- 920 Okunma
- 10 Yorum
- 0 Beğeni
HAZIR NUFÜS CÜZDANI VARYA
HAZIR NUFÜS CÜZDANI VARYA
1960 ihtilali yeni olmuş. Her yerde izleri var. Sokakta silahlı devriye gezen askerler görüntüsüne alıştığımız,kaba cemselerin caddelerde dolaşması, çocuk yıllarımın acımı, tatlımı, anılarıydı bilmiyorum… İlkokul beşinci sınıftaydım. Semahat ablamla beraber gittiğimiz okul Numune adını taşıyordu. Daha sonra Selçuk,ilkokulu oldu. Şimdi ise çifte minarelerin restore edilmesiyle, tamamen ortadan kayboldu. Nur içinde yatsınlar öğretmenim İlkin Karahan’la baş öğretmenimiz Makbule Yurder’i unutamadığım çok saygı değer insanlardı. Müdürümüz koridorlarda göründüğü an…….. hem çok korkar hem de çok severdik. Meslek aşıklısı insanlardı. Analarımızdan çok sever. Babalarımız dan çok sayardık. Gerçek Cumhuriyet öğretmenleriydi. Yıkanmaktan rengi solmuş siyah önlüğüm yana dönen bir türlü yerinde durmayan beyaz naylon yakalığımla tenefüste arkadaşlarımla oynayıp, koşturduğum bir anda hademe Halil amca…
-Müdür seni çağırıyor…… deyince donup kalmıştım.Ter içindeydim kıpkırmızı kesilmiş hem ürkmüş hem de çok korkmuştum. Merdivenleri çıkıp müdürün kapısının önünde durdum. Terimi silip küt, küt atan kalbimle kapısını yavaşca tıklattım.
- Gel ... sesi beni bitirmişti. İçeriye girince müdürümüzün o azametli halini yan koltuklarda oturan elleri silahlı jandarma erlerini hiç unutamam. Titreyen ayaklarımla masanın karşısına hazır olda,
- Buyurun efendim beni istemişsiniz dedim ya… gel bana sor saniyeler yıl olmuştu. Müdürümüz ayağa kalkarak beni omzumdan tutup,
-İşte. Aradığınız asker kaçağı bu gördünüz mü? Diye gürledi. Jandarmalarla ben donup kalmıştık. Boş gözlerle ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Şaşıran sadece ben değil jandarmalarda aynıydı. Ast subay bana baktı…
- Allah ,Allah olmaması lazım nasıl olur? diye devamlı söyleniyordu. Müdürümüz…
- Git babanı acele buraya çağır. Nasıl odadan çıktığımı merdivenleri üçer beşer atayarak indiğimi koşarak Cumhuriyet caddesinden babamın
dükkanına gittiğimi hatırlamıyorum. Telaşla ter içinde kesik, kesik soluyarak….
-Baba… Baş öğretmenimiz seni çağırıyor yanında silahlı askerler var. Şaşırıp korkan babam…
-Ne oldu? Niye? Derken bayağı tedirgindi.
-Bilmiyorum? baba ben asker kaçağı imişim. Seni hemen istiyorlar.
Koşar adımlarla nefes nefese kalan babamı okulun merdivenlerinden çıkarken altıgen şapkasını ellerinde tutup, müdür ve jandarmaların yanında biçare duruşunu hiç unutamam. Titreyen sesiyle anlatmaya başladı.
1943 senesinde doğup 1948 senesinde kuş palazı hastalığından ölen bir oğlum vardı. Nüfustan düşürmedim. Aynı yıl bu oğlum doğdu. Bununda adını onun adı olan Tacettin koydum . hazır nüfus cüzdanı var. Erkek çocuk oldu. Her şey hazırdı köyden kim gidip kayıta aldıracak cahillik bu hocam bilemedik… Dinleyen herkes gibi bende çok şaşırmıştım. Zılgıtı ağır bir şekilde yiyen hiç ses çıkarmadan dinleyen babam.
- Peki efendim hemen şimdi deyip acele odadan çıkışını hala bugün gibi hatırlarım. Yıllar sonra AZİZ NESİN’ İN YAŞAR NE YAŞAR NE YAŞAMAZ. Filmini televizyonda izlerken bende tatlı bir hatırası olan kısmen bu hikayeye benzeyen bölümlerini hep yaşamımdan bir kare olarak hatırlar acıyla karışık tatlı, tatlı gülümserim.
