- 1168 Okunma
- 29 Yorum
- 0 Beğeni
'KÖLE' İŞÇİLER !
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Bugün çocuklarımıza aldığımız oyuncakları üretenlerin kendi çocuklarına oyuncak parasını bile kazanamadıklarını biliyor muydunuz? Sağlıksız koşullarda birer köle gibi çalıştırıldıklarını ve zor çalışma koşulları yüzünden kendi çocukları ile görüşemediklerini hatta fabrikada küçük ve sağlıksız odalarda uyuduklarını ve çok az ücretle çalışıklarını biliyor muydunuz? Dünya’da bir çok çevre para harcama çılgınlığına kapılmışken bakınız onlar nasıl zor bir yaşam yaşıyorlar;
‘’---Dünya oyuncak pazarının büyüklüğü 55 milyar dolar civarında. Çin, 8 bin civarında oyuncak fabrikası ile dünya üretiminin yüzde 70’ini gerçekleştiriyor.
---Bugün ABD’de satılan oyuncakların yüzde 80’i Çin’de üretiliyor. Ancak bu mucizenin arkasında Çinli oyuncak işçilerinın sağlıksız koşullarda ’köle’ gibi çalıştırılması gerçeği yatıyor.
---Bir işçinin, çalıştığı oyuncak fabrikasından aldığı aylık maaş, bazen o işçinin yaptığı oyuncağın satış fiyatının bile altında kalıyor.
---Çin yasaları işçilerin günde 7 saatten fazla çalıştırılmaması gerektiğini söylese de, ülkedeki fabrikalarda normal şartlarda belirlenen rakamdan ayda 200 saat daha fazla çalışılıyor.
---Çinli işçiler için hayat, mesai saatleri dışında da toz pembe değil. Özellikle evlerinden uzakta olanlar, yaşamlarını fabrikanın sağladığı birkaç metrekarelik odalarda yada fabrikanın içinde sürdürüyor.
---Çin’de 286 milyon çocuk yaşıyor ancak ülkede bir ailenin çocuğuna oyuncak alabilmek için yılda harcayabileceği para sadece 3 dolar. İşçilerin kazançları ise ayda ortalama 60 dolar civarında!
---Fabrikalarda kullanılan renkli sprey boyaların çoğu toksin içeriyor. Bu yüzden de boyama kısmında çalışan işçilerin büyük bir kısmı nefes darlığı çekiyor.
---Gümrük verilerine göre, dünyanın en büyük oyuncak üreticisi ve ihracatçısı Çin, 2007’de 17 milyar oyuncak ihraç etti.
---Çin’de ihracata yönelik faaliyet gösteren 3 bin 631 oyuncak üreticisi bulunuyor.
---Bir işçinin, çalıştığı oyuncak fabrikasından aldığı aylık maaşsa, bu oyuncaklardan bir tanesinin; mesela bir gameboy’un fiyatının yanında devede kulak kalıyor.
---2005’ten beri asgari ücret saat başına 43 cent. Tabii, belirlenen kotayı doldurursan... Bu, günde 8 bin 920, yani saniyede 3.23 oyuncak araba boyamak anlamına geliyor! Bir terslik yaşanırsa, saatlik ücretten 18 cent kesiliyor. Yevmiyeyi kurtarmak için hızlı çalışmanın bedeliyse kanayan, hatta kopan parmaklar oluyor.
---Ara verebilecekleri tek zaman yemek saati, çünkü neredeyse tuvalete gitmeleri bile kontrol altında.
---Shenzhen’de 2006’nın ilk yarısında 694 milyon dolar değerinde oyuncak yapıldı. Bir önceki yıla göre artış yüzde 5.3. Şehirdeki 1500 fabrikanın ürettiği 100 binden fazla çeşit oyuncağın yüzde 80’i ihraç ediliyor ve gelirin yüzde 60’ı Amerikan pazarına gidiyor. "Bu durumda Shenzhen’li oyuncakçılar deste deste Yuan’larını sayıyordur" diyorsanız yanılıyorsunuz. Çünkü Amerika’da 20 dolara satılan her bir oyuncaktan Shenzhen’deki fabrikaların eline sadece 5 dolar geçiyor.
