ZıRDeLi iŞi MoNoLoG
Gitmek istiyorum sadece
Buralarda olmamak,yeniden başlamak
Hiçbir şey olmamış
Hiç nefes almamış gibi
Hayata olan ilgim günden güne azalırken
İçtiğim sigara sayısı artıyor sadece
Şu an sanırım pozitif yöndeki tek artış hayatımdaki
24 seneye bu kadar huzursuzluk nasıl sığdı
ya da 24 senedir kör müydüm?
Kendimi oyaladığımı
Kendimi kandırdığımı
Doğmuş bulunduğum için yaşamak zorunda kaldığımı anlamak…
Belki daha önce görmeliydim
Belki daha önce yazmalı
Kendimden habersizim
Ve sadece mürekkebin dalgasına kaldı güzergahım..
Olmak istemekten de bıktım artık,
Neysem oyum
Ama tatmin etmiyor olduğum,
Hiçliğin alaycı girizgahı geçerken gözlerimden.
Belli zormuş
Belli ki boşmuş buca hırs,
Bunca çaba…kabuğu kırık bir kaplumbağa olarak
Dünyası başına yıkılmış bir haykırıştır kopar
Kandan daha kızıl gözlerimin bayağılığından…
İsterdim,
Çok isterdim bütün bunlar elimde olsa;
Elimde olsa yıksam her şeyi,
Elimde olsa yapsam
Oysaki yok elimde hiçbir şey
Tükenmeye yüztutmuş kalemimden başka.
Bitti barutum ve ben etrafımı sarmış hayatla
Yapayalnız,dayanaksız bir yüzleşme oluyorum yavaş yavaş
kırgın kalp selim kalp değil belki
olamaz da
ama sıkışmış yüreğim selametin o kadar uzağında ki
göremiyorum hiçbir ışık
bana yol gösterecek
çukurdan çıkaracak…
kurulu düzenler bozmak değil kafamdaki,
kurulu düzensizlikler yıkmak
kaçmak istiyorum bu yüzden
bir yerden değil her yerden
bu yüzden belki çaresizliğim
bu güzden kalan buruk düğüm boğazımda…
sanki o kadar bana göre değil ki bunlar
bu yazı bu kağıt ve anlattıkları
kadim bir dost eli kadar gerekli ve sade ve kaprissiz bir hayat olsa
yanımdaki, karşımdaki…
ama olmuyor
azılı bir düşmandan beter
çünkü göremiyorum, bilemiyorum…
azılı bir sevgili belki hayat
ne onla ne onsuz yapabileceğin
onlar ki beni görmediler
onlar ki beni bilmediler
o ki bir gün de anlatabilsem derdimi
belki kökleri uzamaz
ve yırtmazdı bu kadar,
bu kadar harcanmış
bu kadar işe yaramaz hissetmezdim belki
amaçsızlıktan verem dimağım
isyan bayrağını kaldırırdı sandığa tekrar
bunca yıldan sonra…
kimse olmamak, olamamak
kimse olmak istememek
kimse olmayacak
kimse kim! Bana ne bundan
ben sadece
ben kendimce
ve yalnız kalamıyorum
bunca benin arsında
kendim olamıyorum
sen olabilsem diyorum
yok cesaretim
yok metanetim
ama var gibi yapıyorum
inadına dibine vuruyorum çıkmazların
inadına içinden çıkılmazların köşelerini arıyorum…
kar yağsa bir gün
sonra yağmur
sonra güneş açsa
ama olmuyor
aydınlıklar bana yabancı
rast geldiğimde başını kaldırıp bakmıyor yerden
önemsemiyor
fark etmiyor bile
ve günler, olaylar
beni transit geçiyor
ve fark ettiğinde bir beton yığını çaresizliğim
geçen gidenin boşluğunu
daha bir rindcesine ağlıyor
daha bir bağırıyor yırtarcasına…
lime lime olmuş bir boğaz kalıyor
teselli mahiyetinde
bir çay, bir sigara
dili olsa konuşacak
anlatacak içindeki karmaşayı duman
o bile rahat değil
tırıs tırıs dağılıyor
atıyor kendini havanın koynuna,
ben atamıyorum
ben yatamıyorum havanın koynuna
yatamıyorum sütliman bir denizcesine
ben okuyamıyorum
ben yazamıyorum bu kör-topallıkta
ben açamıyorum düğümleri…
