- 2301 Okunma
- 26 Yorum
- 0 Beğeni
BERLİN MEKTUPLARI-1
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
MEKTUP, YAZIN TÜRÜ OLARAK SON DERECE ÖNEMLİ VE DEĞERLİ OLDUĞU HALDE , SANAL ALEM VE ELEKTRONİK İLETİŞİM VE HABERLEŞME HIZININ DİJİTAL TEKNOLOJİ İLE AÇTIĞI YENİ ÇIĞIR İÇİNDE PEK KALEME ALINMAYAN BİR YAZIN TÜRÜ OLARAK KALMAKTADIR.
DOSYALARIMI KARIŞTIRIRKEN TAM OTUZ BİR YIL ÖNCE BATI BERLİN’DEN, O ZAMAN ÖNCE SÖZLÜM, SONRA NİŞANLIM, SONRA EŞİM OLAN FİKRİYE VE KIZKARDEŞİM BİRSEN’E YAZDIĞIM MEKTUPLARI SAKLAMIŞ OLMAK, BU GÜN İÇİN ÇOK KIYMETLİ ŞAHSIM ADINA. EŞİMLE OLAN BU BERABERLİK YİRMİ YEDİ YIL SÜRDÜ VE AYRILDIK...(Başkasıyla evliyim halen.)
BELKİ EDEBİ MEKTUP OLARAK KALEME ALINMADI BU MEKTUPLAR AMA , OKUYUCUSUNA YİNE DE BELLİ DÜŞÜNSEL KATKILARI OLACAĞINI, YARAR SAĞLAYACAĞINI DÜŞÜNÜYORUM.O TARİHLERDE TÜRKİYE’DE OKURKEN YAZ AYLARINDA ALANYA -ATİLLA MOTEL’DE ÇALIŞIRKEN TANIŞTIĞIM KLİNGENBERG AİLESİNİN BENİ EVLERİNDE MİSAFİR OLARAK AĞIRLAMAYI KABUL ETMESİYLE BAŞLAYAN, BEŞ AYLIK BİR ALMANYA SEYAHATİNİN VE ORADAKİ İZLENİMLERİMİN HATIRASIDIR BU DOSYADAKİ MEKTUPLAR.TÜMÜYLE ORİJİNALDİR.
OKURLARA SAYGILARIMLA.
.............................................................................................................
1.mektup:
----------------------------------------------------------------------------------------Berlin, 5 Ekim 1977
Merhaba Birsen , Fikriye,
Yeşilköy’den ayrılışım pek hazin oldu.Beni uğurlayışınızı unutamıyorum.Fikriye hâla beni bekliyor mu? Uçağın hareketine kadar O’nu uçağın penceresinden gözlemiştim.Yolcu salonunun penceresinde siyah ceketi ve mavi kazağıyla elinde siyah çantası ve iki ellerini birbirinin üzerine kavuşturmuş beni uğurluyordu çok uzaklara.
Uçağın en arkasına oturdum, burada biraz fazla gürültü oluyor, ön kısımlar daha sessiz. Ama pencere kenarları hep doldurulmuştu.Pilot motorları çalıştırdı.Pencere kenarındayım.Uçağın kanatları otomatik olarak açılıyor.Motorun devri gittikçe yükseliyor.Fikriye hâlâ bekliyor, orada ve ben onu görüyorum, ama o artık beni göremiyordur, pencereden elimi salladım görmemiştir.Ve uçak tekerlekleri üzerinde ağır ağır yürümeye başlıyor, hızımız gittikçe artıyor, pistin sonlarına doğru havalanıyoruz.