---ABD`deki pazarın küçüldüğü gerekçesi ile Çin`de üretim gerçekleştiren ABD`nin başlıca oyuncak markaları Mattel ve Disney`i üreten Smart Union adlı Çinli şirket, 7 bin işçinin işine son verdiğini açıkladı. Öfekli işçiler hükümet binası önünde toplanarak karara tepki gösterdiler.Dünyadaki oyuncak şirketlerinin geneli ABD pazarına bağlı’’ ( Derleme )
Her sene yeni yıl kutlamalarında aklıma gelir Çin’de çalışan oyuncak işçileri ve almak istediğimde o oyuncakları beni hep üzmüştür. Düşünsenize günde binlerce oyuncak üretiyorsunuz ve kendi çocuğunuza oyuncak alacak paranız yok. İnsanın kendi ürettiği ürüne yabacılaşıyor olması ne korkunç bir şey gerçekten de...
Umarım çalışma şartları daha da iyi olur ve onlarda yeni yılda çocuklarına ürettiği oyuncaklardan alabilirler..
Sevgilerimle .
Güldane Dal (20081127)
YORUMLAR
Yazınızı ilği ile okudum.Güzeldi.SHENZHEN'de 1992 senesinde bulundum,Hongonk'tan trenle gitmiştik,O zaman Hongonk daha henüz Çinlilere geçmemişti.Fabrikalarda çinli işçilerin aylık 15-20 dolar arasında çalıştıklarını,çalıştıkları ve yattıkları yerleri görmüştüm.Ve türkiyeye döndükten sonra konuştuklarıma halinize şükredin demiştim,halende diyorum.Çin işçiler için bir rezaletti.
Yazınız beni 16 sene öncesine götürdü,
Ama itiraf etmeliyim ki Kızları çok güzeldi
Yazınızı,tesbitlerinizi,ve sizi Kutluyorum
Benim patronum iyidir diyene kızdığım kadar Hiç bir şeye kızmam doğrusu. Bunu içimden yaparım Tabi... Birisi sömürüyor birisi sömürülüyor, bunun ötesi yok. Ve her nedense şu dünyayı kasıp kavuran ekeonomik kıriz beni pek şaşırtmadı. Niye derseniz? Emperyalist sistem çok üretmenin de zarar olduğunu yeni görebildi. anlarlar mı anlamazlar yine. Batan şirketlere, yanlışlıkları yüzünden batı derler. Ve dünya dahada tekelleşmeye gider. insanlar işte böyle daha da köleleştirilmeye devam ederler.İnsan haklarını ve işçi haklarını konuşanlara her zaman en acımasız yakıştırmayı yaparlar. joplarla okşar, biber gazlarıyla beslerler. Ve ülkemiz de avrupanın bir numaralı çöplüğü halindedir, hem oyuncak hem araba vs. Yazınız çok güzeldi ve yorumlarda bir o kadar güzeldi. yürekten tebrik eder, sevgiler, saygılar sunarım.
Umarım çalışma şartları daha da iyi olur ve onlarda yeni yılda çocuklarına ürettiği oyuncaklardan alabilirler..
+1.......
KATILMAMAK MÜMKÜNMÜ TEMA ÇOCUK OLUNCA YORUMDA ZORALANIYOR, TIKANIYORUM, ÇOCUKLARIN GÖZLERİNE BİLE BAKARKEN YARINLAR ADINA UTANDIĞIMI HEP DİLE GETİRMİŞİMDİR...
TEBRİKLER...
BAŞ MANŞET BİR YAZI.....SEVGİMLE ARKADAŞIM........
Sevgili Güldane kardeşim,
İç burkan, iç burktuğu kadar da gerçek olan yazınıza bayıldım.
Doğruları dosdoğru söylemişsiniz.
Çalışan çocuklar dediniz de...
Anlatmadan edemiyeceğim.
Birkaç yıl önce Ankara'da arabamı Ostim'deki bir tamirciye götürmüştüm. Bilmem ki bilir misiniz!... Motorun bazı parçalarını silmek ve temizlemek için, o arabanın deposundan benzin çekilir. Çırak da benim emektar 74 model vosvosun deposundan çekti. Usatası geldiğinde, bu benzin az biraz daha çek, dedi. Çocuk da, usta yıkayacğımız üç parça bir şey, bu yeter, yazık ağabeyinin benzinine, deme gafletinde bulundu. Usta elindeki anahtarla çocuğa vurdu. Kaşı açıldı. Ben söylendim ama ne yazar!. Fazla değil, iki dakika sonra kaşı bantlanmış bir halde çocuk yine işine devam etti.
