- 1359 Okunma
- 22 Yorum
- 0 Beğeni
ÖZÜR DİLİYORUM
Bir kişinin ölümü trajik. birçok kişinin ölümü ise istatistiktir.(Karl Marks)
Bugünlerde oldukça popüler ve önemli bir mevzu gündemimizi işgal etmektedir. Bahçeşehir Üniversitesinden Cengiz Aktar hoca1915 olaylarından dolayı Ermenilerden özür dilenmesini gerektiğini beyan etmiş ve onunla aynı düşünceyi paylaşan bir grup akademisyenle bir site açmışlar.1915 olaylarının bir felaket olduğunu düşünen bütün vatandaşlara bu site açıktır. Sitenin adı www.ozurdiliyoruz.com.
Bu ülkenin tabularından biri de 1915 olaylarıdır. Hemen hemen herkes1915 olaylarının bir kıyıma yol açtığının bilincinde. Milliyetçi fraksiyonlardan dolayı ya konu kapanıyor ya da hiç bu konuya değinilmiyor. Bir Japon bile gelip altını çizerek belirtiyorum Türk Tarihi tezlerini tarafsız bir gözle kurcalasa 1915 olaylarının bir kıyım olduğunu görecektir.
Sonuçta ortada bir gerçek var. 1915 kıyımı. Gerçeği değiştiremezsiniz,yok edemezsiniz, sadece gerçeğin ortaya çıkmasını engellersiniz. Ama gerçek ne koşullarda olursa olsun elbet intikamını alır. Gerçeği değiştirmeyeceğimize göre tek bir yol kalıyor. O da bu gerçekle kurduğumuz bağdır. Ya gerçeği kabul ederiz ya da kendimizi kandırarark bu gerçeği görmezden geleceğiz.
1948 BM , bir olayın soykırım olması için şu 5 özelliği taşıması gerektiğini belirtmiştir.a) Grup üyelerini öldürmek, b) Grup üyelerine ciddi bedensel ve zihinsel zarar vermek, c) Grubu, fiziksel varlığını kısmen veya tamamen yok olmasına yol açacak hayat şartlarına tabi tutmak, d) Grup içinde doğumları önlemek amacıyla önlemler almak, e) Grubun çocuklarını bir başka gruba zorla nakletmektir.” diyordu. Bu 5 şarttan sadece bir şart taşısa bile o olay soykırımdır.Sözleşmenin 3. maddesine göre, soykırım suçuna teşebbüs etmek, bile cezalandırmayı gerektiriyordu. 1915-1916’da yaşanan Ermeni Tehciri’nin, üç unsur açısından 1948 Soykırım Sözleşmesi’ne göre soykırım olarak adlandırılabileceğini belirtmiştir. 1948 de kabul edildiği için kararlar geriye dönük işleme tabii tutulmaz.
En çok korkulan mevzunun Ermenilerin toprak talebi iddia edilmektedir.Ermeni yetkililer olsun BM olsun Türkiye’nin böyle bir durumla karşılaşmayacağını belirtmişlerdir. Diyelim ki bu topraklar bizim olsun, bu kıyımın yaşandığı topraklar üzerinde yaşamak bana çok ağır geliyor. 1915 olaylarını bildiğimden, öğrendiğimden beri ne zaman köyüme gitsem vicdan azabı duyuyorum. Çünkü ailemin olduğu köy eskiden bir Ermeni köyüymüş.
Velhasıl,ben de Ermeni kardeşlerimden özür diliyorum. Bu kıyımda ailemin herhangi bir ferdi olmadığı halde,Ermenilerden bana ve aileme kalan hiçbir mal varlığı olmadığı halde, bu kıyımı yapanlarla kan bağım olmadığı halde, gerçek kimliğim belli olduğundan maruz kalacağım hakaretlerimi bildiğim halde,arkadaşlarımın beni dışlayacaklarını bildiğim halde, bu sitedeki arkadaşlardan gelecek eleştirileri bildiğim halde, bu yükü çocuklarıma ve neslime bırakamam.
Vicdanım rahat olmadığından özür diliyorum.