Canım İstanbul, canım kardeşim, canım sevgilim, İstanbul semalarında birdenbire yükseliyoruz, sizler aşağıda ne yapıyorsunuz o anda kim bilir? Uçağın hostesi hepimize iyi yolculuklar dilerken, uçuş yüksekliğinin 8.500 m.den 9.500 m. ye çıkacağını söylüyor, gittikçe yükseliyoruz.Hostesler alman, anons almanca yapılıyor.Tüm İstanbul’u, Boğazı kuş bakışı olarak gözlemek mümkün.Az sonra bulutların içinden geçiyoruz, hiç bir şey görmek mümkün değil. Bulutların üstüne çıkıyoruz, yine güneş görünüyor, yeryüzünü kar kaplamış gibi, göz alıcı bir beyazlık, bir parıltı, çok güzel bir görünüm arzediyor.Bulutlar bitiyor,Bulgaristan sınırına geldiğimiz anons ediliyor.Hostesler herkese kahvaltı getiriyorlar.O kadar zengin ki; bir yaprak marul, haşlanmış ve ince kıyılmış bir yumurta,dilden yapılmış iki dilim pastırma, haşlanmış bir parça soğuk tavuk(piliç), bir küçük reçel, iki ayrı cins ve iki paket tereyağı, küçük bir dilim kaşar peyniri,iki küçük şekersiz pasta (Ekmekçik), bir tane küçük şekerli yaş pastası, iki dilim siyah ekmek, paketler içinde şeker ve biber,isteyene çay, isteyene kahve (Nes Cafe), çaya ve kahveye ilave edilmek üzere iyi kalite süt tozu; evet bu kadar tipik bir alman kahvaltısı.Kahvaltılar önceden ayrı ayrı tepsiler üzerine hazırlanıp, uçaktaki buzdolaplarına konulmuş, serviste çabukluk ve kolaylık olsun diye.Ellerimizi silmek için ilaçlı sıcak suya batırılmış, antiseptik özelliği olan el bezleri (Havlucuklar ) getiriliyor.İşimiz bitince yine hostesler tarafından geri alınıyor.(Bana afiyet olsun)
Bulgaristan semalarındayız.Sofya üstünden geçtik.Hava güneşli olduğundan, şehrin tümünü berrak bir biçimde görebiliyoruz.Oldukça modern bir biçimde kurulmuş olduğu belli, plânlı bir şehir.Koskoca dağlar bir hayli küçülüyor yüksekten bakınca.Dikkati çeken sık ve gür koyu yeşil ormanlar oluyor.Her taraf yemyeşil.Ekili alanlar köy ve şehirlerin dışında.Belli bir sisteme göre düzenlenmiş,instantif bir tarım yapıldığı apaçık.Sanayi bölgeleri ile oturma, yerleşim alanlarının aynı yerlerde, eğlence ve sportif kuruluşların ayrı yerlerde olduğu besbelli.Hipodromlar, stadyumlar, hava alanları tümüyle gözleniyor.
Yugoslavya ve Avusturya’nın belli bölümlerinden geçiyoruz.Hepsi aynı durumda , güzel plânlı, yemyeşil memleketler.Almanya’nın köyleri havadan göründüğünce oldukça entresan. Dağlar üzerinde belirli bölgelerde bazen tek tük, bazen beş on ev bir arada, bazen de bir mahale biçiminde olan konutlar arasında modern bir ulaşım sağlanmış, her bölgeden bir diğer bölgeye yollar uzanıyor.Yemyeşil ormanlar arasında kırmızı kiremitli evler var köylerde.Büyük şehirlerde ise oldukça yüksek apartmanlar var.
München (Münih ) havaalanına indik.Uçağa kocaman, kalın boru gibi bir şey otomatikman uzandı.Onun içinde bir koridordan transit yolcu salonuna geçerken, pasaportlarımıza Almanya’ya giriş damgası vuruldu.Saatlerimizi iki saat geri aldık.Münih’e geldiğimizde Türkiye saati ile ( TSİ) 12.50 idi.Meğerse uçak biletine Alman saatine göre işlenirmiş.Münih’ten Pan-am Havayollarına ait uçağa biniş kartını aldıktan sonra ve yarım saat bekledikten sonra,Berlin’e uçtuk.Bir saatlik süre zarfında birazcık ımızgamışım, uçak alana inince haberim oldu; uyandım, daha önce alana gelmiş olan valizimi gümrük muayenesinden geçtikten sonra tekrar aldım.Telefon kulübesinden telefon ettikten On beş dakika sonra, Hans arabasıyla gelip beni aldı ve eve gittik.Havada çok hafif bir çilenti vardı.Berlin’in modern caddelerinden geçerken dikkatimi çeken özellik; her şeyin caddelerin, evlerin büyüklüğü ve genişliği, temizliği oluyordu.
Hans’ın evi gerçekten büyük bir ev.Kütüphanesi Antalya Kütüphanesi’nden daha geniş,ingilizce, almanca yayınlarla dolu.Ne arasan var.Evin her yanı, her köşesi çeşitli ülkelerin tarihi ve turistik değerlerini yansıtan tablolar, yapıtlar, çiçekler , meyveler(Elma muz, ceviz,kurutulmuş çiçek türleri) ile doğal bir dekorla süslenmiş.Evin her odası çeşitli ülkelerde yapılmış halılarla döşenmiş.Tekniğin en son ve en zengin yenilikleri her an odada çalışırken,renkli televizyon,tuvalette müzik, her şey emrinizde.Bu makinaları daha sonra tanıtırım size.