Çocuklar o kadar saf ki, bu düzene ayak uyduramıyorlar ve bazı şeyleri bir türlü anlayamıyorlar.
Ve o cılız emekleri iyice sömürülüyor.
Bu arada haberiniz olsun, "hamdolsun, kriz bize uğramaz," diyen dillere inanalar bin pişman. Benim ülkemde işçiler çıkartılıyor, sigortasız çalışanların atılması ise rakamlara yansımıyor.
Söyleyeyim dedim.
Saygılarımla kardeşim.
Sevgili erolbasci ben zaten sizden böylesi bir tepkinin geleceğini biliyordum hatta geç gelmiş olmanızdan endişe bile duymuştum acaba hasta falan mı diye ama neyseki sağlığınız yerindeymiş:)))
Bir kere dünyada KOMÜNİST rejim hiç bir ülkede gerçekleşmedi bu bir, yazımda alıntılar olsa da asıl olan muhtevadır bu da iki ve her zamanki gibi yine muhtevayı anlıyamamışsınız bu da üç !
Sevgilerimle ....
Guldane Dal tarafından 11/28/2008 4:23:00 PM zamanında düzenlenmiştir.
Ne güzel , komünist sistem Çinde işçilere balık tutmayı öğretmiş, çalışıyor kazanıyorlar:)
Ama yazıdan anlaşıldığı kadarıyla yetmiyor çalışmaları, hayatlarını insanca sürdürebilmeleri için...
Bence yine de şanslı sayılırlar..
Bu vahim şartlar içerisindeyken dahi, kendilerine yapılacak kömür, gıda, nohut, bulgur yardımlarını "vay, halkın parasını fakirlere peşkeş çekiyorlar" diye iştahla baltalayan sosyal demokrat partileri yok hiç değilse:)
Öğrenci çocuklarına burs sağlayacak belediyeleri, mahkemeye şikayet edip de, çocuklarını bursdan edecek sosyal demokrat partileri, gazetecileri, karanlık aydınları da yok neyse ki?
Eh işte işleri var, parası azsa da napalım, yok öyle yardım destek falan:))
Ya biz napalım Türkiyede?
Bütün bunların üstüne, bir de aldıkları üç kuruşluk yardıma gözlerini döken , kömür çuvallarının üstüne çıkıp " kömür verip oy alıyorlar, vermeyin bidon kafalılara kömür falan" diyerek basbas bağıran fakir fukara düşmanları ile uğraşmak zorunda kalıyoruz...
;)
Yazı güzel, konu da öyle, ancak daha çok yazar katkısı ve daha az alıntı katkısı olursa, daha da anlamlı olur bana göre yazılarınız...
Selam, saygılar...
erolbasci tarafından 11/28/2008 3:51:56 PM zamanında düzenlenmiştir.
Sevgili Güldane sosyal ve verilere dayalı yazılarını takdirle izliyorum.Tekstil piyasasında 20 kusur yıl emek verdim ve son yıllarda çin mallarının piyasayı istila etmesi sonucunda çin damgalı tüm ürünleri protesto ettim (ki hala protestoya devam ediyor almıyorum)yakın-uzak,tanıdık-tanımadık tüm insanları da ikaz ediyorum.Neden mi?Çünkü onların ucuz,kalitesiz,düşük maliyetli ürünleri yüzünden ülkemin binlerce işçisi ekmeklerinden oldu ve bizzat şahitliğini yaptım bir dolu küçük esnaf kepenklerini indirdi.Üretimini ucuz işçiliği ve düşük maliyeti yüzünden Çinde yaptıran bir çok firma var hatta bir adım ötesi kullanılan malzemeler kalitesiz olduğundan tüm malzemeyi gönderip salt fason işçiliğini orada yaptırdılar hala da devam ediyorlar.Bu da bizi oldukça etkiledi,yukarıda izah ettiğim sonuçlara getirdi.Şimdi ben olayın bu boyutundayken yine de derim ki;insan yanımla ve emeğe verdiğim değerimle,işçi çinde de olsa dünyanın hangi coğrafyasında da yaşasa acıdırki hep böylesi haksız ve hep böylesi ezilmiş,yoksunluk-yoksulluk içerisinde bırakılmaktadır.Protestoma devam etme kararlılığımla birlikte(ki zaten pastanın neredeyse tamamını o sektörde yemekte olanları belirtmişsin)işçinin insan gibi ve insana yakışır bir yaşamın gerçekleştiği bir dünya diliyorum.
