- 7870 Okunma
- 12 Yorum
- 0 Beğeni
ERMENİ SEVGİLİM
Üniversitenin başladığı ilk gündü. Liseyi bitirmiş istediğim bölümü kazanmanın verdiği heyecanla içim kıpır kıpırdı. İlk hafta hocalarımızla tanışma haftasıydı.
İlk derste sınıfı süzdüm dikkatlice. Ne de olsa yakışıklı sayılırdım. Sınıfın hemen hemen yarısı bayandı. Çok güzel ve çekici olanları yok değildi. En arka sıraya geçmiştim. İlk ders bölüm başkanımız Ali Hoca’nın dersiydi. Hoca kendisini kısaca tanıttı ve bizlerinde kendimizi kısaca tanıtmamızı istedi. Arkadaşlar başladılar kendilerini tanıtmaya. Ad, soyad, baba mesleği, nereli olduğu, kaçıncı senesinde bölümü kazandığı, neden bu bölümü tercih ettiği falan filan. Kısacası sıkıcıydı.
Bu tanışma seramonisi esnasında dikkat ettiğim unsur benim gibi doğudan gelen olup olmadığıydı. Sınıfın yarısı kendisini tanıttığı halde halen doğudan kimse çıkmamıştı. İçim daraldı. Sıra bana gelmişti. Bakışlar bana doğru çevrilmişti. Kısaca tanıttım kendimi:
-Adım Mehmet,soyadım Bahrevan, baba mesleği çiftçilik, ilk senemde buraya geldim. Bu bölüme gelmemin sebebi itiraf etmek gerekirse iyi para getirdiğinden diyerek kestim hemen mevzuyu.
Ali hoca:
-Mehmet nerelisin ve Bahrevan ne demek
-Ben Vanlıyım. Bahrevan ise Kürtçede Van denizi demektir. Dedim.
Sınıfı göz ucuyla süzdüm başta hoca olmak üzere birçok arkadaşımın yüzünde hoşnutsuzluk belirtisi gördüm. Başımı sağ tarafa çevirdim. Pencere tarafında oturan bir kızın bana gülümseyerek baktığını gördüm. Artık o an içimde ne geçtiyse ben de bilmiyorum açıkçası ben de gülümsedim.
Ali Hoca:
-Tamam sıradaki kendini tanıtsın.
Ali Hoca bu cümleyi söylediğinde sanki çivili bir tahtayı vücudumun üzerinde kaldırdıklarını hissettim. İlk gün iki ders vardı zaten. Ders bitişi elim cebimde sınıftan çıktım. Çarşıya gitmek için otobüs durağına yöneldim. Arkamdan bir ses:
-Bakar mısın? Döndüm, derste bana gülümseyen kızdı.
-Ben Aslı. Dedi.
-Ben de Mehmet. Ama Bahrevan da diyebilirsin. Arkadaşlar bana öyle der.
-Tamam Bahrevan tanıştığımız memnun oldum.
-Bende
-Nereye gidiyorsun Aslı. Diye sordum.
-Çarşıda özel bir yurtta kalıyorum. Ya sen?
-Ben de çarşıya gidiyorum. Arkadaşlarla evde kalıyoruz. Yurdun nerde? Diye sordum
-Dikilitaş’ta. Ya senin ev?
-Kümbet tarafında. Birlikte gidelim mi çarşıya? Diye sordum.
-Olur.
Arabaya bindik. Dikilitaş’a kadar ona eşlik ettim. Aramızda bir samimiyet ve elektriklenme olduğu su götürmez bir gerçekti.
Okulun ilerleyen günlerinde birlikte takılırdık genellikle. Onu eve de davet etmiştim. Ev arkadaşlarım da ona ısınmışlardı. Evimizin artık bir bireyiydi. Samimiyetimizden hem korkuyordum hem de devam etmek niyetindeydim.
İki ay olmuştu tanışalı. Üniversitenin olduğu kent soğukluğuyla biliniyordu. Sabah ve akşamları yer yer buzlanma oluyordu. O gün okuldan yine beraber çıkmıştık. Onu yurduna bırakacaktım her zamanki gibi. Yurda doğru giderken bütün ısrarlarıma rağmen buzun üzerinde kayarak gideceğini söyledi. Ben de düşmesin diye arkasından gittim mecburen. Sokak ise çok tenhaydı. Koluma girmiş olduğu halde buzun üzerinde kayıyordu. Ayağı kaydı. Yere düşerken beni de düşürdü. İkimiz de yere kapaklanmıştık. Göz göze geldik. Gülmeye başladık. Ayağa kalktım onu da kaldırdım kaldırıma çıkarttım ellerinden tutarak.
