- 1266 Okunma
- 18 Yorum
- 0 Beğeni
ÖZÜR DİLERİM
Bugüne kadar ırk ve din üzerinden yapılan hiçbir siyasi oluşumun yanında olmamış ve bu konuda asla kafa yormamış ve bu söylemlerin fakiri olarak birkaç söz söylemeden susarsam ikiyüzlülük yapmış olacağım.
Önce CHP’li Sayın Canan Arıtman’ın Sayın Cumhurbaşkanımızın ailesi hakkında söylediği sözü insani değerlerimden güç alarak ayıplıyorum. Aynı şekilde, karşı tarafın hakaret davası açmasını da daha büyük bir ayıp olarak görmekteyim.
Sayın milletvekilinin Genel Başkan’ını ne kadar zor durumda bıraktığının umarım farkındadır. Sayın Baykal, bu sözleri kınasa bir türlü kınamasa bir türlü.
Neyse, bu siyasi bir oyundur. Bırakalım oynasınlar.
Empati önemli bir şeydir. Şu anda bir Ermeni’nin neler hissettiğini anlamak için, Ermeni olmaya hiç gerek yoktur.
Diyelim ki, dünyanın herhangi bir yerinde, biri birine hakaret etmek için “senin annen Türk’tür,” dese ve karşı tarafta hakaret davası açsa; inanın kendimi çok kötü hissederdim. Ve kendimden çok, bu dünyada hâlâ bu kadar sığ düşünen insanların yaşadığına üzülürdüm.
İster yaradılış, isterse evrim teorisinin penceresinden bakın, eğer insanları eşit olarak görmüyorsanız kendinizi bir kez daha sorgulamalısınız.
Her olay yaşandığı tarihin ve koşulların ışığında değerlendirilmesi gerektiğini söyledikten sonra, ben şunlardan şunun için özür diliyorum, demek ne kadar yanlış ise; ben özür dilemiyorum, demek de yanlışın üzerine bir yanlış daha inşa etmekten başka bir işe yaramaz.
Eğer ilk söylemde bir kötü niyet var ise, buna aynı şekilde karşılık vermek o eylemin amacına ulaşmasına yardımcı olmaz mı?
Asıl olan her hangi bir ırkın ya da dinin yüceltilmesi veya aşağılanması değildir. Önemli olan insanın ahlaki yapısıdır.
İki yüzlülüğünü her fırsatta belli eden, namussuzluğu kendine rehber edinen birisi Türk olsa ne yazar Ermeni olsa ne yazar!
Özür dilemenin nedeni olan olaylarla aynı zaman dilimi içinde çöllerde Anadolu yiğitlerini arkasından hançerleyen, güneşin alnında, “bunlar Türk değil mi, bırakın gebersinler,” diyerek bu dünyada cehennemi yaşatan Arapların özür dilemesi ne kadar komik olur ise, şimdi bu yapılan özür de o kadar komiktir bence.
Geçmişte yapılan ya da yapıldığı iddia edilen şeylerden bana ne!
Savaş içinde savaş olmuş. Çeteler vasıtasıyla karşılıklı kıyımlar yapılmış. Bunun hesabını ne ben ne de herhangi bir Ermeni yurttaşımız vermekle yükümlü olmadığından, ben neden özür dileyeyim ki!
Adam sahtekar… Başkalarının emeğini çalmaktan hiç çekinmiyor.
Adam ahlaksız… Kendi nikâhlısını bırakmış başkalarının peşinde.
Kadın kalitesiz… Nikâhlısını her fırsatta her yöntemle aldatıyor.
Türk, Ermeni, Alman ne fark eder; insan değil ki!
Kendi namusuna sahip çıkmayan biri nasıl bayrağının namusuna sahip çıkar ki! Sahip çıktığını ya da çıkacağını söyleyen kişi ne kadar doğru söylüyordur ki! Her türlü değerlerini kaybettikleri için, mecburen ve sahtekârca milli değerlerin ardına gizlenerek var olmaya çalışanlaradır sözüm. (varsa tabi)
Kendi onurunu düşünmeyen memleketin onurunu düşünür mü?
Yok efendim, bunlar bireysel tercihlermiş.
Yok kardeşim. Yemezler!
Her insanın vatanı önce kendisidir... Kendi onurunu düşünmeyen memleketin onurunu düşünmez!
Eğer bu sözler yanlış anlaşılır da birilerini üzer ise, üzdüğüm için özür dilerim.
YORUMLAR
Garip bir ülke olduk; garip ve doğrularla yanlışlar arasında bocalayan, geçmişinden ders almak yerine, geçmişi bugüne getirerek boş tartışmalara elekle su taşıyarak kendini aldatan ve kendi ayağına durmadan ateş eden garip bir ülke olduk.
Çoğu insan, insani düşünceleri ve göğsündeki teraziyi bir yana bırakarak olaylara bir parti militanı gibi bakıp, o bakışa yakışan söylemlerle kendini ifade etmeye çalışmakta.
Çoğu insanlar, hiç düşünme zahmetinde bulunmadan kendine ne sunuluyorsa onu öylece almakta ve algılamakta.
Oysa her şey göründüğü gibi değildir bu dünyada. Bazı şeyler maskelidir.
Uğur Mumcu’nun katledilmesi; Hablemitoğlu cinayeti, Danıştay olayı, Hırant Dink’in arkadan kahramanca(!)vurulması…
Ve attığı zaman din, memleket ve ahlak konularında mangalda kül bırakmayan sözde gazetecinin torunu yaşındaki birine cinsel tacizde bulunması ve aklanması, paklanması. (kendi itiraf ettiği halde) Bazı şeyler sunulduğu gibi çıkmıyor maalesef.
Aynı silahla karşıt fikirdeki gençlerin öldürülmesinden hiç ders almadan aynı oyunlara gelmesi için, bu insanların ancak saf’lık ve gaf’lık eğitimi almış olması gerekir. Bu ikisinden başkasını aklım söylese de sesim dillendirmek istemiyor.
Her fırsatta bu ülkeye kin ve nefreti ekenler; ektikleri boy vermeyince, soysuzlukları soy vermeyince iyice deliriyorlar.
Bazı kimseler hiç düşünmeden şahlandırıyorlar sözlerini.
İşgal altındaki bir ülkede Emperyalizmin sözcüsüne ayakkabı fırlatmayı kahramanlık sayanlar, bizim ülkemizde de söz atmayı kahramanlık sanıyorlar.
