- 618 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
AĞLADIĞIM OKUL ANILARI - I
O gün, soğuktu herhangi bir kış sabahı gibi, saat; Sayın Ersan Hocamın sınavına 148 dakika kala aynı okul numaram -148715- gibi. Bir tek ben vardım ayakta - ayakta uyuyanlar hariç-.Yalınayak bastığım betonarme tabanına YUR/T(d)-umun, yurtluktan çıkmış EV hali gözümde canlandı...Uyuyan ev ahalisi, etüt odası suskunları hariç, farkına varmadıkları güzelliğinden -tutunduğum- alacakaranlığın, mahrumdular, kimi zaman mağdurdular. Duvarlarında yüzüm yaşlandığı, kimi zaman gözüm yaşlandığı ve hatta o yaşların aktığı - kederden üzüntüden değil- numarası kapsında "105" yazılı, görünmeyen kuytu köşelerinde 3 koca senemin, birbirine benzemez mozağinde, geçtiği; odam.
Ayak sesleri yankılanırdı bomboş merdiven boşluğunda, Ahmet Ağabey’in. Sıcak ve su. Suyu olan ve elektriği çok görülmemiş bir gündü, ben şahsen, şanslı hissettim Sürmene şartlarında - çoğu zaman ağırdı, okumak-. Ersan Hocamın sınavı vardı -kimileri buna final derdi-, ( ben " Yine mi?" demeyi tercih ederdim.).Sıcak su gelecekti, traş olacaktım. Hatırlıyorum, hala çok sayfa var elimde 59 kardeşimden aldığım notlar/da da çapaklar/ım, okumak gerek, zira ezberlemeye yetecek zamanım hiç olmadı.
Gemicilik’e "SEAMANSHIP" demeyi hiç sevmedim, sizden özür dilerim. Sınavlarından aldığım en yüksek notlarla "F" bana fazla gelirdi, "OF!" derdim güzelim Zarha’ya. Saat sınav-zamanı olamaya çabalarcasına akıp giderdi, terlerle sel olurdu avuçlarımda. Önemi yok! Biz buna alışıktık Trabzon’un son ve/veya ilk baharında.
Ben farkında değilim, kaçıncı fincandı bu kahve ile dolup boşalan, Erkan ağabey’imin dediği gibi " Boşver Koçum, buda geçer" bana hitaben, "Değil mi DEVREM" Süleyman ağabey’ime... Sınavım vardı, Ersan hocamındı, bundan 5-10 saat önce Sürmene sahilinde içtiğim Köpek-öldürenin acısı hala boğazımdaydı. Ersan ÖZ ağabey’imle içmekti bunun özü - özlemek diye buna denir heralde. Şu an damarlarıma şaraba açlık çöktü-.
Kahvaltı yapmaya değer bir gündü ki; sigara altı olacak bir şeyler lazımdı. Biz o zaman -bazılarımız- Captain Black içerdik. İçinde KAPTAN geçen her şeye özenirdik. Daha henüz 1 ve HİÇ’ dik. BÜYÜK olduğum gün, bu anlattığım gün, daha DÜNDÜ. Dedim ya kahvaltı... Eğer kantin açık olsaydı... Bizim kafamızın alamayacağı sebeplerden dolayı kapatmak, ben zannederdim ki, modaydı.
Ben her ne olursa olsun, hali hazırda etrafta hiç üst sınıfım yokken ( :D) , "elim cebimde gezmeyi" severdim, sigaramı da çekerdim gırtlağımdan ta ciğerime, hemde kulağımda - o zamanlar bu moda- WALKMAN kulaklığı ve PENTAGRAM- F.T.W.D.A. . İçtiğim sigaranın izmaritini yere atmamayı öğreneli çok olmuştu, sınıfça yaptığımız "Bahçede Sigara İzmariti Toplama Etkinliği" esnasında, Ersan Hocam gözetiminde -Saygılarımla, hoş görünüze sığınır(dım)/ım-.
Bahçede herhangi bir ıslak güne nazır su birikintileri, basmamak için suya, yürümemek lazım ki bu en büyük zevkimdi benim sabahın ilk ışıklarında, uyuduğum ender gecelerin akabindekiler hariç. Zira 2003 yılının son çeğreğinde uykunun sözlükteki anlamını unutmuştum, unutturulmuştum. Dakikaların 08:00 LT a usulca yaklaştığını anlamak için saate bakmama gerek yoktu. Çünkü servis minibüsü - o dönemde eski bir minibüs vardı marka model mühim değil- daha yokuşu çıkmadan sesi gelirdi uzaktan.
"Üniformayı giymek değil, taşımak ve hatta """""TAŞIYABİLMEK!!!! !!!!!!!"" """"" işte önemli olan bu." derdi, rahmetli Kerem Ağabey’im. Onu o gün sabah görmemiştim, sebebi aklımda değil üzerinden 5 koca yıl geçti. Kasım ayının 13’ü bilemediz 15’i fakat 20’sinden sonra değildi. Ben o gün sınavdan çıktıkdan sonra, " Bu okul 4 yılda bitmez Önder." demiştim, şimdilerde "Keşke bana bu yazdıklarımı okuyanların bazılarının oldukları yerde başka bir 4 yıl daha verseler" dediğim sıklaşmaya başladı. Arayıp Önder Körpe’ye sorsanız; " Hakan’dır, demiştir." cevabı şaşkınlık vermez bazılarınıza; tamı tamına 59’unuza...
Saygı ve Sevgilerim Mezun’07 Hakan ŞAHBAZ, Tüm KTÜ-DUİM Ailesine...