Sevgimle canım.
Yazımı beğenip okuduğunuz için ve günün yazısı yaptığınız için hepinize teşekkür ediyorum.. Yazdıktan sonra o yazı sizlerindir ve nasıl isterseniz öyle de kullanabilirsiniz..
Dünyada insanlar çok zor durumdalar , gelecek günlerin aydınlık olması dileği ile diyorum..
Sevgilerimle..
"Her sene yeni yıl kutlamalarında aklıma gelir Çin’de çalışan oyuncak işçileri ve almak istediğimde o oyuncakları beni hep üzmüştür. Düşünsenize günde binlerce oyuncak üretiyorsunuz ve kendi çocuğunuza oyuncak alacak paranız yok. İnsanın kendi ürettiği ürüne yabacılaşıyor olması ne korkunç bir şey gerçekten de...
Umarım çalışma şartları daha da iyi olur ve onlarda yeni yılda çocuklarına ürettiği oyuncaklardan alabilirler.."
çok fazla söz bırakmamışsınız bize...
kutluyorum günün yazısını...
dostça...
sevgili güldane,Emeğe saygılı yüreğinle gördüğün hazsızlıkları yine çesur bi yürekle bu sayfalarda sunman,kimilerimizin başlarını artık kumdan çıkarması gerektiğini,güncel ve anlamsız meseleler etrafında değil yaşamları derinden etkileyen ve insanı köleleştiren sistemlerin yok edilebilmesi (-ki bu uzun bir süreç-ve başlanılması gerek-)emekleriyle yaşayanların birlikteliğinde saklıdır.Bu son ekonomik küresel kriz emekçinin değil sermayenin krizidir.Açıkça söylemek gerekirse kapitalıst sistemin dönemsel krizlerinden biri olan bu kriz korkarım yine biz emekleriyle geçinenlerin sırtlarına yüklenecek.Bir de şöyle düşünmeliyiz;bunca zamandır emeğin sırtından çalınarak kazanılan servetleri nerde zenginlerin? paraları yandımı?sulara mı kapıldı?yoksa yukarıdan biri gelip aldımı ?Toplumun çoğunluğunu oluşturan emekçilerin (ki kapitalizme göre derisi yüzelen koyun) artık yüzülecek derileri ve derisi yüzülecek koyun kalmadığındandır kriz kriz dedikleri.Şimdi paşa paşa değil ama zorla emekten çaldıklarını iade etme durumundalar.Artık deniz bitti kara göründü.
Böyle duyarlı yüreğinle çoğumuzu yüreklendiren ve düşünmeğe sevkeden çok önemli ve emek dolu yazınız nedeniyle size saygı duymamak imkansız.Hep yaz güldane,yaz ki unutulmasın unutmayalım unutmasınlar.Şimdi daha dikkatli olmalıyız.Yine kan serpilebilir toplumlar arasına.
sevgilerimle.
munır tarafından 11/27/2008 11:14:49 PM zamanında düzenlenmiştir.
çalışıpta emeğinin karşılığını alamayan işçilerimizin ne kadar zor durumda olduklarını bir kez daha senin yazında tekrar hatırladık
oyuncak fabrikasında çalışıp çocuğuna bir tane oyuncak götüremediklerinde içlerindeki burukluk ne kadar bariz ortada...
Çinde de ülkemizde de işçilerimiz gerçekten ağır şartlar altında çalışıyor artık ülkemizde bir çok kişi ağır şartlar altında bile çalışamıyor işsizlik boy gösterdikçe işçilerimiz ağır şartlar altında bile çalışmayı kabul etmek zorunda kalıyorlar...
işçilerimiz geçinemiyor ve buna bir dur denmiyor işte işin en kötü yanı da bu değil mi zaten?
teşekkürler ...