-Bir şeyin var mı? Diye sordum.
-Elim acıyor . dedi.
Acıyan ellerinden tuttum.
-Neresi ağrıyor diye sordum.
Sol elinin avuç içinin etli kısmını gösterdi. O kadar masum bir duruşu vardı ki. Tutup elinin ağrıyan yerinden öptüm. Gözlerinin içine baktım.
-Aslı, galiba seni seviyorum.
Artık dönülmez bir yol kavşağına girdiğimi hissetim. Çünkü bu cümlemden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Neyse ki korktuğum başıma gelmedi. Gözlerimin içine bakarak:
-Bende seni. Dedi.
Hayatım bütünüyle değişmişti. Her anımı onunla paylaşıyordum. Bazen geceleri benimle kalıyordu. Sarılır yatardık. Bu arada birlikte ders çalıştığımızdan dolayı derslerimiz de çok iyiydi. Hatta sınavlarda aramızda tatlı bir rekabet de oluşuyordu.
Ertesi günkü sınava çalışacaktık gece boyunca. Çay demleyip odaya götürdüm. Çayları doldurduktran sonra ona:
-Aslı şekeri uzatsana canım. Dedim. Bana baktı.ve
-Bana Aslı deme yalnız kaldığımızda Antaram de.bütün sevenlerim bana öyle der.
-Bu ne biçim isim. Ne demek Antaram.
-Ermenice eşsiz demek. Sen beni Türk biliyorsum ama ben Ermeniyim. Tepkiyle karşılaşmamak için kimliği saklıyorum.
Sonra hikayesini anlatmaya başladı. Daha doğrusu bu toprakların hikayesini anlattı bana usul usul.
-1915 kıyımına hiçbir şey yapmadıkları halde ailesi de tehcire dahil edilmiş. Dedesi başlarına ne geleceklerini az buçuk tahmin ediyormuş. Bu yüzden büyük dedesi bir oğlum bari kurtulsun hesabı bir oğlunu komşusu Hacı Osman’a bırakmış. Çocuk on yaşındaymış bıraktıklarında yani dedesi. Tehcir için kapıya geldiklerinde oğlunu gözü yaşlı bir şekilde komşusuna göndermiş. Hacı Osman da bu çocuk benim oğlumdur diyerek çocuğu sahiplenmiş. Ve kafile yola çımış. Gidiş o gidiş. Bir daha kimseden haber alınmamış. Hacı Osman çocuğun mal varlığına sahip çıkmış, onu okutmuş ve büyüdüğünde şu mal mülk senin babandan kalmış diye çocuğa mallarını da vermiş. Garo olan dedesinin ismi artık Galip’miş.
Dedesi üniversite okurken aynı durumda olan bir kızla tanışmış ve yalnızlıklarını evlenerek dağıtmışlar dedesi ile ninesi. Kimse bunların Ermeni olduğunu bilmiyormuş. 2 çocukları olmuş bir kız bir de erkek. Erkek olanı ise Aslı’nın yani Antaram’ın babasıymış. Gizliden gizliye ailesi çocuklarını iyi bir Hristiyan ve Ermeni olarak yetiştirmişler.
-Peki neden ben diye sordum.
-Çünkü sen çok cesur davrandın tanışma esnasında. Ve de çok yakışıklısın. Seni ilk gördüğümde işte hayatımın erkeği dedim. Bir de Kürt çıkman, bu ülkede aşağılanmayı ikinci vatandaşlığı bildiğinden dolayı tahminimden yanılmadığımı anladım.
Aslı’ ya yani Amaranta ‘ya sarıldım. Gözlerinden yaş akıyordu.
-İyi ki varsın Amaranta. Dedim.