Bir oyun oynanıyor; şah’lar şahlığını piyonlar piyonluğunu yapıyor.
Yazık oluyor!
Üç kuruşluk çıkar için, beş kuruşluk kâr için önce kendilerini satıyorlar.
“Ben bu vatan için ölürüm,” diye nutuk atanlar, doğacak çocuklarını gidip Amerika’da doğruyorlar.
Üç yerde üç basit kaleme üç harita çizdirerek benim ülkemde bölünme fobisi yaratarak, kendi hobileriyle keyif ediyorlar.
Bu gerçek bir niyet bile olsa, bu oyunu kendi kurallarıyla ve kendi masalarında oynamak için her türlü tezgâhı hazırlayıp, bizim işgüzarların tezgâha gelmesini bekliyorlar.
Ölü canlar artık rakamlara dökülüyor.
Buyurun toplayalım. Sonra çok olanı üste yazıp, az olanı ondan çıkaralım. Eşitlemek için, alacaklı alacağını talep etsin.
Bu ne memleket meselesidir ne de vicdan.
Eğer canlar matematikle ifade ediliyorsa, bence boşuna boş şeyler söylemekte Ömer Nazmi.
Çukurdaki bir insan ancak çukurun ağzı kadar görür gökyüzünü.
Bu sözüm, bu sayfada emeğini esirgemeyenlere değildir.
Onlar kendilerini bilir.
Yazık!..
Ben bu sayfayı burada kapatıyorum; ama yurdumuzda yaşayan ve Türkiye Cumhuriyeti Kimliği’ni gururla taşıyan her azınlığa da her zaman kardeşim diyeceğimi ilan ediyorum.
ÖmerNazmi tarafından 12/21/2008 4:09:26 PM zamanında düzenlenmiştir.
Bir arkadaşımızın da yazısında belirtmiştim burda da söylemek istiyorum. Şu son zamanlarda Ermeni halkıyla ilgili olarak oldukça aşağılayıcı, hakaret içerikli yazılar okuyorum ve bir insan olarak bu durumdan oldukça üzüntü duyuyorum.
Geçmişin sorgusunu bizler burada yapacak değiliz ama kısaca düşüncem şudur ki eğer bir sorun ya da sorunlar varsa uygun bir biçimde yani tarafların sorumluları ya da mağdurları bir araya gelirler ve sorunu masaya yatırırlar ve tartışırlar diye düşünüyorum...
Bugün itibarı ile baktığımda ise ben Türkiye sınırları içerisinde yaşayan bir çok ulusun varlığını o ülke için bir renk olarak görüyorum yani çok kültürlülük adına övünülesi bir ülke konumuna sahipken Türkiye hep merak etmişimdir bu konunun neden böyle sorunlar yumağı yapılıp da insanların önüne atıldığını ve nefret tohumlarının havada uçuşuyor olmasını...
Ulusal bazı sorunlar tartışılmayıp hatta inkar noktasına varana kadar ilerletildiğinde tabiki birileri çıkıp '' siz gizli Ermenisiniz'' diyebilme düzeysizliğinde bulunabilir ve buna bağlı olarak da birilerinin çıkıp '' bundan özür dilenmesi gerekir '' diyebilir .
Bence de önemli olan ve olması gereken insanın insanlığı ne kadar öğrendiği ve bunu nasıl uyguluyor olduğudur ve ben bir insan olarak Türkiye'de yaşayan bütün uluslardan vatandaşlarımızın kendi öz kimlği ile yaşantılarını sürdürmesi taraftarıyım . Dediğim gibi bu insanlığımızdan bir şey kaybettirmiyeceği gibi tam tersi bir çok katkısı da olacaktır bir çok konuda...
İnsanlık adına birlik, beraberlik, kardeşlik korkulacak şeyler olmamalı bence.
Güzel ve anlamlı yazıydı Ömer, sevgilerim çokça...
Guldane Dal tarafından 12/21/2008 1:37:26 PM zamanında düzenlenmiştir.
Sevgili Ömer Nazmi Kardeşim!
yazılarınızı her zaman hayranlıkla okudum ve kaleminizi takdir ettim. Güzel yazmanızın; sizin birikiminizden ve yaşamı doğru tahlil etmenizden kaynaklandığını düşünüyorum hep.
Durmadan kotarılan ve temcit pilavı gibi ısıtılan kürt sorunu gibi bir ermeni sorunu da önümüzde ve afiyet olsun yemeye başlayın diyorlar ve biz milletçe pilavı da birbirimizi de afiyetle yiyoruz.
Şairlere bakıyorum. Ermenilerin ne yalakalığı kalmış, ne soysuzluğu, ne dinsizliği ne imansızlığı, şimdi bu hitaplarla
biz haklı olduğumuzu nasıl ispat edeceğiz? (!)
Şilmdi istanbulda bizim ermeni bir dostumuz var ona uğrarsak gene iki saatlik bir dostluğu bozmadan nasıl muhabbet edeceğiz. Doğrusu merak ediyorum.
Konuyu hiçbir siyasi çözümlemeye ve ideolojik fikre dökmeksinin 1. Etik 2- Stratejik olarak ele alıp bitirmek istiyorum yazınızın ışığında ve sohbetinize katılma açısından
1- Gerek evrensel etik kurallar ve gerekse İslami geleneksel ahlak; bir insan ırkının aşağılanmasına kesinlikle müsaade etmez ki; türkiyede hala onbinlerce ermeni vatandaş ve kaçak işçi varken. Bu tür söylemler iki insan ırkını tamamen düşman yapar. Ve ben konunun dosajını arttırıp şunu da diyebilirim biz bu gün kanlı bıçaklı ermenilerle savaş halinde bulunsak bile bu kaba söylemleri gerektirmezdi.
2- Bir sade vatandaş görüşüyle stratejik açıdan yaklaşmak istiyorum konuya
Bugün Türkiye üzerinde Yugaslavyada oynanan oyunun
son provaları yapılmaktadır. Bütün etnik kimlikler kışkırtılmış ve Türkiye etnik kavgaların içine sokulmuştur. Bu uluslararası sermayenin toplumsal projesidir ve bu oltanın üzerine Türk aydınları sazan balığı gibi atlamış ve kanca ağzına takılmıştır.
