Hoşgörüyü çiğnetmeden yeşertmeli sevgiyi!
Yoruldum , taşınmaz yükleri bir bir toplayıp yüklediğim bedenime sancıların ve yorgunluğun zirvesinde bu kez ırmak olan umutlarımla akacak dereler misali taştan taşa çalınır oldum.
Ne sensizliğin sancısı ne de yaşadıklarımın acısı bu denli yüklenmemişti bedenime. Şimdi Sevginin ısıtacağı yaşanır bir sıla özlemi sardı bedenimi.. Umurumda değil artık kentin kulakları delen çığlığı, Ne vapur düdükleri ne de korsan aşıkların rotasız avare çalan otomobil klaksonları. Her biri ruha azap veren şeytan naralarından farksız artık..
Bir yer düşlüyorum, bir yer ki yer kürede bulunur mu yada kaldı mı bilmem,ama düş işte
Düşlerime de engel koyamazlar ya:
Bir köy evinde ormanla dost, güneşle arkadaş olmanın tadını ne verebilir.
Bir martının çığlık çığlığa kovaladığı balığın şaşkınlığında sudan firar edişi gelir gözlerim önüne. Her dalışında bir balığı daha sudan koparan keskin gagalar hep aynı açlık hissetmediği bir yer ...
İhtirasların olmadığı sevginin egemen olduğu bir yer!
Doyumsuz bir mücadelenin acımasız ihtirasları sarmışken beyinleri, yetinmenin yeterli olduğunu bilen gönüllerin olduğu bir yer!
Düş olmasın istiyorum bu kez!...
Yolcu durak arar ya yol yorgunu iken, Gönül yorgunluğunun durağı da olur mu acep,Hani her defasında bilinmez bir kayaya çalmadan başı, kanatmadan yüreği... Son durak son Limanda...
Sevgi çiçeklerini büyütmek. Ekip toprağa umudu, yeşertmeli sevda denen çiçeği. Yaşatmalı ki
Bir daha nefret tohumları ekilmesin yüreğe.
Başı boş bir yalnızlık değil maksadım, paylaşılan, paylaştıkça çoğalan erdemin ve faziletin hakim olduğu güzel bir yerküre..
siyahı yermeden ,beyazı övmekti aslolan ,bütün hüner renklerin cazibesine saygıyla eğilmek
hoşgörüyü çiğnetmeden ayaklar altında ,her satır da sevgiyi anlatabilmek seviye!
en onurlu cümleleri sarf edip ,şerefini yere düşürmemek insanı,
Sevgi tohumlarını eken ellere selam olsun!...
Baykara--Aralık-2008
YORUMLAR
Sevgi tohumlarını eken ellere selam olsun!...
Yazan yüreği kutluyorum. Çok anlamlıydı.
Sevgiye susayan dünyamızın düşmanlık ve korku pompalayanlara, ölüm çarkını çevirenlere değil, sevgi ve dostluk dağıtanlara ihtiyacı var. Peygamberlerin diriltici soluklarına, Ebu’d-Derdâ’ların, Yunusların sevgi ve rahmet dolu tavır ve mesajlarına ihtiyaç var. Betonlaşan, makinalaşan, maddeleşen dünyadan gönüllere sevgi tohumu ekmek, gönül bahçesini sevgi çiçekleriyle donatmak belki temenni, belki ham bir hayal gibi görülebilir. Fakat sevgi ateşinin betonları, demirleri eritecek bir güce sahip olduğuna inanmak gerekir. Sert olan her şey güçlü değildir. Zayıf-nahif bir fidan kuru toprağı sert kayayı yararak boy gösterir. Kayaların arasında sular fışkırır. Gözyaşı rahmettir, su gibi berekettir, yeşillikler bitirir. Nefret ateştir. Ateşin ormanı yaktığı gibi, nefret de insani duyguları yakıp kül eder. Silah sesleri altında değil, sevgi nameleri içinde yeni bir dünya niçin kurmayalım.
Yunusumuz un dediği gibi;
,Ben gelmedim davî için
Benim işim sevi için
Gönüller dost evi için
Gönüller yapmaya geldim
Adımız miskindir bizim
Düşmanımız kindir bizim
Biz kimseye kin tutmazız
Kamu alem birdir bize
Gelin tanış olalım, işi kolay kılalım
Sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz.
Tüm düşlerinin gerçekleşmesi dileğiyle..
Selam ve dua ile...