YORUMLAR
ERMENİSTAN’IN İLK BAŞBAKANI: TEHCİR DOĞRUYDU VE GEREKLİYDİ
Ermenistan’ın ilk Başbakanı Ovanes Kaçaznuni’nin 1923 yılında Bükreş’te yapılan Ermeni meselesi ile ilgili Taşnak Partisi toplantısında sunduğu rapor da gerçekleri bütün çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Kaçaznuni’nin Osmanlı döneminde yaşananları anlattığı kendi imzasını taşıyan rapor, geçtiğimiz yıllarda Rusça’dan Türkçe’ye tercüme edilerek kitap haline getirilmişti. Kitapta yer alan bilgiler Türkler’in Ermeni soykırımı yaptığı iddialarını kesin bir dille yalanlıyor. Kaçaznuni’nin yakın tarihe ışık tutan belge niteliğinde sözlerinin yer aldığı kitap, Ermenilerin Osmanlı İmparatorluğu’na karşı nasıl bir ihanet içinde olduklarını da gözler önüne seriyor. Yıllarca sözde soykırıma uğradıklarını iddia eden ve dünya kamuoyunu baskı altına almaya çalışan Ermenilerin bütün tezlerini çürüten ilk başbakanları, 128 sayfalık raporunda şu çarpıcı ifadelere yer veriyor:
TÜRKLERE KARŞI AYAKLANDIK, BARIŞI SABOTE ETTİK
“Barışı sabote etmek için savaştık bile. Artık hepimiz Türkler’in düşmanı olan İtilaf devletlerinin kampındaydık. Türkiye’den ‘denizden denize Ermenistan’ talep etmekteydik. İtilaf devletlerinin ordularını Türkiye’ye göndermeleri ve hâkimiyetimizi temin etmeleri için Avrupa ve Amerika’ya resmî çağrılar yaptık. Nihayet şu da var ki, var olduğumuz sürece aralıksız olarak Türkler’le savaştık. Öldük ve öldürdük. Artık, Türklere ne gibi bir güven telkin edebiliriz ki?”
TEHCİR DOĞRUYDU VE GEREKLİYDİ
“Askerî operasyonlara katıldık. Kandırıldık ve Rusya’ya bağlandık. Tehcir doğruydu ve gerekliydi. Gerçekleri göremedik, olayların sebebi biziz. Türklerin millî mücadelesi haklıydı. Barışı reddetmemiz ve silahlanmamız büyük bir hataydı. Türklere karşı ayaklandık ve savaştık. Sevr Antlaşması gözümüzü kör etmişti. İsyanımızın temelinde İtilaf devletlerinin bize vadettiği büyük Ermenistan hayali vardı. Ama biz hiçbir zaman devlet olamadık. ‘Türkiye Ermenistanı’ diye bir devletin hayalden öte olmadığı gerçeğini göremedik. İsyanımızın temelinde İtilaf devletlerinin bize vadettiği Ermenistan hayali vardı, gerçeği göremedik.”
Vakit
tarihi bilmeden söze gerek duyma.aptal insanlar çok konuşmak zorunda hissederler .
Damarında TÜRK kanı olan hiç bir bilinçli şahsiyet ben ermenilerden özür diliyorum geyiği yapmaz. Çünkü bu hem tarihe hem atalarına ihanetten başka birşey değildir. Özür dileyen aydınların (karanlığın ta kendileri) yüzüne bakmanız bile TÜRK olmadıklarını anlamaya yeter...
SOYKIRIM MI DEDİNİZ.... Buyrun;
Elleri bir ağaca arkadan bağlanan hamile bir kadının başına dikilmiş olan
iki Ermeni yazı tura atıyordu. Bu kanlı kumarı yaklaşık 100 yıl önce
Anadolu toprağında Kars'ta Ağrı'da Van'da Erzurum'da da ataları oynamıştı.
Onlardan duymuşlardı.
Karnı burnunda çaresiz bir Azeri kadının doğumu oldukça yakın
görünüyordu. Çaresiz kadın bir hazan yaprağı gibi titriyordu. Elbiseleri
yırtık, ayakları çıplaktı... Ermenilerin uzun boylu olanı elindeki AK-47
model Rus yapımı otomatik tüfeğinin namlusuna monte edilen seyyar
kasaturayı çıkartırken, diğeri elindeki demir parayı havaya attı:
-Akçik, manç?.. (Kız mı, oğlan mı?)
-Akçik... (Kız)
Bu cevap üzerine 'oğlan' diyerek bahse giren Ermeni, elindeki kasatura ile
hamile kadının karnını bir hamlede yarıp çocuğu çıkarttı. Kan bürülü
gözleri bebeğin kasıklarına kilitlendi.
-Tun şahetsar, ınger... (Sen kazandın, yoldaş)
-Yes şahetsapayts ays bubrikı inç bes bidigişdana... (Ben kazandım ama bu
bebek nasıl beslenecek?)
-Mayrigı bedge gişdatsine. (Annesi besleyecek elbette)
Bunun üzerine daha kısa boylu olan Ermeni, bir hamlede kasaturaya
geçirdiği bebeği annesinin göğsüne yapıştırdı:
-Mayrig yerahayin zizdur. (Çocuğa meme ver)
Aynı dakikalarda Hocalı'nın başka bir semtinde tek kale futbol maçı
hazırlığı vardı. İki kesik Azeri kadın başını kale direği yapmışlar, top
arayışına girmişlerdi. Başı tıraşlı bir çocuk bulup getirdiklerinde ise
Ermeni çeteci sevinçle bağırdı:
-Asixn ma/, çimi yev bızdıge, aveg gındırnadabidi. Gıdıresek... (Bu hem
saçsız hem de küçük, iyi yuvarlanır. Kopartın...)
