- 703 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
Sn. Gökçek - Sn.Kılıçdaroğlu - Halkın Penceresinden Büyük Düello
Dün, sizi bilmem ama ben televizyon başındaydım. Malum tartışmayı seyrettim.
Uğur Dündar; “elimden geldiğince toplantıyı eşit bir şekilde sürdürmeye çalışıyorum” diyordu fakat maalesef elinden hiçbir şey gelmiyordu. Kılıçdaroğlu o kadar isabetsiz, delilsiz ve ispatsız konuşuyordu ki zavallı Dündar ne yapacağını şaşırdı.
Gülmeyin ama gerçekten ekran karşısında, Uğur Dündar’ı kendime doğru çekip Sn. Kılıçdaroğlu’ndan Sn. Melih Gökçek’in istediği belgeyi alıp ekranda bizlere gösterir misin?” diye sallamak geçti içimden. Hani; “Ey Türk titre ve kendine gel” der gibi…
Tarafsız gazeteci çok fena milyonların önünde tarafını gözler gönüne sermiş tıpkı Kılıçdaroğlu gibi “oraya da geleceğim, göstereceğim” diyerek kendisini içler acısı bir hale sokmuş daha doğrusu aslını ispatlamıştır. Ve fakat bir türlü oraya gelememiştir.
1995 yılında yapılan bir alımla 2008 yılını kıyaslayan hatta kıyaslamak bir tarafa sanki 2008 yılında 300 USD’ye vatandaşa satılmış gibi iddiada bulunan Kılıçdaroğlu tam bir vakaydı maalesef. Kendisi, isnat etmiş olduğu 168 EUR’luk alımı gösterememekle birlikte 145 EUR’luk farkı da ispatlayamadı. Sonra İstanbul Belediyeleri ile kıyas yaparken de fena çakıldı. Üzülerek söylüyorum ki Kılıçdaroğlu zavallı bir konumda Uğur Dündar’ın koltuğuna sığındı.
Kılıçdaroğlu neden bu şekilde kendisini harcıyor, şerefini tartışılır bir hale getiriyor hiç anlamıyorum. Çamur at izi kalsın düşüncesi ile hareket ederken hangi vatani ve insanı duyguları taşıyor hala merak konum.
Üzüldüm, hem de çok üzüldüm ülkem adına, hepimiz adına, Kılıçdaroğlu’nu milletvekili olarak meclise gönderen Sn. Seçmenler adına…
Ama o seçmenlerinde bir suçu yok nereden bilsinler, kavun değil ki koklansın da alınsın… Derdim ama mazisi hakkında küçük bir inceleme yapılsaydı fikir sahibi olunurdu. Körü körüne yetki vermek anlaşılır gibi değil.
İftira atmak ve milyonların önünde o iftirayı millete yutturmaya çalışmak bağışlanır bir şey değil. Yazık çok yazık…
Dip Not:
Sn. Kılıçdaroğlunun aklımda kalan en önemli özelliği; “ o pişkin suratı”….
Sn. Gökçek kutluyorum sizi, alnınızın akıyla çıktınız bu düellodan… Gerisi fasa fiso…
YORUMLAR
hiç bir politik görüşe sahip değilim.hiçbir kimseye oy verecek kadar aptal da.ne gördüm şu yaşadğım zamanda maddi olarak devletimden koca bir hiçten başka.
herkes kendi sandığını doldurma peşinde halk kimin umurunda.rüşvet en büyük ganimetleri.ben görmüyorum, evet haklısınız.
Ama Allah-ta mı görmüyor sanıyorsunuz.
sizleri daha doğrusu tüyü bitmemiş yetim hakkını yiyen,halkı fakirleşmeye mahküm eden herkesi Allah-a sevkediyorum.
bakış açısı tarafından 12/19/2008 12:47:28 AM zamanında düzenlenmiştir.
O tartışmayı tarafsız olarak izleyen akli selim vatandaşın söylemesi gereken tek söz vardır : Tencere dibin kara !
Fakat yazarımız taraf tuttuğunu açık ettiğine göre kabullenmeyecektir tabii. Çünkü taraf olduğu iktidar krizi bize teğet geçirdi ya ..Ya da kendileri teğet geçenlerden herhelde...
Birbuçuk saat sonra akılda kalan, günler öncesinden duyuruları yapılan 168 euroluk sayaç alındı suçlamasının belgesini göremedik maalesef.