Türkiyenin içinde bir özür yürüyüşü yapmanın türk halkını nasıl galeyana getireceğini bilememek hiç bir aydının özürü olamaz. Bu yanılgıya düşmek zaten aydını bile zavallı konumuna sokardı.
hadi böyle bir hata yapıldı ise buna karşı küfürlü söylemlerde bulunmak aynı derecede bir hatadır.
ki zaten Cumhuriyet devriminden bu yana tarihimizi hatalandıracak olursak. Bir hatalar tarihidir. Bu yanılgıların faturasını geniş bir halk kitlesi olarak umarım çok pahalı ödemeyiz.
Ben dinlerin felsefelerin ideolojilerin üstünü evrenselliği seçmiş bir dostunuz ağabeyiniz olarak hiç kimsenin gönlünde bir şüphesi olmasın ki dünyada ne kadar ırk varsa özüm gibi seviyorum ve hiçbir kinayem ya da düşmanlığım bulunmamaktadır. Ama Türkiye bizim vatanımız. Neden kürdü ermenisi bir olup bu ülkeyi daha demokratik ve özgür kılmak adına benim yanımda yer alıp savaşmak varken sömürü ülkelerinin projeleri yanında yer alıyorlar
Bu ülkeyi yıkarsak kimse özgür olamaz
Ermeni kürt laz abaza gibi etnik söylemleri ağzına almadan
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı sıfatıyla bu memleketi daha ileri ufuklara taşıma adında hep beraber mücadele etmek varken
Sevgi ve saygımla kardeşim
Celal Çalık
"Her insanın vatanı önce kendisidir... Kendi onurunu düşünmeyen memleketin onurunu düşünmez!
Eğer bu sözler yanlış anlaşılır da birilerini üzer ise, üzdüğüm için özür dilerim."
Bu özrü hiç yapmamış olsaydınız çok daha sevinecektim fikirdaşlığımızdan dolayı Ömer Nazmi Beyfendi.
Siz, duygu ve düşünce yapınızı çok güzel anlatmışsınız, bırakın yanlışlık o şekilde anlayana kalsın.
Üzme konusuna gelince, sizin doğrularınız kimi üzerse üzsün ki bu babanız bile olabilir, o zaman da gerekli cevap "kusura bakma lütfen" olmaz mı?
Özür kelimesi, kavram kargaşasına getirilerek, her zaman yapıldığı gibi içi boşaltılmaya kalkılan bir değerimiz olmuştur.
Bu nedenle, artık bu sözü duymak istemeyenlerdenim.
Ben bildiğim şekli ile, bilmeden ve istemeden yaptığım ve yapacağım hatalarım için özür dileyeceğim sadece sevdiklerimden üstelik.
Suçun bireyselliği düşünülürse, babam katil olsa bunun özrü bana mı kalacak?
Dil, din, ırk hiç farketmez. Sülalemizde yabancı ile evlilik yapmış birinden dolayı doğmuş bir neslin benden farkı olacağını asla düşünmüyorum. Ben özümde hangi dil, din ve ırkı benimsemişsem öyleyimdir çünkü. Dışımda kalmışları da ne küçümseme, nede yandaşı olma gibi bir durum hâsıl olmaz.
Canan hanımın yaptığını haklı buluyorum ve yanındayım. Demek istediğini kendimce anladım çünkü. ailesinde, soyunda farklı ulusun insanı olanlar eğer benim Vatanım yöneticisi oldularsa, bana göre davranmak zorundadırlar, azınlığa göre değil. Onların hakları da zaten kanunlarla belirlenmiştir.
Buna hakaret diyenlere sorarım o zaman bende; neden aşağılanma olarak algılıyorsunuz ve gocunduğunuz bir durum mu var? diye.
Ben nasıl Türk oluşumu onur algılıyorsam, kim neyi nasıl benimsiyorsa o şekilde yapsın, yapsın ama benim sınırımda durmayı bilsin. Yoksa alır cevabını.
Gerçek, pek çok doğrunun buluştuğu noktadır.
Savrulan her doğru o gerçeğe varmaz. Bu konuda bilgisi olmadan fikir sahibi olmaya kalkarak, ortalığı bulandırıp, bilimsellikten uzak düşünerek kaos yaratanlar Vatanımıza ihanet edenlerdir. İnsanlığından bile şüphe duymamızın nedeni de budur çünkü bu kişilerin yürekleri olduğunu düşünmüyorum ve dolayısı ile kanları dolaşmadığından adlandıramadığım canlı türü olduklarına inanıyorum.
Yeryüzüneki her ulusun başına gelmişlerin hesabı sorulup, özür dilenecek olsaydı ne fark edecekti? "Pardon"cu zihniyet zaten bunlar değil mi? Irak'a ne için girilmişti? İşgal sonrası nükleer silaha rastlamadı PARDON! Katledilen insan sayısı kaç?
O meşhur ülkenin bildiğimiz lobilerini kimler oluşturuyor? Yüzlerce yıldır üzerimizdeki kumpasları sıralayacak olursak, sanırım ortaçağa döneceğiz. Bu çağda da kimlerin ne olduğu malumumuzdur.
Emeğiniz için, özünde sağlam yüreklerin Vatana sahip çıkma uğruna yapmayacağı hiç bir şey olamayacağını, aslını koruyarak daima başı dik yaşayacağını bizlere bir kez daha anlattığıınız için teşekkür ediyorum.
Değerli Ömer Nazmi Bey bu bir entelektüel-eleştirel amaçlı katkıdır. Bireysel takıntılarla kaleme alınmamıştır.
Şahsınıza yönelik olarak, farkedememekten dolayı bir yanlış anlaşılma varsa, olduysa; bu konuda peşinen özür dilerim.
Saygılarımla..
Göktürkmen tarafından 12/21/2008 12:01:32 PM zamanında düzenlenmiştir.
AYDIN ÇÖZME İRADE AMAÇLI İÇSEL, BİREYSEL EGO REDDİYE DIŞSALDA BİR "İnsan" TÜRÜDÜR:
İnsan=insan yaklaşımınız çok -neo liberal bireyci- bir yaklaşım olarak okunuyor ek katkılarınız da !? Sizi bireycilik ve "insan=insan" farkı üzerinde tekrar düşünmeye çağırıyorum.
