Kurbağanın hayalleri
KURBAĞANIN HAYALLERİ
Vadideki dere boz bulanık akıyordu. Kenarlarında sazlıklar oluşmuştu.Yüzlerce kurbağa bahar şarkıları ile sazların arasında hoplayıp, zıplıyorlardı…Bahar tabiatı coşturmuş ,
Kuşlar, böcekler, çiçekler ve çiçeğe konan arılar…Rengarenk kelebekler : Bir operanın artistleri gibi enfes sahneler sergiliyorlardı!
Güneş, tatlı bir sıcaklık yayıyor ,ılık,ılık bir bahar rüzgarı esiyordu .esen rüzgarın etkisi ile güllü bahçenin kokusu , tâ dere kenarlarına kadar geliyordu .Küçük Kurbağacık bu güzel bahçeyi çok merak ediyor gidip görmek istiyordu. Fakat bir türlü cesaret edemiyor Günler, günleri kovalıyordu. Gitsem mi gitmesem mi ? diye düşünüp duruyordu .O koca patlak gözleri düşünmekten uyuyamıyordu .
Karar verdi: Gül bahçesini görmeğe.Kokunun geldiği tarafa doğru giderken yeşil benekli mantosu terden sırılsıklam olmuş o kadarda yorulmuştu-ki bir an düşünceleri ona yorgunluğunu unutturdu. Ne iyi yapmıştı da, şu gürültücü arkadaşlardan kurtulup gül bahçesinde yaşamanın daha iyi olacağına karar vermişti…Ah ! diyordu oraya bir ulaşırsam,bülbüllerle ,arkadaş olur, onlar gibi şarkı söylerim.
-Sarmaşıklarla sarılı yol nihayet bitmiş , gül bahçesine gelmişti .gelmesine geldim ama tedirginim dedi .Etrafına korkarak baktı ya bir aksilik çıkarsa! o kadar yorgundu ki geleceğini değiştirecek olan bu serüven onu ürkütüyordu .Nasıl olmuştu da ta buralara kadar gelmişti.Müthiş başı ağrıyordu.Artık onun için olacakları beklemekten başka bir şey kalmamıştı. Gül Bahçesi hayalinden daha da güzeldi . Gül Ağaçları kendileri rüzgarın etkisine bırakmış,hafif, hafif sallanıyordu ! Yerlere çimler ekilmiş, her taraf harita gibi çizilmişti…Karşısında duran şu yüzme havuzuna girerek kana,kana yüzmek istiyordu .Fakat yorgunluğu buna mani oldu .
-Akşamın gölgeleri yerini gecenin karanlığına bıraktı.O-da hayalini kurduğu gül ağaçlarının, arasında uyuya kaldı.Sabaha kadar tatlı rüyalar gördü , ufkun eğri büğrü çizgilerinden geçerek Saman Yoluna yolculuk yaptı…
Artık sabah oluyordu. Ay batıdan batarken ,kızıl bir ışık huzmesi ile güneş doğuyordu! Gül bahçesinde bir hareketlilik başlamış, bülbüller , en güzel nağmeleri ile güllerin açılması için dua ediyorlardı…Güller ise tomurcuklarının içinden,telli duvaklı gelinler gibi, süzülerek bülbüllere nâz ederek açıyorlardı.Küçük Kurbağacık çimenlerin üstünde bir köşeye çekilmiş bu hayal ülkesini seyrediyordu. O kadar etkilenmişti ki birden seviç çığlıkları atmaya başladı:Oda bülbüller gibi ötmeğe çalışıyordu. Fakat! oda ne ? Bu ses de ne ? Vırak ta Vırak…O anda bütün bülbüller susmuş , Gül Bahçesini derin bir sessizlik kaplamıştı.
Sadece küçük kurbağanın vır aklamasından başka hiçbir ses duyulmuyordu.
Sevinç çığlıkları yarım kalmıştı. Birden iri kıyım bir adam belirdi. Bu adamın gelişi küçük kurbağanın hayallerinin yeşermesine engel oldu . Elinde kocaman bir kürek vardı kim var ? burada ki bütün bülbüller sustu. Küçük kurbağacık korku içinde titriyordu. Adam küçük kurbağacığa yoo!sen burada duramazsın bu güzel düzeni bozamazsın. Adam onu koydu küreğe götürdü attı , boz bulanık dereye…
Küçük kurbağacık, gül bahçesinden kovulmanın ezikliği ile gözyaşlarına hakim olamıyordu.
Gözler her zamankinden daha şişkin, parlak rengi daha da solgundu. Hayalleri ise erişilmez bir uzaklıktaydı…
_cizgi ]
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.