Gülce Göçer
Güzel ve bir o kadar da anlamlı yorumlarınızdan dolayı hepinize de ayrı ayrı teşekkür ediyorum.. Türkiye ekonomisi, işsizlik ve yoksulluktan konu açıldığı için ben sadece bir alıntı eklemek istiyorum;
''--Yılı baz alınırsa 2001 yılındaki işsizlik artışı yüzde 31, 2002 yılındaki artış ise yüzde 64 olmuştur. Üniversite mezunlarının işsizlik oranı 2001 yılından başlayarak 2004 yılına kadar aşırı bir artış göstermiş, bu dört yıllık dönemde üniversite mezunlarının işsizlik artışı ortalama işsizlik artışını kat be kat aşarak yüzde 122 olarak gerçekleşmiştir.
--Üstelik imalat sektörü ücret artışları da her yıl daha çok azalarak artmaktadır. 1999 yılında bir önceki yıla göre dönemlik ücret artışı yüzde 83.1 iken, yıllar itibariyle bir önceki döneme göre bu artış şu şekilde gerçekleşmiştir: 2000 yılında yüzde 55,8; 2001 yılında yüzde 31,8; 2002 yılında yüzde 37,2; 2003 yılında yüzde 23,0; 2004 yılında yüzde 13,4; 2005 yılında yüzde 12,2 ve nihayet 2006 yılında ise yüzde 11,5 olmuştur.
Bir yandan işsizlik artmakta , diğer yandan reel ücret seviyesi düşmektedir.
--Türkiye inanılmaz bir hızla büyümektedir. Tükiye 2002 ve 2007 arasındaki ortalama Gayri Safi Üretim Artışı yüzde 6,9 olmuştur.
Yani işsizlik artmakta, küçük ve orta ölçekli işletmeler birer birer kapanmakta ama Türkiye büyümektedir:
İşsiz-büyüme!''(ALINTI)
Sevgilerimle...
Sevgili Güldane her zamanki gibi kalemin güçlü,bilgili,üretken,gerçekçi ve duyarlı...bir çoğumuzun belki karnı doyuyor belki birçoğumuz çocuklarımızın bir dediğini iki etmiyor her istedikleri olmasa da genelde birçok ihtiyaçları karşılanıyor ama gel gör ki böyle karşılayamayanların da sayısı az değil...inanır mısın benim küçükken bir tane bile oyuncağım olmadı ilk oyuncak bebeğimle ben ortaokuldayken amcamın Almanya'ya gelmesiyle tanıştım yani dönüşte bana getirdiği bu oyuncak bebekle sayesinde.Bu bebekle oynama yaşım geçmiş olduğu halde ben gene de bunun acısını iyi çıkardım.Kendi ördüğüm yelek ve şapkalarla kendi diktiğim elbislerle onu giydirmeye çalıştım onun giysisine süsüne püsüne çok özen gösterdim bu belki de benim ailemin o şartlarda bize ( abilerim de dahil ) her istediğimizin alınamayışından da kaynaklı olabilir.Düşünüyorum da herhalde başkalarının yani geliri iyi olanların çocuklarında olup ta bizde olamayan; artık üst baş mı demezsin ya da yeni ayakkabılar mı veya yeni oyuncaklar mı demezsin kısaca aklına ne gelirse olmadığından ben bu isteklerimi eski kumaşlardan süslü püslü giyimler dikerek bebeğime vermeye çalıştım.Buna rağmen gözü tok çocuklardık gerçekten ve hiç abartmıyorum yokluktan şikayetçi olmazdık hiç çok ta akıllıydık neden dersen babamızın, annemizin ne güçlüklerle ( Babam memur annem de ev temizliğine giderdi ) çalışıp ta karnımızı doyurmaya okutmaya çalıştıkları büyük çaba ve emek sarfettiklerinin çok ta iyi farkındaydık.Oyuncaktan; hani bu emektar işçilerin aldıkları çok düşük maaşlarla kendi çocuklarına bir oyuncak bile alamadıklarından bahsedince ben de kendimden bir örnek vererek paylaşmak istedim seninle.Yoksa ki çocukluğum buna rağmen bir oyuncağımız bile olmamasına rağmen; fakir bir aile olmamıza rağmen çok dolu dolu ve mutlu geçti neden dersen yoktan varı var ediyorduk.Oyuncaklara gereksinim duymadan bizi eğlendirebilen bizi mutlu edecek çok güzel oyunlar bulabiliyorduk.