YORUMLAR
merhaba can yazdığın bu hayatından kısa anektot çok hoş çok güzeldi..boş ver sana yapılacak olan elrştirileri yazacaksan mualif olacan romanda öyküde şiirde ezenin yanında değil ezilenin yanında olacan artı tez sunacak insanlar ki ha buda var diyebilelim yoksa üç kelime öğrenmiş kendi tarihinden övünenler dönsün baksın kaç padişah tahta çıkarken kaç kardeşini boğdurmuş savaş kan barbarlık övünülecek şeyler değil tarihin birde arka yüzü vardır çanakkale geçilmez diye övünürüz ama bir yıl geçilememiştir sadece 500 000 insan yani bu ülkede yaşayan halklar savunmuş ve şehit düşmüş sonrasında aynı emperyalistler tek mermi atmadan çanakkaleyi geçmiş ve istanbulu işgal etmişlerdir. ama bunlar anlatılmıyor bende bu ülkende yaşayan bir insan olarak dedelerimin yaptıklarından dolayı özür dilerim ermeni kardeşlerimden.. ne var bunda bu bir erdemliliktir bu bölücülük değildir yaşadığım kentte kazma nereye değse antik yunan eeseri çıkıyor atalarımız güllerlemi almış adamlardan yoksa onlarmı çağırmış gelin bizim fazla yerimiz var birazını size verelimmi demişler sana kızanlar çanakkaleye gidip mezar taşlarının künyelerine bakarlarsa asıl azınlığın kendileri olacağını anlayacaklardır ..böğlesi cesur anektodunu anlattığın için kutluyorum seni can yanlız hisetme kendini senin yaşadığını yaşayan yüz binlerce insan var bu güzel ülkede ve de iyiki varlar kürtler lazlar çerkezler abazalar ermeniler rumlar keldaniler suryaniler iyiki varlar ve hep var olsunlarki bir gök kuşağı olalım bu güzel bu buram buram tarih kokan bir yanı asya bir yanıylada senin kucakladığın gibi kucaklamış avrupayı saran bu güzel yurda ve halklarına aqrmağan ettiğin anektodun cesurca ve çok güzeldi can.....
ekrem ali ertaş tarafından 5/26/2009 3:18:24 AM zamanında düzenlenmiştir.
Yahu kardeş yazılarını okudum saygı duyuyorum
Bir köpeğim vardı, bir gün annem yal hazırladı.Çanağın içine koydum, köpeğimin önüne koydum bir güzel yedi, birde baktım ki, temizlediği çanağın içine çisini yaptı , annem bana döndü, oğlum bu köpek seni yakında ısırırsa hiç yanılmam, bir hafta sonra annemi haklı kıldı, …..
Tüm yazı ve şiirlerin provokatörlük kokuyor…
Bir de Kürt çıkman, bu ülkede aşağılanmayı ikinci vatandaşlığı bildiğinden dolayı tahminimden yanılmadığımı anladım.
Aslı’ ya yani Amaranta ‘ya sarıldım. Gözlerinden yaş akıyordu.
-İyi ki varsın Amaranta. Dedim.
Bana göre Kürt Vatandaşlarımız Türkiye' de 2.sınıf insan muamelesi görmemektedir, kendini bu şekildre gören varsa aşağılık kompleksine kapılan ve herkesce ve bencede 2.sınıf insandır, unutmayalım ki Türkiye' de her kademe Kürt vatandaşlarımız mevcuttur, ayrımcılık yapacaksanız YERİNİZ BURASI DEĞİL, etnik köken önemli değildir aşkta, sevdada, kardeşlikte, bilmiyorum ama acaba siz hangi davayı benimsiyorsunuz ÇOK MERAK EDİYOR saygılar sunuyor BU VATAN HEPİMİZİN HEP BİRLİKTE SAHİP ÇIKALIM, ARAYA NİFAK TOHUMU SAÇANLARA ENGEL OLALIM DİYORUM
oldukça çarpıcı bir hikayeydi...
aslını gizlemesine takıldım ama şaşırmadım
herkesin özünü gizlemeden ve korkmadan yaşamasıdır dileğimiz
özellikle genç bir insanın bu güveni vermiş olması çok önemli
aşkına ve insan yanına saygı duydum çocuk
üzerinde ki şiirli ceketi çıkarma sakın
-ez qurbanê çavê te-
selam ve sevgiyle
anlatım ve konu oldukça güzel
ancak konu etkili ve güncel ve yerinde bir yazı...
bunlar tabi ki bu tolumun ve ya hepimi
zin utancı
katliamlar bu topraklarda sıralamayla bitmez,ermeniler,keldaniler,asurlar,zilan ve en yakın maraş vb ama insan olabilmek önemli barışçıl,demokrat olmak
önemli sizi ve bu yazınızı kutluyorum
zevkle okudum
duyalılığınız çok güzel
saygılarımla
b
Şu son günlerde Ermeni vatandaşlarımız aleyhinde oldukça aşağılayıcı yazılar ve şiirler okuyorum ve bir insan olarak bunun karşısında çok üzülüyorum çünkü ben biliyorum ki Ermeniler de, Kürtler de , Türkler de bu ülkenin vatandaşları ve bunların yaşayacakları yani anavatanı olan yer de Türkiye'dir. Geçmişte yapılan bir takım hataların ya da yaşanmışlıkların yüzünden koca bir halk ya da halklar mahkum edilmemeli sadece etnik kökenlerinden dolayı diye düşünüyorum .
