- 4252 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Sevmek Zamanı
SEVMEK ZAMANI
Ben bu yazımda sizlere beni çok etkileyen bir filmi tanıtmak istiyorum. Bu film, yönetmenliğini Metin Erksan’ın yaptığı, 1965 yapımı, eski siyah- beyaz bir film. Adı Sevmek Zamanı. Bu film benim şimdiye kadar izlediğim en iyi aşk filmlerinden birisi. Ve kesinlikle ama kesinlikle tam bir başyapıt. Öncelikle filmi biraz uzunca özetleyeyim;
Halil arkadaşı Mustafa’yla boya ve badana işleri yapan bir boyacı ustasıdır. Bir lokantadan çıkarak yağmur altında yürüyerek bir eve girer bahçe duvarından atlayarak Halil. Üst katta, evin duvarında güzel bir genç kızın, yani Meral’in resminin bulunduğu odaya girer. Plakçalara bir plak koyan Halil Meral’in resminin karşısındaki koltuğa oturup saatlerce Meral’in duvardaki büyük boy resmine bakar. Bu sırada evin sahibi Meral, kız arkadaşlarıyla güzel bir haftasonu geçirmek için Ada’ya evlerine gelmiştir. Eve girip müzik sesini duyunca şaşırırlar Meral ve kız arkadaşları. Ne olduğuna bakmak için yukarı çıkar Meral. Önce Halil’in durumunu tam olarak anlayamaz. Meral’in bakışları Halil ile kendi resmi arasında gidip gelir. Meral, Halil’in bir boyacı ustası olduğunu öğrenir kendisinden ama Halil’in neden resmine baktığını anlayamaz. Meral, Halil’in evlerine neden girdiğini öğrenmek için çalıştığı yalıya gider ve orada Halil’in arkadaşı Mustafa’dan Halil’in bundan bir yıl önce kendisinin duvarda asılı duran büyük boy resmine aşık olduğunu öğrenir. Meral az rastlanan bu duruma şaşırır bir hayli. Meral, Halil’i görmeye gider ve limonlukta aralarında şu konuşma geçer;
…Meral-“Ben senin söylemeni istiyorum. Herhalde bana ait olan bir şeyi öğrenmek hakkımdır.”
Halil-“Hayır. Sana ait bir mesele değil bu. Resminle benim aramdaki bir durum seni ilgilendirmez. Ben senin resmine aşığım.”
Meral-“İyi ama aşık olduğun resim benim resmim. İşte bende buradayım, söyleyeceklerini dinlemeye geldim.”
Halil-“Resmin, sen değilsin ki? Resmin benim dünyama ait bir şey. Ben seni değil, resmini tanıyorum. Belki sen benim bütün güzel düşüncelerimi yıkarsın.”
Meral-“Bu davranışların bir korkudan ileri geliyor.”
Halil-“Evet, bir korkudan ileri geliyor. Bu korku sevdiğim şeye ebediyen sahip olabilmek için çekilen bir korku. Ben senin resmine değil de, sana aşık olsaydım, o zaman ne olacaktı? Belki bir kere bile bakmayacaktın yüzüme. Belki de alay edecektin sevgimle. Halbuki resmin bana dostça bakıyor, iyilikle bakıyor ve ebediyen bakacak.”
Meral-“Ben de sana bakmak istiyorum.”
Hali-“Hayır, benimle resmin arasına girme, istemiyorum seni. Ben senin yalnız resmine aşığım.”
Meral ertesi gün tekrar Halil’le konuşmaya gider. Duvarda asılı koskoca resmini de Halil’e verir. Birlikte kayalıklara giderler ve orada şu konuşmalar geçer aralarında;
Halil-“İki insanın ilişkisi çok güzel bir şey.”
Meral-“Dostluğu aşan ilişkilerden neden kaçıyorsun?”
Halil -"Bu sözünle aşık olmayı kastediyorsan dostluğu bu dünyada hiçbirşey aşamaz.”
Meral-“O halde, sen bana aşık olmaktan da öte duygular içindesin.”
Halil-“Hayır, ben sana aşık değilim.”