Şimdiki çocuklara bakınca( özellikle Avrupada yetişen ) bir dedikleri iki olmuyor ama hala mutlu değiller hala olsun da nasıl olursa olsun; para var mı ? yeterince kazanılıyor mu ? bunun bilincinde değiller,üretken ve yaratıcı değiller hazıra konup; bir iki gün oynadıktan sonra yerlerde ayaklar altında ezilen kırılan oyuncaklar daha sonra çöpe gidiyor tabi suç çocuklarda değil onların bu yetiştiriliş tarzında.Belki de birçoğumuz çocukken sahip olamadığımız bir takım şeyleri şimdi çocuklarımıza vermek istiyor oluşumuzdan da kaynaklı olabilir.Yani sözün kısası bu emeğin bu alınterinin çok zor şartlarda ve çok ucuza gelmesi...Senin de çok güzel belirttiğin gibi...maalesef zenginin cebi dolarken fakirin de cebi boşalıyor böylelikle...aldı götürdü yazın beni bir yerlere hem çocukluğuma hem de o zamanın zor şartlarına...yüreğine emeğine sağlık...sevgilerimle...
işte söyleye söyleye diye diye bir duruma daha geldik
evet yanlış duymadınız olaylar aynen böyle
insanları gökyüzüne yabancılaştırıyorlar bir nevi
kimin ne hakkı var benim hayatımı çalmaya
bir top gibi oradan oraya oynamaya kimin ne hakkı var ve bu neden.
malesef kapitalist düzen gülünür sadece buna
insan olabilir mi bunu yapan
yani bir insanın yüreği vardır onlarda bu yok sanırım
YAZIK.
Sen evide rahatla uyurken
hiç düşünemeyeceksin o insanlar ne yapar ne ederler
ne yer ne içerler
YAZIK.
TEBRİKLER GÜLDANE ABLA!
Umut KURT... tarafından 11/27/2008 7:34:11 PM zamanında düzenlenmiştir.
Güldane Ablacım yine o duyarlı yüreğinle emeğin ucuza kullanımını ne kadar güzel, ama insanın içini kanatırcasına dile getirmişsin, içim acıdı gerçekten...
---Bir işçinin, çalıştığı oyuncak fabrikasından aldığı aylık maaşsa, bu oyuncaklardan bir tanesinin; mesela bir gameboy’un fiyatının yanında devede kulak kalıyor.
---2005’ten beri asgari ücret saat başına 43 cent. Tabii, belirlenen kotayı doldurursan... Bu, günde 8 bin 920, yani saniyede 3.23 oyuncak araba boyamak anlamına geliyor! Bir terslik yaşanırsa, saatlik ücretten 18 cent kesiliyor. Yevmiyeyi kurtarmak için hızlı çalışmanın bedeliyse kanayan, hatta kopan parmaklar oluyor.
---Ara verebilecekleri tek zaman yemek saati, çünkü neredeyse tuvalete gitmeleri bile kontrol altında.
---Shenzhen’de 2006’nın ilk yarısında 694 milyon dolar değerinde oyuncak yapıldı. Bir önceki yıla göre artış yüzde 5.3. Şehirdeki 1500 fabrikanın ürettiği 100 binden fazla çeşit oyuncağın yüzde 80’i ihraç ediliyor ve gelirin yüzde 60’ı Amerikan pazarına gidiyor. "Bu durumda Shenzhen’li oyuncakçılar deste deste Yuan’larını sayıyordur" diyorsanız yanılıyorsunuz. Çünkü Amerika’da 20 dolara satılan her bir oyuncaktan Shenzhen’deki fabrikaların eline sadece 5 dolar geçiyor.
