- 1074 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Canım memleketime iyi bak. 1
Köye yaklaştığımıza köyde asker olduğunu öğrendik. Civar köylerde bizim köye doğru gelen insanlar gördük. Kısık sesle kendi aralarından konuşuyordular. Ne olduğunu hâlâ anlayamamıştım ama diğer arkadaşlarım biz hayvanları otlatırken gelen haberle her şeyi öğrenmişlerdi. Bu yüzden erken dönmüştük otlaktan. Köye doğru yaklaşırken adımlarımız hızlandı. Köyde insan kalabalığı vardı. Böyle kalabalık genelde düğün zamanlarında olurdu. Köy meydanından geçerken köyün kahvehanesinde köyün ileri gelenleri, yaşlılarıyla askerler oturmuş kendi aralarında konuşurken, merakla onları dinleyen insanlar. O kalabalık insanlar söylenen sözlerle öfkeleniyordu. Sonra öfke birden kesiliyor tekrar konuşmalara kulak veriyorlardı. Yüzlerinde tuhaf bir huzursuzluk vardı.
Köy meydanında duran arkadaşlarım olsa da ben direk evin yolunu tutmuştum. Dar, uzun yol insan ve asker kalabalığından nerdeyse kapanmış gibiydi. Gördüğüm insanların hepsi tanıdıktı. Askerle birlikte köy meydanına gidiyordu.
Eve geldiğim kontrol etmekte zorlandığım hayvanla baş etmek için hemen annemi çağırtım ama içerden teyzem çıktı. Annemi sordum yeni doğum yapmış Leyla ablanın yanına gittiğini öğrendim. Teyzeme hayvanı emanet edip on metre uzak olan Leyla ablanın evine gideceğim zaman teyzem bekle dedi.
_hayvanı bağlayıp birlikte gidelim.
Evin kapısının önüne oturup teyzemin hadi gidiyoruz demesini beklerken aklım köy meydanına doluşan insanlarda kalmıştı. Evin önünden köy meydanına karışmak için giden insanlar kendi aralarında konuşurken duymuştum savaş kelimesini. Teyzem evden çıkıp omzuma dokunup hadi dedi gidiyoruz. Elinde Leyla’ya götürdüğü yiyeceğin ne olduğunu sordum. Yeni yapmış olduğu ekmeğin kokusu duymuştum. Belki bana verir umuduyla sorduğum soru ama düşündüğüm gibi olmamıştı. Teyzem soruyu cevaplayıp yürümesine devam etti.
Evin kapısına geldiğimiz zaman teyzem içerde uslu durmamı söyledi. Aslında yaramaz biriside değildim. Neden beni uyardığını bilmiyordum. İçeri girdiğimizde elindekileri mutfağa koyup doğum yapmış Leyla’nın yanına geldi. Annem Leyla’nın baş uçunda durmuş ona güzel sözler söylüyor. Tuhaf bir şekilde içerideki yüzler güllerken hemen kapının dışındaki yüzler gülmüyordu. Hepsi asık suratlı insanlardı, hepsi düşünceli yüzlerdi. Kapının eşiğinde durup her iki yüzlere baktım. Leyla’nın odasındakiler günlük hayattan doğum yaptıkları anlardan ve çocuk bakımı hakkında konuşurken. Odanın dışındakiler köye gelen askerlerden, çıkacak olan savaştan, gönüllü gidecek yakınlarından konuşuyorlardı. Leyla etkilenmesin, sütü kesilmesin diye savaş ondan saklanıyordu.
Leyla uyguya dalınca bebeğin kalabalıktan etkilenmesin diye diğer odaya alınmıştı. Annem bir an olsun bebeğin yanından ayrılmıyordu. Annemin kucağına oturmuş içerde konuşan kadınları dinler gibi görünmeye çalışıyorum. Kadınlar konuşmaya daldıkları an hemen bebekle ilgileniyorum. Onu güldürmeye çalışıyor şakalar yapıyordum. Bebek bundan hoşlanmıyor garip bir sesler çıkarıyordu. O sesi duyan annem kolumu sıkıp beni tekrar kucağına oturtturuyordu. Bebeğin çıkardığı ses hoşuma gitmişti. Daha ağlamayı beceremiyor ağlamanın ne demek olduğunu bilmiyordu zavallı bu durum benim hoşuma gidiyor. Annemin anlık dalgınlığını bekliyordum. Bebekle oynarken bebek sessini yine çıkartı sus dememe kalmadan. Annem otamadık bir şekilde elini uzattı kolumu tutup çimdikleyip tut silkeler gibi beni sarsıp kucağına oturdu. Her seferinde yaramazlık yapma diyordu. İyide bebek sevmek ne zamandan beri yaramazlık olmuştu. Hoş bebeğin çıkartı ses hoşuma gitmiyor da değildi. Anlamadığım annem hiç bakmadan elinden koyduğu gibi beni o kalabalıkta nasıl buluyordu da kolumu çimdikliyordu.
