- 693 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Cılız Bir Çığlık
Zaman kıyamete doğru akıp gidiyordu. Ve insanlar artık daha az şey bilip, daha çok bildiğini sanıyordu. Kendimize hücreler yapmıştık betonlardan, kendi kendimizi hapsetmiştik duvarlara. Ve beton soğukluğunda bir hayat….
Kabusa dönmüştü dünya denen rüya. Kıyametin kasveti çökmüştü gök kubbeye. Yalanları gerçek belliyorduk ve gerçekleri hatırlamamakta inat ediyorduk. Nuh kavminin, Lut kavminin, Semut kavminin ve helak olan diğer kavimlerin sapkınlıkları girmişti hayatımıza. Ve hicret edecek yer kalmamıştı dünyada.. En büyük yenilgimiz kabullenmekti. Dayatılan her çirkinliği kabullenmiştik.. Bana bulaşmasın yeter dedik, uzaktan seyrettik. Lakin üstümüze sıçradı çamuru, bataklığın. Artık bizde kirlenmiştik. Sonra ‘Battı balık yan gider’ hayat felsefemiz oldu. Lekelerimiz çoğaldıkça çoğaldı. Siyahlar öyle çoğaldı ki beyaz leke gibi kaldı siyahın ortasında. Kurtulmaya çalışır olduk beyaz lekelerimizden. Ve zaman, zaman çılgın çocuklar çıktı ‘kral çıplak’ diyebilen. Ama sesleri boşlukta boğuldu, ya sustu ya da susturuldu.. Şimdi bir cılız çığlıkta ben haykırıyorum; kral çıplak, sen çıplaksın, ben çıplak. Bataklıkta yüz üstü süründüğümüz yetmez mi, Çok mu zor ayağa kalkmak, imkansız mı gözlerdeki perdeleri yırtmak… Yaşamaksa eşrefi mahlukat olarak yaşamak….