---ABD`deki pazarın küçüldüğü gerekçesi ile Çin`de üretim gerçekleştiren ABD`nin başlıca oyuncak markaları Mattel ve Disney`i üreten Smart uniOn adlı Çinli şirket, 7 bin işçinin işine son verdiğini açıkladı. Öfekli işçiler hükümet binası önünde toplanarak karara tepki gösterdiler.Dünyadaki oyuncak şirketlerinin geneli ABD pazarına bağlı’’
Bu çok büyük bir insanlık ayıbı!
Ülkemizdeki tekstil fabrikalarının durumunu oturduğum yer olan sanayi bölgesi Lüleburgaz'da çok rahat görüyoruz. Doğru dürüst maaş almayı bırak aylarca o düşük maaşlarını bile alamayan sayısız işçiyle karşılaşıyoruz.
Her gün bir tektil fabrikası kapanıyor.
Bu küresel kriz de eklenince gerçekten ülkemizi çok zor günler bekliyor!
duyarlı yüreğine ve usta kalemine sağlık Güldane ablacığım, sen hep yaz, biz okuruz.
Gülşah Yücel.
Sevgili Güldane;
Tarihsel evrimlere gitti aklım!
İnsanın evrene merhaba deyişine tanıklık eden ilk tarihsel dönem olan ilkel komünal sistemde, tarımsal üretim ilişkilerinde filizlenmeye başlayan kölecil anlayış, yerini kölecil sisteme bırakmıştı.
Konuyu tarihin süzgecinde değerlendirebilirsek daha sağlam ve daha doğru anlarız konuyu; ancak, beş tarihsel evrimi bilmezsek eğer,havanda su döveriz ancak!
Beş tarihsel evrimi hatırlayalım önce, İlkel Komünal; Kölecil- Feodalist; Kapitalist; Sosyalist; ve Komünist Sistem.
Daha ilk insanla başladı kölelik anlayışı, dağda oturanla su kıyısında oturanlar arasındaki toprağı kullananlar arasındaki ayrım, suyun kıyısında verimli topraklarda yerleşen insanların yararına gelişince hemen oracukta ilkel de olsa sınıf anlayışı belirmeye başladı...
karnını doyurma gailesi olan insanların nüfusları artmaya ve karınlarını doyuramayacak hale gelmeye başladılar... diğer yanda ise su kıyısında oturan insanlar verimli topraklardan bolca ürün almaya başladılar, karınlarını doyurmak şöyle dursun, oldukça ürün fazlası doğdu, topraklarını ekme-biçme için kendi güçleri yetmemeye, nüfusları artmaya başlayınca, topraklarını genişletmeye başladılar, hem ürün fazlası, hem de büyüyen topraklarındaki ürün fazlasını toplayabilmek için daha fazla insan gücünü gereksindiler... dağda oturan insanların da varlıklarını sürdürebilmeleri için işe ve aşa gereksinimleri olduğuna göre tek seçeneklerinin tarlada çalışmak olduğu gerçeğine varıyoruz.
Ucuz emek kullanımı ilk olarak İlkel Komünal Sistem'in bağrında doğdu ve Kölecil Sistem'e geçildi.
Buradan da, köleliğin resmen kurumlaşmasına yol açan Feodal Sistem tarihsel misyonunu üstlendi.
Buhar makinesinin bulunmasıyla da iş makineleri toplu üretim araçlarına fabrikalara dönüştü, el-kol emekçisi kendilerinin yerine büyük işler gören bu makinelerle haksın bir rekabete girişmek zorunda kaldı. Sınıfların doğması bu üretim ilşkileri içersinde belirdi ve keskinleşti. Bir yanda üretim araçlarının sahibi Burjuvazi(Kapitalist) Sınıfı; diğer yanda emeğinden başka kulalanacak hiçbir şeyi olmayan Proleterya(Emekçi-İşçi) Sınıfı...
Sevgili Güldane; tüm dünyanın da ayırdına vardığı bir ekonomik krizin boy göstermesi, küreselleşme sürecini dayatan yayılmacı politikaların egemen güçlerini nasıl salladı gördük, tüm dünya iliklerine kadar hissetti, sonra ağrılar başlayacak, hepimiz şimdilik birazcık üşüttük, ancak bulaşıcı bu mikrop çoktan vücudumuzu sardı, ölümcül bir hastalık gibi namussuz, hızla yayılıyor!!!