YORUMLAR
Ah yazarımız 'iyi güldüm de;şöyle aklıma çok yakın tarite seçim öncesi ,
bebekken 9 aylık bebekken ölen Behiye ablama oy kullanması için seçmen
kartı geldi ,ayzahmır hastası olan annem bile katıla katıla güldü...Sorduk bir memur hatası,dediler...Güzel bir sayfa açmışınız ,
kutlarım...
Saygımla daima...
Oya gedik tarafından 11/1/2009 8:01:38 PM zamanında düzenlenmiştir.
HAZIR NUFÜS CÜZDANI VARYA
1960 ihtilali yeni olmuş. Her yerde izleri var. Sokakta silahlı devriye gezen askerler görüntüsüne alıştığımız,kaba cemselerin caddelerde dolaşması, çocuk yıllarımın acımı, tatlımı, anılarıydı bilmiyorum… İlkokul beşinci sınıftaydım. Semahat ablamla beraber gittiğimiz okul Numune adını taşıyordu. Daha sonra Selçuk,ilkokulu oldu. Şimdi ise çifte minarelerin restore edilmesiyle, tamamen ortadan kayboldu. Nur içinde yatsınlar öğretmenim İlkin Karahan’la baş öğretmenimiz Makbule Yurder’i unutamadığım çok saygı değer insanlardı. Müdürümüz koridorlarda göründüğü an…….. hem çok korkar hem de çok severdik. Meslek aşıklısı insanlardı. Analarımızdan çok sever. Babalarımız dan çok sayardık. Gerçek Cumhuriyet öğretmenleriydi. Yıkanmaktan rengi solmuş siyah önlüğüm yana dönen bir türlü yerinde durmayan beyaz naylon yakalığımla tenefüste arkadaşlarımla oynayıp, koşturduğum bir anda hademe Halil amca…
-Müdür seni çağırıyor…… deyince donup kalmıştım.Ter içindeydim kıpkırmızı kesilmiş hem ürkmüş hem de çok korkmuştum. Merdivenleri çıkıp müdürün kapısının önünde durdum. Terimi silip küt, küt atan kalbimle kapısını yavaşca tıklattım.
- Gel ... sesi beni bitirmişti. İçeriye girince müdürümüzün o azametli halini yan koltuklarda oturan elleri silahlı jandarma erlerini hiç unutamam. Titreyen ayaklarımla masanın karşısına hazır olda,
- Buyurun efendim beni istemişsiniz dedim ya… gel bana sor saniyeler yıl olmuştu. Müdürümüz ayağa kalkarak beni omzumdan tutup,
-İşte. Aradığınız asker kaçağı bu gördünüz mü? Diye gürledi. Jandarmalarla ben donup kalmıştık. Boş gözlerle ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Şaşıran sadece ben değil jandarmalarda aynıydı. Ast subay bana baktı…
- Allah ,Allah olmaması lazım nasıl olur? diye devamlı söyleniyordu. Müdürümüz…
- Git babanı acele buraya çağır. Nasıl odadan çıktığımı merdivenleri üçer beşer atayarak indiğimi koşarak Cumhuriyet caddesinden babamın
dükkanına gittiğimi hatırlamıyorum. Telaşla ter içinde kesik, kesik soluyarak….
-Baba… Baş öğretmenimiz seni çağırıyor yanında silahlı askerler var. Şaşırıp korkan babam…
-Ne oldu? Niye? Derken bayağı tedirgindi.
-Bilmiyorum? baba ben asker kaçağı imişim. Seni hemen istiyorlar.
Koşar adımlarla nefes nefese kalan babamı okulun merdivenlerinden çıkarken altıgen şapkasını ellerinde tutup, müdür ve jandarmaların yanında biçare duruşunu hiç unutamam. Titreyen sesiyle anlatmaya başladı.
1943 senesinde doğup 1948 senesinde kuş palazı hastalığından ölen bir oğlum vardı. Nüfustan düşürmedim. Aynı yıl bu oğlum doğdu. Bununda adını onun adı olan Tacettin koydum . hazır nüfus cüzdanı var. Erkek çocuk oldu. Her şey hazırdı köyden kim gidip kayıta aldıracak cahillik bu hocam bilemedik… Dinleyen herkes gibi bende çok şaşırmıştım. Zılgıtı ağır bir şekilde yiyen hiç ses çıkarmadan dinleyen babam.
