HAYATI KUŞATICI KAVRAM. İŞ AHLAKI
HAYATI KUŞATICI KAVRAM. İŞ AHLAKI
İş ahlâkı, uygulamalı bir ahlâk alanıdır ve insan hayatında karşılaşılan tüm ahlâkî sorunları inceler. İş ahlâkı sorunları, genel ahlâkî sorunlardan ayrı bir yöntemle ele alınamazlar. Her kesimi yakından ilgilendiren bu kavramın önem ve kapsamının araştırılarak, toplumun faydasına sunulması ihtiyacı bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır.
İş ahlâkı konusunda düzeltilmesi gereken ilk düşünce, sadece iş dünyasına ait özel bir ahlâkın olduğu, buna da iş ahlâkı denildiği şeklindeki yanlış kanıdır. İş ahlâkı itimat, saygı, ihsan, hoşgörü, dürüstlük ve en önemlisi hak gibi temel değerlere dayanan ve insan hayatında kişilere yol gösteren temel ilkeler, yapılması beklenen tutum ve davranışlar anlamında değerlendirilmektedir. Bununla beraber, iş ahlâkı sadece yanlış olan hareketleri ortaya çıkarmaya çalışmakla değil, ayrıca iş adamlarının ve kurumların ulaşabileceği ahlâkî idealleri sunmakla da ilgilidir.
Hemen şunu da belirtmeliyiz ki; iş ahlâkı, insanların genel olarak düşünemeyecekleri ayrıntıları görmelerine yardım edebilir. Hatta iş ahlâkı, uygulamalarını gerçekleştirmek ve değişiklikleri yapmak için muhataplarını harekete geçirir. Ahlâkî değişime ihtiyacı olan uygulamalarla sıkı bir ilişki içinde olanlar, onları değiştirmeyi istemedikçe iş ahlâkı her ne kadar teorik veriler üretse de iş uygulamalarını değiştirmeyecektir. İş ahlâkı, bir uygulamanın gayriahlâkî olduğunu söyleyen tartışmalar üretebilir, üretilen bu fikirlerin uygulanmasını isteyebilir; fakat sadece değişiklikleri uygulayacak pozisyondakiler onları ortaya çıkarabilirler ve uygulanmasını sağlayabilirler. İş dünyası müşterileri, çalışanları, sektör paydaşları ve diğer kâr ortakları ile güvenli ilişkiler kurmak zorundadır. İyi ahlâkî davranışlar şirketlerin toplum içindeki imajını ve vizyonunu güçlendirmektedir. Dolayısıyla bir işletmenin uzun dönemli olarak varlığını sürdürmesi, iş ve çevre ile ilgili konulardaki duyarlılığın yanı sıra ahlâkî standartlara uyulmasına bağlıdır. Sermayenin ve teknolojinin yeterli düzeyde olduğu ve makroekonomik politikaların da olduğu ortamlarda iş verimliliği ve emeğin kalitesi işletme yönetimine bağlı olarak değişmektedir. Birey - örgüt ilişkisinde optimal verimi almanın, her iki tarafın iş ahlâkı olgusuna bakışıyla yakından ilgili olduğu aşikârdır. İşletmeler artık bilançoları, kârları gibi malî unsurlarının yanında toplum nezdindeki itibarına, maddî ilişkilerindeki dürüstlüğüne, çevreye verdiği öneme, sosyal duyarlılığına, yardım severliliğine ilişkin görüntüleri ile yani sosyal sorumlulukları ve ahlâk sermayeleri ile değerlendirilir hâle gelmiştir.
Ahlâk sosyolojik anlamda insanın iç dünyasını düzenlemekle yetinmez, dış dünyaya yansıyan eylemler de onun ilgi alanına girer. Ahlâk, dış dünyada yararlı ya da kazançlı, iyi ya da kötü sonuçlar meydana getiren insan eylemlerini ancak iradî olup olmamalarına göre değerlendirir.Yerine getirilememiş iyi niyet, iyi bir davranışa yönelmiş, fakat gerçekleştirilememiş irade insanı ahlâkî sorumluluktan kurtaramaz. Doğru ile yanlış arasında belirlenmiş sabit bir sınır yoksa ve başarı ahlâkî olmayan hareketleri bağışlatıyorsa, bir iş ahlâkı disiplini kurulamaz. Bireysel, toplumsal ve kamusal ahlâkın bir yaşam şeklinin olması gerektiği tüm ilâhî dinlerin öğütlediği bir olgudur. Allah insanın kendi iradesi ile yanlış yapma hakkının olduğunu; fakat karşılığında cezalandırılacağını, buna karşılık doğruyu ve ahlâklı olmayı seçen insanların ise ödüllendirileceğini ifade etmektedir. Öyleyse iş hayatında tekâmülü sağlamanın ve adaletli olmanın en önemli unsuru, her şeyi hak ölçüsünde yapmak, ödül ve ceza mekanizmasını sosyal sorumluluk bilinci içerisinde ve hoşgörü çerçevesinde uygulamaktır.
