- 699 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
GİDİYORUM
1
Elleri ceplerinde insanlar geçiyor boyuna… Yollar geriye giderken yürür gibi oluyor bezginler..Geriye akan şeyler çok fazla..Kimse tutmak istemiyor.. Düşüyor her şey.. Çarpıyor..yıkılıyor.. yıkıyor.. Sessiz hafızamda yara bere içinde anılar..Kirli pencereden temiz yerler açıyorum.. Yağmurda yıkanan güneş göz kırpıyor odaya.. Havam ağır acı kokuyor.. Ağır ölüm! Dayanamıyorum… Gidiyorum… Kimse tutmayacak beni düşerken, biliyorum… Herkes gözümde geri gidiyor.. -Gözlerimde bile ileri gitmek istemeyen insan düşleri..- İlerleyen tek şeyse zaman.. Zamanın içinde geriye gidiyor tüm yazdıklarım.. Şimdi yazıyor olduklarım.. Elimde kalem.. gözlerimde nem.. Saçma şairlik bile tat vermiyor … Hava nedense üzgün benle. Güneşin kucağı sis yüklü.. Rüzgar başlıyor.. Oda soğuyor.. Rüzgar bile geriye esiyor.. İlerisi neresi peki?
2
Az önce yazdığım kağıdı inceliyor.. Uzun uzun bakıyor.. Saçları yüzünü kapatır her başını öne eğdiğinde.. Çalışırken masada , bir perde gibidir narin başına.. Başını kaldırdığında öyle tatlı olur ki yüzü..Saçlarının üstünden öperim gözlerini..yüzünü.. Sinirlenir..Kaçmak ister.. Sevmez beni.. Ama bazen sever..Ne zaman peki?
Elinde kağıt, saçları yüzünü perdelerken izliyorum onu.. Derin nefes alışlarını duyuyorum.. Bir eli ağzında, parmaklarıyla dudaklarını eziyor, yuvarlıyor.. Sonra burnuna götürüyor parmaklarını…koklar gibi yapıyor... Düşünürken böyle yapıyor her zaman.. Yazdıklarımı okuyor sessizce.. Ya da izliyor.. Öylesine dalgın ki bakışları..Bir noktaya bakıyor.. Ya da bir virgüle takıldı gözleri ve devamını getiriyor cümlenin.. Ya da tamamen başka yerde aklı..bakışları..ya da bakmayışları.. Karşılıklı duruyoruz ayakta.. Bir koku var havada şimdi, içim onla doluyor.. Her nefeste mutlu oluyorum..
“Nedir bu geriye giden şeyler?” diye soruyor birden..
Susuyorum.. Gözlerini seçiyorum saçlarının arasından..
“Nedir, diye sordum?”
“Bilmem” “Az önce hiçbir şey düşünmeden yazdım.” “Sadece yazdım.”
“Sadece yazdığını biliyorum. Ama bir şey anlamadım.. Bence anlamsız…”
“Anlamsız olacağını bilerek yazdım.. Sonunun nereye varacağını bilmeden.. İlk defa bu kadar özgür hissettim kendimi yazarken.. Bu yüzden anlamlı..”
“Ben gidiyorum” Kağıdı masanın üstüne bırakıyor özenle..
“Nereye?”
“Bilmiyorum” “Sadece gidiyorum”
“Bu üstündekilerle üşürsün dışarıda”
“Sen de bu üstündekilerle odada..”
“Kendine dikkat et..”
“Sen de”
Kapıyı sessizce örtüp çıkıyor… Ayak sesleri merdivenin yanına geldiğinde kesiliyor.. Geri dönüyor.. Kapıyı çalıyor.. Anahtarı var aslında.. Kapıyı açıyorum.. Yüzü tam karşımda.. Duraksamadan sarılıyor..öpüyor dudaklarımdan..
“Seni seviyorum” diyor. Gülüyor.
“Ben de” diyorum..sadece..
3
Okunmayacağını bile bile yazmak.. Sırf ben de yazdım diyebilmek için.. Bir kaba iştahı bastırırcasına.. Dolu dolu yazmak.. Kalemin uçup gitmesine aldırmadan.. Küfür dolarken sayfalar, hayatın inceliğine hayran kalmak. Ama hayatta hissetmeden kendini..yazmak!
Aklına uçuşan bin bir düşünceden, en işe yaramazlarını seçip göklere çıkarmak.. Ve elle tutulur bir iki söz yazabilmek.. Ateşten çıkan akkor halindeki demire çekicin inip kalkması gibi güçlü, kendinden emin, ne yazdığını bilerek, ama ne yazacağına karar vermeden yazması kalemin.. Sıcak düşünce liflerini sarıp soğutması sayfalarda.. İnce bir nakış gibi,
harf harf işlemesi sonra.. Hayata döndürmesi.. Demircinin çekici..Yazarın kalemi..
Altın sarısı liflerden, düşümün düşüncelerine dönüşüyor sözlerim.. Sıcaklığını kaybederken, beyaz sayfalara yazıyorum aklımın oyunlarını.. Bir oyun oynuyorum yazarken.. Kendimle..Nereye vardıracağımı bilmeden hikayenin sonunu.. Yine aynı pencere yanında.. Havada aynı nem..aynı acı.. Onu bekliyorum.. Bu sefer gördüğünde beğensin istiyorum.. Sevsin diliyorum.. Demircinin çekici.. Yazarın kalemi.. Bir sırma altın zincir düşüncelerim.. Bekliyorum..