- Peki efendim hemen şimdi deyip acele odadan çıkışını hala bugün gibi hatırlarım. Yıllar sonra AZİZ NESİN’ İN YAŞAR NE YAŞAR NE YAŞAMAZ. Filmini televizyonda izlerken bende tatlı bir hatırası olan kısmen bu hikayeye benzeyen bölümlerini hep yaşamımdan bir kare olarak hatırlar acıyla karışık tatlı, tatlı gülümserim.
güzel bir yazı zefkle okudum teşekkür ederim.
ASlında benim tabi ki bir askerlik anım yok.. Ama inanılmaz kendimi buldum yazınızda... Siyah önlüğü ile müdür odasının kapısında kalbi küt küt atan bir küçük kızı tekrar çıkardınız hatıralarım arasından... Ben öğretmeninden çok korkan bir neslin son temsilcilerindenim... Yıllar sora ilk görev yerime genç bir öğretmen olarak başladığımda kendi me söz verdim.. Benim öğrencilerim benden korkmayacaklar diye.. Allaha şükür 17 senedir büyük bir aşkla evlatlarımın yanındayım... Onları çok sevdim . Ve de sevmeye devam ediyorum...
Yıllar sonra AZİZ NESİN’ İN YAŞAR NE YAŞAR NE YAŞAMAZ. Filmini televizyonda izlerken bende tatlı bir hatırası olan kısmen bu hikayeye benzeyen bölümlerini hep yaşamımdan bir kare olarak hatırlar acıyla karışık tatlı, tatlı gülümserim.
"Okurken kendimden bir şeyler buldum...
Beş yaşında ölen ağabeyim nufustan düşürülmemiş ben doğduğumda babam muhtara gitmiş ama yaşca büyük olana kızım doğdu diyemezki..arkadaşını göndermiş Tacettinin kızı oldu demiş..muhtarda abimin ölümünü ve benim doğumumu birlikten halletmiş ama 53 doğumlu olarak çıkartmış tabi ben bilmiyordum..
Almanyada okuyorum öğretmenim doğum tarihimi sordu gerçek doğum tarihimi söyledim..öğretmen şaşırdı..kızım yanlış söyledin dedi yok hocam doğru dedim..sınıfta herkes gülüyor...öyle utanmıştımki eve ağlayarak döndüm ben kaç yaşındayım dedim bildiğim yaş...ama hocam yalnış dedi diyince babam nurlarda yatsın çok üzüldü sana söylemedik kızım nufusundaki öğretmenin söylediği tarih dedi ve benden özür diledi...Burası Türkiye almanlar günü gününe yazarlar gülmeleri normaldi ....Hiç unutmam o günü..sizi okuyunca gülme tutu beni yaaa mazzalah rahmetli abimin nufusunu vermiş olsaydım...benide askere alırlardı...
Çok güzel bir paylaşımdı teşekkür ederim...Sevgi ile kalın.
ceynan tarafından 3/25/2009 8:46:57 AM zamanında düzenlenmiştir.
Gülüyoruz ağlanacak halimize. Hani komedyenlere soruyorlar ya " bu kadar olayı nasıl buluyorsunuz" diye. Bulmaya gerek yok ki her komik ama acı olayları insanlarımız bizzat yaşıyor ve yaşamaya da 21. yy gelmiş olmamıza rağmen devam ediyor.
Ne diyelim "eller ayda yürümeye başladı ama biz düz yolda bile yürüyemiyoruz.
Güzel bir yazı. Kutluyorum kaleminizi ve saygılar yüreğinize
EVet Hocam, hem ağlanacak hem gülünecek halimiz..Elin gavuru uzayda yeni yerler keşfederken biz hala bu işleri bitiremedik.Belki hikaye 1960 yıllarda geçiyor ama şimdi de durum ondan farksız.İşte Malli seçimler olacak.TC numarası olmayan oy kullanamayacak insanlarımız hala sorumluluk içinde önceden TC numaralarını almamışlar .
Yumarta ...gelince telaş içindeler .
Yüreğinize sağlık ..
1943 senesinde doğup 1948 senesinde kuş palazı hastalığından ölen bir oğlum vardı. Nüfustan düşürmedim. Aynı yıl bu oğlum doğdu. Bununda adını onun adı olan Tacettin koydum . hazır nüfus cüzdanı var. Erkek çocuk oldu. Her şey hazırdı köyden kim gidip kayıta aldıracak cahillik bu hocam bilemedik… Dinleyen herkes gibi bende çok şaşırmıştım. Zılgıtı ağır bir şekilde yiyen hiç ses çıkarmadan dinleyen babam.
örnekleri çok bunun
...