Meral-“Olmaz böyle şey. Resmime aşık olman demek, beni sevmen demektir. Dünden beri hep sözlerini düşündüm. Sen bana aşık olduğunu söylemekten korkuyorsun.”
Halil-“Olmayan bir şeyi nasıl söylerim. Niçin beni anlamamakta inat ediyorsun? Ben senin resmine aşığım. İşte hepsi bu kadar.”
Meral-“Sen ben yokken resmimi sevdin. İşte şimdi ben varım artık. Resmin aslı benim. Bundan sonra ikimiz bu sevgiyi paylaşacağız. Bu aşkın yarısı bana ait.”
Halil-“Sen dostlukların, aşkların kolay mı kurulduğunu, kolay mı sürdürüldüğünü sanıyorsun? Resminle aramda ne kadar uzun zamanlar geçti. İlk karşılaşmamızı dün gibi hatırlarım. Birden bana iyilikle, sevgiyle bakan bir yüz gördüm. Elbiselerim eskiydi, kirliydim, sakallarım uzamıştı. İnanamadım. O insanca bakışı bir daha göremem diye, bir daha resme bakmaktan korkuyordum. İkinci kere zorlukla baktım resmine. Gene iyilik, gene sevgi vardı gözlerinde. Nihayet değişmezi bulmuştum. Resmin benim içime bakıyordu. Benim kendimi görüyordu. Boş evde soğuk kış gecelerini beraber yaşadık onunla. Bana hep dostlukla, iyilikle, sevgiyle baktı. Çok zamanlar gidip yüzünü tutardım, gözlerini öperdim, saçlarına değdirirdim ellerimi.”"
Meral -"Benim bakışlarımda da sevgi var. Ben de senin kendini görüyorum. Resmimin yerine ben seveceğim seni. Artık ben varım."
Halil-“ Hayır, hayır istemiyorum seni. Benim dünyama girmeye kalkma. Sonra merhametsizce yıkarsın onu. Resmin benim kendimden bir parça. Bırak ben onu seveyim. Sen sevmek isteme beni. Senin ellerini tutmak istemiyorum. Sonra çekersin o ellerini benden. Ben resmine aşığım, ölünceye kadar da onu seveceğim.”
Halil’in kendisine aşık olmadığını anlayan Meral çaresiz bir biçimde İstanbul’a döner. Halil’in arkadaşı boyacı Mustafa ise hep Meral’den yanadır. Mustafa ile Halil aralarında şunları konuşurlar;
Halil-“Sen bile beni anlamıyorsun. Elin kızı beni nasıl anlar?”
Mustafa-“Bir kere onu elin kızı deme. O senin aşık olduğun insan. Benim seni bilmeme gelince, sen haksızsın bu meselede. Ben onu bilir onu söylerim.”
Halil-“O gün ben mi ona gel dedim. Eğer beni resmine bakarken yakalamasaydı, bugün varlığımın farkında olmayacaktı. Hayır, ben ona aşık değilim, ben onun resmine aşığım. Bir türlü anlatamadım bunu ona, sende anlamıyorsun?”
Mustafa-“İyi ama, resmine bakarken seni yakaladı diye, o mu suçlu olacak şimdi? Aşık olmasaydın onun resmine. Madem ki, şimdi o senin kendisine aşık olduğunu biliyor ve de bu sevgiyi seninle paylaşmak istiyor, o halde bu aşkını onunla bölüşmeye mecbursun."
Halil-“Ona ait olmayan bir şeyi onunla nasıl paylaşırım? Aşkım yalnız bana, kendime ait bir şey."
Mustafa-“Yanlış konuşuyorsun. Doğru değil söylediklerin. Bundan ötesi kendini düşünmüşlük olur. Hemen gidip af dilemen lazım o iyi kızdan.”
Halil-“Ben kimseden af dilemem.”
Mustafa-“Orası senin bileceğin iş. Ama, aşkına karşılık verdi diye, ona bu şekilde davranamazsın. Ben derviş Mustafa, benden çok üstün arkadaşıma yakıştıramam bu hareketi.”