Yazıda anlattıklarınız beni bir insan olarak çok üzdü. Bir insan neden kimliğini saklamak zorundadır, neden isimleri yıllarca yasaklı olur, neden isimlerinden ve kimliklerinden dolayı yargılanır, neden bir ulus bir örgütle aynı anlama eşdeğer sorgulanır, lanetlenir ve yargılanır? Bu ve buna benzer soruların cevaplarını bulup çıkaracağımıza ve aradaki sorunları tartışıp halledeceğimize neden bu kadar kin ve nefret tohumları ekilmeye çalışılır ?
Sorular sormakla bitmiyor malesef ama sormamız lazım bunları hem kendimize hem de karşımızdakine ki sorun neyse konuşalım, tartışalım ve iyi yönlü halletmeye çalışalım.. Bir şeyi bozmak, yok etmek çok kolay ama asıl olan yani önemli olan bence yapıcı, kalıcı ve insani çözümlerdir diye düşünüyorum kısaca...
Seni kutluyorum şiir ceketli cocuk. Çok güzel bir yazıydı...
ne yazık ki bu öykü,etnik gruplara ilişkin yaşanan gerçeklerin binde biri bile değil.karşı çıkanların dayanaksız savları bu gerçeği değiştiremez,aksine soğruluğunu ispatlar.
bu ülkenin hükümet yetkilileri, aydınların 1915 olaylarına ilişkin kampanyalarını neredeyse "ihanet" olarak nitelendirecektir.
21.yy'da yaşanan insanlık dışı durumlara bakarsanız,1915'ler için önemli bir veri tabanıdır..
insanların aidiyetlerini saklama gereğini duyduğu bu utanç verici durumdan kurtulmak umuduyla..
Değerli Yazar ; aşkınız,duygularınız kesinlikle takdiri ve saygıyı hak ediyor..Sizin de ,sevdiğinizin de etnik kökeni kimseyi ilgilendirmez,ilgilendirmemeli de..
Yalnız Kürtlerin bu ülkede ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmediğinin,iktidar yanlısı olmayanın,parası olmayan herkesin ikinci sınıf vatandaş muamelesi gördüğünün farkında olmanız lazım. Bu ülkede ezilen,hor görülenler,kürtler falan değildir. İstanbul'un göbeğinde doğduk ve hala da yaşıyoruz..En az kürtler kadar da ezildiğimizi görüyoruz. Ama biz de çıkıp bu ülkede Arnavutlar ikinci sınıf adam muamelesi görüyor demiyoruz.
(Ben de Arnavut asıllıyım).
Tüm ezilenler bir tarafta olamadıklarından,herkes kendisi eziliyor sandığından,ezenler daima kazançlı çıkıyor.
Güne ve gündeme yakışan soylu bir öyküydü
çok beğendim. Etnik köken bir ayrıntıdır. Bütün insanlar birbirini
sevebilir.
Tarihler bir süreçtir. Bizden çok önce oluşan olaylardan veya
dedelerin yaptıklarından oğullar sorumlu tutulamaz. Ama bu aynı zamanda torunların dedelerinin yolundan gideceği anlamını da doğurmaz. Hikayedeki aşk eski dargınlıkları bir barış sahnesiyle
perdeleyen bir film gibiydi çok tad aldım
gönlümüzdeki erek de budur.
Tarihsel dönemde coğrafya gereği Ermeni halkının Rusların
safında yer alarak -ki doğaldır dini inançları örtüşüyordu-
yaptıkları hatalar Osmanlı paşalarını da tedbir almaya zorlamıştı. Tabiki bu techir olayını ben gereklilik olarak görmekle birlikte masum olduğunu iddia etmiyorum. Bir çok ailenin gözyaşına sebep olmuştur elbet.
ama bugün bunların tartışmasını yapmak sadece yeni gözyaşlarına gebe kalmaktır karşılıklı olarak
sevgilerimi sunuyorum