TEK HAP
Yoksuldu. Üstüne başına alacak bir şeyler alacak parası yoktu. Boyu kadar evlatlar yetiştirmişti ama onların da kendisi gibi durumu yoktu. Boşuna dememiş atalar; “Ağaca bakan keçinin dalda oğlağı olur diye.”
Hayatın bin bir zorluklarına katlanmış, iki kızını da okula yazdırmıştı. Kocası koyun güdüyordu köyde.
Evlerinde yiyecek doğru dürüst bir parça ekmekleri bile yoktu. Bir göz evleri vardı. Ama yine de haline şükrediyordu. Oğulları ve kızları yanındaydı.
Büyük oğlanı daha gecende evlendirmişti. Evlendirmişti ama çehiz olarak hiçbir şeyleri yoktu. Gençtiler, elbette canları çekecekti. Onlara borç harç bir yatak odası aldı verdi.
Ah şu kalp hastalığı olmasa devletin verdiği yardımdan faydalanacaklar evlerine gıda yardımı altında hiç değilse eve birer lokma bir şeyler girecekti. Ama devlet ona tercih yapmasını istemişti. Ya gıda yardımından faydalanacak ya da yeşil kartı seçecekti.
Çocuklar küçüktü. Komşuların getirdiği yemeklerden ve kıyafetleri giyip otururlardı. Onların başında ana olarak kalması gerekti. Bu nedenle de yeşil kartı seçti.
Büyük oğlan fazla sürmedi. Bir fabrikada işe başladı. Bu arada onu da evlendirip aradan çıkardı. Devlet, büyük oğlanın sigortalı işe başladığını öğrendiğinde onun yeşil kartını elinden aldı. Büyük oğlunun annesine bakmakla yükümlü olduğunu düşünüyordu. Oğlan ise, eve zaten iki ekmeği zor götürüyordu.
Bu nedenle annesine ilaç alsa kendisinden kesilecekti. Buna razı olmadı.
Kadın ne yapacağını şaşırmış bir haldeydi. Kendisine yardım edecek birileri yoktu. O günlerde çocuklar elerinde bir kağıtla geldi. Okulda veli toplantısı vardı. Haftası sonu o kadar yolu yürüyerek okula gitti. Havalar soğuktu ama kadın terliyordu. Hem kiloluydu hem de kalbi vardı. Üstelik tek hapı kalmıştı. Okuldaki öğretmenlerden biri havanın bu kadar soğuk olmasına rağmen kadının terlediğini fark etti.
Kadın, öğretmenlere her şeyi anlattı. Bir tanesi, bu işlere bakan kuruma gidip olayları anlattığında aldığı cevap; “oğlunun annesine bakması gerek” oldu.
Bu sırada günler geçiyordu. Herkes kadının bir tek hapının kaldığını unutmuş kendi dertlerine düşmüştü. Kadının umudu olan öğretmenlerden de fayda çıkmamıştı. Onlar da kendi telaşlarına düşmüşlerdi. Araya bir de bayram girmiş üstelik on gün tatil vardı. Bütün resmi kurumlar da tatildeydi. Öğretmenler de yoktu. Kendini arayıp soran kimsesi de.
Tatil bitti. Herkes günlük işleri için okula toplandıklarında öğrencilerinden biri öğretmen Leyla ve Tülay bugün okula gelmedi. İki gün önce anneleri vefat etti dediler.
Kim bilir, kadın tek hapını da almış, işi Allah’a havale etmişti.
Bütün öğretmenler birbirlerine dönüp “kadının tek hapı vardı.” Biz neden bunu hatırlamadık diye şaşkınlıkla ve bir o kadar da üzüntüyle birbirlerine baktılar.
Kendi derdine dalan insanın, kendilerine faydası olmadığı gibi başkalarına da faydası yoktur.
Ey kendi derdi içinde kendisini de yitiren insan…
Kaldır başını dertlerinden ve başkalarıyla da ilgilenen ki Allah sana da yardımcı olsun.