Kapitalizmin pisliklerini tüm dokularımızda hissediyoruz, kapitalizm kendi çocuğunu yutar, koskoca otomotiv devi Ope'i kurtaramazlarsa yalnızca bir tek Opel çalışanları ve sanayi kollarında çalışan 100.000 işçi işlerini kaybedecek.Bunun aile yapısıyla yansıması; 300.000 kişi...
Önemli sanayi bölgemiz Bursa'da fabrika üstüne fabrika kapanıyor...
Emekçiler bırakın ücretlerine zam istemeyi, işten atılmamak için maaşlarından indirim yapmayı öneriyorlar.
Yurdumuzda oldukça ilginç gelişmeler yaşanıyor.
Üretim ilişkileri çok vahim yerlere doğru sürükleniyor ki geçen hafta bunun muhabbetini yaptık çocuklarla!
Güldaneciğim, yine o araştırmacı yanın ve hep duyarlı yüreğinle ucuz emek gücü sömrülen emekçi insanları sayfana taşımışsın, benim yüreğimi hoplattım yine, gazete yazımı erteledim, aklıma gelenleri karalamaya çalıştım.
Tümden Emeğinden öpüyorum güzel insan, Can Dost.
Dostçakal.
Müjdat Eraslan.
müjdat eraslan tarafından 11/27/2008 5:45:06 PM zamanında düzenlenmiştir.
müjdat eraslan tarafından 11/28/2008 5:39:48 PM zamanında düzenlenmiştir.
Yasıyoruz işte kapitalizmin pisliklerini... Hem de en cok yara alanlar kadınlar, çocuklar, işçiler... Zamanının büyük bir bölümünü fabrikada geçiren erkek, eşine, cocuklarına zaman ayıramadığı için bozuk ilişkiler cıkıyor ortaya...
Gerek para, gerek manevi hayat, gerekse insan ilişkilerimizi lime lime eden, sömüren bu sistemin pisliklerini ortaya koyan mükemmel bir yazı olmus.. Teşekkürler...
Sevgili Celal arkadaşım öncelikle güzel yorumun için teşekkürler. Ben geçenlerde okuduğum bir haberden daha doğrusu gazetedeki fotoğrafın altına düşen kısa bir yazıdan çıkıp bu yazımı kaleme aldım ki senin de dediğin gibi ülkem gerçeklerini de çok iyi biliyorum ve yer yer de kaleme alıyorum zaten ama özellikle işçilerle ilgili hem de özelde Türkiye sınırları içerisinde ve genelde de dünya işçileri ile ilgili elimde bazı derlemelerim var ve bunların üzerine de yazı taslaklarım da var ki bunları zamanla sizlerle de paylaşmayı düşünüyorum zaten..
Sevgilerim çokça Celal...
Sevgili Güldane
İçim burkuldu
oğluna oyuncak alamayan oyuncak işçileri
Türkiyedeki gerçeği de öğrenmek için sizin kaleminizin Çinden yazması gerekiyordu. Tabi biliyorum onların koşulları bizden de ağır. Türkiyede de yetişkinlerin yasal çalışma süresi 8 saat çocukların 6 saat. Doğuda ve güneyde çocuklar sezonluk işçi olarak toptan satılıyor ülkemizde
4 aylığına kölelik.
Ben Türkiyenin zengin sayılan illerinden birisinde oturuyorum. Asgari ücret 530 531 ytl veren işyeri yok.
ve mesai saat ücreti bedavaya geldiği için bütün işçilere
iş saati dışında 8 saat zorunlu mesai yaptırıyorlar. Böyle hesaplandığında maaş 300 YTL ye düşüyor
1 saat gidiş bir saat dönüş 2X8=16+2= 18 saat
24 saatten geriye sadece 6 saat kalıyor adam veya kadın
sosyal yaşamını mı yaşasın evine mi baksın yoksa uyusunmu
bu insanlar rüya bile göremiyor
Ben eşime Köle İsaura diyorum. Geçenlerde ben de çalışmaya özendim baktım ki günde 14 saat 10 gün direnebildim iki tırnağımı attım
ve oturuyorum şimdi evde
Kölelik
kölelik diyorum
işçi artık sadece bir köledir
Çinde de
Ülkemizde de
çok anlamlı ve güzeldi yazı
çok çok kutluyorum
sevgilerimle