Bana 68 'in döneklerinden bahsetmeyin. Bana T.İ.P'in son kongresini ve Türk Solu'nun emperyalizminin emrine girerek, işbirlikçileşmiş etnik faşocu başta "kürt" ve diğer etnili maskelilerinin olduğu kanadı hatırlatmayın. Siz hala bu gibileri "insan=insan" sayabilirsiniz.
Bence "işbirlikçi"; insan tanımından çıkmış; müsvettedir !.. Karikatürdür !..
Kargaların bile güleceği dizgelemelerle; Emperyalizm= Sosyo-kominalizm= Emperyal "Globalizm" denklemini, hiç utanıp sıkılmaksızın kuranları anlatmayın..
Henüz imza attığı mürekkep kurumamıştır. Kızıldere'de kahramanı (!) Bay "dönek ve maskeli" 68'li Ertuğrul Kürkçü'nün.. "Ermeni"ciliğini ve o bildiriye imza atmış olmasını tesadüf lere, geçirdiği kişilik evrimine veya darwinist(!) mutasyona da hiç bağlamayın..
İnsan ve insan elbette ama, az da kaliteli, kişilikli ve duruşu ile başlangıç noktasını ulu önder M.Kemal Atatürk'ün "bilakaydüşart ,istiklal-i tam" kavramından başlatmış insan ve Türk insanı mutlaka..
"Deniz ve Mahir" öyle diyordu !..
Bu örnekleri daha çoğaltabilirim. Mahir "Türk(iyeli) Oligarşi " demiştir. Anlayana sivri sinek saz ! Siz -Türk ile Türkiyeli oligarşi- farkını dahi ve buradan başlatarak, bir kez dahi üzerinde kafa yorarak düşünmemişsiniz bile...
Türk'ün; yönetsel, ticari, bürokrasi, sanatsal olarak varlığı -1938 sonrası- nerede görülmüş ki; siz bu farkı dahi göremiyor ve anlayamıyorsunuz?!
Eni sonu Che, Nazım, Deniz, Mahir (bu en son yazdığım isim pek işlerine gelmediği için unut(t)u(r)lmuştur.), birer ruhsuz marka yapılmışlar, sıradanlaştırılmışlardır.
Siz bunları emperyal turuncu, sarı ve siyah rekli Ti-shirt baskılarında, tv dizi cukkanmışlığı kazanımının Euro/Dolar -rahatsızlığının verdiği sahtekar- kusmalarında görür, inanabilirsiniz.
Ben inanmıyorum. Böye bir zorunluluğum da yok !
Hepsi maskelidir, hepsi sahtedir !.. Gerçek insan, devrimci ve aydınlık insan olsalar, -Türk devrimi'ni ve Atatürk'ü- aşağılamazlar, Türk "ulusal sorunu"nu bal gibi bildikleri halde; "siyasi ulusçu hareket" ile -işlerine öyle geldiği için-, karıştırmazlar !..
Gericilerle, etnik faşolarla ve de fonlanmış mezhepcilerle "yol arkadaşlığı"nı ve aynı tabaktan beslenmeyi içselleştirmiş olmazlar..
Sahte " (d)insan hakçılığı " ve "cici oligarşik fonlu demokra(t)si" ve yok -Globalizm=Sosyalizm, Y.D.C.lik= Humanizm'dir- diye de, bizi zarflamazlar.
Politikanın sol veya sağ ya da dinci/mezhepçi Kemal Sunal'lığına ve Emperyalizmin Şarlo'luğuna soyunmuşlara inamıyorum.
Bunlara gülünür :)))
Bir evvelki yazımda bazı yerleri (ısrarla) görmemişsiniz, bunları görmemeye ve (yok yapmaya) devam ederseniz eğer, katkılarıma son vereceğim.
Yazın hayatınızda başarılar dileyerek konuyu kapatacağım efendim.
Ömer Nazmi Bey: Esenlikler dilerim.
Göktürkmen tarafından 12/21/2008 11:56:30 AM zamanında düzenlenmiştir.
Satılık insanların/satılık kampanyası...o HALDE BU VATANDAN ÇEKİP ÖZÜR DİLEDİKLERİ YERLERE GİTSİNLER...........
1910-1922 yılları arasında Ermeni çetelerin yaptığı katliamların tarih ve yerleri ile katledilen Türk sayısı şöyle:
1910 Muş (10 ölü), 21 Şubat 1914 Kars-Ardahan (30 bin ölü), 1915 Van (44 lü), 1915 Van (150 ölü), 1915 Bitlis (16 bin ölü), 1915 Muş (80 ölü), 1915 Bitlis-Hizan (113 ölü), 1915 Van (5 bin 200 ölü), Şubat 1915 Haskay (200 ölü), Şubat 1915 Dutak (3 ölü), Nisan 1915 Bitlis (29 ölü), Nisan 1915 Muradiye (10 bin ölü), Nisan 1915 Van (120 ölü), Mayıs 1915 Van (20 bin ölü), Temmuz 1915 Muş-Akçan (19 ölü), Ağustos 1915 Müküs (126 ölü), 9 Mayıs 1915 Bitlis (40 bin ölü), 9 Mayıs 1915 Bitlis (123 ölü), 15 Ocak 1916 Terme (9 ölü), 1 Nisan 1916 Van-Reşadiye (15 ölü), Mayıs 1916 Muş (500 ölü), 8 Mayıs 1916 Van-Tatvan (bin 600 ölü), 8 Mayıs 1916 Bitlis (10 bin ölü), 8 Mayıs 1916 Pasinler (2 bin ölü), 8 Mayıs 1916 Tercan (563 ölü), 11 Mayıs 1916 Van (44 bin 233 ölü), 11 Mayıs 1916 Malazgirt (20 bin ölü), 11 Mayıs 1916 Bitlis (12 ölü), 22 Mayıs 1916 Van (bin ölü), 22 Mayıs 1916 Köprüköy-Van (200 ölü), 22 Mayıs 1916 Van (15 bin ölü), 22 Mayıs 1916 Van (8 ölü), 22 Mayıs 1916 Van (8 