- 978 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
HASRET KAPIDA NÖBET TUTUYOR!!!
UNUTMA BURADA SENİ BEKLEYEN BİRİ VAR.
VE
HASRET KAPIDA NÖBET TUTUYOR.
BEKLİYORUM…
BEKLİYORUM
AMA
SEN YİNE DE GELME!..
Birini sevmek ve dayanılmaz özlemine rağmen onu görememek!
Ne hemen gel diyebilmek, ne de hemen kalkıp koşa koşa ona gidebilmek, özlemin çıldırtası boyutlara vardığında.
İçinde yanardağlar patlayıp, avazın çıktığı kadar onu sevdiğini, çok özlediğini haykırmak, onu yanında istediğini bağırmak isterken en yalçın dağların doruklarına çıkıp da, ya da en uçsuz bucaksız ovaların orta yerinde avaz avaz.
Hatta önüne gelene anlatmak sevginin içeriğini, özleminin boyut ve nedenlerini. Ama herkese, hatta yoldan gelip geçen hiç tanımadığın insanlara bile. Herkes bilsin isterken onu ne kadar sevdiğini, nasıl sevdiğini, neden sevdiğini bir bir uzun uzun....
Hiç kimsenin bilmemesi gerektiği, herkesten saklanması gerektiği, her istediğinde göremeyeceğin gerçeği, geçit vermez dağlar gibi önünde sarp, acımasız, kaskatı dururken.
Büyük değişimlerin arifelerinde çok büyük acılar yaşanıyor; gelgitlerin sancılarıyla çok acı çekiliyor.
Evet, çok acı çekiyorum! Kaçmaya çalıştığım her yerde, yine geçit vermez yalçın dağ olup dikiliyor gerçeğin karşıma.
Kimi zaman, yıkılmaz kale duvarları oluyor, kimi azgın okyanuslar; ulaşamıyorum sana. Oysa birkaç sigara içimlik mesafedesin. İki öğün arası uzaklığına inat, okyanus ötesi ulaşılmazlığın kahrediyor beni.
Onun için gelme. Beklemiyorum! Beklemiyorum ama sen yine de gel.
İçimdeki beni yaşatmaya çabalıyorum inatla. Ölmesine izin veremem. Her gün ölen bir şeylere, can çekişen bir şeyler rağmen.
Yaşama hevesimin her gün biraz daha azalışına, yaşamaya değer bir şeylerin acımasızca yok oluşlarına inat; içimdeki ben direniyor. Sarsılıyor, sendeliyor, vazgeçiyor zaman zaman, ama kısa bir süre sonra toparlanıp daha bir hırsla, daha bir inatla direnip, doğruluyor dimdik. Kendi kendini yok etme davranışlarına büyük bir güçle karşı çıkıp, daha güçlü, daha dayanıklı, daha dik ve sağlam doğruluyor, tüm umarsızlığıma rağmen. Her gün yeni, her gün başka renk, yeni yeni filizler oluşuyor umut tarlalarımda.
Hayır, ölmene izin vermeyeceğim. Ben henüz hiçbir şey yaşamadım. Çok şey, birkaç kişilik bir hayatı çok yoğun, çok yorucu, dolu dolu yaşadım; içimdeki benin yaşamasına, hatta nefes almasına bile izin vermeksizin. Onu yok var sayarak. Hiç kulak vermedim haykırışlarına, sızlanmalarına, ağlamalarına. Tersleyip susturdum hep, çocuk şımarıklığını baskılarcasına.
Şimdi tam zamanı. Epeyce geç kalmışlığı gerçeğini görmeksizin, tam zamanı, - Hiçbir şey için geç değildir - deyişinden hareketle.
İçimdeki ben; beni yaşamaya karar verdiğinde, sen çıktın karşısına ve o seni aldı yanına. Seni yaşamak, seninle yaşamak için. Yılların özlemini, seninle dindirmek istedi. Yıllardır baskıladığı düşleri, seninle gerçekleştirmek için aldı seni yanına. Yıllardır bomboşluğundan sıkılan, o koskoca yüreğe yerleştirdi seni. Ayrıcalı bir misafir gibi yere göğe sığdıramayarak, titiz ve duygun bir ev sahibi niteliğiyle. Yılladır kapısı açılmayan, kimseleri konukluğa lâyık görmeyen yüreği, bedelsiz tapuladı, ev sahibi niteliğinde yerleştirdi en ayrıcalı yerine.
Bir tek ölüm kokusunu silemedi gerçekliğin. Her yer ölüm kokuyor şimdi. Şimdi, başka bir şeyler ölüyor. Umutlar ölüyor içimde sana dair. Özlemler daha bir arttıkça, daha bir dayanılmazlaştıkça, daha bir ölüyor kavuşma ümidi. Daha bir öldükçe umutlar, daha bir özlüyorum seni. Daha bir bekliyorum.
Bekliyorum diyorum ya, aldırma bana sen. Sen kendi gerçeğini yaşa doyasıya.
Bekliyorum seni.
Özlüyorum.
Baharı bekleyen doğa gibi.
Annenin doğacak yavrusunu beklediği gibi bekliyorum.
Her gün daha bir uzayan günlerce, askerin tezkere bekleyişi gibi bekliyorum.
Acılarla kıvranan ağır hastanın, ölümü arzulaması gibi bekliyorum.
Günlerce çöllerde susuzların, suya özlemi gibi bekliyorum.
Bir lokmaya hasretliğince ölüm orucundakilerin.
Yaşamak gibi, sevmek gibi, aşk gibi, tapınmak gibi bekliyorum.
Bekliyorum ama gelme.
Gelmemen gerek.
GELMEMELİSİN!!!
YORUMLAR
sn şahiner ilginize teşekkür ederim efendim.lakin ülke patalojisi değil sadece,aşkın gel-gitleri,kararsızlıkları ki dünyanın her yerine özgü insani duygular.ayrıca size bu vesileyle,edebiyatta mektup denen bir türün de varlığını hatırlatmak isterim.demek ki sizin edebiyat anlayışınıza göre TURHAN OĞUZBAŞ da edebiyatçı değil,YAŞANMAMIŞ MEKTUPLAR isimli mektuplardan oluşan kitabıyla özellikle.değerlendiriş ölçülerinizi de merak ettim doğrusu.saygımla efendim
sn akdeniz ilginize teşekkür ederim efendim.sıklıkla savunduğum düşüncemi de kanıtlamış oldunuz görüşünüzle bir yerde.şiir duygu ya da düşünceleri alt alta sıralamakla olmuyor.bazen bir mısrayla bile kitaplarca açıklanır duygu ya da düşünceyi ifade edebilmek,o nedenle ki şiirden ziyade mektup yazmayı seviyorum.1000 kadar şiirime rağmen yeterli görmüyorum kendimi.saygımla efendim.
perihan rayhan ALKAN tarafından 11/29/2008 10:57:03 AM zamanında düzenlenmiştir.
tipik bir ülke patolojisi....sıkıntılı duygular....edebiyat....tabiki yok....