KURBAN OLAYIM
Kurban bayramı arefesinde bir ağıldayız. Kış soğuğu gecede kendini iyice hissettiriyordu. Koyunların başını bekleyen celep meydanlık arazide bulunan kulübeye yöneldi. Diğer celep arkadaşları da orada toplanmaktaydı . İçeri vardığında teneke soba üzerindeki çaydanlık fokur fokur kaynamaktaydı .
Buradakilerin çoğu Kars, Erzurum, Van ,Muş’tan gelenlerdi ekseriyetle
Aralarında, mırıltılarla yarın sabah sahiplerine teslim edeceği koyunları ve memleketlerine dönüş planlarını yapmakuaydılar. Hepsinin üstü tezek kokmakta ve neredeyse bir haftadan fazla banyo yapmamış, sakal traşlerını olmamışlardı . Celep,gür gür yanan Sobanın üzerindeki çaydanlığı aldı kendine bir bardak çay katıp diğer celep arkadaşlarının yanına oturdu, bir sigara yaktı.
Gelelim bizim ağıldaki kurbanlık koyunlar ne alemdeler onlara bir bakalım.
“ Osurma len ! Ne osuruyon ? “
Beriki :
“ Konuşma len de get işine !”
“ Ulen geldiğimizden beri zırt zırt ! Osurmaktasın. “
Az ötede gözünde gözlük Dan Brown ‘un “ Da Vinci şifresini “okumakla meşgul koyun gözlüğünün üzerinden bakıp söze karışır :
“ Yarın kesileceğim korkusundandır o “
Onları ,ağılın bir köşesinde kıvrılıp yan gelip,yatmış izleyen genç koç birden ayağa fırlar.
“Hayır ! Yalan söylüyorsun ! Beni buraya hastalandım diye hastaneye getirdiler İnanmazsanız açıp cep tefonunuzu anneme ,babama bir sorun.
Hep birlikte genç koça acıyarak baktılar.
İçlerinden en yaşlısı .
“Ben bile bile zorluk çıkarmadım. Zaten eşim öldüğünden beri yalnız yaşamak bana haram. Varsın ölümüm bazı insanların hayrına vesile olsun.
“Şuna insanların oburluğuna desek daha doğru olmaz mı ? “,dedi Bilge koç.
“Hayır ! Sana katılmıyorum .Biz Hz.İbrahim’in oğlu İsmail’in kurban edilmesin diye melekler tarafından gönderilmiş koyunlarız.
“ Hadi onu anladık . İnsanlar bizi kurban ederek hem dini vecibesini yerine getirmekte, bizim sayemizde sırtımıza binerek sırat köprüsünden geçecekler .Genç Koç atılılır :
“ Ağbi orada dur biraz . Araba ,tren yokmuymuş ki bizim sırtımıza biniyorlar bunlar ?”
“ Orasını pek bilmem . Pek karıştırmak da doğru olmaz.Yalnız hergün mezbahada binlerce kesilen kardeşlerimize ne demeli. Onlar neyin kurbanı oluyor? Bunu anlamış değilim henüz.
Ağıla derin bir sessizlik hakim olur.
“Olamaz ! Ben henüz çok gencim. Benim de yaşamaya hakkım var. Üstelik sözlüyüm .henüz nişanım bile yapılmadı. Ban bu mantığı kabul etmiyorum arkadaşlar !”,dedi genç koç. Bizden yeteri kadar yararlanıyorlar zaten bu insanlar. Annem, hergün yeteri kadar süt veriyor zaten. Annemin sütü sayesinde yoğurt , tereyağı, peynir üretilip beslenmekteler. Bu onlara yetmiyor mu?
“ Yetmiyor işte genç kardeşim ! , diye sinirlenerek elindeki kitabı yere attı,Bilge koç. Demek yetmiyor ki senin,benim canımı almaya kasdediyorlar. Daha da alacaklar. “
“Uğur Dündar ağbimin gözünü seveyim .”
“O niye ki ?” , dedi Erzurumlu koç .
“ Niye olsun. Adam vejeteryan. Bizlere tenezzül etmiyor.”
“Essah mı deyisin lo ?”
“ He vallah ,de billah.”
“Neye ki? “
“Salağa bah! “, dedi Karslı. “Savineceğine…”
“Onlar hayvansal ürünleri yememekle daha uzun ömürlü olacağını sanırlar ki bu da doğru kanıtlanmış birşeydir. “, dedi Bilge koç.
“Aha Uğur ağbi gibi birilerinin yetişmesini beklersek daha çok boğazlanacağız bu gidişle.
“Bir çıkış yolu olmalı .”, dedi genç kara kara düşünerek.
“Ne çıkışı olacak allesen dedi Muşlusu. Ve ekledi :
“Çıkış yolu olsa insanlar bizi kurban edeceklerine gider şu AKP hükümetinden nasıl kurtulacağına kafa yorar azıcık. Adamların memlekette satmadıkları kalmadı neredeyse.
“ Kamu kuruluşları,araziler,limanlar….” , dedi Karslı
“Öle deme lan. Aralarında bizi kollayan Ertuğrul Günay ağbimiz de var. “,dedi Adıyamanlısı.
“Neyine kolluyormuş ki ?”
