- 900 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Merak etme
Merak etme
Merak etme
Pencerenin perdelerini bilerek aralık bırakmıştım. Karşı binanın, ikinci katından yukarısını göre biliyordum. Binanın dördüncü katının ışıkları hiç sönmemişti. Işıkları yanık binaya bakıyordum. Pencerede beliren insanların üzgün yüzlerini görüyordum. Evden gelen ağlamalarını, sinir krizi geçirmiş insanların feryatlarını duyuyordum. Zaman zaman pencere çıkıp aşağıya bakan insanları, aşağıda bekleyenleri, mahalleden hiç ayrılmayan ekip arabasını ve yerdeki kanı görüyordum. Yatağımda yatmış karşı binaya bakarak güneş batmadan önce olanları düşünüyordum.
Dışarıda duyulan ayak seslerine ait gölgeler, binanın duvarlarına yansıyordu. Gözlerimi sıkıca kapatıp sıktım. Uygusuzluktan gözlerim yanıyordu. Olan olaylardan dolayı bir türlü uyuyamıyordum. Hastaneden gelmiştim. Hastane kokusundan çok çekilen acının ağrılı sancısı vardı vücudumda. Oysa hiç hissetmediğim o duyguları yaşarken olan bu olay hayatlarımızı alt üst etmişti. Aklım hala almıyordu olanları yaşadıklarım aklıma geliyordu. Üç dört gündür süren düğün telaşına kendimi o kadar kaptırmıştım ki yorulduğumu hissetmemiştim bile. Düğün öncesi tatlı bir telaş ve düğün sonrası kederli bir bekleyiş. Geceyle gündüz siyahla beyaz kadar bir birine aykırı zaman dilimleri. Yorgundum, hem de hiç olmadığım kadar yorgun. Bu tarifsiz yorgunluğumun en büyük nedeni, her an hastaneden gele bilecek kötü haberlerdendi..
Bu akşam, evde annemin ayak tıkırtıları hiç eksik olmamıştı. Odanın kapısına kadar geliyor. Kulağını kapıya dayayıp içeri dinliyor ya da kapıyı ses çıkarmadan açıp gizlice bana bakıyordu. Tekrar kapıda belirdiğinde annemin beni bu kaçıncı kolaçan edişi olduğunu düşündüm. O sırada kapı aralandı. Gözlerimi kapattım. Uyuyormuş numarası yapıyordum. Bana bakıp kapıyı örteceği sırada durup. Kısa bir düşünceli bekleyişin ardından içeri girdi. Yanıma gelip ayakta durup bana baktı. Ağır adımlarla ses yapmamaya özen göstererek baş uçuma gelip perdeyi hafif araladı. Dışarıdaki ayak seslerine baktı. Derin bir nefes aldı. Sıkıntısını, korkusunu belli edercesine bir soluktu bu. Parmaklarının uççuyla saçlarıma dokundu
_uyumadığını biliyorum
Annem uyumadığını biliyorum diyince gözlerimi açtım
_ne oldu anne
_senin gibi beni de uygu tutmadı oğul.
Yatakta doğrulduğumda ilk işim dışarı bakmak oldu. Yarım saatte bir mahalleden geçen polis arabası tekrar geçiyordu ağır ağır. Cenkiz ve Selim polis araççına yol vermek için kaldırıma çıktı. Polis yanlarından geçerken iyice yavaşladı.
_hayıtır gençler uykumu tutmadı
_nasıl tutsun abi
_sakın delilik yapmayın çocuklar sakın ha
Gençler sessiz kalmıştı. Polis sireni kısa çaldırıp kapatmış. Gençleri uyarı niteliğindeki siren sesini duyan annem gözlerini kapatmış sımsıkı sıkmıştı. Yerimden kalkıp dışarı çocukların yanına gidecektim. Annem kolumdan tutup beni engellemişti
_polisi duydun değil mi?
_duydun
_emin misin?
Annemin sorusuna sessiz kalmıştım. Kolumdan tuttu.
_Ahmet’im oğlum polisin dediğini duy
_merak etme
Dışarı doğru adım attığımda annem kolumu bırakacağını sanmıştım ama düşündüğüm gibi olmamıştı.
