- 494 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
GECENİN KOLLARI
Genç adam, düşüncelerinin kıskacında, hiçbir çıkış noktası bulamadan yürüyordu.Kimdi?Kimin için değerliydi?Kendi bile anlayamamışken kendini,başkalarının anlamasını nasıl beklerdi.Gözlerini ufka çevirdi. Gökle yeri ayıran ufuk çizgisine sakladı hayallerini. Uzaklarda bir yerlerde hayatın ince ipine tutunmuş birileri gözlüyordu sanki onu. Gittikçe bastıran karanlığı, sigarasının cılız aydınlığı delebilir miydi? Yüreği yangın yeriyken dalgalar söndürebilir miydi yüreğindeki ateşi? Gerçekler göründüğü kadar yaralayıcı mıydı yoksa kendisine mi öyle geliyordu?Soru işaretlerinin çokluğuna gömdü bir çift güzel gözü.
Epey yürüdükten sonra bir bankın üzerine oturdu.Elindeki sigaranın bittiğini parmağına dokunan sıcaklık sayesinde anladı.Yanlış olduğunu bile bile izmariti yere attı ve ayağıyla ezdi. Rüzgâr, altında oturduğu ağaçtan bir yaprak düşürdü saçlarına.Rüzgârın gücüne yenik düşen bir kuru yaprak kadar bile olamamıştı kendisi.Yönü belirsiz,amaçsız,kırılgan…Sorgulamaya bile mecali yoktu nedenleri,niçinleri… Kömür karası bir çift güzel göz, içini acıtan yürek yarası olmuştu onun için.
Kalktı oturduğu banktan.Ağır adımlarla tekrar yürüdü yol boyu.Taşlar kayıyordu sanki ayaklarının altından. Ayakları onu nereye götürürse oraya gitmeliydi.
Elini uzattı tahta kapıya.”Zili çalmalıyım.” diye düşündü.Kapıyı açmalı sıcacık bir el…Gözlerime bakmalı kömür karası gözler.Ben o olmalıyım…O ben olmalı…Biz koca bir dağ olmalıyız bütün olumsuzluklara rağmen.O bana yaslanmalı,ben ona yaslanmalıyım.Ufacık bir fırtınada yıkılmamalıyız.Zile basmalıyım…Ben onun gözlerine akmalıyım…Gözlerimiz sevginin yüceliğine akmalı…Bu ateş ikimizi de yakmalı.Ne o bana bir şey sormalı ne de ben ona.Susmalıyım,susmalı…
Bastı zile.Gıcırdayarak açıldı tahta kapı…Kömür karası gözlerin sahibi ellerini uzattı,tuttu ellerinden genç adamın.”Gel, hadi” dedi.”Seni affettim” Genç adam hiç konuşmadı.Girdi içeri.
Yıldızlar daha parlaktı o gece.Ay daha çok salmıştı ışığını yeryüzüne.Sabah olmasa da olurdu artık…Düştüler gecenin kollarına...
ÜLKÜ DUYSAK