Annem Leyla’ya baktı uyuduğunu görünce tekrar konuşmalara dalmıştı. Bunu fırsat bilip tekrar bebekle oynamaya başladım. Birden annemin “ne” diyişini duydum yine yakalandım diye düşündüm. Annemin kolumdan tutup beni bebekten uzaklaştırmasını bekliyordum. Hoş bebek sessini bile çıkarmamıştı. Nasıl olurda yakalanırdım. Annem kolunu tutup kendine doğru beni çekmeyince beni bu işte bir garip olduğunu anlamıştım. Geri dönüp anneme baktım. Yüzünde üzüntü. Emine teyze ne dediyse artık annem şaşırmış üzülmüştü. Emine teyzeye bakıp ama dedi daha o çocuk; çocuğun savaşta ne işi var. Kimi on sekiz yaşında olduğunu kimi daha küçük olduğunu söyledilerse annemin dilinin uçunda daha o çocuk çocuğun savaşta işi ne
Leyla’yı gelenler akşama doğru gidiyordu. Teyzem bana hadi dedi.
_ya annem
_o sonra gelecek. Dışarı çıktığımızda evimiz önünde oturan babamı Leyla’nın eşi Mehmet ağabeyi gördüm. Teyzemden kurtulup yanlarına koştum. Mehmet abi çok üzgündü. Babamda. Mehmet abi
_abi ben ne yapayım akıl ver bir tafta ailem, yeni doğum yapmış karım. Diğer tarafta vatanım. Düşman burnumuzun uçunda Gelibolya girdi ha girecek.
Babamda Mehmet abi kadar düşünceliydi. babam göz ucuyla bana baktı
_bende bilmiyorum Mehmet, bende bilmiyorum. Ailemin çoğunu savaşlarda kaybettim.
Çok zaman değil, sadece üç gün geçmişti evde sessizlik artmış. Eşyaların yerleri değişmiş Leyla’nın evinden gelen eşyalar odaya yerleştirilmişti. Üç gün boyunca babam evde durmamıştı. Geldiği zamanlarda annemle bir köşeye çekilip konuşuyorlardı. Annemle babam bir araya çekilip konuşmaya başladıklarında teyzem hemen kolundan tutup beni oradan uzaklaştırıyordu. Hemen yalan söylüyordum teyzeme ama onları dinlemiyordum. Teyzem bana inanmaz hadi bana yardım et derdi. Teyzem işe dalınca koşarak annemle babamın yanına gidip. Onları dinlemeye başladım.
_eee Ahmet ne yapacaksın
_gideceğim Havva başka yolu yok bunun
_ya bizler
_bilmiyorum Havva bilmiyorum. Üç gün boyunca sizleri düşündüm. Çaresiz ne yapacağımı bilmiyorum. Sizinkilerin yanına gitsen
_kimim var Ahmet
_Havva sizi Hasanlara bırakayım dedim ama kardeşim benden önce askere yazılmış.
_ümmü nerede kalıyor
_kardeşinin yanına gitmiş.
_ya annem
_ablamın yanında sizi ablamlara bırakayım.
_iyide Ahmet tek benle Şermin değiliz ki kız kardeşim de
_olsun böyle zamanlarda yer bulunur
_ya Leyla
_dediğim gibi böyle zamanlarda yer bulunur, sen bunu düşünme.
Babam sen bunu düşünme dedi ama annem sessizliğe çoktan gömülmüştü. Uzak dedi bebek onca yola dayanamaz.
Babam ayağa kalkıp vatan için ölme sırası bizde dedi. Annem yeter diye söyledi. Kardeşlerimi akrabalarımı bu toprağa verdim şimdide eşimi veriyorum.
_gelirim belki Havva
_abim de gelirim demişti. Gidenler hep gelirim demişti. Hatırlasana abin evliğimizin ilk günlerinde baba ben gidiyorum savaştan sonra gelirim. Kaç yıl oldu askerden geldi mi?