_anne kolumu bırakır mısın?
_bırakırım ama senle konuşacağız
_çocuklar dışarıda
_arkadaşların bekleye bilir
Annem öğüt verici sözlerle beni dizginlemeye çalışıyordu. Duyduğum kin ve nefret duygusunu yok etmeye çalışıyordu. Bunu başaramayacağımı tavırlarımdan anlamıştı. Annemin konuşmalarına hak vermeme rağmen bir türlü sabah yaşananları unutamıyordum. Ayağa kalkıp odanın kapısına doğru yürüdüğümde durup anneme baktım. İçini rahatlatmak istercesine anneme teselli edici sözler söyledim. Bana güven dedim. Ne yaptığımı biliyorum. Meraklanma
Elim kapının kulpuna değdiği anda annem derin bir iç çekip, abin de senin dediklerini demişti… İlk deva abimden söz ediyordu. Geri dönüp anneme baktığım. Holden içeri giren ışık karanlık odayı hafif aydınlatmıştı.. Ayakta durmuş anneme bakıyordum. Başladığı sözlerini tamamlaması için. Kapının ağzında durmuş her an gidecekmiş gibi duruyordum. Annem gitme oğul, gitme bana da abini anlatma der gibi bakıyordu. Biliyordum kollarında ölen oğlunu anlatmak ölüm gibiydi. Annem abimi hatırladıkça odaya çekilir saatlerce ağlardı. Duyardık ağladığını ağlayışlarına karışan duaları, ağıtları.
_abinde senin dediklerini demişti. Bunalım yılları abin koşarak eve geldi. Dedim ne oldu oğul. Soluk soluğa sanki solu kendini boğuyor. Dehşet içinde gördüklerini hazmedemiyordu senin gibi. Anlamıştım ne olduğunu. Sevdiği bir kız vardı. Ana diyordu sana gelini ha bugün ha yarın el öpmeye getireceğim hazırlığını yap. Dünyalar benim olmuştu. Ana yüreği bilir, demiştim bu oğlanda bir haller var. Ağzını yokluyordum. Sonunda demişti ağzındakini. Tamam, oğul dedim. Hazırlıklara başlamıştım. Sabah çıkarken okuldan sonra ana gelininle geleceğim dedim. Anan kurban oğul akşama senide gelinimi de beklerim. Akşam oldu yoklar. Saatler ilerliyor yoklar. Sokaklar yasak, yasaklı sakaklarda silah sesleri. Abini mahalle başında gördüm, koşarak geliyor oh dedim oğul geldi ya gerisi boş. Sevinççim kısa sürmüştü abin soluklanınca aklına sevdiği kız geldi. Ana yanımdaydı dedi. Birlikte koşuyorduk. Birden babanın odasına dalıp yorgan yığınların altından babanın silahını aldı. Bir hışımla dışarı çıktı. Oğul gitme dedim. Anne meraklanma sevdiğimi alıp geleceğim. Oğul silahı bırak. Bana güven dedim. Ne yaptığımı biliyorum. Beni merak etme dedi. Son sözleri de bu oldu. Merdivenlerden inerken bende arkasından koştum abini durdurmak için. Dışarı sokağı çıktı. Bir iki adim attım. Yüzünü döndü. Silah sesi. Koştum yere düşmeden tutmaya çalıştım ama olmadı. Koşar adımlarla üç kişi yanımdan geçip gitti. O yıl ilk kar abin dalgalı saçlarına düşmüştü. Ağladım acılar içinde ağladım. Ellerimin arasında yüreğim can çekişiyordu. Anneme ne diye bilirdim bilmiyordum. Yanına gidip yüzüne düşen beyaz saçlarından öpüp yanaklarına süsülen yaşları sildim.
_anne gerçekten meraklanma.
Merdivenlerden inerken her yerde annemin sözleri yankılanıyordu. Canımı yakan sözler. Hele de son söylediği. Ellerimin arasında yüreğim can çekişiyordu. Abimin sevdiğini abimle birlik de koşarken arkadan vurmuşlar. Abimin bir anlık bıraktığı sevdiği el hem kendisinin hem de sevdiğinin ölümüne neden olmuştu. Sende gel oğul elimi bırakma
Merdivenlerin son basamağına gelince durdum. Binanın açık demir kapısından içeri gelen ışığı baktım. O ışıkta görünenlere baktım. Canım yanmıştı. Yüzünü bile hatırlamadığım abim ve oğlunu kolları arasında tutam annem.