Aynı anda çocuğun gövdesi bir tarafa, başı da orta yere
düşmüştü...Ermeniler zafer naraları atarak, kanlı postalları ile kesik
çocuk başına vurarak kanlı bir kaleye gol atmaya çalışıyordu.
Bu iki olay Hocalı'da bundan çok değil yalnızca 14 yıl önce yaşandı. Her
iki olay da ermeni çetecilerin katliamlarına bizzat şahit olan görgü
tanıklarının anlatımlarıdır. Ne yazık ki 26 Şubat 1992 günü binlerce Azeri
türlü yöntemlerle vahşice katledilmiştir.
Bir daha bir hainlik, işbirlikçilik olursa, özür dileyeni de özür dilenenin yanına koyacaktır bu millet. Gerçek adlarınızı
söyleyinde kimlen muhatabız onu anlayalım. O zaman ruslar kullandı ermenileri, şimdi kriptikler, gizli dinliler, masonlar, hainler işbaşında. Foyanız çıktı artık, biliniyorsunuz. :)
dikkat çekmek için,aslımızı soyumuzu ithama uğratan yazılar yazamaz hiç kimse
madem ki insani duygularınız bu kadar yoğun,madem ki ermeni olmadığınız halde,bir alakanız olmayan kıyımla ilgili özürler diliyorsunuz...öyleyse hiç uğruna şehit düşen gençlerimizden vatandaşlarımızdan da özür dileyin geç kalmadan
''benim eskiden yaşadığım köy de bir yunan köyüymüş.dur ben de yunanlılardan özürdileyeyim bari )))
peki ya bizlerden kim özürdileyecek?
Baki Bey konu hakkında yanlış bilgilerinle okuyucuyu inandırmaya çalışmışsın ki hiç inandırıcı olmamış.
Evet 1915 yılında bir şeyler olmuş.Ne olmuş bakalım.
--Ermeniler Ruslardan da destek alarak masum Türk halkına karşı katliam,mezalim uygulamış,köyler,şehirler yakılıp yıkılmıştır.Sadece resmi rakamlar 533.955 kişi diyor.Birde resmi bilinmeyen leri siz düşünün.
--Ruslar geri çekilince karşılıklı intikam savaşları başlamış Osmanlı, Ermeni'leri güvenliği için güney bölgelerimize sevk etmiş ve oradan istedikleri yerlere gitmelerini sağlamıştır.
---Yollarda hastalık ,açlık ve ulaşım güçlüğü nedeniyle elbette ölümler olmuştur.Ama buna tamamen kendileri sebep olmuştur.
----Yoksa binlerce yıllık dostluk içinde yaşayan ve adları sadık-ı millet olarak anılan ermeniler ne diye tehcir hareketine tabi tutulsun.
---Şayet tehcir hareketi olmasaydı bebesi, çocuğu, anası,babası,kardeşi hunharca öldürülen Türk halkının elinde acaba kaç ermeni sağ kalırdı dersiniz.
---Sizin gibi ermenilerden özür dileyenlere ithaf ettiğim şiirimin sayfanıza yakışacağını düşünerek müsaadelerinizle sayfanıza ekliyorum.
ERMENİSİNİZ ERMENİ
Ermenilerden özür dileyenlere ithafımdır.
ERMENİSİNİZ ERMENİ
Gönül kimi severse atası bilir,
Anladım siz Ermeni’siniz. ERMENİ.
Bizi de dünya alem asil TÜRK bilir,
Anladım siz Ermeni’siniz. ERMENİ.
Hakikat örtülmezki çamurla kille,
Dostluklar kurulmaz hiç düşmanca kinle,
Gel sen insan ol biraz söz sohbet dinle,
Anladım siz Ermeni’siniz.ERMENİ.
Katillerden bilesin özür dilenmez,
Bunca katliam nasıl olur bilinmez,
Elin sopasıyla bil adam dövülmez.
Anladım siz Ermeni’siniz.ERMENİ.
Arkadan kurşunu siz sıkmadınız mı?.
Camilere doldurup yakmadınız mı?.
Bebelere süngü siz takmadınız mı?.
Anladım siz Ermeni’siniz.ERMENİ.
ARIBEYİ söyler boş laf ziyandır.
Soykırım inadınız büyük yalandır.
Amacınız güzel ülkemi talandır.
Anladım siz Ermeni’siniz.ERMENİ.
Hüseyin İSPİRLİ
19.12.2008/BAFRA
Tabi ki niyetiniz birilerini tahrik etmek değil, kendi düşüncelerinizi yazmanız en dogal hakkınız bundan dolayı da birileri sizin şahsınıza hakaret etmeye hiç bir şekil de hakları yok....
Yazınızda açık bir şekilde belirtmişsiniz zaten, eskiden yaşadığınız köyün bir ermeni köyü olduğunu...
Ortada haklı ve haksız gibi iki kavramı gündem yapanların asıl amaçlarına bakmak lazım...