Ben geldiğim gün akşam bir şişe şampanya patlattılar.Kırk yaşından sonra Yirmi üç yaşında nur topu gibi bir oğlan dünyaya getirdikleri için çok sevinmiş olsalar gerek.Bana evlat gözüyle bakıyorlar.
Geldiğimin ikinci günü benim odayı tamire giriştik, dün duvar kağıtlarını yapıştırıp Hans’la beraber yorucu bir çalışma yaptık.Doğrusu Hans çok fedâkar insancıl düşünceleri olan birisi, hanımı Margot ise en az onun kadar insancıl, cana yakın.Bana yemeklerde aileye dahil olduğumu, her şeyimizin ortak olduğunu, tüm ev eşyalarımı dilediğim biçimde kullanabileceğimi belirttiler.
Evet, burada her şey hayâl ettiğimden daha modern, daha insancıl, rahatım oldukça iyi, böyle süreceği inancındayım ve böylece geleceğe olan güvenim bir kat daha arttı. Mektubumun bu sayfasına (6 Ekim) devam etme olanağı buldum.Sakın bana darılmayın, ilk gün niye yazmadım diye.Ve beni hiç mi hiç merak etmeyin, sabah akşam şahane bir gömme banyo hizmetimde, yemekler oldukça besleyici.
Hepinizi hasretle kucaklarken, gözlerinizden öper tüm dostlara candan selam ve sevgilerimi iletirim.İlerde yazacağım yine, yanıtınızı beklerim.
Alasmarladık Birsen, alasmarladık Fikriye...
Şaban
imza
Adres:1000 Berlin 41
Bündesallee 79 a
W.DEUTSCHLAND
YORUMLAR
SAYIN TOPALOĞLU, SAYIN ERASLAN, HER İKİNİZE DE ÇOK DEĞERLİ YORUM VE SICAK MEKTUPLARINIZ İÇİN YÜREKTEN TEŞEKKÜR EDERİM.
BENİM ALMANYA YOLUNU TUTMAMIN NEDENİ O YILLARDA ANKARA GAZİ EĞİTİM ENSTİTÜSÜNDE ÖĞRENCİ İKEN OKULDAKİ ANARŞİNİN HAD SAFHAYA ÇIKMASI, CAN GÜVENLİĞİ OLMAYIŞI NEDENİYLE OKULU BIRAKIP YURT DIŞINDA OKUMA İSTEĞİYDİ.
ORADA NASIL BİR SERÜVEN BENİ BEKLİYORDU, BAŞLANGIÇTA NASILDI, SONRA NASIL OLDU VE BEN NEDEN ALMANYAYI YARIDA BIRAKTIM VE 5 AY GİBİ SÜREDE GERİ DÖNDÜM.
GEREKSE İNSAN İİLŞKİLERİ GEREKSE SOSYO KÜLTÜREL AÇIDAN ÖNEMLİ DEĞERLENDİRMELER VAR BU MEKTUPLARDA YER YER.YER YER SERDE KAVAK YELLERİ ESİYOR VE BATI İLE DOĞU ARASINDA SIKIŞIP KALAN BİR DELİKANLILIK ÇAĞININ ÇARPICI SARSINTILARINI YALIN BİR DİLLE GERÇEĞİ OLDUĞU GİBİ BULACAKSINIZ.BAZI MEKTUPLAR KISA BAZILARI UZUN AMA TARAFSIZCA YAYINLAMAYI DÜŞÜNÜYORUM . BU AKŞAM KISA BİR MEKTUPU DA YAYINLIYORUM.
BEN DE SİZLERE CAN-I GÖNÜLDEN SELAM VE SEVGİLERİMİ SUNAR HASRETLE GÖZLERİNİZDEN ÖPERİM DEĞERLİ KARDEŞLERİM.
SAYGIMLA.
*)O ZAMANLAR MEKTUP ALMANYA'DAN TÜRKİYE (İSTANBUL'A) 3-6 GÜN ARASI BİR ZAMANDA ULAŞABİLİYORDU.
*)BU İLK UÇAĞA BİNİŞİMDİ.LUFTHANSA HAVAYOLLARI; FİNANSMANINI BABAMIN EMEKLİ MAAŞINDAN ALDIĞI İKRAMİYEDEN SAĞLAMIŞTIK.
*)TANIŞTIĞIM SÖZLÜMLE 14 EYLÜLDE ANTALYA'DA KURBAN BAYRAMINDA TANIŞMIŞTIK, ALANYAYA GEZİYE GİTTİK, TUBA PANSİYONDA KONAKLADIK.LA BOHEMİA DİSKOTEKTE DANSETTİK.
