İSYAN
bana mor bir hayvan sırtında verdin akşamı, içimin en derin göğünde yıkadın boynunu.işte bu yüzden adın olmadı hiç..sadece taparcasına yöneldiğim bir seher vakti -iç sızısıydın- her yönü yönsüz...
adın yoktu
tanrıya en uzak gökyüzünü gömüyordun durmadan
ve cenneti cehenneme taşıyan sırma yokuşlu dağlar diriliyordu içimde...
biliyormusun: bana hiç söylenmemiş bir şarkının en leylak nakaratında gülüşünü verdin
yormadın , susmadın- hiç ehlileşmedin
sonsuzduk bir elimizde hep uyanık tanrıların açık gözünü kör ediyorduk.
yanmayı dikiyordun bedenimin en köle tarafına - bir iç bağımsızlık başkaldırısıydın
- en tatlı su verişinin göksel ,ışıltılı en mahçup bahçesiydim
sen göğü vermiştin ben sende artıyordum....
direk geceye ve birbirimize bağlanıyorduk ve en dik zirveden atlar gibi ,, sen okşuyordun şelaleden çıkan yaralarımı ve taşla oyalanmış ezgimi ..bana ağlar gibi bakıyordun gülmemi istiyordun
azrail çalmıştı yüzümüzü...
hiç adın olmadı senin ,yaşamı bana en bedava yok oluşla tattırdın
ve sen keskin oynaşımdın ...ara vermiyordun içimde
,durmadan hep yeni seni onarıyordun , en gül dibi çatkapımdın...
adın yoktu tüm sokak çocuklarının bir şeyi istemesi gibiydin
hep yıldızlara bağlı kadife bir gezegendin
açlığın yoktu ve yok oluşun asla ...güle bakışın gibiydi gözlerinin rengi...
en korkunç uçurum dibinde büyütüyordun kadınlığını
çünkü hep sarışın bir nehre dökülüşdü yüzün.
ellerinde hep ehlileşmemiş vadilerin gök serpintili rüzgarlarını saklıyordun
o yüzden adın yoktu
hep sevişirken gömüyordun ölünü içime..
sen bana hep dündün, gözlerime sonranı eşeliyordun
ve ben kimdim bilmiyordum aslımı yakıyordun
hep o esmer tarlaların anız terlemesiydim.....
çocuk oluyordum sen allah
ikimizde yıtılmışdık
sen bana olmuyordun ben sana ...
ÖMÜRBİGAİKİBİNSEKİZ...