bin ölü), 22 Mayıs 1916 Van (80 bin ölü), 22 Mayıs 1916 Van (15 bin ölü), 23 Mayıs 1916 Of (5 ölü), 23 Mayıs 1916 Trabzon (2 bin 86 ölü), 23 Mayıs 1916 Van (3 yüz ölü), 25 Mayıs 1916 Bayezid (14 bin ölü), Haziran 1916 Van-Abbasağa (14 ölü), Haziran 1916 Edremid-Vastan (15 bin ölü), 6 Haziran 1916 Şatak-Serir (45 ölü), 6 Haziran 1916 Şatak (bin 150 ölü), 7 Haziran 1916 Müküs-Serhan (121 ölü), 14 Ağustos 1916 Bitlis (311 ölü), 1919 Sarıkamış (9 ölü), 1919 Tiksin-Ağadeve (5 ölü), 1919 Nahçivan (4 bin ölü), 6 Ocak 1919 Zaruşat (86 ölü), 21 Ocak 1919 Kilis (2 ölü), 22 Ocak 1919 Antep (1 ölü), 25 Ocak 1919 Kars (9 ölü), 26 Şubat 1919 Adana-Pozantı (4 ölü), 18 Mayıs 1919 Osmaniye (1 ölü), 13 Haziran 1919 Pasinler (3 ölü), 3 Haziran 1919 Iğdır (8 ölü), Temmuz 1919 Sarıkamış (803 ölü), Temmuz 1919 Kurudere (8 ölü), Temmuz 1919 Sarıkamış (695 ölü), 4 Temmuz 1919 Akçakale (180 ölü), 5 Temmuz 1919 Kağızman (4 ölü), 7 temmuz 1919 Kars-Göle (9 ölü), 8 Temmuz 1919 Mescitli (4 ölü), 8 Temmuz 1919 Gülyantepe (10 ölü), 9 Temmuz 1919 Kağızman (6 ölü), 9 Temmuz 1919 Kurudere (8 ölü), 11 Temmuz 1919 Mescitli (20 ölü), 19 Temmuz 1919 Bulaklı (2 ölü), 19 Temmuz 1919 Pasinler (2 ölü), 24 Temmuz 1919 Kars-Kağızman (9 ölü), Ağustos 1919 Muhtelif köyler (2 bin 502 ölü), 15 Ağustos 1919 Erzurum (153 ölü), 15 Ağustos 1919 Erzurum (426 ölü), Eylül 1919 Allahüekber (3 ölü), 9 Eylül 1919 Ünye (12 ölü), 14 Eylül 1919 Sarıkamış (2 ölü), Kasım 1919 Adana (4 ölü), 11 Kasım 1919 Maraş (2 ölü), 6 Kasım 1919 Ulukışla (7 ölü), 7 Aralık 1919 Adana (4 ölü), 1920 Göle (600 ölü), 1920 Kars (3 bin 945 ölü), 1920 Haramivartan (138 ölü), 1920 Nahçivan (64 bin 408 ölü), 1920 Nahçivan (5 bin 307 ölü), Şubat 1920 Kars civarı (561 ölü), 1 Şubat 1920 Zaruşat (2 bin 150 ölü), 2 Şubat 1920 Şuregel (bin 150 ölü), 10 Şubat 1920 Çıldır (100 ölü), 28 Şubat 1920 Pozantı (40 ölü), 9 Mart 1920 Zaruşat (400 ölü), 9 Mart 1920 Zaruşat (120 ölü), 16 Mart 1920 Kağızman (720 ölü), 22 Mart 1920 Şuregel-Zaruşat (2 bin ölü), 6 Nisan 1920 Gümrü (500 ölü), 28 Nisan 1920 Kars (2 ölü), 5 Mayıs 1920 Kars (bin 774 ölü), 22 Mayıs 1920 Kars (10 ölü), 2 Temmuz 1920 Kars-Erzurum (408 ölü), 2 Temmuz 1920 Zengebasar (bin 500 ölü), 27 Temmuz 1920 Erzurum (69 ölü), Mayıs 1920 Kars-Erzurum (27 ölü), Ağustos 1920 Oltu (650 ölü), Ağustos 1920 Kars-Erzurum (18 ölü), 15 Ekim 1920 Bayburt (bin 387 ölü), 20 Ekim 1920 Göle (100 ölü), 17 Ekim 1920 Pasinler (9 bin 287 ölü), 18 Ekim 1920 Tortum (3 bin 700 ölü), 19 Ekim 1920 Erzurum (8 bin 439 ölü), 26 Ekim 1920 Kars civarı (10 bin 693), Ekim 1920 Aşkale (889 ölü), 1 Aralık 1920 Kosor (69 ölü), 3 Aralık 1920 Göle (508 ölü), 4 Aralık 1920 Kosor (122 ölü), 4 Aralık 1920 Kars-Zeytun (28 ölü), 4 Aralık 1920 Sarıkamış (bin 975 ölü), 6 Aralık 1920 Göle (194 ölü), 7 Aralık 1920 Kars-Digor (14 bin 620 ölü), 14 Aralık 1920 Sarıkamış (5 bin 337 ölü), 29 Kasım 1920 Zaruşat (bin 26 ölü), Aralık 1920 Erivan (192 ölü), 1921 Nahçivan (12 ölü), 1921 Bayburt (580 ölü), 1921 Arpaçay (148 ölü), 1921 Karakilise (6 bin ölü), 1921 Karakilise ( 6 bin ölü), Şubat 1921 Zenibasar (18 ölü), 21 Kasım 1921 Pasinler (53 ölü), 21 Kasım 1921 Erzurum (bin 215 ölü), 1918 Hınıs (870 ölü), 1918 Tercan (580 ölü), Mart 1922 Maraş (4 ölü).
26 Nisan 2005; 13:55:20
Sn. Ömer Nazmi
Yazınızı dikkatle okudum.
Özellikle yazınızın sonuna doğru insani ve Vatan konusundaki değerlendirmelerinize imza atacak kadar fikrinizi desteklerim. Önce insan önemli... insan olabilmesi... din, dil, ırk ayrımı yapmayacak kadar kendini ve fikrini geliştirebilmiş olması...
Ancak unutulmaması gereken bir konu var.
Geçmiş ve unutulmuş bir konuyu tekrar gündeme getirmiyoruz.
Bilakis, Türkiye Cumhuriyeti geçmişte yaşanan durumları sırf barış olsun diye gündeme getirmezken bahsettiğiniz ermeniler hâlâ ülkemize karşı düşmanlık içindeler !
Hâlâ sözde soykırım iddialarını körükleyip dünyaya karşı kendilerini haklı göstermek ve ülkemizden birşeyler koparmak, bir şekilde bölmek için feryat etmekteler ve her türlü yolu deniyorlar !
