Anastasya...
Çocuklarını savaşla öldüren krallara inat, anneler doğuracak barışları.
Toparlayın kendinizi yitik kentin çocukları, yıldızlara yakın yürümeyin. Sokak başlarına gizlenen ölümün göz kırpmasına gülün ve geçin, arkanıza alın geleceğin umutlarını. Aklınızın ucuna bile takılı kalmasın felsefenin tarihi, sisli duvarlara mıhlanan kadınların ellerine sarılın ve doğur beni deyin, doğur beni…
Yüzünüze bakan esaret gülüşlerini silin.
Ufka bakın !
Yırtınıyor güneş, kılıç darbesi iniyor sahilin parlaklılığına yeryüzünün rengi değişti yine.
Umut ile açan her çiçeğin, hayal ile yürüyen her adımın, koyu karanlıklarını denizin mavisinde yitiren her bakışın rengi değişti yine, her isim sana çıkıyor, her bakış sen, her varlık senden bir parça gibi esiyor.
Tarihin derinliklerinde yaşama seslenen; Mata Hari, Messelina, Rukiye Hatun, Hürrem Sultan hepside aynı şarkının ilk nakaratını fısıldıyor, diğer nakaratı duymak için bekleyişlerimi süslüyorum, bekleyişlerim ile tarihe akıyorum .
Bir köşede üzgün duran arteus var, diğer bir köşede Sezar ağlıyor. Tarih bizim için yaşıyor. Aynı kaderi paylaşmış insanlar arasında adım atıyoruz, farklı evlerde yaşıyor, farklı evlerde özlemleri yazıyoruz, farklı duygular arasında yaşama koşuyoruz ve hiç yorulmak bilmeden tarih bizim için not düşüyor.
Kulak verince tarihe yaşlı bir bedenin savaş meydanındaki tiz sesi duyuluyor, aşık olmayan arteus rahat öldü diyor.
Aşık olmadı ama iyi savaştı…
Bedeni kılıç yarası içinde kanıyorken, vücuduna dokunan el onu seven kadının eliydi. Kanlı bedeni sevdiği kadının elleri içinde sonsuza bakıyordu. Kadın arteus’a yaşarken söyleyemediği sözü fısıldadı; ey arteus aşkı yaşayamadan öldün..
Aşık olmadı ama iyi savaştı…
Herkes kendi kutsal bedeninin bekçisi, mabed dolusu kitaplar arasında bilgenin yaşama söylenceleri ışıldıyor. Kitap sayfalarına sıkışmış bir kaç sözün kendine yaklaştıran adımlarda tükendiğini duymak bile istemiyor.
Uzaklarda bir yerde tarih en acı notunu gözyaşları arasına düşüyor. Zaman, derinlik, varlık, anlatı, söylence, bakış, hepsinin iç içe girdiği zaman aralığına dokunmak acı veriyor.
Toparlayın kendinizi yitik kentin çocukları !
Arkamızda hiç bir ses şunu söylemesin,
Aşık olmadı ama iyi savaştı...
....
YORUMLAR
Çocuklarını savaşla öldüren krallara inat, anneler doğuracak barışları.
Toparlayın kendinizi yitik kentin çocukları, yıldızlara yakın yürümeyin. Sokak başlarına gizlenen ölümün göz kırpmasına gülün ve geçin, arkanıza alın geleceğin umutlarını. Aklınızın ucuna bile takılı kalmasın felsefenin tarihi, sisli duvarlara mıhlanan kadınların ellerine sarılın ve doğur beni deyin, doğur beni…
Yüzünüze bakan esaret gülüşlerini silin.
Ufka bakın !
pozitif düşünen beyinlere.. sevgi dolu yüreklere selam olsun..
kutlarım gönül güzelliklerinizi değerli yazar ...
sevgim saygım selamlarımla...
DOLU DOLU BİR AŞK, BİN SAVAŞA BEDELDİR;BİNKEZ ÖLÜNÜR BİNBİRİNCİ KEZ YİNE ÖLÜME GİDİLİR.
AŞKI YAŞAYANLAR SAVAŞMAKTAN DA SEVİŞMEKTEN DE KORKMAYACAK CESARETİN ZIRHLARINI YÜREKLERİNE KUŞANIRLAR.
SAYGIYLA.
Şaban Aktaş tarafından 12/11/2008 10:10:12 PM zamanında düzenlenmiştir.
Uzaklarda bir yerde tarih en acı notunu gözyaşları arasına düşüyor. Zaman, derinlik, varlık, anlatı, söylence, bakış, hepsinin iç içe girdiği zaman aralığına dokunmak acı veriyor.
Toparlayın kendinizi yitik kentin çocukları !
Arkamızda hiç bir ses şunu söylemesin,
Aşık olmadı ama iyi savaştı...
helal olsun sana
...