- 808 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
ÜÇ ONBEŞLİK VURULUŞ
Bugün günlerden Pazartesi.Aralık bir.Saat on beş civarları.Bir yakınımın vefat haberiyle hemen cenaze evine gittim ve henüz birkaç saat önce o evde nefes alan bir insanın uğurlanış hüznünü yaşadım.Dönüş yolunda aklımda ölüm bu kadar yakınken ve nefsimizin hırslarına yenikliğimizi sorgularken, Bakırköy minibüs durağında buldum kendimi.Evime gitmek üzere minibüse bindiğimde arka sırada birbirine sokulmuş üç lise öğrencisi genç ve bir hanım yolcu vardı.Gençler oldukça zayıf olduğundan dört kişilik koltukta küçük bir boşluk olduğunu gördüm.Diğer koltuklar da dolu olduğundan bu yarım kişilik yere sığabilirim diye düşündüm.Gençlerden izin isteyip oraya ilişiverdim.Ücreti uzattım.Kısa bir süre sonra şoför;
--Ücretleri gönderin ! dedi.
Yanımdaki üç genç aralarında topladıkları bozuk paraları ön sıradaki yolcuya uzattılar.Şoför, parayı saydı ve;
--Para eksik,dedi.
Gençler hep bir ağızdan;
--Abi öğrenci,dediler.
--Öğrenci 1200,dedi şoför.’’600 daha göndereceksiniz.”
Kısa bir suskunluktan sonra,
--Abi yok ! diyebildi ortada oturan genç.Yüzünde derin bir yara izi vardı.Yanağında uzun kesik izi.
Herkes susmuştu. Az önce neşe içinde sohbet eden ve henüz lise birinci sınıfa gittiklerini öğrendiğim bu gençlere göz ucuyla bakıyordum. Şoför;
--Yoksa inin aşağıya ! diye sesini yükseltip azarlayınca sarsıldım. Elimi cebime atıp yanımdaki gencin kulağına eğildim;
--Ben vereceğim.İnmeyin,dediğimde ön sıralarda yaşlı bir beyin benden erken davrandığını, yüzünde iz olan gencin,” Sağ ol amca” dediğinde ve kulağına fısıldadığım gencin,”Sağ ol abla.Amca ödedi” dediğinde anlayabilmiştim.
Kimse konuşmuyordu.Şoförün bu tavrını belli ki herkes yadırgamıştı.
Yol buyunca düşündüm. Düşündükçe üzüldüm. Üzüldükçe kendimi gençlerin yerine koydum.Utandım…Yerin dibine girdim…
Düşündüm,kendimi şoförün yerine koydum. Gençlerin bunu huy edinmiş olabileceğine yormak istedim. Bu yüzden şoför tanıyor olabilir mi diye düşündüm.Yok…Yok böyle de olsa bunu söylemenin daha utanılmaz yolu olmalı dedim. Kaldı ki bu üç onbeş yaşında genç çocuğun, henüz bıyıkları terlememiş bu anne kuzularının kötü niyetli olabilecekleri aklımdan bile geçmemeli dedim.
Onca insanın içinde yokluğun yüze vurulması ve bir simit parası için kovulmak öylesi kahredici bir duygu olmalı ki…Gurur…
Belki de minibüse binerken bu durumdan bahsetmeliydiler şoföre.Rica etmeliydiler ama çocuktular işte…Çocuktular…
Zamanı geri saymayı istemek bazı durumlarda, bazı durumlarda sil baştan yapabilmek mümkün olsaydı keşke. Söz dudaktan çıkmadan teraziden geçseydi keşke. Bu gençlere farklı yaklaşıp tatlı dille uyarsaydı şoför keşke. Belki de neşelerinden eksilen olmayacak, bir araba dolusu insanın yüreğinde iz kalmayacak, kendi izleri yeniden kanamayacaktı.
Kızgındım…Gençlere utanmasınlar diye bakamıyordum. Bir ara hislerini anlamak için göz ucuyla bakmak istedim.Göz göze gelmemeliydik. Baktığımda göz göze gelmek ne mümkün, üçü de başlarını çevirmiş camdan dışarı bakıyordu.Uzun süre öylece kaldılar. Hiç konuşmadılar. Baktıkları yer aynı, gördükleri şey aynı, hissettikleri aynıydı. Sonra yüzünde iz olan genç okul çantasını açtı ve içinden özenle katlanmış bir gazete çıkardı. Gözleri gazetenin ilk sayfasına düşmüştü. Başını kaldırmıyor, okuyordu.Cam kenarındaki arkadaşı gazetenin altından oldukça eski bir kitap çıkardı.Cildi yıpranmış ve bantlanarak tutturulmuş sayfalarını bir o kadar özenle açtı ve o da kitaba düşürdü küçük gözlerini. Dışarıdaki hayat yeterince doldurmuştu göz pınarlarını.Şimdi dinlenmeliydi…Şimdi dinlemeliydi birileri…
Bütün olan bitenden sonra aklıma az önce elimi cebime atışım ve boş oluşu geldi.Cüzdanım vardı…Cüzdanım nerde ? Cüzdanım…
--Şoför bey cüzdanım !
Panik içinde sağa sola bakınırken yanımda oturan kadının minibüsten inmiş olduğunu fark ettim.Oysa ben elimi cebime attığımda o da kendi cebine atmıştı ya. Hadi çocukların ücretini o bey ödemeseydi ben nasıl verecektim.Cebimin boşluğunu nasıl da o anda fark etmedim? Ne çelişki bu bir yanında iyi, bir yanında kötü. Bir yanın acırken bir yanın sinir küpü…Bir yanın isyanda diğeri hüzün…Bir yanda çokluk,bir yanda yokluk…
--Şoför bey! Bilir misin ölümü ?
Akşam yemeği için alışveriş edecektim…Ne diyeceğim çocuklarıma şimdi ? Bilir misin “Yok” demek yok olmak gibi…Toprağa binlerce girip binlerce çıkmak gibi. Bilir misin yokluğu çokların içinde saklamak, saklanmak….Bilir misin…
“Müsait bir yerde inecek var” da dense inilmiyor ki isteyince.Yokluk sırtta kambur gibi dolaşıyor her nereye gidilse…
Bırak yüküyle nefeslensin azıcık insan. Ne olur in deme! İn deme….
1.12.08
Özlem Pala