Abd ve Fransa gibi "sözde" demokratik ülkelerde lobi oluşturup ülkemiz aleyhine çıkacak her kararı desteklemek için yapmadıkları kalmıyor !
Hâlâ ülkemiz insanının canına şiddetle kıyan Pkk'ya destek vermekten çekinmiyorlar !
Hani, geçmişte bazı problemler yaşanmış olup... iki tarafta karşılıklı oturup ilerisi için sulh ortamı arıyor olsa... eyvallah deriz.
"tamam artık bu saatten sonra barış içinde yaşıyalım deriz"
Unutulmasın ki; Türkler tüm tarih boyunca hoşgörüsü oldukça engin bir toplum olmuştur. Bu hoşgörü bizim damarlarımızda var, genlerimizde var...
Ama ülke olarak maalesef kime yakınlık gösterdiysek, hâlâ sırtımızdan hançerleme konusunda adeta yarışır halde olan çok ülke ve topluluk var.
Bu... unutulmaması ve dikkatten kaçırılmaması gereken önemli bir konudur.
Sadece sınırımıza bir göz atalım... diğerlerini sonra da inceleriz
Örn : Ermeniler... sözde soykırım iddialarını diğer ülkelerde çıkartarak ve çıkartmaya çalışarak türlü entrikal peşindeler !
Örn : Talabani... Türkiye'den Özal zamanında kırmızı pasaport alıp "kendi ülkesinde bile dışlandığı zaman" şu anda Türkiye'yi kendine muhatap dahi almayan kişi !
Örn : Barzani... Talabani gibi geçmişini unutup onunla aynı hakları ülkemizden kazandığı halde şu anda kendini Türkiye'den dahi üstün gören ve Pkk'ya kurşun sıkamam, insan kardeşine kurşun sıkabilir mi diyen kişi !
* TÜRK'E TÜRK'TEN BAŞKA YOKTUR DOST MİLLET * söylemi boşa değildir...
Saygılarla
Özür dilemenin nedeni olan olaylarla aynı zaman dilimi içinde çöllerde Anadolu yiğitlerini arkasından hançerleyen, güneşin alnında, “bunlar Türk değil mi, bırakın gebersinler,” diyerek bu dünyada cehennemi yaşatan Arapların özür dilemesi ne kadar komik olur ise, şimdi bu yapılan özür de o kadar komiktir bence.
Geçmişte yapılan ya da yapıldığı iddia edilen şeylerden bana ne!
Savaş içinde savaş olmuş. Çeteler vasıtasıyla karşılıklı kıyımlar yapılmış. Bunun hesabını ne ben ne de herhangi bir Ermeni yurttaşımız vermekle yükümlü olmadığından, ben neden özür dileyeyim ki!
.....................................................................
======================================================
ÖMER BEY; Buraya kadar olan bölümü ayırmıştım dikat
etseydiniz görürdünüz.. Aşağıda tırnak içine aldığım bölüm için fikrimi söyledim..
Eleştirel olduğunu sanmıyorum , öyle de olsa uslubunuzu inceltmelisiniz bence....
Türk Milletinin Kimseden Özür Dileyecek Özrü Olmamıştır ....
Sayın şair ne güzel söylüyor...
Özür dilersem, Ecdadımdan dilerim !! diye.....
Saygılar..
Sayın Göktürkmen, (bu kez doğru yazdım)
Ben bu yazımda özne olarak insanı aldım. Halkların kardeşliği ya da halkların eşitliği gibi bir şeyi ne ima ettim ne de amaçladım. Eğer isterseniz bu konuda da ayrıca fikirlerimi belirtirim.
Benim bu yazıma siyasi bir kılıf geçirmek için ne kadar uğraşırsanız uğraşın, o kılıf bu yazıya uymaz beyefendi.
İnsan = insan, düşüncesinin birilerini bu kadar rahatsız edeceğini de bilmiyordum. Ama öğrenmiş bulunuyorum ki bazı fikirler düşmanlıkla beslenmekte.
İnsanları kamplaştırma ve ayrıştırma çabalarına destek olanları da buradan şiddetle kınıyorum.
Soruyorum size. Bu ülke insanlarını inanç ve ırk bağlamında ikiye bölmek, ayrıştırmak, cepheleştirmek kimin işine gelir. Ve bu tür eylemlere her hangi bir şekilde payanda olanlar kimlerdir. Madımak olayında bu denendi; K.Maraş, Çorum olaylarında bu denendi. Benim gözümde halk düşmanı olan bu tür insanlar, benim kavgamı anlayamazlar.
Ben, değil benim ülkemde bütün dünyada insan= insan düşüncesini inadına savunuyorum ve savunacağım.
Bu özür kampanyasına katılanlar ya da bu katılımı kınayanlar neden, işten çıkartılan, sistem tarafından açlığı mahkum edilenler için bir kampanya başlamazlar!.. Çünkü, bu tür bir çaba, Türk halkına ve bu ülkenin emekçilerine destek verme anlamına gelir. Bu toplumları ikiye ayırmaz, bu her şeyden önce insani bir yaklaşımdır. Bu faydalı bir şeydir, o yüzden yapmazlar.
Peki neden?
İşte asıl sorulması gereken soru budur. Benim insani ve siyasi bakışım bu noktadan başlamaktadır.
Ulusalcılık demek, başka toplumları aşağılamak demek değildir. İnsanlar eşit görmek ulusalcılığın neresine yakışmaz, söyleyin de bilelim.
Elbette bir cemaat veya bir çıkar oluşumunun içinde olmadan hiç kimse ülkesine ihanet etmez. İşte benim de “ahlak, ahlak,” diye çırpınmam bu yüzdendir. Çünkü, insan önce kendine ihanet eder; ya da vatan ihanet etmek için önce kendine ihanet etmesi gerekir.
Siz nerede yaşıyorsunuz!.. Aleviler için yapılan ahlaksızca iftirayı ve Ermeniler için türetilmiş bazı söylemleri bu toplumun cahil ve aynı zamanda yüreğinden, aklından sakat olanlar üretmedi mi. İşte, öznesi insan olan düşüncemin özü budur! İşte ahlak budur.