Birliktelik kurmak mı ?
Yoksa oluşmuş ve kemikleşmiş bir birlikteliği bozmak mı ?
Ama maalesef ülkemizin kaderi hep aynı, ırk, din, dil...
Ve bu unsurları kullanarak ulus bütünlüğümüzü bozmaya çalışanlarına gerekli cevabı vermek yerine duygusalıklarımızın bizi etkilemesine göz yumuyoruz...
YAZINIZA KATILMIYORUM ama yargılamıyorum da, umarım gerçek bir araştırma yaparak neden böyle düşündüm sorusuna kendinizce cevap bulursunuz...
Saygımla..
.....katliam yapanlar onlar işgalcilerle işbirliği yapan ..kahpelik yapan onlar...mazlum propagandası yapan onlar....özür dileme kampanyası başlatan onlar...özür dilerim diyenlerde bu oyunu göremeyen körler....zavallılar..
1efsane tarafından 12/19/2008 2:58:15 PM zamanında düzenlenmiştir.
1910-1922 yılları arasında Ermeni çetelerin yaptığı katliamların tarih ve yerleri ile katledilen Türk sayısı şöyle:
1910 Muş (10 ölü), 21 Şubat 1914 Kars-Ardahan (30 bin ölü), 1915 Van (44 lü), 1915 Van (150 ölü), 1915 Bitlis (16 bin ölü), 1915 Muş (80 ölü), 1915 Bitlis-Hizan (113 ölü), 1915 Van (5 bin 200 ölü), Şubat 1915 Haskay (200 ölü), Şubat 1915 Dutak (3 ölü), Nisan 1915 Bitlis (29 ölü), Nisan 1915 Muradiye (10 bin ölü), Nisan 1915 Van (120 ölü), Mayıs 1915 Van (20 bin ölü), Temmuz 1915 Muş-Akçan (19 ölü), Ağustos 1915 Müküs (126 ölü), 9 Mayıs 1915 Bitlis (40 bin ölü), 9 Mayıs 1915 Bitlis (123 ölü), 15 Ocak 1916 Terme (9 ölü), 1 Nisan 1916 Van-Reşadiye (15 ölü), Mayıs 1916 Muş (500 ölü), 8 Mayıs 1916 Van-Tatvan (bin 600 ölü), 8 Mayıs 1916 Bitlis (10 bin ölü), 8 Mayıs 1916 Pasinler (2 bin ölü), 8 Mayıs 1916 Tercan (563 ölü), 11 Mayıs 1916 Van (44 bin 233 ölü), 11 Mayıs 1916 Malazgirt (20 bin ölü), 11 Mayıs 1916 Bitlis (12 ölü), 22 Mayıs 1916 Van (bin ölü), 22 Mayıs 1916 Köprüköy-Van (200 ölü), 22 Mayıs 1916 Van (15 bin ölü), 22 Mayıs 1916 Van (8 ölü), 22 Mayıs 1916 Van (8 bin ölü), 22 Mayıs 1916 Van (80 bin ölü), 22 Mayıs 1916 Van (15 bin ölü), 23 Mayıs 1916 Of (5 ölü), 23 Mayıs 1916 Trabzon (2 bin 86 ölü), 23 Mayıs 1916 Van (3 yüz ölü), 25 Mayıs 1916 Bayezid (14 bin ölü), Haziran 1916 Van-Abbasağa (14 ölü), Haziran 1916 Edremid-Vastan (15 bin ölü), 6 Haziran 1916 Şatak-Serir (45 ölü), 6 Haziran 1916 Şatak (bin 150 ölü), 7 Haziran 1916 Müküs-Serhan (121 ölü), 14 Ağustos 1916 Bitlis (311 ölü), 1919 Sarıkamış (9 ölü), 1919 Tiksin-Ağadeve (5 ölü), 1919 Nahçivan (4 bin ölü), 6 Ocak 1919 Zaruşat (86 ölü), 21 Ocak 1919 Kilis (2 ölü), 22 Ocak 1919 Antep (1 ölü), 25 Ocak 1919 Kars (9 ölü), 26 Şubat 1919 Adana-Pozantı (4 ölü), 18 Mayıs 1919 Osmaniye (1 ölü), 13 Haziran 1919 Pasinler (3 ölü), 3 Haziran 1919 Iğdır (8 ölü), Temmuz 1919 Sarıkamış (803 ölü), Temmuz 1919 Kurudere (8 ölü), Temmuz 1919 Sarıkamış (695 ölü), 4 Temmuz 1919 Akçakale (180 ölü), 5 Temmuz 1919 Kağızman (4 ölü), 7 temmuz 1919 Kars-Göle (9 ölü), 8 Temmuz 1919 Mescitli (4 ölü), 8 Temmuz 1919 Gülyantepe (10 ölü), 9 Temmuz 1919 Kağızman (6 ölü), 9 Temmuz 1919 Kurudere (8 ölü), 11 Temmuz 1919 