“Duymadın mı ? Kurban keseceğinize yardım yapın dediydi.”
“Cidden mi?”, dedi Hakkarili. Büyük adammış zahir.
“ Madem böyük adammış da onların arasında işine?”,dedi Karslı.
“Onaların işine akıl sır ermez.ne malum AKP hökümetini içerden çökertmeyeceği?,dedi Adıyaman’lı.
“Yeter ! Sıkıldım artık. Bana ne insanlardan ya! Ben kendi derdime düşmüşüm. Adamlar gelip sabah bizi alıp götürecekler. Bir çıkış yolu bulup kurtulalım bu kurbanlık koyun olmaktan.
“Yok ki .”dedi Erzurum’lusu.”
“Var .” dedi herkesin şaşkın bakışları arasından bilge Koç ve devam
etti; Buradan kaçıp kurtulabiliriz .Şu dağın tepesini aştrk mı gerisi kolay."
“Nasıl olacak bu iş? “, dedi Genç Koç.
“ Hep beraber birleşirsek olur pekala.”
“Ben hazırım söyle?”
“Peki ya siz?”
“Nasıl olacak ?", dediler hep bir ağızdan.
“Arkadaşlar şu an tam sırası celeplerimiz beriki kulubede çay içmekteler. Bizi gördükleri yok. Boynuzlarımızı kullanırsak şu çiti kep beraber kırar geçeriz. “
“Sonra ?”,dedi Muşlu.
“Sonrası ya allah topuk tutabilene aşk olsun. Dağı aştık mı tamam. Zaten gece bizi farketmezler. “
“Adamlar bizi mavzerle delik deşik ederler valla.”, dedi Erzurumlusu.
“ Bunu yapamazlar .Çünkü paramız peşin ödendi.”, dedi Bilge Koç.
“O zaman sopayla kemiklerimizi kırarlar yakaladıklarında.”
“ Bizde boynuzlarımızla karınlarını deşeriz. “
“ Aferin.,dedi Bilge Koç. Unutmayınız ki bağımsızlık savaşları kan dökülmeden olmaz. Ya istiklal !Ya ölüm! Ben size ölmeyi emrediyorum arkadaşlar!” Ama ben ölmeyeceğimize adım gibi eminim.”
“Ben çok yaşlıyım, dedi yaşlı koç." Üsteiik size ayakbağı olurum olurum sizin peşinizden gelmekle.”
“Sen bilirsin .”, dedi Bilge Koç . Israr edemeyiz. Eğer başarırsak senin için, tepenin başında ateş yakacağız zafer işareti olarak.
“Ya İstiklal , ya ölüm ! “, diye hep bir ağızdan . Biz varız.”
“Tamam arkadaşlar. Unutmadan bir şey ekleyeyim. Burdan hep beraber hücuma kalktıktan sonra şayet arkamıza takılıp gelirlerse onları şaşırtmak için dağılacağız. Ta ki izimizi kaybettirinceye kadar .”
“Ya sonra ?”, dedi genç koç.”
“Sonra dağın arkasındaki tepe noktada buluşalım. Anlaştık mı?”
“Anlaştık “ , dediler hep bir ağızdan.”
“ Hadi hücum ! ”
Tüm kurbanlık koçlar boynuz darbeleriyle çiti devirip, gecenin karanlığında dağın yamacına olanca gücüyle koşmaya başladılar.
Çay içmekle meşgul celepler bu gürültünün ardından külübelerinden çıkıp bağımsızlığa doğru koşmakta olan koçların üzerlerine sopayla yürüdüler. Üzerlerine doğru gelmekte olan celepleri gören koçlar celepleri boynuz darbeleriyle karınlasını deşip sağa sola frrlattrlar. Diğer celepler korkudan yanlarına yanaşamadılar bile. Yalnız bir ara Bilge Koç’un ayağı takılıp yere düştü. Bunu fırsay bilen celebin biri elindeki sopayla üzerine gelmişti ki en yaşlı koç arkadan öyle bir boynuz darbesi indirdi ki celep neye uğradığını şaşırdı.
“Durma koş ! Vakit kaybetme!”
Bilge Koç doğrularak teşekkür etti kendine yardım eden yaşlı koça. Sonra karanlıkta kayboldu gittti.
Yaşlı Koç yarım saat sonra tepede meşale gibi yanmakta olan zafer ateşini gördüğünde ömründe tatmadığı bir duyguyu tattı. Bağımsızlık duygusunu.
O öyle bir duygu ki sabahın ezanında elinde bıçağıyla gelen kasabı farketmemişti bile.
Metin İmer / İzmir / 09 Aralık 2008
YORUMLAR
Hharika bir öykü olmuş biz insanlarda uyarlansada bir çıkabilseler başkalarının hükmünden.
Bilseler güçlerinin nelere kadir olduğunu.
Birlikten kuvet doğduğunu.
Küçücük karınca orduları afrika ormanlarında önlerine ne çıkarsa silip süpürürlerdibelgesellerde inanılmaz bir talan bırakırlardı arkalarında işte budur.
"DENİZDEKİ DAMLA OLMA
DENİZSİN YA DAMLAD"
Tam puanla ellerinize sağlık paylaşımınız için.