Sizin bana göstermek istediğiniz, cemaatçi vs. içinde olanları ben de biliyorum ve aynı şeyi ben de işaret ediyorum zaten. Bunu, Şevket Süreyya Aydemir’in Tek Adam’ında belgelerle görmek mümkün. Savaşta ve savaştan sonra; o kadar hassas bir dönemde bile bu ülkede cirit atan yabancı ajanlar ve işbirlikçileri, şimdi neden bunu yapmasınlar.
Ve bu insanların hiç biri de “ben vatan ve halk düşmanıyım,” demiyorlardı. Hep kendilerini vatansever ve necip insanlar olarak tanımlıyorlardı.
Emperyalizme baş kaldıran atalarımla ve verdikleri soylu mücadele ile gurur duyan biri olarak, benim Kurtuluş Savaşını küçümsediğimi söyleminiz ise, düpedüz saygısızlıktır.
Biz, namusumuza göz dikenleri küfürlerin en püsküllüsünü dilimize takarak ve canına kast etmeyi göze alarak tavır koyarken, nasıl olur da topraklarıma giren ve namusumla eş tuttuğum memleketimi paylaşmaya çalışanlara karşı verilen mücadeleyi küçümserim.
Bunu bana hangi bilgi ve cesaretler söylersiniz?
Amerika’nın altıncı filosuna karşı eylem yapanlar da bellidir; bu eyleme karşı çıkanlar da. Ben her zaman gurur duyduğum sosyalist yapıma uygun olarak düşüncelerimi dillendiririm. Kimseden de ne çekindim bu güne kadar ne de çekinirim.
İnsan=insan düşüncesiyle, bunların ne alakası var, bunu anlayamadım.
Her zaman da bunu ve bireysel ahlak yapısını dile getireceğim.
Gocunan varsa açıkça söyler; biz de biliriz kimlerle dans ettiğimizi.
Bana tarih dersi vermek için biraz geciktiniz beyefendi.
Saygılarımla.
ÖmerNazmi tarafından 12/20/2008 7:38:40 PM zamanında düzenlenmiştir.
BU BİR PROBLEMATİQUE ELEŞTİREL KATKIDIR:
"Sayın Gökmentürk, "
:)
Efendim Göktürkmen olarak, lütfen düzeltir misiniz önce bununla başlıyorum ?
Bunları söylemem gerekiyor. Umulur ki sizde yeni U-topik ufuklar açsın;
Bunca okumuş yazmışsınız, yazılarınıza yansıyan ışığı görmemek kimi zaman imkansızlaşıyor.
Halkların kardeşliği ve Halkların eşitliği zıtlaştırması yapmışsınız. Ütopik bakış ise çok söyledik; -Akıl için de kalarak akıldan bağımsız" olarak, hayal kurmaktır. Düş/düşmüş ve de düşünceleştirilmişliğidir ya da edebi söylemle...
Siz düş kısmını nasıl bunca normal görebilmiş veyahut görmüşsünüz madem, ulus/halk toplumsal bağlam olarak ben de size şunları sorarım o vakit eğer, izin verirseniz ?
Eşitinizde sıraladığınız halk/ulus neyse artık; size bırakıyorum: Sömürge ve ezilmişlik ölçütünü kullanırken, Türkiye Cumhuriyeti ve Türk kavramını, diyalektik olarak "ulusal sorun" yaklaşımıyla dahi, aşılması gerekli sıradan toplumbilimsel aşama olarak nasıl ve niçin bunca körgörebiliyorsunuz?!
İşbirlikçilik, oligarşi, tam bağımsızlık vs.. vb.. kavramları yazınlarınızda bol ve gayet rahat kulanırken; bunların neresinde Türk bireyi veya halkı görebiliyorsunuz ki; işbirlikçi ve fonlanmış "Soros(pu )" beslemesi etnikler, cemaatciler, dinciler velhasıl "mandacı liboş" ziniyetle aynı -eşite ve hatta denk-e koyabiliyorsunuz?
Beyefendi; bana işbirlikçi "Türk "gösterin, ama Türk(lük) bilinçte ve fon, örgüt ve cemaat toplumsal yapılarınca kafalanarak ve sürüleştirilmemiş olsun?
Değerli Ömer Nazmi Bey; ben ise size, işbirlikçi etni de, dinsel de, cemaatçi de, velhasıl; besleme mezhepçiyi de rahatlıkla gösterebilirim.
İster misiniz?
Beyefendi insaf edin; bu ülke sizin uçuk ütopyalarınız yüzünden bu halde, -Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı- küçümsersiniz! Ne sınıfsal yapı dikkate alır, ne "sinizm" zorlamasına vardırdığınız yaklaşımlarınızla, -ideolojik gerçek ile toplumsal gerçek- farkına erersiniz. Ki, geçtim "ulusal sorun" aşama gerçeği kavramını görebilesiniz!..
Beyefendi bir devrim olmuştur. Tıpkı çok önemsediğiniz tüccar zihinli Fransız Devrimi, yarı feodal Slav -köylü(Rus/sovyet) devrimince önemlidir !..
Beyefendi, uluslaşmak olmadan, nasıl sanayi toplumuna geçebileceksiniz? Nasıl kapital topluma, nasıl sınıfsız topluma erebileceksiniz? Bunları "global dayatmalar"ın etkisiyle ve de -sosyolojik aşamalar- olarak geriye doğru gidiş nitelediğim; ilkel ve feodal/hamasi zihniyetlerdeki etnilere, cemaatlere, mezheplere ayırmayı, "halklara/ dillere/kültürel özgürlük " filan sanarak mı?
Değerli Ömer Nazmi Bey; sizin çizginizce daha kolay anlaşılabilmek adına, çoğu yönünü -gayri özgün- bulduğum için eleştirel baktığım "ortodoks diyelektik Marxizm"le bakarak çözümlüyorum, bu yazdıklarımı.
Bunlar daha benim özgün bakışım değil, az özgün bakabilin. Bu ülkenin devrimi 1923 Türk Aydınlanma Devrimi'dir!..
İlle -Lenin, ille Mao, Robespiere ile Darc -ile olanını mı devrim sayarsız?
Kemal Atatürk; "Mustafa" olunca mı siz de anlamlı mıdır?
Onların -aparatçikleri, yoldaşları- kadar, bu ülkenin onca sınıfsız yapısından ve halinden çıkarılmış; asker/eşraf ve köylü yapısıyla olanıda da dönün bir bakın.