Mescitli (20 ölü), 19 Temmuz 1919 Bulaklı (2 ölü), 19 Temmuz 1919 Pasinler (2 ölü), 24 Temmuz 1919 Kars-Kağızman (9 ölü), Ağustos 1919 Muhtelif köyler (2 bin 502 ölü), 15 Ağustos 1919 Erzurum (153 ölü), 15 Ağustos 1919 Erzurum (426 ölü), Eylül 1919 Allahüekber (3 ölü), 9 Eylül 1919 Ünye (12 ölü), 14 Eylül 1919 Sarıkamış (2 ölü), Kasım 1919 Adana (4 ölü), 11 Kasım 1919 Maraş (2 ölü), 6 Kasım 1919 Ulukışla (7 ölü), 7 Aralık 1919 Adana (4 ölü), 1920 Göle (600 ölü), 1920 Kars (3 bin 945 ölü), 1920 Haramivartan (138 ölü), 1920 Nahçivan (64 bin 408 ölü), 1920 Nahçivan (5 bin 307 ölü), Şubat 1920 Kars civarı (561 ölü), 1 Şubat 1920 Zaruşat (2 bin 150 ölü), 2 Şubat 1920 Şuregel (bin 150 ölü), 10 Şubat 1920 Çıldır (100 ölü), 28 Şubat 1920 Pozantı (40 ölü), 9 Mart 1920 Zaruşat (400 ölü), 9 Mart 1920 Zaruşat (120 ölü), 16 Mart 1920 Kağızman (720 ölü), 22 Mart 1920 Şuregel-Zaruşat (2 bin ölü), 6 Nisan 1920 Gümrü (500 ölü), 28 Nisan 1920 Kars (2 ölü), 5 Mayıs 1920 Kars (bin 774 ölü), 22 Mayıs 1920 Kars (10 ölü), 2 Temmuz 1920 Kars-Erzurum (408 ölü), 2 Temmuz 1920 Zengebasar (bin 500 ölü), 27 Temmuz 1920 Erzurum (69 ölü), Mayıs 1920 Kars-Erzurum (27 ölü), Ağustos 1920 Oltu (650 ölü), Ağustos 1920 Kars-Erzurum (18 ölü), 15 Ekim 1920 Bayburt (bin 387 ölü), 20 Ekim 1920 Göle (100 ölü), 17 Ekim 1920 Pasinler (9 bin 287 ölü), 18 Ekim 1920 Tortum (3 bin 700 ölü), 19 Ekim 1920 Erzurum (8 bin 439 ölü), 26 Ekim 1920 Kars civarı (10 bin 693), Ekim 1920 Aşkale (889 ölü), 1 Aralık 1920 Kosor (69 ölü), 3 Aralık 1920 Göle (508 ölü), 4 Aralık 1920 Kosor (122 ölü), 4 Aralık 1920 Kars-Zeytun (28 ölü), 4 Aralık 1920 Sarıkamış (bin 975 ölü), 6 Aralık 1920 Göle (194 ölü), 7 Aralık 1920 Kars-Digor (14 bin 620 ölü), 14 Aralık 1920 Sarıkamış (5 bin 337 ölü), 29 Kasım 1920 Zaruşat (bin 26 ölü), Aralık 1920 Erivan (192 ölü), 1921 Nahçivan (12 ölü), 1921 Bayburt (580 ölü), 1921 Arpaçay (148 ölü), 1921 Karakilise (6 bin ölü), 1921 Karakilise ( 6 bin ölü), Şubat 1921 Zenibasar (18 ölü), 21 Kasım 1921 Pasinler (53 ölü), 21 Kasım 1921 Erzurum (bin 215 ölü), 1918 Hınıs (870 ölü), 1918 Tercan (580 ölü), Mart 1922 Maraş (4 ölü).
26 Nisan 2005; 13:55:20
sana bir tavsiyem var.google gir ve 1992 hocalı katliamının fotoğraflarına bak ve ne zaman ermeniler azerbaycan halkından özür diler ve topraklarını iade ederse inan yemin olsun bende ermenilerden özür dileyeceğim.bak kendi ülkem adına yapılmış vahşeti bile söz konusu etmedim.ama sen bir oku araştır ondan sonra bu yazını bir daha düşün...
Nene Hatun
Tarihimize '93 Harbi' adıyla geçen Türk-Rus savaşında Erzurum'un Aziziye Tabyası'nda gösterdiği kahramanlıkla adını tarihe kazandıran Türk kadını. 1857 yılında Erzurum'da doğdu. Tam doksan sekiz yıl orada yaşadı. Bir kahramanlık sembolü olarak tanındı ve anıldı. Ömrünün son demlerini 'Üçüncü Ordu'nun Annesi' olarak geçirdi. 1955 yılında 'Yılın Annesi' seçildikten sonra 22 Mayıs 1255 günü Erzurum'da zatürreden vefat etti.
