8
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
884
Okunma
Mesafeler uzak. Yağmur da yağmasa kısalmayacak. Sen orada ben burada, yağmur olmuş iletken.
Hani diyorum yağmur yağınca, ikimiz dışında kimler dalar düşünceye? Kimlere neyi fısıldar bu yağmur?
Annen, baban, siz, biz , sizinkiler, bizimkiler, bir gün anlayacak herkes yağmurun anlatmadaki ısrarını.
Bir gün gidişim için yağacak yağmur. Önceki şifreleri de çözülecek yağmurun. Yağmuru büyük, geniş, derin kılan şey, bizi bağrında teselli eden şeydir yağmurun. Yağmurla gelebilsen ya da yağmurla gidebilsem...
Yağmur yağsın. Bir kaç dize hecele o şiirlerden, yansa da gözlerin. Yağmurun hatırına söyle bir kaç söz, fısılda. Kendi gizinden, koca karanlığından ürkmesin yağmur. Suyun da iyi anlamlar içmesi gerek sesinden. Kimbilir belki duyarım, ben de katılırım sana.
Gidişler ikimizin günahı. Gözyaşına bile hasret bu cehennemi biz biriktirdik. Lime lime uykular, parçalı gündüzler, boz bulanık duyuşlar kaldı. Kaç kez dönebilirsin çocukluğuna, annenin serdiği yatakta sanarak kendini, ninnili kollarında? Hangi düşünceler serinletir ciğerine çektiğin havayı? Bu istediğim hava, bu bildiğim hayat, işte tam oradayım, başladığım yerdeyim diyebilsek keşke. İlk gerçeğimizi yalanlamış, talanlamış son gerçek. İlk çağlarımızın baharlarını öyle acımasız sarartmış yakmış geçmiş bu son, iğreti gerçeğimiz. Gel yine eskil, iyi ve çocuksu anlamlara dönelim. Dostça bir "merhaba" diyerek başlayalım.