Çok şey göreceksiniz, hem de çok şey !..
Emperyalizmi'de, Kapitalizmi de, işbirlikçiliği de daha özgün gözlem/yöntem/biçem olarak; berrak ve bizim kendi öz ve özgünümüzü arayış olmaya başlamış olmanın emeğinde duyumsayıp, düşünerek ve de buradan çıkararak görebileceksiniz belki de !?
Esenlikler dilerim.
Göktürkmen tarafından 12/21/2008 11:49:38 AM zamanında düzenlenmiştir.
Savaş içinde savaş olmuş. Çeteler vasıtasıyla karşılıklı kıyımlar yapılmış. Bunun hesabını ne ben ne de herhangi bir Ermeni yurttaşımız vermekle yükümlü olmadığından, ben neden özür dileyeyim ki!
Bu sözlerinize katılıyorum, ayrıca kendine aydın yaftasını yapıştıranlar değil hükmü tarihi belgeler verir Rus-Türk-Ermeni ve fransız arşivleri açılmalı gerçekler ortaya dökülmelidir, inanıyorum ki belgeler atalarımıza sürülmeye çalışılan kara lekeyi temizleyecektir..
Sayın Göktürkmen,
ben puan peşinde değilim ki puan vermeden geçtiğinizi belirtiyorsunuz.
Bu yazının asıl amacı, her hangi bir ırkın önce insan olduğunu vurgulamak ve insan olmanın değerlerini öne çıkarmaktır.
Düşman yarat ve düşmanlığı körükle, zihniyeti bana göre çağ dışıdır; ancak çağımızda bu tür oyunlar siyasetin gereği hep diri tutlmak istenmektedir. Düşmanın yoksa dahi düşman yarat düşüncesi ancak sömürü düşüncelerinde yer bulur. Tıpkı Amerika'nın yaptığı gibi.
Bunu onaylamıyorum.
Siz geçmişteki ve günümüzdeki olaylara siyasi yönden bakmışsınız; ben ise insani yönden. Eğer ben de siyasi yönden bakacak olsaydım, elbette söyleyecek iki sözümüz olurdu.
Yurt dışındaki görevlilerimizin katledildiğini bilyorum ve unutmadım unutmam da; bu benim yazımın konusu değildir.
Halkların kardeşliği, siyasi bir söylemdir. Ben ise, insanların eşitliğinden ve insani değerlerden söz etmekteyim.
Beni yanlış anladğınız için sizden elbette özür beklemiyorum; düşüncelerimi tam ifade edemediğim için, ben özür diliyorum!
Kaldı ki, bazı şeyleri yüreğimizle düşünüp hayal etmezsek, hiç değilse gelecek için güzel günleri düşlemezsek, bu dünya çekilir mi!
Saygılarımla..
Not.(hüzünlüşarkım)
Özür bekliyenler, istediği kadar beklesinler. Ben düşüncelerimi söyledim. Özele özensiz yaklaşma, sözünüzü de sizin anlayışınıza veriyorum.
Bir. Biriysel ahlaksızlık topluma çok çabuk sirayet eder.
İki. Değerlerini kaybetmiş toplumdan da hiç bir şey olmaz.
İşte sizin özensizlik dediğiniz budur!
ÖmerNazmi tarafından 12/20/2008 5:17:53 PM zamanında düzenlenmiştir.
ÖmerNazmi tarafından 12/20/2008 6:22:07 PM zamanında düzenlenmiştir.
ÖmerNazmi tarafından 12/20/2008 6:22:45 PM zamanında düzenlenmiştir.
Özür dilemenin nedeni olan olaylarla aynı zaman dilimi içinde çöllerde Anadolu yiğitlerini arkasından hançerleyen, güneşin alnında, “bunlar Türk değil mi, bırakın gebersinler,” diyerek bu dünyada cehennemi yaşatan Arapların özür dilemesi ne kadar komik olur ise, şimdi bu yapılan özür de o kadar komiktir bence.
Geçmişte yapılan ya da yapıldığı iddia edilen şeylerden bana ne!
Savaş içinde savaş olmuş. Çeteler vasıtasıyla karşılıklı kıyımlar yapılmış. Bunun hesabını ne ben ne de herhangi bir Ermeni yurttaşımız vermekle yükümlü olmadığından, ben neden özür dileyeyim ki!
.....................................................................
======================================================
''Adam sahtekar… Başkalarının emeğini çalmaktan hiç çekinmiyor.
Adam ahlaksız… Kendi nikâhlısını bırakmış başkalarının peşinde.
Kadın kalitesiz… Nikâhlısını her fırsatta her yöntemle aldatıyor.''
Tırnak içine aldığım bölümün yazınızda konu ettiğiniz özür le bir ilgisini bulamadım anlam da veremedim.Ermeniler sizden özür bekliyor konu bu olmalı...Dilersiniz ,dilemezsiniz kendinizi hangi noktada görüyorsanız sizin bileceğiniz bir şey..
Fakat burda ''özel'' duruma özensiz yaklaşım yapmışsınız.Konuyla ilgili bağlantı kuramadım.Basitçe...
hüzünlüşarkım tarafından 12/20/2008 7:46:32 PM zamanında düzenlenmiştir.
İster yaradılış, isterse evrim teorisinin penceresinden bakın, eğer insanları eşit olarak görmüyorsanız kendinizi bir kez daha sorgulamalısınız.
...........................................................................
Savaş içinde savaş olmuş. Çeteler vasıtasıyla karşılıklı kıyımlar yapılmış. Bunun hesabını ne ben ne de herhangi bir Ermeni yurttaşımız vermekle yükümlü olmadığından, ben neden özür dileyeyim ki!
Aklî selim böyle demeli bence de...
Bu noktalarda yazarımıza katılıyorum..
Aynı modeli, Türkiye de olanları yani; Ermenistan ve diyasporaya uygulayalım, bakalım sizin o muhteşem ü-topyalarınız neçe gerçektir?
Ve orada Ermanistan'da, bu ülke de olanların aynını birileri yapsın. Yine görelim ki, o pek bir saf ve masumiyetle ve de huşu içinde dile getirdiğiniz "halkların kardeşliği" tevekkelizminin başına neler geliyor?
Aydınlığınıza yakışmamış.
Puansız geçtim.
Göktürkmen tarafından 12/20/2008 4:37:48 PM zamanında düzenlenmiştir.