- 1250 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Sessiz Mektup (5)
Merhaba içim, kendim, benliğim, benliğimde gizli yanım,
Boşverdim üşümekliği başka sokaklarda. Bıraktım uzaklıkları. Bir gülümsemeyle hem de. Bir anlık fikirle. Keşfin en güzeli, en garibi ve en değerlisiyle.
Bir koşuşla koştum yakına. Uzun zamandır bakmadığıma.
Pasparlak olsaydı, yakışacaktı sana daha fazla:
Son nefesi kalbime üflemek dileğim bu yüzden... Çünkü, bir nefesle, son bir nefesle, parlayacak parlayabildiği kadar... Ve o, flu görüntü. O rüyaların perisi. Baştan aşağı hayal dünyamı dolduran, doyuran. O en güzelin yansıması. Görülecek görülebildiği kadar.
Ve değecek o zaman. Değecek her şeye.
Merhaba içim! İçimin içi!
İşim. Gücüm.
Yokluğunda güçsüzlüğüm. Amaçsızlığım. Issızlığım, bulamadığımda vakitsizliğim!
Yokluğunda yakındığım. Varlığında yakınlığım.
Merhaba!
Farkettiğimi farkettiğimden bu yana, muzip bir telaş var kalbimde. Bu sırlı yolculuğun kaçıncı durağındayım acaba. Hem, bilmeliyim, rüyada mıyım. Uyanacak mıyım. Uçuverecekse elimden. Daha bir sıkı kavramalıyım!
Sözümün kelimesiz karşılığı. Sözün kifayetsiz yansıması....
Sen sadece senden ibaret değilsin ki! Sende biraz da ben’den var. Az var, veya çok var, ama mutlaka var... Çokluk göreceliği bana göre değil. Varlığının kesinliği, ızdırabımı hafifletmeye çoktan yetti bile!
Çoktan uzaklaştım o uzaklardan. Çoktan taştım ufuktaki barajlardan. Statik durmaktan. Keyifsizlikten. Çelimsizlikten.
Seni buldum içim!
Hepsi senin için!
İçime sığmaz içim!
akdenizce.-
Fotoğraf: Lukasz Stepien
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.