SONRA BEN İSTANBULA GELDİM.ARKADAŞ ÇEVREMİZ ARASINDA SÖZLENDİK.BEN ALMANYA'DA İKEN RESMEN ANNEM VE BABAM KIZ İSTEMEYE GİTTİLER , GIYABIMDA NİŞANLANDIK. 4 NİSAN 1978 DE DÖNDÜM.20 NİSAN 1978 DE NİKAHLANDIK.HIZLANDIRILMIŞ DÖNEM DE OKUDUM.CAN GÜVENLİĞİMİZ SAĞLANDI .GAZİ EĞİTİME( ESKİ OKULUMA )DEVAM EDİP BİTİRDİM .ALMANCA ÖĞRETMENİ OLDUM.ANTALYA'YA ÇAĞLAYAN LİSESİNE ATANDIM ,İSTANBUL'DAN ANTALYA'YA TAŞINDIK.. NELER NELER..HAYLİ HIZLI GEÇTİ HERŞEY...
Şaban Aktaş tarafından 12/15/2008 10:41:40 PM zamanında düzenlenmiştir.
Dostum Merhaba;
İki yılı aşkındır gazetede "Sevgili Babaanneciğim" başlığıyla, Cumba adlı köşemden, Edebi-Mektup türünde her haftasonu köşe yazısı yazıyorum. Kitaplaştırma aşamasındayım!
Nefis üslubun ve akıcı, yol gösteren kaleminden bu türden bir örnek sunman çok hoşuma gitti!!!
Edebi-Mektup türünün en önemli yararı; okura geçmişle bugün arasında bir zaman tüneli oluşturmasıdır.
Geçmişe uzanan köprüden geçip, bugüne ulaşırken aradakı sosyal değişimleri kıyaslama fırsatı tanıyor olması, bir anlamda bu mektupta da olduğu gibi nereden-nereye geldiğimizi de gözler önüne seriyor, belleğimizi yoklamamıza olanaksunuyor.
İletişimin çağ atlarken, yanı sıra insani değerleri de nasıl yozlaştırdığına da tanıklık ediyoruz. İlişkileri sıcak tutan ve özlemle beklenen bir sevgili, bir eş-dost, bir asker mektubu(ucunu yakamadığım...) karşılığı olmayan çok önemli bir değerdi!
Bugün insanlar en yakınlarına, ki aynı şehirde oturmuyorlarsa, bırakın gitmeyi çeşitli uyduruk gerekçeler sonucunda iki tuşa basıp, mesaj yollayarak -bayramları bile- geçiştiriyorlar!!!
Sevgili Şaban;
Çok sevdiğim bu türdeki mektupların ilki dediğine göre, serisini de okuyacağız, bundan ötürü fırsat bulduğumda muhakkak sayfanda olacağım ve gereken sohbeti seve seve paylaşacağım.
Tümden Emeğine sağlık Değerli Dostum, benim için büyük keyifti!
Mektup ağızıyla; bir daha görüşeceğimiz güne kadar, bu mektupla özlemlerinin hafiflemesi dileğiyle, esen kal.
Dostçakal.
Müjdat Eraslan.
Çok Sevgili Şaban Aktaş kardeşim,
Mektubuma başlamadan önce derinde sevgilerimi sunarım sana.
Sakın kaybetme bundan sonra da bu mektupları sn. Aktaş.
Hatta çerçeve yaptır.
Dikkatle okumuştum daha önce, fikrimi söyleme fırsatını şimdi buldum.
O yıllarda bile ne güzel kapsamlı gözlemlerle anlatmışsın.
Sanat değeri var.
Şimdi postacı yolları şaşırıp duruyor.
Hani çeşit çeşet mektup zarfları olurdu, hala var mı bilmem filetali servisleri koleksiyon için, çizgili mektup kağıtları olurdu, hala var mı bilmem.
Demek ki mektupları ben de unutmuşum teknoloji kolaylığından.
Asker mektupları bir başka olurdu.
Yazacak konu bulamayanlar hep havalardran sözederdi.
Kestane kepap acele cevap derledi.
Askerler ne çok sevinirlerdi mektup alınca memleketten.
Aş mektupları olurdu kağıdı parfümlenmiş.
Asker mektuplarından iyice yassılaştırılmış bir cigaranın çıktığı da olurdu.
Üstünde "er mektubu görülmüştür" yazardı.
Uzak ülkelerden gelen mektupların sihri ve önemi Aktaş'ın yazdığı gibi daha içerikli olurdu.
Olurdu da olurdu, şimdi yoklar.
Hani o bayram karpostalları renkli renkli postane önlerindeki tezgahlarda sanat sergisi gibi olurdu.