Sadece, 168 euro değil 168 dolar olduğunu söyledi Kılıçdaroğlu önceki iddialarının aksine.Ama dolar olarak da belgesini göremedik.
Herhalde, mekanik sayaç ile elektronik sayacı karıştırmış, üstelik karıştırdığını da yanlış beyan etmiş tartışma öncesi "iddiam şu" derken.
Aslında en önemli husus, bir milyon civarındaki aboneden, onbini için elektronik sayaçların ilk çıktığı dönemde alınan fiatla, toplam abone sayısını çarparak yolsuzlukm rakamı çıkartmaya çalışmış?Oysa fiatlar teknoloji geliştikçe gittikçe düşmüş, en son 2003 te 63 euro ya düşmüş fiatlar.Bilgisayarda, cep telefonunda hepimizin bildiği teknoloji geliştikçe fiatların düşmesi gibi bir hadise anlayabildiğim yani.İlk alım yapılan fiattan, toplam sayaç sayısını çarparak yolsuzluk çıkarmaya çalışırsanız, gittikçe düşen fiatyların hesabını niye yapmadınız diye sormazlar mı?
Kaldı ki, ilk dönemlerdeki fiat kıyaslamasını yaptığınızda da diğer belediyelerle arasında sayaç alım fiatlarında dikkat çekecek bir fark yok.(Halka satma fiatı ayrı bahis)..
BUrada dikkat çekici husus, sayaçların halka satışından elde edilen gelirlerin hortum, yolsuzluk olarak sunulmaya çalışılması. Bu en hafif tabiriyle vicdansızlık olur herhalde.
Sayaç satışından elde edilen gelirin Melih gökçeğin zimmetine geçtiğini, ya da Ankara Belediyesi ihtiyaçları için kullanılmadığını iddia ediyorsanız bunun üstüne gidip belgelemek gerekirdi.Pahalı sattın, parasını yatırımda kullandın, işte sen hortum yapmışsın, yolsuzluk yapmışsın demek hesap adamına yakışmadı...
Satın alınan sayaçların bakım onarım anlaşmalarını, kart pil değişim işlerini, 10 yıllık yıpranma süresini doldurup değişmesi gerekenlerin ihalesini niye hep aynı firmaya verdin demek de ayrı bir tuhaflık.Yani mercedes almışsınız, bakım onarımını niye tofaşa yaptırmıyorsunuz gibi abukl bir mantık.
İhalelerdeki usulsüzlükler, ihaleler neticesinde çıkar sağlandığına dair belgeler, belediyeye sağlanan gelirlerin zimmete geçirildiği ya da belediye işleri dışındaki yerlerde kullanıldığına dair belgeler ve suçlamalar duyamadım tartışmada.Böyle iddialar olsaydı ve belgeleriyle Kılıçdaroğlu kanıtlasaydı düşüncem farklı olurdu.Oysa sadece pahalı aldın iddiası var, -o da ilk alım fiatı çıktı-, istanbuldaki farklı özellikteki(mekanik) sayaçla, elektronik sayacın fiatlarını karşılaştırıp aradaki farkı hortumladın iddiası vardı.halka pahalı satıp yine aradaki farkı hırtumladın, halkı soydun iddiası vardı tartışmada.
Yani devlet vatandaştan fazla vergi aldıysa bu hortum yolsuzluk diye mi adlandırılır? fazla vergiyi, ödemeyi cukkaladın mı anlamına gelir?
Melih Gökçek sayacı Ankaralıya pahalı sattıysa, halkın "kazıklandık" duygusuna kapılması bence normal olur.
Ancak, pahalı fiattan elde edilen geliri Gökçek cebine mi attı, yoksa Ankara yatırımlarında mı değerlendirdi bunun ayrıdına varacak halk, muhakemesini yapar gerekirse Gökçeğe kazıkladığı için bir daha oy vermez.
Ancak, zimmetine geçirdi yolsuzluk, hortumculuk yaptı iddiaları için ise belge bekler.Varsa belgesi şüphelenir, tavrını gözden geçirir.
Belge yok.
Zimmetine geçirdi iddiası da yok aslında ortada.
Pahalı aldı, pahalı sattı işte bu yolsuzluk, hortumculuk iddiası var.
Komik kaçar...