Yürüyüş....
Yeni bir günün ilk ışıkları arasında adımlarımızı geleceğe atıyoruz. Paris’in Concorde Meydanı eski ismi ile Devrim Meydanında yürüyor gibiyiz. Anastasya yanı başımda üşümüş vücudunu elleri ile sıvazlıyor. Caddenin aşağı tarafında kenarlıklarına laleler, yaseminler ekilmiş eski tiyatro binasına yaklaşıyoruz.
Karşı tarafta gözümüze Rodin’in elleri arasında sanata dönüşmüş bir taş parçası içine gizlediği rahibenin hayali göz kırpıyor. Kendini rüzgara teslim etmiş yazarı belli olmayan yırtık bir kitap kapağı, tiyatro binasının kapısındaki tabelaya çarpıyor, kapakta yazılı olan sözü Anastasya mırıldanıyor ‘’Ruhlara verilen tepkiler. ‘’
Kaçıncı yüzyıla ait olduğu belli olmayan kırık taş parçaları arasında tiyatro salonuna yaklaştıkça ‘’Bir şairin yanında her zaman narin, nazlı, güzel gözlü, sözcüklerin kıymetini bilen, yaşama tebessüm eden bir kadın olmalı sözünü duyuyoruz.’’ Anastasya duyduğumuz sesin sahibinin Caruso olduğu söylüyor, ben ise Rus balolarının esrarengiz yazarı Puşkin olduğunu söylüyorum.
O müthiş sesin karşısında yakışıklı bir genç el işareti ile hayır, hayır eksik söylediniz diyor. Sözünüzü tamamlamama müsaade ediniz diye söze başlıyor; bir şairinin yanında her zaman bir kadın olmalı, her kadın her zaman aynı cazibeyi taşır diyor.
Suskunluğumuz içinde yaşama bakıyoruz…
Son gecesini yaşayan İstrati’nin kalın çerçeveli gözlükleri ile kaleme aldığı arkadaş isimli eserinin yetmiş altıncı sayfasında yazılı söz aklıma geliyor, ‘’ Ve içli bir gönlüm – şimdi çok daha içli – ve oldukça güçlü zekam – bugün daha güçlü – olduğu için ve olabildiğince mutluydum.’’
Sanatın kazancı mutluluktur diyorum. Okumanın sevişmek gibi haz verdiği gerçeği içinde yaşıyoruz. Bunun farkına varmadan yaşayanların mutluluk tabirini inanın bilmiyorum.
Anastasya gözünün önünde duran tarihin farkında mı bilmiyorum ama bana karşı bakışlarında hafife alınmışlığımın yanı sıra yaşamın izlerinde yürümediğimi sandığını görüyorum.
Caddenin son kısmında Anastasya sevinçli gözlerini karşımızda duran yol ayrımına çeviriyor. El işareti ile buradan gitmen gerekli diyor, usulca gösterdiği yoldan yürüyorum.
Arkamda bana bakan sadece eski tiyatro binasının görülen tabelası oluyor, aynı binanın diğer ucunda ise daha büyük bir tabelada şu sözlerin yazılı olduğunu görüyorum; ‘’ Belli olmaz, değerini bilmediğimiz bir anla kaybettiğimiz bir gelecek, belki de değerini bileceğiniz bir başka anla size bağışlanacaktır.’’
O anları yaşarsanız saklayın bence, altın sarısı ile yaldızlanmış kalın çerçeveli bir tablo içine yazdırın. Sahip olduğunuz evin salon kısmında göze gelen en alıcı yere asınız.
O anları atmayın bence, gerçek yaşamda yürümenin verdiği mutlulukla, kitap sayfaları arasında kalmış yaşanmışlıkların içinde yürümenin verdiği sevinçleri aynı tablonun bir kenarına yazınız.
Ve gücenmeden hayata,
O anların ayrılıklarını bile yaşayınız….
.....
YORUMLAR
değerini bilmediğimiz bir anla kaybettiğimiz bir gelecek, belki de değerini bileceğiniz bir başka anla size bağışlanacaktır.’’
yaşam içinde kaçırdığımız çok fırsatlar olmuştur.
kaçırdığımız fırsatlar için üzülüp zaman kaybedeceğimize
yeni fırsatların değerini bilmek gerek..
ve gücenmeden hayata isyan etmeden yeniden başlamak gerek..
çok özenli bir çalışmaydı.
tebrik ediyorum...
’ Belli olmaz, değerini bilmediğimiz bir anla kaybettiğimiz bir gelecek, belki de değerini bileceğiniz bir başka anla size bağışlanacaktır.’’
değer bilmeyen, değer bilebilir olur mu ki bir gün...sanmam...
ilmek ilmek işlenmiş güzel bir yazıydı...
...sevgiler, saygılar, kutlarım...