Kapitalist yaşam tarzının benimsenmesi ile birlikte, son yıllarda dünya genelinde yaşanan birey hayatındaki ahlâkî dejenerasyon ve kurumlardaki yozlaşma toplum yapısının gittikçe bozulma eğiliminde olduğunu göstermektedir. Her türlü ekonomik disiplin eksikliği, etkisini ekonomik hayatın ötesinde de göstermekte ve bunun sonucu olarak, toplum ahlâkında çöküş eğiliminin boyutları büyük olmakta ve gelecek nesillerin de bireysel ve toplumsal ahlâkını tehlikeye atmaktadır.
Ekonomik hayatın, iş ahlâkının değerlerden uzaklaşması, kamu hayatı için bir tehlike teşkil etmektedir. Sorumluluk bilincinin vicdanlarda yer etmesi ve yapılan her şeyin bir gün mutlaka hesabının sorulacağı ya da mükâfatının verileceği düşüncesinin hâkim olması için evrensel hak ölçüsünün ve değerlerin ısrarla uyanık tutulmaya çalışılması gerekir. Bu da ancak, sorumlulukları hatırlatan, tüm toplum kesimlerini ahlâklı olmaya davet eden sivil toplum kuruluşlarının varlığı ile mümkün olabilecektir. Nitekim Allah iş ve ticaret ahlâkı bozulan, ölçü ve tartıda hile yapmayı meslek edinen Medyen halkını Hz. Şuayp (a.s) aracılığı ile "Ey kavmim! Allah’a kulluk edin, sizin için O’ndan başka ilâh yoktur. Ölçü ve tartıyı eksik tutmayın. Ben sizi bolluk ve bereket içinde görüyorum. Ey kavmim! Ölçü ve tartıyı adaletle ve tam olarak yapın. İnsanlara eşyalarını eksik vermeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yapmayın" diye uyarmıştır (Hud Suresi 84 ve 85. ayetler).
Medyen halkının tüccarları altın ve gümüş parayı, etrafını keserek, sayı ile piyasaya sürerler, halktan alırken de bu paraları tartı ile alırlardı. Böylece para piyasasını elinde bulunduran esnaf ve tüccarlar kendilerine haksız kazanç elde etmenin yollarını bulurlar, kendi egemenliklerini sağlamlaştırmak için devlet yönetimiyle ilişki içinde olurlar, ticarî ve siyasî erklerine engel olanlara malî baskı ve fiilî şiddet uygulayarak toplumun korkmasını sağlarlardı. Günümüzde de faiz, irtikâp, karaborsadan servet ve güç edinen, masum halkın manevî duygularıyla oynayan bencil kapitalist sermayenin, çağdaş Medyenler olmayacağını kim söyleyebilir ki? Aralarında masum insanların da bulunduğu bir kavmin ilâhî buyruk gereği korkudan diz üstü yığılıp kaldığı ve tarih sahnesinden silindiği gerçeği bilinirken, tarihin tekerrür etmeyeceğinin garantisini kim verebilir?
Yirmi birinci yüzyılda sermayenin ve emeğin ayrılmaz bir bütün olarak ahlâkî dönüşümünü sağlamak isteyen kurumların sosyal sorumluluk ve iş ahlâkı olgusuna bakış açıları, ancak çalışma standartlarının ortak bir çabayla geliştirilmesiyle anlam kazanabilir. Bunun için tüm kaynakları emperyal devletler tarafından sömürülen üçüncü dünya ülkelerinin üretime ve istihdama büyük bir ihtiyaç duyduğu bir ortamda, büyüme stratejilerini yeniden gözden geçirme, işçilik maliyetlerini düşürme üzerinden bir rekabet gücü oluşturma yerine; teknolojik gelişme, iş gücünün niteliğinin ve kalitesinin artırılması, istihdam odaklı bir büyüme, sektörel ve bölgesel plânlamaya dayalı bir sanayileşme gibi konuların ön plâna çıkarılması daha doğru bir yaklaşım olacaktır.
Asırlar önce var olan ve örnek model oluşturduğuna inandığımız, dünyaya adaleti dağıtan kardeşler topluluğunun davrandığı gibi, günümüzde de tüm toplum kesimlerinin birbirlerine doğruyu ve hakkı tavsiye eden, her türlü zorlamaya karşı ahlâklı olmaya ve ahlâklı davranmaya gayret gösteren, yeni örnek bir toplumun yeniden inşası ümidi ve duası ile...
H.Ali Aydın
21.03.2004
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.