Türk-Rus Harbi'nin kanlı ve karanlık günleriydi. 1877 yılı Kasım ayının 7'sini 8'ine bağlayan gece, civarda bulunan iki Ermeni köyünden gizlice harekete geçen kalabalık bir çete, sinsi sinsi yaklaşıp Erzurum'un meşhur Aziziye Tabyası'na girmeyi başarmıştı. Tabyayı savunan bir avuç Türk askeri derin uykuda idi. Yataklarında bastırıldılar ve uykuda kılıçtan geçirildiler. Arkadan gelen Rus kuvvetleri de hiç bir direnme görmeksizin Aziziye Tabyası'na yerleştiler.
Bu kahpe baskından yaralı olarak kurtulan bir asker koşa koşa Erzurum'a varıp kara haberi yetiştirdi. Minarelerden sabah ezanı yerine 'Moskof Aziziye'ye girdi! ' sesleri yükselmeye başladı. Bir anda bütün Erzurum duymuştu bu kara haberi. Ve bir anda bütün Erzurum şahlanıvermişti. Tüfeği olan tüfeğini kaptı, olmayan eline ne geçirdi ise tırpan, kazma, kürek, sopayı alıp sokaklara döküldü. Erkekli kadınlı bütün Erzurum halkı Aziziye'ye doğru koşmaya başladı.
Şehrin kenar bir mahallesindeki mütevazi bir evde oturan taze bir gelin vardı. Bir gün evvel ağabeyi Hasan cepheden ağır yaralı olarak eve getirilmiş ve bir kaç saat önce bu taze gelinin kolları arasında ruhunu teslim etmişti. Kocası cephede idi. Minarelerden yükselen 'Moskof Aziziye'ye girdi' seslerine, seferber olup koşanların uğultuları karışıyordu. Taze gelin, bu kara haberi duymuş gibi hemen ağlamaya başlayan üç aylık bebeğini emzirip uyuttu. Usulca onu beşiğine bıraktı ve heyecan dolu bir sesle:
- Seni bana Allah verdi, ben de seni Allah'a emanet ediyorum yavrum, diye mırıldandı.
Sonra şehit kardeşinin döşeğine seğirtti. Ölüyü alnından öptü:
- Seni öldüreni öldüreceğim ben de, dedi, kin dolu bir sesle.
Ve masanın üzerinden satırı kapmasıyla kapıdan dışarı fırlaması bir oldu. O da çılgınca Aziziye'ye doğru koşmakta olan kadınlı erkekli, taşlı sopalı kalabalığın arasına karıştı.
Bütün Erzurum, o dadaşlar diyarı şahlanmştı. Erzurum halkı bir sel gibi akıyordu canından aziz saydığı Aziziye Tabyası'na doğru.
Aziziye'ye yerleşmiş olan Moskof, tabyaya yaklaşmakta olanlara karşı yaylım ateşine geçince bir hayli Erzurumlu kırıldı. Onların kırılışını görmek, ayakta kalabileni büsbütün şahlandırmış ve tabyanın demir kapılarına gülle gibi yüklenen kalabalık bir anda içeri doluvermişti. Demir kapılar bile dayanamamıştı bu olağanüstü iman karşısında.
Aziziye'de boğaz boğaza kanlı bir dövüş başladı. Balta, tırpan, kazma ve sopası olmayan pençeleriyle Moskofun gırtlağına yapışıyordu. O toplu tüfekli ordu, tam bir bozguna uğramıştı bu şahlanış karşısında. Türk demeye dili dönmeyen Moskof askerleri Osmanlı'yı da kısaltıp sadece 'Osman'a çevirmişlerdi. Başı dara gelen 'Osman teslim' deyip canını kurtarmaya bakıyordu.
Başka bir zaman olsaydı Türkün merhameti galebe çalardı, belki. Fakat bu zaman diğer zamanlardan çok farklıydı. Aziziye'nin dışında ve içinde kadınlı, ihtiyarlı çocuklu yüzlerce Erzurumlu kanlar içinde yatıyordu. Onlara ateş açanlar acımışlar mıydı? Ne 'Osman' dinleyen oldu, ne de 'Teslim'e kulak asan... Taze gelin de elinde satırı, karşısına çıkan Moskof'un kafasına, suratına indiriyordu. Şehit düşen ağabeyisinin acısını, bin Moskof'u öldürse içine atamazdı...
2.000'e yakın Moskof askeri öldürülmüş ve Aziziye kurtarılmıştı. Düşmanın geri kalan kısmı selameti atlarına atlayıp kaçmakta bulmuştu. Onları takip etmek için Erzurumlu'nun atı yoktu. Fakat kaçan atlıyı kovalayan yayalar yine de onu yakalayıp haklamayı biliyordu.