Dışarı, sokağa çıkmam zor olmuştu. Dışarı çıkınca başımı kaldırıp anneme yani benim kaldığım odaya baktım. Annemin varlığı pencerede belirdi. Yüzümde acı bir tebessümle anneme baktım. Merak etme beni dedim
Yolda yürürken. Gece boyu sokağı Mesken tutmuş polis araçları ışıkları duvarları yalayarak yanımızdan geçiyorlardı. Çoğu zaman yanımızda yavaşlıyor, bize bakıyordu. Polis yanımda durdu.
_Ahmet nasılsın koçum
_sağ ol abi hayırlı sabahlar
_sana da hayırlı sabahlar. Bakıyorum git gide çoğalıyorsunuz
_durumları biliyorsun abi
_biliyorum bilmez miyim ama böyle olmaz. Kabalık kuru ota atılan küçük bir kıvılcım gibidir anlıyor musun?
Ne demek istediğini anlamıştım. Polis abi iyi tanıyorduk. Çoğu zaman başımızı beladan kurtarmış. Yaptıklarımızı görmemişti. Çok çayını çorbasını içmiştik. Ona karşı diğer polislere karşı hiç duymadığımız saygıyı duyuyorduk. Hareket ederken onun yüzünü yere eğecek hareketlerde bulunmuyorduk. Belki de şu zamana kadar bekleme misin tek nedeni de bu olmuştu.
Uzaklardan ezan sesleri geliyordu. Uzaklardan aydınlanmaya başlayan gün. O güne yüklenmiş haberler bekleniyorduk. Mahallede iki evin ışığı hiç sönmemişti. Gün ağırken. İki evden sokağa düşün ışıklar git gide cılızlaşmıştı. Binanın kapısında çömelmiş haydar abinin yanından geçmeye korkuyorduk. Gece boyunca ağzından hiç düşmeyen sigara ve mahallenin girişine bakan gözleri bize söyleyecek söz bırakmıyordu.
Üç arkadaş mahallenin sokağında turluyorduk. Arada sırada dışarı çıkan insanlar vardı. Onlarda kısa süreli dışarıda durup tekrar evlere gidiyordu. Üç arkadaş akşam düğün olan yere gelip durmuştuk. Yerdeki kana baktık. Acı ve tarifsiz bir öfke vardı. Birkaç küfürlü intikam sözlerinin ardın yürümeye tekrar başladık. Sabah oldukça daha daha sabırsızlaşıyorduk. Haber bekleniyordu iyi haberler bekleniyordu. İçimizdeki öfkeli ateşi söndürecek iyi haberler bekleniyordu sabırsızlıkla.
Arkadaşlardan ayrılıp koşarak vurulan arkadaşımın evine gelmiştim. Beşinci kattan duyulan ağılamalar beni olduğum yere çivilemişti. Koşuşsan insanlara, binadan ağlayarak çıkan insanlara bakıyordum. Durup yarı aydınlanmış sokağa baktım. Sıralar, sandalyeler. Asılı balonlar. Ayaklarımın dibinde kurumuş kan ve annemin sözleri.
Birden iki binadan koşar adımlarla insanlar çıktı. Arabalar çalıştırıldı. O an başımı kaldırıp yukarı baktığımda. Annemin cılız gölgesi üstüme düştü. Bakışlarının manası anlatılmazdı. Arkadaşımı düğününde vurup sevdiğini kaçıranların adresleri bulunmuştu. İnsanlar arabalara doluşmuştu. Artık sokaklar iz tarlası. Adresler doğrumu yanlışmış bilinmiyordu ama havada kan kokusu vardı.
Bir ben kalmıştım sokakta. Annemin cılız gölgesi üstümdeyken hiçbir yere kımıldayamıyordum. Bir araç yanımda durup kornaya bastığında kendime geldim. Arabanın kapısı açıldığında anneme baktım. Ve son sözlerim söyledim MERAK ETME
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.