Mektubuma son verirken gözlerinden öperim kardeşim.
Ramazan Topoğlu
Ankara
çok güzel sizinle birlikte bende yolculuğa çıktım.İyiki de okuyoruz.Okumadam yazmadan yaşanmaz.Uçakla balkanlardan geçerken yerleşim birimleri ve şehir güzel görünüyor diyorsunuz biz nasıl görünüyoruz acaba Bizi de böyle yeşiller içinde şehirleşmiş görüp bir mektupla anlatırlar mı ?Yoksa çarpık kentleşmeye yenik düşmüş koca koca köyler olarak mı anlatırlar.
Güzel bir mektup .Güzel anlatılmış.Sevgiyle sardı okunurken.
Yüreğinize sağlık.
Seçkinizi kutluyorum.
Selam ve saygımla.
aaahhh saban hoca,
1978 de nisanlima yazdigim mektuplar gozumun onune geldi... sayfalarca yaziyordum... pespese...
evlendikten bir kac yil sonra hatiralarimi yazdigim defterim ile iki torba dolusu mektuplarimi yaktim sobada bir izin mevsiminde...
ardan biraz zaman gectikten sonra uzuldum...
o gunlerin sevdasi, aski ayri bir tatdi...
yurekten kutlarim saban hoca
saygilar derinden...
direnis tarafından 12/15/2008 1:13:51 AM zamanında düzenlenmiştir.
Mektuplar kişilere ait özel eşyalar sınıfına girmektedirler ki mahremiyet yanlarıda vardır.
Siz bu mektupla özel yaşantınızı ve mahremiyetinizi edebiyat adına,sanat adına, bilgilendirme adına okuyucunun bilgisine sunuyorsunuz ki bu paylaşım övgüye,alkışa layık bir olay.
Hem de içten samimi bir paylaşım.Sizleri daha da yakından tanımış olduk.
Bu paylaşımınızdan dolayı tebriklerimi sunuyorum.
Genç yaşlarda da kaleminiz yazıyormuş yani.Tebrikler.
Güzel bir mektuptu.Bana da cesaret geldi.Bende aşk mektuplarımı yayınlayabilirim tabii izin alabilirsem.:)
SAYGILARIMLA.
babamda ben doğmadan önce bir süre almanya'da kalmış...nişanlıymışlar o zaman annemle...
babam dayanamamış annemin hasretine ve tası tarağı toplayıp dönmüş...annem hep kızardı babama, biz çocuklarıda öyle, dursaydın daha iyi yaşardık derdi...ama şimdi iyi ki dönmüş diyorum...aile saadeti içinde büyüdük, baba sevgisine doya doya büyüdük, bu para ile asla satın alınamazdı...
çok güzel bir paylaşımdı...bana da ailemize ait anıları hatırlattı...saygıyla kutluyorum...
gelebildin mi? dedi bana bi sevdigim ben gelemem ben yoldayim boyleyim memleketi gurbet gurbeti memleket yapanlardan, uzaktan bekledigi uzakta bekleyeni olanlardan.
hala berlin’de bir bavulum var bu yüzden en kısa zamanda
yine oraya gitmem gerekiyor geçmiş zamanların mutlulukları
hala o küçük bavulumun içinde saklı..
O bavul orada kalacak, ve bunun bir anlamı var
böylece ziyaretin nedeni olacak çünkü özlediğim zaman
yine oraya gideceğim.
cok mesafeli bir iliskimiz var berlinle, oyle cok icli disli degiliz lakin ben kendisini ziyadesiyle seviyorum, bavulum yok malesef orda dedim ya bavulumu birakicak kadar samimi diiliz. bi arkadasin bavulu vardi bahanesiyle gitsem diyorum...
Gusel samimi içten bir mektuptu .. paylaştığınız için teşekkürler …
Selam ve muhabbetle ...
Beni de yolculuğunuza davet etiğiniz için teşekkürler.6 yıl kaldığım bu ülkede benimde çok yaşanmişlıklarım var ve inanın hala rüyalarımda oralarda gezinirim.Bu da yetmez almanca konuşurum hep.İlğinç olan nedir biliyor musunuz...Bana ilham verdiniz.Neden bende anılarımı kaleme almayayım diye.Ne yazık ki ailem benim mektuplarımı hala anlattıkları halde saklı olan yok.Ama anılar hiç çıkmaz aklımdan.
Sayın Aktaş...Beni öylesine etkiledi ki mektubunuz .Doğallığı ve detayları ile çok güzeldi.
Umarım bende bu ilhamla kalemime hükmederek bir şeyler çıkarabilirim.
Tekrar çok teşekkür ederim...