Yaralılar arasında taze gelin de vardı. Elinde satırı ile döğüşürken aldığı bir yaranın etkisiyle o da kanlar içinde yere yıkılmıştı. Fakat yaralı olarak baygın bulunduğu zaman dahi elindeki kanlı satırını sıkı sıkıya kavramış bırakmıyordu hırs dolu pençelerinin arasından...
Adı Nene idi taze gelinin. O günden sonra o da bütün Erzurum'un tanıyıp saydığı kişiler arasına katıldı. Doksan sekiz yıllık ömrü boyunca bütün Erzurumlulara Moskof'un Aziziye'de nasıl tepelenişini anlattı. Fakat kendinden bir kaç kelime ile bahsetti.
Ölümünden bir yıl önce kendisini ziyaret eden NATO Başkomutanına 'Ben o zaman gereken şeyi yapmıştım. Bugün de gerekirse aynı şeyi yaparım' demiş ve Amerikalı generali kendine hayran bırakır
ŞİMDİ; Nene hatunlar gibi nice taze gelinler Van da Erzurum da veanadolunun bir çok yerinde Ermeni komiteleri tarafından haince katledilirken,Karabağda Şuşa da hamile kadınlar süngülenmişken KİM KİMDEN ÖZÜR DİLEMELİ? Elbetteki DİASPORA ÇOCUKLARI boş durmayacaklardır,İçimizdede Maşaları yokmu sanıyorsunuz.
Cocuklariniz ve sizden sonraki nesliniz Turkiye Cumhuriyeti Vatandasi ve Bir Turk olduklarini (eger gercekten boyleyse soyunuz) bildikleri ogrendikleri anda, Senin gibi bir babalari ve atalari oldugundan utanc duyacak ve eminimki seni ve senin gibileri omurleri boyunca UTANCLA anacaklar..Seni ve senin gibi dusunenleri tarihe teslim ediyorum..HOCALI DA KATLEDILEN SOYDASLARIMIZIN KANI DAHA KURUMAMISKEN BENDE TURKUM DIYEN O KAFAYI UZERINDE TASIYAN BEDENI DOLDURAN KANINDAN SUPHE EDIYORUM..Ya Turk lugu agzina almadan ne haltin varsa ye,yada edebinle otur yerine..
"Vicdanım rahat olmadığından özür diliyorum."
Ozur diliyormus..Git kendi adina ne halt dilersen dile..Turk lugu agzina alma..
:))) bu mesnetsiz iddialariniza valla gulmekten baska elimden bir sey gelmiyor.
Sizin gorusurnuz boyleymis.. Hincak ve Tasnak biladerlerinziden keisnlikle takdir alirsiniz :)))
Sanirim birileri ermenileri kullanarak bize karsi yeni tezgahlar pesindeler. Hani su koca emperyalis ulke var ya (!) Irak'i, Afganistan'i Arap ulkelerini, Gurcistan'i, Ugrayna ve diger ulkeleri isgal etmek icin mutlaka bir sebep senaryolari hazirlar ve o senaryolar filim cekimine hazirlanir! Ve ulke (ler) isgal edilir. Ya bir Bin Ladin, ya bir Saddam, ya bir T... veya G... sahneye konur. Sonra ermenilerle ilgili roller paylastirilir...
Sonuc malum: TURKIYE ISGALE EDILIR . Gerci igalin sanirim yude 60'i tamamlandi gibi ama mutlaka birde kan dokmek lazim degil mi? O nedenle 2013 veya 2014 yilina kadar tiyato oyunlari her alanda sergilenecek! mesela : Alevilerimiz, Kurtlerimiz, Lazlarimiz, Rumlarimiz, Ermenilerimiz bu vatana karsi kinle beslenmis her kimse, sahneye surulecek. Zaten baslandi o SANLI ORDUMUZA SATASMALAR ...
Valla ben sunu diyeyim marksit yoldas (!)
Hangi tiyatro oyunu sahneye konursa konsun; avucunuzu hep yalarsiniz!
Benden demesi ... :)))
ERMENİ İSYAN ve KATLİAMLARI
Berlin Antlaşması'nın imzalanmasını izleyen dönemde Ermeni sorunu iki yönde gelişmiştir. Bunlardan ilki, Batılı devletlerin Osmanlı İmparatorluğu üzerindeki baskı ve müdahaleleri; ikincisi ise, Anadolu, Suriye ve Rumeli'de yaşayan Ermenilerin Anadolu'nun çeşitli yerlerinde, özellikle Doğu Anadolu ve Klikya'da yeraltında örgütlenmeleri ve silahlanmalarıdır.
İlk kışkırtmalar Rusya'dan gelmeye başlamış, Rusların bu tutumu İngiliz ve Fransızları Ermenilerle daha çok ilgilenmeye sevk etmiştir. Doğu Anadolu'daki İngiliz Konsoloslukları'nın sayısı hızla artmış, ayrıca bölgeye çok sayıda Protestan misyonerler gönderilmiştir. Bu kışkırtmalar sonucunda Doğu Anadolu'da 1880'den itibaren çeşitli Ermeni komiteleri kurulmaya başlamıştır. Ancak, yerel düzeyde kalan bu komiteler, Osmanlı yönetiminden şikayeti olmayan, barış ve refah içinde yaşayan Ermeni halkının ilgisini çekmediğinden başarılı olamamıştır.