_belki ben gelirim Havva
_gidenler gelir mi Ahmet. Söyle gidenler geliyor mu? Sen hiç gördün mü? gelen
Babam ama ben gelirim dedi. O akşam ne babam nede Mehmet abi eve geldi. Leyla’yı çocuğuyla bize getirmek annemle teyzeme düşmüştü. Bebeğin bizde kalmalarına sevinmiştim. Üç kadın sabaha kadar uyumadılar. Ben uyuyup uyanıp onlara bakıyor bebeğin yanına koşuyordum. Annem iki gündür babama ve Mehmet’e çıkın hazırlıyordu. Devalarca unuttuğumuz bir şey var mı diye sordu. Sabah ezenine doğru babamla Mehmet abi geldi. Babam annemi bir köşeye çekip anneme para verdi. İçerde uzun kalmadılar. Babam Mehmet’le tekrar dışarı çıkarken annem nere gidiyorsunuz diye sordu. Babam ayaklarını giyiyordu. Anneme bakıp size kala bileceğiniz güvenli bir yer bulmaya çalışıyoruz. Annem biz hiçbir yere gitmiyoruz savaş buraya kadar gelirse artık gidecek bir yer buluruz dedi. Babam olmaz diye anneme karşı çıkıp kapıyı kapattı. Babamın yüzünü ancak akşamüzeri gördüm. Yüzünde ki tüm kaslar gerilmişti. Üzüntüsüne sıkıntıları eklenmişti. Eve girmeden Mehmet’i sordu. Gelmediğini öğrenince geri dönüp dışarı baktı. Babam Leyla’ya baktı. Leyla abla çocuğuna sarılıp ağlamamaya çalışıyordu. Babam Leyla’nın yanına gitti.
_bak birazdan Mehmet gelir sakın ağlama yanında. Gözü arkada gitmesin
Sonra annemlere dönüp biz gidene kadar sakın ağlamayın. Mehmet abi kapıda belirdi. Babam hemen sordu. Kalacak bir yer bula bildin mi diye ama Mehmet abide babam gibi hayatta kalmış yakın akraba bulamamıştı.
Akşam son kes sofra kuruldu. Babamla Mehmet abiyle son kes oturuldu. Sofraya birlikte son kes yemek yendi. Yüzlere kederle son kes bakıldı. Son kes birlikteliğe oturulup sohbet edildi. Mehmet abi çocuğunu severken. Babama baktı gülümsedi.
_ya Ahmet abi bu koşturmaca çocuğumun adını koymayı unuttum. Ağamsın babamsın onca iyiliğin gördüm, isterim ki gitmeden çocuğun adını sen koy
Babam yerinden kalkıp bahçeye çıktı beş on dakika içinde eli yüzü ıslak içeri girdiğimde hemen annem babama elini yüzünü silmesi için pes verdi. Babam kucağında bebekle ayakta durdu. Ne düşündüyse artık, ya nasip dedi konuşmasına başlamadan
_garibin oğlu gariptir. Senin babanda garipti, sende garipsin ama baban yiğit, mert, ahlaklı, namıyla anılan bir adamdı. Seninde arkandan namınla anlısın, sende baban gibi yiğit mert bu topraklar gibi temiz olasın adın. Mehmet oğlu yiğit Mert olsun.
Bebek babamın yüzüne bakıp gülümsediğinde babam Mehmet abiye bakıp
_belki sen ya da ben göremeyeceğiz ama oğlun sana laik bir evlat olacak, buna emin ol. Oğlun için savaşacaksın nasıl sen hür yaşadınsa oğlunda senin gibi hür yaşayacak. Bunu canınla sağlayacaksın oğlun için bunu unutma. Bu memleket gibi yiğit, mert karakteri sağlam bir delikanlı olacak. Bu vatanın toprağı gibi yüzü gülecek, insanlara hor olmayacak. Mehmet oğlunla gurur duy. Memleketine benzemiş. Yiğit Mert
Babam bebeğin kulağına eğilip ezan okuduktan sonra ismini söyledi. Mehmet oğlu yiğit mert
Akşam güneşi köyü kaplamadan, babam hadi dedi gitme zamanı geldi. Babam savaşa gidiyordu sanki komşu köyde kurulan pazara gidiyormuş gibi benle vedalaşırken bana gelirken sana ne getireyim dedi. Hiçbir şey diyemedim. Savaşta ne satılır ki. Baba hasretti mi?
Kapının ağzında durmuş giden babamla Mehmet abiye bakıyorduk. Mehmet abi geri dönüp Leyla ablanın kucağında duran oğlunun yanına gelip çocuğunu öptü. Babam bana bakıyordu. Öfkeli bir sesle hadi Mehmet dedi. GİDİYORUZ.
Mehmet abi karısına son kes bakıp
_laylam canım oğluma iyi bak.
Bir adım geri çekilip
Oğluna tekrar baktı sonra karısına son kes bakıp
_canım; memleketime iyi bak