım çocuklar gibi?
Ah bu şarkıların gözü kör olsun
Sonunda tuz bastım gönül yarama
Nice dağlar koydun, nice, arama
Seni terk edip de gitmek var ama
Ah bu şarkıların gözü kör olsun.
“Ah bu şarkıların gözü kör olsun”
Ve yine şarkılara sığınırız umarsızca.
Hepimizin her anına ortaktır onlar. Birileri yaşarlar, yazarlar ve biz aşklarımızın, hayatlarımızın arka fonuna yerleştiririz hiç gecikmeden. Onlarla suçlarız, bir zamanlar delice sevdiklerimizi, bir ömür verdiklerimizi, bizi bırakıp gidenleri. Şarkılar ile bileriz bıçaklarımızı, onlarla sivriltiriz dikenlerimizi.
Şaşarız, şaşar bakarız öylece dinlerken. Her sevdaya bir söz yazan vardır bir yerlerde, bir beste yapan. Biz nerde, nasıl, ne şekilde yaşarsak yaşayalım sevdamızı. Gelip bulacaktır bir şarkı gömdüğümüz, gömüp üstüne topraklar attığımız, susturduğumuz unutulmuşluklarımızı.
Vazgeçtiğimizi bilir Sezen Aksu,
İçimizde camdan bir kalp olduğunu bilir Funda Arar,
Bir serseriye tutulduğumuzu bilir Aşkın nur Yengi,
Ümitlerimizi cebimizde taşıdığımızı bilir Levent Yüksel,
Kimseleri kesemeyeceğimizi bilir kör bıçağımızla Yaşar,
Ateşler içinde yandığımızı bilir Efkan Şeşen,
Hangi derde yanayım feryadımızı bilir Erkan Oğur,
Kimsenin halimizi bilmeyeceğini bilir Zuhal Olcay,
Ayrılıklarımızı bilir Soner Arıca,
Alev alev yandığımızı bilir Feridun Düzağaç,
Sevdanın bizi dilenciye döndürdüğünü bilir Orhan Gencebay,
Türküler söyleyeceğimiz gün için beklediğimizi bilir Ahmet Şafak,
Rüzgârdan medet umduğumuzu bilir Leman Sam,
Daha niceleri bilirler bizi.
Artık bir yerden bağlamalıyım değil mi?
Madem bu kadar bizi anlatıyor bu şarkılar bizi anlatmak için uğraşıp göçenlere teşekkür olsun bu yazım…
Kazım Koyuncu ’nun “İşte gidiyorum” dediği sözlerle gidelim şarkıların bize benzerliğinden.
İşte gidiyorum
Bir şey demeden
Arkamı dönmeden
Şikayet etmeden
Hiçbir şey almadan
Bir şey vermeden
Yol ayrılmış görmeden gidiyorum
Ne küskünlük var ne pişmanlık kalbimde
Yürüyorum sanki senin yanında
Sesin uzaklaşır her bir adımda
Ayak izin kalmadan gidiyorum
Gerdiğin tel kalbimde kırılmadı
Gönül kuşu şarkıdan yorulmadı
Bana kimse sen gibi sarılmadı
Işığımız sönmeden gidiyorum...
Asuman ALTUN
20.02.2007 - 02-20
Kdz.Ereğli
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.