Osmanlı Ermenilerini içeride kurulan komiteler yoluyla devlete karşı harekete geçirmek mümkün olmayınca, bu kez Rus Ermenilerine Osmanlı toprakları dışında komiteler kurdurulması yoluna gidilmiştir. Böylece 1887'de Cenevre'de sosyalist eğilimli, ılımlı militan Hınçak, 1890'da ise Tiflis'te aşırı, terör, isyan, mücadele ve bağımsızlık yanlısı Taşnak Komiteleri ortaya çıkmıştır. Bu komitelere, "Anadolu topraklarının ve Osmanlı Ermenilerinin kurtarılması" hedef olarak gösterilmiştir.
İstanbul'da örgütlenen ve Avrupa devletlerinin dikkatlerini Ermeni meselesine çekerek Osmanlı Ermenilerini kışkırtmayı hedefleyen Hınçakların başlattığı ayaklanma girişimlerini, aralarında siyasi mücadele başlayan Taşnaklarınki izlemiştir. Bu ayaklanma girişimlerinin ortak özellikleri; Osmanlı ülkesine dışarıdan gelen komitelerce planlanmış ve yönlendirilmiş olmaları ile örgütlenme faaliyetlerinde Anadolu'ya yayılan misyonerlerin büyük katkısının bulunmasıdır.
İlk isyan 1890'daki Erzurum'da gerçekleşmiştir. Bunu, yine aynı yıl meydana gelen Kumkapı gösterisi, 1892-93'te Kayseri, Yozgat, Çorum ve Merzifon olayları, 1894'te Sasun isyanı, Babıali gösterisi ve Zeytun isyanı, 1896'da Van isyanı ve Osmanlı Bankası'nın işgali, 1903'te ikinci Sasun isyanı, 1905'te Sultan Abdülhamid'e suikast girişimi ve nihayet 1909'da gerçekleşen Adana isyanı izlemiştir. 1914'de Zeytun'da 100, 1915 Van olaylarında 3.000 ve 1914-1915 Muş olaylarında 20.000 Türk, Ermeni mezalimi sonucu hayatlarını kaybetmiştir.
İsyanların Osmanlı kuvvetlerince bastırılması, dünya kamuoyuna propaganda maksatlı olarak "Müslümanlar Hıristiyanları katlediyor" mesajıyla yansıtılmış ve Ermeni sorunu giderek uluslararası bir sorun niteliği kazanmıştır. Nitekim, döneme ait İngiliz ve Rus diplomatik temsilciliklerinin raporları, "Ermeni ihtilalcilerin hedefinin karışıklıklar çıkararak Osmanlıların karşılık vermesini ve böylece yabancı ülkelerin duruma müdahalesini sağlamak" olduğunu kaydetmektedir.
Öte yandan sömürgeci devletlerin diplomatik temsilcilikleri Anadolu'ya dağılmış Hıristiyan misyonerler ile birlikte Ermeni propagandasının Batı kamuoyuna iletilmesinde ve benimsetilmesinde büyük rol oynamışlardır.
Ermeniler, Türk halkına en büyük zararı, Birinci Dünya Savaşı sırasında giriştikleri katliamlarla vermişlerdir. Bu dönemde Ermeniler; Ruslar hesabına casusluk yapmış, seferberlik gereği yapılan askere alma çağrısına uymaksızın askerden kaçmış, askere gelip silah altına alınanlar ise silahları ile birlikte Rus ordusu saflarına geçerek, "vatana ihanet" suçunu topluca işlemişlerdir.
Daha seferberliğin başlangıcında, Türk birliklerine karşı saldırıya geçen Ermeni çeteleri, büyük katliamlara girişmiş, Türk köylerine baskınlar düzenlemek suretiyle sivil halka büyük zararlar vermişlerdir. Örneğin Van'ın Zeve Köyü'nün bütün halkı, kadın, çocuk ve yaşlı demeden, Ermeniler tarafından öldürülmüştür.
VAN'DA ERMENİ
MEZALİMİ
Hüseyin Çelik
Yüzüncü Yıl Üniversitesi
Fen Edebiyat Fak. Yayınları No:11
Bu konuda yapılmış yüzlece bilimsel nitelikli araştırma var.
Bu konuda Doğu Anadolu bölgemizde nesela Van 'da yaşananlar var.Erzurum da yaşananlar var.Belgeler kayıtlar var.
Yazı çok heyecanla yazıldığından bilim sağduyu unutulmuş gibi geldi bana...
Kim kimden özür dileyecek?
Daha ciddi yazılar okumak dileğiyle...
Sağlıcakla kalınız