EVET ANLAMADIM...
Uyku tutmayan bir yazıdır bu, birazda mecburi
Birçok şey düşündüm, bir kaç satır yazdım (yazmasam çatlardım)
Öncesini biliyorsun, sansürledim…
Bu yüzden biraz yorgun yazıyorum, biraz boş vermiş, bi o kadar umursamaz.
Düzenleme yapılmamalı sonunda, içten olmalı, söylenmemesi gerekenler söylenivermiş olmalı
Dil bilgisi kuralları kimin umurunda, edebiyatında da değilim
İstediğim anlaman beni, ya da anlamaman
Ama bıktım anlatamamaktan…
Ve susuyoruz,
Anlatmayı beceremedik çünkü, ayrılmayı da becerememiştik hatırlarsan
Neydi bunu diğerinden ayıran, bizi özel kılan
Sürmelenmiş gözler mi sence
Gözler kandırır bizi, masumiyet verir, ağlayabilen yerimizdir çünkü, suistimal ederiz, birbirimizi tanıyacak zamana tahammül olmadığı için, belki daha duygusal bir sevişme için….
Annesinin biricik masum kızı,
O her şeyi hak ediyor
Tertemiz bir aşkı, mutluluğu, doğum günü çocuğu olmayı ve yanaklarından öpülmeyi
Başa dönüyorum sonra, geldiğin güne
Arkanda platonik bir kaç anı
Karşımda öylece durup
Öyle masum
Kararsız ve lanet olası bi çekicilikle durup,
Sonra saldıran ben oluyorum. Baştan çıkaran, ileri giden
Ne kadar yanlışı olacaksa bu aşkın bana veriyorsun
Aşkların tertemiz kalsın diye
Çünkü sen bunu yapamazsın
Beni arzulayan olamazsın
Kullanılan olmak istiyorsun bu aşkın sonunda
Vicdanın rahat uyusun diye geceleri
Kendimi kaybettim olacaksın,
Bu yüzden konusu her açıldığında
Sen beni buldun diyorsun. (doğru olmadığını biliyoruz.)
Bu yüzden hep acı çektim, gözlerinde ve kalçalarında masumiyeti hissettim
Kararsızlığına saygı duydum, bendim aslında kararsız olan
Bir yanım siktir git diyordu sana
Ben bu aşkı kirlettikçe sen acı çekiyordun
Ne kadar ileri gidersek o kadar acı çekeceğim deyip, sonra gözlerini kapatıp beni büyük bir arzuyla öpüyordun.
Ne kadar ileri gidersek o kadar acı
Anlamadım mı sanıyorsun
Evet anlamadım…
İkinci gelişini anlamadım en çok…
YORUMLAR
dostoyevskiyle beraber edebiyat,fiziksel betimlemelerden sıyrılıp iç çatışmaların sergilendiği(profesyonel olanların bunu becerdiği) bir üst performans halini aldı...
ülkemizde oğuz ataydan sonra cezmi ersöz,buket uzuner,murathan mungan gibi yazarlar da bunu başardılar...
dostum,inanıyorum ki ismini andığım sanatçılardan aşağı kalır yanın yok.insanın beynindeki derinlik ve kalbindeki yoğunluk ancak bu derecede yazıya aktarılabilir;hava durumuna,yaprağın rengine,saçların esmerliğine,denizin maviliğine...gereksinim duymadan yazabilmek...
işte budur yeni anlayış.
sevgilerimle.
![avatar](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/32911_3962727243.jpg)
Arkadaş, sanıyorum bu olay senin başından geçen bir olay. Çünkü başka bir şekilde bu kadar içten samimi ve temiz bir anlatım olamaz. "Başa dönüyorum sonra, geldiğin güne
Arkanda platonik bir kaç anı
Karşımda öylece durup
Öyle masum
Kararsız ve lanet olası bi çekicilikle durup,
Sonra saldıran ben oluyorum. Baştan çıkaran, ileri giden
Ne kadar yanlışı olacaksa bu aşkın bana veriyorsun
Aşkların tertemiz kalsın diye
Çünkü sen bunu yapamazsın
Beni arzulayan olamazsın
Kullanılan olmak istiyorsun bu aşkın sonunda
Vicdanın rahat uyusun diye geceleri
Kendimi kaybettim olacaksın,
Bu yüzden konusu her açıldığında
Sen beni buldun diyorsun. (doğru olmadığını biliyoruz.)"
Özellikle bu bölüme hayranlıkla bakıyorum. Kişiye özel yazdığını düşünsemde çok geniş bir konuyu ele almışsın. Bu aslında kadınların kullandığı birşey. tebrikler. beklemedeyiz.
![avatar](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/24259.gif)
bende anlamamıştım ikinci gelşini ikinci kez acıtıp gitmek içinmiş...
anlamazsın zaten
anlaşılmamazlıktır aşk belki de...
mantık aramak saçmadır çoğu aşk literatüründe...
ama bi noktaya takıldım...
niye kirlensin ki aşk?
tenlerin birbirine esareti değil mi neticede
ve öpüşen iki dudaktan, iç içe geçmiş iki bedenden daha kutsal ne olabilir?
kirlenmemiş aşk saçmalıklarını geçsin artık bu zihniyet
beyinleri kirli onların...
beğendim arkadaşım
sevgilerle...