yatakta tavana bakan bir şarkı
öyle hüzünlü ki
öyle bir boşluğu anlatmaya çalışır
anlatamaz
sadece biraz daha deşer yarayı
bir kabuk daha koparır
anlık, acıyla karışık birkaç saniye sadece
unutabilmek olanları
ya da solanları sular gibi yapmak
iş işten geçmiştir oysa
hayat veremeyecek birkaç damla…
ama ayağı yok ki çaresiz, saksıda saplı
olsa gömer kendini toprağa
karanlığında huzurlanırcasına
kendine sormaksızın
kimseye sormaksızın…
bu varoluş, bu edepsiz bunalım
sinirlerime, hücrelerime kadar işlemiş
bir yağmur olur asitten
yanar yine var olduğundan emin olamadığım yüreğim…
öyle dikenli ki gül
ve öyle güzel
kokusundan sarhoş olur
unutursun kanayan elini
unutursun canını, acıya terk edersin
ama ayılacaksın istisnasız
nerede olduğunu
elindeki çiçeğin, burnundaki kokunun
nereye gittiğini bilemeden şapşalca kalacaksın
ve ilacı olmayacak
kimse, hiçbir şey durduramayacak
elindeki kanı…
yanmak istiyorum
bir uğurda
bir çırpıda heba etmek bütün canı
ağlayabilmek yeter ki
bir nebze atabilmek şu zehri
kurtulabilmek acısından
çarpışmak kendinle
ve paramparça olmak
yerden bile toplanamamak
tuz ile buz arasında eriyip
karışmak toza
katılmak rüzgarın önüne…
bir koca tutam saçının elinde kalması
ve bir daha bırakmamacasına
sıkmak avucunda
almak kafanı vurmak duvardan duvara…
onca gürültünün
onca karmaşanın içinde
yalnızsındır hep
her hangi bir kum tanesi gibi kumsalda
sıradan, olağan
ve alışılmış
ve niteliksiz
senle aynı görünür oysa hepsi
fakat anlamazlar denize olan özlemini
yanan ve suya hasret vücudunun…
ışık olsan kırılırsın yine
yosun olsan büyüksündür,
yakınsındır olduğundan
ama senin masken yoktur
ve bilinmeyen bir kudret
çeker derinlere
ama gidemezsin
atılamazsın ileri
katılamazsın onca göz yaşının arasına
kir, pas
onca harabat mimkilerinin
hepsinin üzerinde toz
mat ve anlamsız
geleni gideni olmayan
avare bir köşe kahvesi
çayın soğuk,
içinde fırtınalar
çayın duman,
içinde küller…
görünürde hazin bir akşamüstü var
ama bir cila
bir cila neler yapmaz
kuruntusuz birkaç dakikanın yaptığını belki…
istemiyorum
yıllar sonra kırlaşmış saçlarım
ve kararmış yüreğimle
teslimiyetin kırkı
bunalımın cılkı çıkarken
çoktandır burnu kanamamış tedirginliğin
iç yakan buzulluğunda olmak
ya da
ezilip kavrulmuş
közde kaynatılmış
telvesine bile fal bakılmış
bir kahve çekirdeği
silikliğinde salınmak
uğradığı yerin nevisini kavrayamadan
afallamış bir dünya görgüsüzü olmak
bavulumu toplamaya çalışmak
ve koyacak
birkaç kirli ve eski çamaşır
yırtık bir pantolon
isli bir beyaz kazak
ve bedenime XL bir gömlekten
fazlasını bulamadan
yalınayak kalakalmak,
varoluşun “olmasa da olur”u
olmak istemiyorum…
bu manifestosal hayat sıfatçıkları
her gece yorganın altında masallaşırken
ben yine mutlu sonu göremeyenler aleminin
demirbaşı olarak alıyorum yerimi
hiç karıştırılmayacak
tozlu bir kitaplığın raflarında…
bilgi hazinemi,
benliğimi
bana benzeyen her şeyi
esareti altına almış
örümcek ağı parmaklıklı küf kokusu
kalbimi saran habis tümör haline gelirken
sana kalan sadece
bütün senden kalanlar
ve kırıntılaşmış takatın
ve olanca gücünle
HAYKIRMAK
HAYKIRMAK
HAYKIRMAK
HAYKIRMAK
.........