Halil hatasını anlayıp sonunda Meral’i bulmak için evine gider. Ama Meral İstanbul’a gitmiştir. Meral’in büyük boy resminin asılı olduğu duvarda Halil Meral’in kendisine yazdığı mektubu görür. İçeri girer ve Meral’in kendisine yazdığı mektubu okur;
"İnsanların gerçekten aşık olamayacaklarını sanırdım. Senin resmime karşı tutkun bütün inançlarımı yıktı. Ben de sana aşık oldum. Senin sevginin büyüklüğü karşısında yapabileceğim tek şey buydu. Belki resmimin arkasında ben yaşıyordum. Sen beni görmeye çalışmadın. Ama sen istesen de, istemesen de ben varım Halil. Resmin aslı benim ve bende seni seviyorum. Aşkta yalnız ve cesur olmayı sen öğrettin bana. Bundan sonra bende senin kadar büyük olmaya çalışacağım..."
Halil, Meral’in peşinden İstanbul’a gider. Meral’i bulur ama onu görmek için geldiğini ama şimdi geri dönmek istediğini belirtir Meral’e, Halil. Meral’le evlenmek isteyen Başar adamlarına Halil’i dövdürür. Başar Meral’i arabasına bindirerek yola çıkar. Meral Başar’a Halil’i sevdiğini söyleyerek arabadan iner. Arkalarından otobüsle gelen Halil Meral’in yolda yürüdüğünü görüp otobüsten iner. Beraber yürürler ve Meral, Halil’i babasıyla konuşması için ikna eder. Halil, Meral’in babasıyla konuştuktan sonra bu kararı almasında babasının suçunun olmadığını açıklayarak Meral’e; “Sana dünyada hiçbir erkeğin hiçbir kadını sevemeyeceği kadar aşığım. Sana aşık olarak kalmak istiyorum. İşte hepsi bu kadar…” diyerek Meral’den ayrılır. Bir süre sonra Mustafa, gazeteden Meral’in evleneceği haberini okuyunca okuduğunda Halil’de bir şeyler değişmeye başlar. Mustafa ise “ Ah kahpe dünya, ben bunu senin yanına koymam” der. Önceleri Meral’e "Ben senin resmine aşığım. Ölünceye kadar da onu seveceğim" diyen Halil’e şimdi Meral’in resmi yetmemeye başlar. Gelinlik satan bir mağazanın önünden geçerken Halil gelinlikli bir mankeni satın alır ve Meralin resmiyle birlikte kayığa biner. Kayıkta, Meral’in o büyük fotoğrafı ve gelinlik giymiş bir manken vardır. Nikahtan kaçıp ona gelen Meral yavaşça kayığa biner.Başar’da Meral’in peşinden gelir. Meral önce Halil’in bir zamanlar vazgeçemediği resmi, sonra, mankeni suya bırakır. Artık yalnızca Meral ve Halil vardır kayıkta. Başar arabasından iner silahını alarak ve ateş eder üç el. Halil ve Meral ölür. Mustafa ise ağacın altına yığılır ve ölür…
Aslında Sevmek Zamanı filmi, aşk ve sevgi üzerine ciddi bir biçimde eğilen çok önemli filmlerden biridir. Özellikle Doğu toplumlarında görülen surete aşık olma üzerine kurulmuş bir aşk ve sevda öyküsüdür. Daha yüzünü bile görmeden resmine aşık olan boyacı Halil’le Meral’in öyküsü. Bu film aslında bir insanlık dramını anlatır. Yani Halil’de ve Meral’de yaşadıkları toplumda insanların anlayışsızlıklarını, yapaylıklarını ve inançsızlarını gördükçe aşkı yaşamayacaklarına inanırlar. Halil yıllardır bu yaşanılanları gördüğü için aslında aşkını Meral’le paylaşmak istemez. Halil, Meral’in aşkını ve sevgisini yaşatmada özenli davranamayacağına inanır. Meral’de çevresindeki çıkarcı ve ikiyüzlü ilişkilerden dolayı aşktan ve sevgiden soğumuştur. Ama Halil’i bulunca onu yitirmemek için elinden ne gelirse yapar…
Sevmek Zamanı kısaca değişen toplumsal şartlarda gerçek aşkı ve sevgiyi bulma umudunu kaybedenlere yakılmış bir ağıttır aslında…
Berkayberk
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.